Yıldıray OĞUR
TATKO, Türkiye’nin en büyük ve en eski araba lastiği şirketlerinden biri.
1927’de kurulmuş şirket o günden beri Amerikan Goodyear lastiklerinin Türkiye distribütörlüğünü yapıyor.
Sahibi meşhur Yalman ailesi.
Şirketin resmi sayfasına baktığınızda kurucusunun bir gazeteci olduğu görülüyor: Ahmet Emin Yalman.
Ama şirketin resmi hikayesinde bir gazetecinin neden lastik distribütörü olduğuyla ilgili herhangi bir açıklama yok.
Şirketin internet sayfasındaki hikaye Ahmet Emin Yalman’ın 1923 yılında Atatürk’le yaptığı bir röportajın fotoğrafıyla açılıyor.
Daha fazlasını anlatmamışlar.
Şirketin ikinci kuşak yöneticilerinden, Ahmet Emin Yalman’ın yeğeni Şen Yalman’ın hatıratı (Lastik İzinde 80 Yıl) yakın zamanlarda yayınlandı. Şirketin ve amcasının hikayesinde herşeyi ayrıntılı anlatıp sadece en kritik yeri yani amcasının neden gazetecilikten lastikçiliğe geçtiği kısmını “İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı” diyerek geçiştirmiş.
Çünkü hikaye Türkiye’de hala pek anlatılacak türden değil.
Ahmet Emin Yalman’a Türkiye’nin ilk okullu gazetecisi denebilir.
1910’lardaçocuk yaşlarda gazeteciliğe başlamıştı ve 1911’de Osmanlı hükümetinin burs sınavını kazanıp üniversite eğitimi için ABD’ye gönderildi.
Columbia Üniversitesi’nin Siyaset Bilimi Fakültesi’nde okudu. Ama o oradayken 1912’de hala dünya gazeteciliğin akademik merkezi olan Columbia Gazetecilik Okulu kuruldu.
Yalman da bu okuldan dersler aldı.
1917’de ilk Pulitzer Ödülleri’ni dağıtan jürinin başkanı olacak olan Mardinli Talcott Williams’ın öğrencisi oldu.
Colombia’da basın üzerine doktora yaptı. 1914’te gazetecilik üzerine yazılmış ilk doktora tezlerinden biri olan “The Development of Modern Turkey as Measured by its Press”i (Modern Türkiye’nin Gelişiminin Basın Yoluyla Ölçümü) yazdı.
1914’te döndüğü İstanbul’da bir süre New York Evening Post gazetesinin muhabirliğini yaptı.
İstanbul Üniversitesi’nde Ziya Gökalp’in asistanı oldu.
İttihatçıların Tanin gazetesinin yazı işleri müdürlüğü yaptı.
Birinci Dünya Savaşı’nda Enver Paşa onu Almanya’ya savaş muhabiri olarak gönderdi.
İktidar mücadeleleri arasında ilk kalışı yanlışlıkla tutuklanmakla sonuçlandı.
Sultan Vahdettin’i sertçe eleştiriyordu. İnkılap Tarihi kitaplarında anlatıldığı gibi artık herşey iki dudağı arasında olmayan Vahdettin, çevresine “Yok mu bu adamı susturacak bir gerekçe” diye soruyordu. Ve bir gün polisleri karşısında gördü. Hapse girdiğinde ise onu ilk büyük haberi bekliyordu. Bir süre önce görevden ayrılmış eski Sadrazam Said Halim Paşa, iki eski şeyhülislam ve siyasetçiler de girdiği koğuştaydılar.
İki gün kaldığı hapishanede gördüklerini gazetesine alaycı bir üslupla yazınca, iktidar içi gizli bir hesaplaşma deşifre oldu.
Hapse atılınca bile gazetecilik yapan bu başbelası adamdan kurtulmanın yolu Kütahya’ya sürgüne gönderilerek bulundu.
Ama esas sürgünü savaşı Osmanlı kaybedince diğer İttihatçılarla birlikte 1919’da Malta’ya gönderilerek yaşadı.
