Ümit Akçay
Geçtiğimiz birkaç haftada ekonomide ilginç gelişmeler yaşandı. Muhtemelen 2023 seçimleri öncesinde ve sonrasında yaşananların (seçim öncesi kurun baskılanması, seçim sonrasında da TL’deki hızlı değersizleşme) henüz hafızalarda taze olması nedeniyle, seçim sonrasında TL’de kuvvetli bir değersizleşme yaşanacağı beklentisi ile birdenbire Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in koordinasyonunda uygulanan program (kısaltma olarak Şimşek programı diyorum) üzerinde kara bulutların toplanmasına neden oldu. Hem de bu kara bulutlar ekonominin yavaşlama sinyalleri verdiği bir dönemde gündeme geldi. Bu haftaki yazıda, seçim sonrasında ortaya çıkabilecek olası gelişmeleri ele aldım. Sırasıyla açıklayayım.
YAVAŞLAMA EMARELERİ
Geçtiğimiz hafta gelen üç veri, ekonominin yavaşladığını söylüyor. İlki cari açığın azalması. Bildiğiniz gibi, mevcut koşullar altında yani mevcut üretim yapısı değişmediğinde, cari fazla demek ekonomik kriz demek, çünkü cari açık ancak ithalat çökünce azalıyor. Her ne kadar enerji fiyatlarının gerilemesi ve altın ithalatındaki kısıtlamalar sonucunda altın talebinin yavaşlaması cari açığı sınırlamada etkili olsa da, temel olarak bu veri ekonomik yavaşlamayı işaret ediyor.
İkinci veri sanayi üretimindeki yavaşlama. TCMB’nin faiz artışının özellikle ticari kredilere yansıması sonucunda sanayide finansman maliyetlerinin artması yeni yatırımların hız kesmesine neden olabilir. Bu henüz ne düzeyde yaşanıyor bilmiyoruz, daha net bir yorum yapmak için birkaç aylık veriyi daha görmemiz lazım. Ancak doğrultu, yine ekonomik yavaşlamayı işaret ediyor.
Üçüncü veri de işsizlik. Dar tanımlı işsizliğin yeniden yüzde 9’un üzerine çıkması, sanayinin yavaşlamasına paralel bir gelişme olarak görülebilir. Bu gelişme de doğrultu olarak ekonomideki yavaşlamayı gösteriyor.
Esasında bu durgunluk emareleri, Şimşek programı ile uyumlu. Zaten ekonomi yönetiminin de amaçladığı iç talebi bastırmak, alım gücünü sınırlamak, reel ücretleri düşürmek ve bu sayede enflasyonu kontrol altına almak. Burada bir sürpriz yok. Ancak ilginç olan, ekonomi yavaşlarken döviz kurundaki hareketliliğin artması ve seçim sonrasında TL’de değersizleşme beklentisinin ortaya atılması. Üç gösterge üzerinden döviz kuru etrafında oluşan bu kara bulutları özetleyeyim.
TOPLANAN KARA BULUTLAR
İlki, yerleşiklerin artan döviz talebini karşılamak üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) yeniden rezervlerini harcamaya başlaması. Nedense bu seferki rezerv yakma süreci, 2023 öncesindeki kadar gürültü koparmıyor. Yani ortada henüz ‘128 milyar nerede’ sorusunun güncel versiyonu bir kampanya yok. Bunun nedeni muhtemelen ana akım muhalefetin ve onun yorumcularının Şimşek programı vasıtasıyla iktidar saflarına katılması. Neyse, hususu uzatmadan konuya döneyim.
Şimşek’in ‘rasyonel olmayan’ dönem olarak adlandırdığı dönemden kalan araçlar TCMB tarafından kullanılıyor. Buradaki temel amaç, tıpkı Kavcıoğlu TCMB’sinin seçim öncesi dönemde yaptığı gibi, TL’deki değersizleşmenin bir patika içinde salınmasını sağlamak, yani oynaklığı azaltmak. Ve daha önemlisi, TL’deki değersizleşmenin enflasyonu körüklemesinin önüne geçmek. Zira TL’deki reel değerlenme, TCMB’nin mevcut para politikası çerçevesinin önemli bir parçası. Ancak buradaki sorun şu: Önceki dönemde var olan KKM uygulaması, yerleşiklerin döviz talebini sınırlamada etkili olurken, Şimşek yönetiminin KKM’yi tasfiye etmeye çabalaması, doğrudan mevduat dolarizasyonunun artması sonucunu doğuruyor.
İkinci gösterge, ekonomi yönetiminin faiz artışı dışında, kredinin miktarını kısıtlayıcı düzenlemelerle bir yandan talebi sınırlamaya çalışması, diğer yandan da mevduat faizlerini yukarı ittirerek mevduat dolarizasyonunu sınırlamaya çalışmasıdır. Bunlar da Şimşek’in ‘rasyonel olmayan’ diye adlandırdığı Kavcıoğlu dönemi TCMB’sine ait araçlardan. Dolayısıyla, burada da (eğer bu tabiri kullanacaksak) bir geri dönüş söz konusu. Ancak yine Şimşek programının sermaye kesimlerindeki ve onlarla ilişkili yorumculardaki kredisinin yüksekliği nedeniyle, bu konular geçmişteki gibi büyük patırtı koparmıyor.
Üçüncü gösterge de TCMB üzerinde yeni bir faiz artışı baskısının oluşturulması. Ancak belli ki bu konuda piyasa aktörleri arasında henüz bir konsensüs oluşmuş değil. Bazı uluslararası yatırım kuruluşları ve yerli yorumcular faiz artışı beklerken, diğerleri artış olmayabileceği yönünde görüş bildiriyor. Ancak kesin olan, yerlilerin döviz talebini dizginleyebilmek için faiz artışı baskısının arttığı.
SEÇİM SONRASI EKONOMİ
Yukarıda özetlediklerimi birleştirirsem, karşımıza şu tablo çıkıyor: Ekonomideki yavaşlama, yeni bir kur şoku ile karşılaşırsa ya da bunu önlemek için yeni bir faiz artışı yapılırsa, Şimşek programı raydan çıkabilir.
Yeni bir kur şoku, yeni bir tur enflasyon artışı anlamına gelir. Bu ise, TCMB’nin ileri sürdüğü aylık enflasyon patikasının anlamsızlaşması anlamına gelir. Bunu engellemek için yapılabilecek bir faiz artışı da ekonomik yavaşlamanın krize dönüşmesini getirebilir. Daha kötüsü, bu seferki ekonomik krizin yüksek enflasyon ortamında gerçekleşme ihtimali, yani teknik tabirle stagflasyon.
Şimşek yönetimi, 2024’ün ikinci yarısında ABD ve AB merkez bankalarının faiz indirimine başlaması sonrasında aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelere sermaye girişinin hızlanacağını bekliyor. Gerçekten de, ekonomi yönetiminin takip ettiği bu politika çerçevesi açısından özetlediğim bu stagflasyon senaryosundan kurtulmanın tek yolu sermaye girişlerinin canlanması gibi görünüyor. Ülkenin kaderinin, kendi kontrolümüz dışındaki gelişmelere bağlı olması işin vahim yanı. Ancak sermaye girişlerinin başlayacağı öngörüsünün tutup tutmayacağı, seçim sonrasındaki gidişatı belirleyecek.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.12.2025
8.12.2025
3.12.2025
26.11.2025
17.11.2025
2.11.2025
26.10.2025
25.10.2025
12.10.2025
5.10.2025