Süleyman Seyfi Öğün
15 Temmuz Zaferinin 1. Sene-i devriyesini mahşerî kalabalıkların katılımıyla düzenlenen sayısız merâsimlerle idrâk ettik. 15 Temmuz, şurası çok muhakkak ki, bir millet olma pratiğidir. Bunu berrak bir şekilde ortaya koymak gerekiyor. Değilse, 15 Temmuz eksik anlaşılacak ve eksik değerlendirilecektir.
Milletler çeşitli şekillerde târif ve tasnif edilebilir. Bunlara teorik milletler diyebiliriz. Elbette teorik bir millet de; rastgele târif ve tasnif edilemez. Ortak dil, ortak kültür ve tarihsel mukadderat birliği gibi bâzı parametreler bir millet teorisi kurmanın olmazsa olmaz unsurlarıdır. Ama bu bir milletin pratik karşılığını vermez.
Aslında bu; teorik sınıf ile sınıfsal pratik için de geçerlidir. Belli bir toplumsal sınıfı çeşitli şekillerde târif edebiliriz. Üretim tarzı ve üretim ilişkileri içinde sınıfsal farklılıklar ortaya koyulabilir. Bunu illâ ki üretim temelinde yapmak zorunda da değiliz. Meselâ tüketim tarzları ve ilişkileri içinde de sınıfları târif edebiliriz. Ama bu konumlandırmalar bir sınıfın karşılığını vermez.
Teorik târiflerin pratik karşılıkları olabilir de; olmayabilir de. Meselâ, veri üretim tarzı ve ilişkileri içinde aynı konumda olan iki işçiden birisi sınıfsal davâsının tâkibini yapmak için herhangi bir sol partiye üye olurken; diğeri bunu reddedebilir ve meselâ Hristiyan Demokrat veyâ Muhafazakâr Parti’ye katılabilir. Teorik konumlandırmalarla; fiilî durumlar ve pratikler arasındaki çelişkiler dikkât çekicidir. Bu çelişkilerin derinleşmesi, teorileri de zor duruma düşürür. Pratik yansıması ve sağlaması olmayan veyâ zayıf olan teoriler ya unutulur veyâ gözden geçirilerek onarılmaya çalışılır. Meselâ sol bir teorisyen olan Antonio Gramsci; Avrupa’da -bu arada İtalya’da- işçi sınıfının; onca parti çalışmasına rağmen iknâ edilemediği ve sağ-muhafazakâr tercihler yapmakta; Kilise’ye kayıt olmakta ısrarcı davrandığını merak etmiş ve meşhûr “Hegemonya” kavramını ileri sürmüştü. Bunun gibi; üretim tarzındaki işçi sınıfı, tüketim tarzındaki işçi sınıfı aynı neticeyi vermedi. Meşhur Frankfurt Okulu da bu çelişkiyi derin derin düşündü.
Milletler de akademik-teorik veyâ ideolojik manâda târif edilebilir. Ama bunun sağlamasının yapıldığı yer bizzât pratiktir. Burada da teori ile pratik arasında pek çok tutarsızlık ve beklenti kırıklığı ortaya çıkabilir. Meselâ bir millet önce târihsel-kültürel bir profil verir. Ama bu yetmez; aynı zamanda ekonomik bir imtihan verir. Bu; üretim ve tüketim düzeyinde girilen bir imtihandır. Üretimde bir başarı ortaya koyamayan; ama, yaşadığı coğrafyada üzerine oturduğu hammadde gelirleriyle sağladığı bir zenginliği aşırı bir tüketim çılgınlığına tahvil eden “milletler”in pratik değeri ucuzlar. Zâten bunların fazla bir geleceği de olmayabilir. Bana öyle geliyor ki; dünyânın en dayanıklı milletleri; üretimini gerek nitelik gerek nicelik olarak arttırırken; tüketimini sınırlı tutmayı bilenler ve toplumsal düzeyde sâde yaşamayı sürdürebilenlerdir. Meselâ Türk milletinin karnesindeki en sorunlu ders ekonomi dersidir. Evet, bâzıları kabûl etmese ve küçümsese de üretimimizi arttırmayı başardık. Ama bunun organizasyonal kalitesi halâ çok düşük. (Halâ bir işi yaparken üç beş işi bozuyoruz.) Dahası; nedense atalarımızın, dedelerimizin sâde, kanaâtkar hayatlarını çabuk unuttuk ve ürettiğimizden daha fazlasını tüketmeyi alışkanlık hâline getirdik. Bence zihnimiz halâ çok kötü modellerle haşır neşir. Bunlar millet olma azmimizi de için için zayıflatıyor.
Askerî yapıların bir milletin târihinde son derecede belirleyici olduğunu biliyoruz. Hattâ pek çok milletin; millet olma yolunda girdiği ilk ve en dramatik imtihan budur. Savaşlar ve iç savaşlar millet pratiklerinin neredeyse vazgeçilmez kurucu pratikleridir. Burada kaçınılmaz bir şekilde “ordu-millet” özdeşliği kurulur. Bu özdeşlik saldırgan bir doğrultu kazanabileceği gibi, savunmacı bir doğrultu da kazanabilir. İlki II. Genel Savaşta; Alman ve Japon militarizmlerinde görülür. Unutmayalım ki; bunlara büyük bir üretim patlaması da eşlik etmişti. Dünyâ bu iki belâlı milleti durdurmak için akla karayı seçti.
Eğer Ordu-Millet özdeşliği savunmacı bir çizgide tezâhür ediyorsa, milletin sivilleşmesi sağlanamamış demektir. Bu bağ bir millete zamansız bir odada Godot’yu bekletmektir. Muhayyel düşmanlar korkusuyla bir milleti korkutmak; hele hele iç düşmanlara yüklenmek bir milleti güçlendirmez; milletin sivilleşmesini zora sokar ve beklenenin aksine milleti zayıflatır. Genellikle de üretim dersinden ve imtihanından kaçmanın; alınan başarısız neticeleri gizlemek için yapılır bu işler.
İşte tam da bu sebeple 15 Temmuz Türkiye’de millet olmanın çok mühim bir evresine işâret ediyor. O gece direnenlerin karşısında bir yabancı ordu yoktu. Basbayağı Türk askerinin üniformasına bürünmüş hâinlerdi bunlar. Kamuflaj “mükemmeldi” doğrusu. Ordu zamanında darbe yapan bir orduydu. Sivil halk her seferinde evine çekilip susmamış mıydı? Bu defa da öyle yaparlardı nasıl olsa. Ordusuna “gözbebeğim” diyen bir millet değil miydi onlar? İşte tam da bu senaryoları berhava ettiği için millet eşik atladı. Bu milletin; sivilleşmesidir. Elbette ordusuna sâhip çıkan; ama birileri orduyu farklı amaçlar için kullanmaya kalktığında tankın topun tüfeğin önüne çıkabilen, üzerindeki ölü toprağını atmış bir millettir bu. Ömer Hâlisdemir işte bu yüzden gerçek bir “millî” kahramandır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019