Umut ÖZKIRIMLI
Artık ne uyanmak için bu sabahlar
Ne de bekliyoruz, beklemek için değil
Üstelik ne de bir karanlıkta anlatıyoruz bu düşünceyi
Ne açıp da ağzımızı tek kelime
Yok, hayır, kaskatı durmuşuz sadece
Edip Cansever, Umutsuzlar Parkı
Yanlış anlaşılmamak için baştan söyleyeyim. Gelinen aşamada sözlerin çok da hükmü olduğunu düşünmüyorum. Söylenmesi gerekenlerin çoğunu henüz iş işten geçmemişken söyledik zaten (birinci çoğul şahıs kullanıyorum, çünkü bunları söyleyen tek ben değildim).
Karanlık bir tünele girmekte olduğumuzu, bu tünele girersek kolay kolay çıkamayacağımızı anlatmaya çalıştık; dilimiz döndüğünce kamuoyunu uyardık.
Ülkeyi yönetenlerin bize kulak vereceğini düşünmüyorduk elbette. Ama toplumun ‘diğer yarısı’, iktidara eklemlenmemiş kesimler, Gezi’de kısa süreliğine de olsa yüzünü gösteren ‘ruh’ belki sesimizi duyar diye umduk. Olmadı. Yanıldık. Yenildik.
O nedenle bu yazı kimse için yazılmıyor. Yazılsa, Sur’da, Cizre’de, Silopi’de yaşayanlar için yazılırdı; ama onlar ölümün gölgesi altında hayata tutunmaya çalışıyor. Bir keskin nişancının mermisine hedef olmadan ekmek almaya, beyaz bayraksız sağlık ocağına gidemeyenlerin içine hapsedildikleri gerçeklikten binlerce km uzakta bir tuzu kurunun klavyesinden dökülenleri okumaya harcayacak nefesleri olmaz, olamaz.
Bu yazı kamuoyunun üzerine çökmüş korku, sinmişlik, umursamazlık perdesine isyan etmek için yazılıyor. İçinde debelendiğimiz bataklığın adını koymak ve geleceğimize dair birkaç söz etmek için.
İç savaşa iç savaş diyebilmek
İlk söylenmesi gereken: Türkiye Cumhuriyeti bir iç savaş tehlikesiyle karşı karşıya değil; şu an yaşanan zaten bir iç savaş.
İç savaşın ‘aynı ülkenin vatandaşları arasında yaşanan çatışmalar’dan ibaret olmadığını bilmek için Wikipedia’ya göz atmak bile yeterli. Literatüre hakim görüşe göre 1) savaşan gruplar aynı ülkenin vatandaşıysa, gruplardan biri iktidarı ele geçirme, bağımsızlık ya da radikal bir rejim/siyasa değişimi arzuluyorsa; 2) savaşta yaşanan can kaybı en az 1000 kişiyse yaşanana iç savaş deniyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ile PKK arasında 1984’ten beri yaşanan şey, düşük yoğunluklu ya da değil, iç savaş. İstanbul’da, Ankara’da sokak çatışmalarının yaşanmıyor olması bir iç savaşta olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.
Kaldı ki büyük şehirler de bu savaşın etkilerine karşı bağışık değil. Yüzlerce insanın hayatına mal olan katliamlar, ev baskınları, tutuklamalar, düşünce ve ifade, gösteri ve toplantı düzenleme özgürlüklerine getirilen yasaklamalar, protesto eylemlerinin şiddete başvurularak bastırılması ilk akla gelen örnekler.
Türkiye Cumhuriyeti’ne veda edebilmek
İkinci söylenmesi gereken: Bu iç savaşın sonunda Türkiye Cumhuriyeti bildiğimiz anlamda sona erecek.
Burada kastedilen coğrafi bölünme değil. Güçlü bir orduya, güvenlik mekanizmalarına sahip, Batı ittifakının vazgeçilmezlerinden bir ülkenin Irak ya da Suriye gibi parçalanması beklenemez. Kaldı ki Kürtler homojen bir kitle değil ve bu heterojen kitlenin ezici çoğunluğu ayrılığa karşı. Eşit ve onurlu bir yaşam peşinde.
Peki sona erecek olan ne? Birlikte yaşama iradesi, ortak gelecek tahayyülü, yani ulus olma durumu.
Türkiye bu anlamda kurulduğundan beri bir ulus değildi belki, ama güçlü devlet geleneği ve bunun başat temsilcisi ordu, toplumu -büyük ölçüde zorla- bir arada tutuyordu. Merkezin farklı bir siyasi hareketin eline geçmesi, devlet geleneğinin biçimi değilse de özünün değişmesiyle bu zoraki tutkal da buhara tutulmuş zarf misali kendini bırakıverdi, çözüldü. Merkezi ele geçiren siyasi İslamcı geleneğin varlığını toplumu bölen fay hatlarını derinleştirme, kendisi gibi düşünmeyenleri yok etmeye endekslemesi de çözülme sürecini hızlandırdı.
