Yalçın AKDOĞAN
El Kaide ve DEAŞ gibi örgütler Müslümanları tekfir ederek, yani dinsiz ilan ederek öldürüyorlar. Tekfir anlayışı haddi aşma halidir; insanların dini, vicdani, imani durumları hakkında hüküm vermek, yargıda bulunmak hiçbir şahsa verilen bir yetki ve izin değildir. Hiçbir mü’min başka bir mü’minin imanını ölçemez, onun inancını mahkûm eden yargılarda bulunamaz.
Tekfircilik bir anlayış ve zihniyet olarak ortaya çıkar, silahlı örgütler tarafından istismar edildiğinde cinayetlere ve katliamlara yol açar. DEAŞ türü örgütler Müslümanların küfrüne hükmedip, ‘katli caizdir’diye kendi kendilerine uydurma fetvalar verip cinayetler işliyorlar. Bu hastalıklı anlayış kelamcıların kendi aralarındaki tartışmalardan tutun da radikal örgütlerin ve terör gruplarının eylemlerine kadar geniş bir yelpazede kendisini gösterebiliyor.
İslam tarihinde siyasi ihtilaflardan cehalet ve taassuba, aşırılık ve bağnazlığa kadar birçok sebep tekfirci anlayışı beslemiştir. Müslüman bireyler ve topluluklar üzerinde hâkimiyet ve otorite kurmak isteyen örgütler, tekfirci anlayışla kendilerine uymayanları tasfiye etmenin yollarını aramışlardır. Kendi görüşünü, inancını, ideolojisini, yorumunu mutlak hakikat olarak görerek, farklı olana yaşam hakkı tanımayan bu anlayış İslam’ın da, Müslümanların da başına beladır. Gruplar veya topluluklar üzerinde mutlak otorite tesis etmek için kullanılan tekfircilik aslında bu örgütlerin verdikleri iktidar mücadelesinin bir enstrümanıdır. Bu yüzden dini istismar eden örgütlerin ilk yok etmeye çalıştıkları hedefler yine Müslümanlar (özellikle dindar kitle üzerinde etkili olan kanaat önderleri) olmuştur.
İnsanları gavur, kâfir gibi etiketlemek bir aşırılık ve yobazlık halidir. Aslında insanların inancını, vatan sevgisini, namus anlayışını, kendince kutsal saydığı şeyleri ölçmeye kalkmak, onlar üzerinden tahkir ve tezyifte bulunmak kimsenin haddi olmamalıdır.
Türk siyasetinde bu aşırılığın ortaya çıktığı üç tür söylem var.
Birincisi, ‘din elden gidiyor’, ikincisi ‘vatan elden gidiyor’, üçüncüsü ‘rejim/laiklik elden gidiyor’…
Kendisini dinin sahibi gibi görenler başkalarını ‘kâfirlik’le, kendisini vatanın sahibi görenler başkasını ‘hainlik’le, kendisini rejimin/laikliğin sahibi görenler başkasını ‘gericilik ve yıkıcılık’la suçluyorlar.
Kendisini dinin, vatanın veya rejimin mutlak sahibi olarak görüp başkasının durumu hakkında hüküm verip tahkir ve tezyifte bulunmak dine de, vatana da, rejime de yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Kimse kimseyi hain, dinsiz, kâfir, gerici şeklinde suçlayamaz, aşağılayamaz. Vatan sevgisinin de, dindarlığın da ölçüm aleti yoktur ve bu yetki kimseye verilmemiştir.
Terör örgütleri veya aşırılıktan beslenen ideolojik gruplar bu tür yakıştırmalar üzerinden fayda sağlamak isteyebilirler. Körü körüne inanmayı, sertlik ve rijitliği esas alan örgütler bu tür bir saldırganlık içine girebilirler. Ancak demokratik siyasete ve özgürlüklere inanan siyasetçilerin bu tür sorgulamalar ve suçlamalar içine girmesi son derece yanlış olur.
Siyasetçinin insanların imanını, vatan veya bayrak sevgisini, devlete bağlılığını test etme, yargıda bulunma, bunlar üzerinden hakaret etme gibi bir yetkisi ve hakkı yoktur.
Maalesef ihanet kavramı, siyasetçinin lügatinden bir türlü çıkamıyor. Ülke meseleleriyle ilgili hükümetin birçok politikasının bu tür yakıştırmalara maruz kalması üzücüdür.
Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu“Sende namus, şeref, ahlak var mı”, “İnsanda biraz ahlak olur”, “Müslüman değilsin”türünden cümlelerle iktidara yüklenmekten, iman sorgulaması yapmaktan bir türlü vazgeçemiyor. Namus, şeref, iman, ahlak konusunda tahkir ve tezyif içeren ifadelerden kaçınmak gerekir.
Hem bu sorgulamaları yapıp hem de yaşam tarzı üzerinden polemikler üretmek ikiyüzlülükten başka bir anlam taşımaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2019
17.05.2019
8.05.2019
2.05.2019
1.05.2019
19.04.2019
17.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
4.02.2019