Bu son noktanın aynı zamanda siyasi İslamcılar ile katı Kemalistler arasındaki temel fark olduğunu not edelim. Kemalizm de, her ideoloji gibi, ‘biz’ ve ‘öteki’ ayrımına dayanıyor, ‘öteki’sini asimile etmeyi deniyor, asimile edemezse sindiriyor ya da yok etmeye çalışıyordu. Siyasi İslam ise birinci aşamayı atlıyor, asimile etmekle zaman kaybetmiyor, ‘öteki’sini doğrudan ezmeye/yok etmeye yöneliyor.
Çözülmenin kodları
Birlikte yaşama iradesinin kalmadığını görmek zor değil. Kürtlerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Türkiye’nin doğusu daha önce de ifade ettiğim gibi bir ölüm kalım mücadelesi veriyor. Batının gündelik yaşama dair kaygılarını düşünecek durumda değil, çünkü klasik anlamda gündelik yaşamı yok! Batı internet mi yavaşlatıldı, Twitter yine mi kapatıldı, Star Wars beklentileri karşılıyor mu diye kaygılanırken doğuda pek çok il ve ilçe elektrik, su, temel gıda maddelerinden yoksun, bodrum katlarında tank ateşinden saklanıyor.
Ülkenin batısında ise doğuya karşı iki tutum öne çıkıyor. Sağ ve sol milliyetçi kesimler ‘terörle mücadele’yi destekliyor, PKK silah bırakmadan Kürt sorununun çözülmeyeceğine inanıyor. Sessiz çoğunluk ise adı üzerinde ‘sessiz’, ilgisiz, belki de bıkkın, yorgun (Kürtlerin, ezilen tüm kesimlerin hakları için mücadele eden grupları tenzih edelim). Gezi’de anlık da olsa kendini gösteren#HerYerTaksimHerYerDireniş sloganı çoktan unutulmuş durumda. Belli ki Sur, Cizre, Silopi Taksim değil.
İktidarı destekleyen kitleler için ayrı bir paragrafa gerek yok sanırım. Tüm mesailerini otoriter bir rejimi aklamaya ve birkaç sene öncesine kadar karşı şiddetle çıktıkları güvenlik konseptine meşruiyet kazandırmaya harcayan ‘liberal-demokrat’ organik aydınlar ve onların ‘genç ve sivil’ müritlerine de.
Öte yandan dış dünya da bu bölünmüşlük-ayrışma tablosunu pekiştiriyor. Türkiye’deki askeri üslerini kullanmak isteyen ABD belirli kırmızı çizgileri aşmadığı sürece Türkiye’deki siyasi İslamcı rejimin PKK ve türevlerine karşı mücadelesini destekliyor; bu süreçte yaşanan hak ihlalleri karşında ‘endişe’ duymakla yetiniyor. Keza mülteci akınına uğramaktan korkan AB, yıllarca Türkiye’nin üyeliğine karşı bir koz olarak kullandığı Kopenhag kriterlerini sınır kontrollerinin sıkılaştırılması karşılığında bir gecede unutabiliyor. Suriye Kürdistanı’nda yaşananlar ise Kürtlerin özerkliğe inancını diri tutmaya devam ediyor.
‘Benim yalnız ve güzel ülkem’?
Son söylenmesi gereken: Bu sürecin geri dönüşü yok.
Eski Türkiye’yi ya da var olduğuna inandıkları üniter cumhuriyeti sevenlerin onu yavaş yavaş anılarına gömmeleri ve başsağlığı dileklerini kabul etmeye başlamaları gerekiyor. Çünkü bu yaşanan bölünmüşlük-ayrışma sadece siyasi ya da kültürel değil, aynı zamanda ahlaki. Toplumun belirli bir kesiminin, nedense hep aynı kesiminin, katliamlara, cinayetlere kurban gittiği, bir diğer kesiminin ise bu katliamlara, cinayetlere kurban gidenleri yuhaladığı bir ülkede bir arada yaşamaktan bahsedilemez. Ruhlarda, belleklerde açılan yara da pansumanla kapatılamaz. Kürtler unutmayacak; Tahir Elçi’nin, Dilek Doğan’ın aileleri unutmayacak; Hrant Dink’in ailesi unutmayacak -onun dostu diye geçinenler unutsa da.
Dolayısıyla Türkiye’nin önünde iki seçenek var. Bir an önce üniter devleti sona erdiren ve yerel yönetimlere özerklik tanıyan daha çoğulcu bir rejimi hayata geçirmek (ki bunun ön adımı da devletin -evet, devletin, PKK’nın değil!- karşılıklı ateşkes çağrısında bulunup çözüm masasına dönmesi); ya da uzun yıllar sürecek kanlı bir iç savaşla yaşamak.
Biliyorum, ilk seçeneği gerçekleştirmek neredeyse imkansız ve bunu savunan güçlü bir siyasi aktör, toplumsal muhalefet yok…
Bitmesi bir olayın – ölüm mü geliyor aklınıza?
Kim bilir, belki de ölüm
Ama korkmayın, bütün iş korkusuzlukta
Edip Cansever, Umutsuzlar Parkı
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.03.2020
25.02.2020
10.02.2020
16.12.2019
5.01.2019
19.10.2019
12.10.2019
6.08.2019
2.07.2019
24.03.2020