Üç yıl sonra İstanbul’a dönünce yine bildiği işi yapmak için 1923’de Vatan Gazetesi’ni çıkardı.
26 Mart 1923 günü gazete ilk sayısında okuruna bugün de hala geçerli olan vaatler de bulunmuştu:
“Biz daima eğriye eğri, doğruya doğru diyeceğiz. Ne bir menfaat düşüncesi ne de korku gibi bir sebep bizi gerçek saydığımız kanaatlerden fedakârlık etmeye sürüklemeyecektir. Vatan, memleketlerini ve gazetecilik mesleğini çok sevenlerin kurduğu gazetedir, bir ticaret kuruluşu değildir. Makale ve haber sütunlarımız daima temiz kalacaktır. Bu sütunlara ücretle veya herhangi bir nevi tesir ve baskı ile hiç yazı girmeyecektir. Ücretli ilân sütunları ile diğer sütunlar arasında hiçbir ilişki bulunmayacaktır.”
Öyle de yaptı.
Cumhuriyet’in ilanının ardından İstanbul’daki Halife alternatif bir otorite odağı halinde kalmış, kaldırılması tartışılmaya başlanmıştı.
Bu sırada İstiklal Harbi’ne yardımlarıyla bilinen (Gönderdikleri yardım paralarıyla İş Bankası’nın kurulduğu) Hint Müslümanlarının liderleri İsmaili Cemaati’nin lideri Ağa Han ve Emir Ali, İsmet Paşa’ya mektup yazarak hilafetin kaldırılmamasını rica etmişlerdi.
Mektubu yayınlayan Tanin, İkdam, Tevhid-i Efkar, Vatan gibi gazetelerin sahipleri Hüseyin Cahit, Ahmet Emin, Ziyad Ebüzziya gibi İstanbul basınının en önemli isimleri vatana ihanetten tutuklanıp, İstanbul İstiklal Mahkemesi’nde yargılandılar.
Neyse ki beraat ettiler.
Ama kısa bir süre sonra bu kez Şeyh Said ayaklanması patlak verdi. 1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarıldı.
Yakalanan Şeyh Said mahkemedeki ifadesinde ayaklanmaya nasıl karar verdiği anlatırken gazetelerde çıkan haberlerden etkilendiğini söylemişti:
“Hakim: Demek gazetelerin yazmış olduğu bütün şeyleri hakikat olarak kabul ettin öyle mi?
Şeyh Said: Der idik ki eğer yalan olsa yazamaz, cesaret edemez. Hükümet kapatır der idik. Binaenaleyh hakikat sayardık. Sebilürreşat daima gazetelere istinat ederdi bunlar bizim kin ve düşmanlığımızı doğurur ve arttırırdı.
Hakim: Sebilürreşat kadar sana müessir olan hangi gazete vardı?
Şeyh Said: Tevhid-i Efkâr. O da din bahislerinde tesirli olurdu? Gazeteler tâ ecnebiler içine kadar gidiyor bunlar iftira olsa nasıl kabul eder? Hükümet müsaade eder mi derdim.”
Bu fırsat kaçırılmadı.
İstiklâl Mahkemesi Savcısı Süreyya Bey, 7 Haziran 1925’te İstanbul basının en önde gelen gazetecilerinin tutuklanmasını istedi:
“İsyanın türlü türlü sebepleri vardır. Bunların arasına basın hürriyetini şahsî maksatlar veya şahsî siyasî gayeler uğruna kötüye kullanan, kasıtlı veya kasıtsız sûrette yazılan yazıların, isyan üzerinde tesirleri dokunan gazetelerin tutumu da girebilir. Bu sebeple gazeteler buraya getirilmeli, yazılarının isyana tesiri dokunduğuna kanaat gelen gazeteciler davaya katılmalıdır.”
Haziran 1925’te Şeyh Said’in verdiği ifadelerden hareketle Elazığ Şark İstiklâl Mahkemesi İstanbul basınının, aylar önce yine İstanbul İstiklal Mahkemesi’nde yargılanıp beraat etmiş neredeyse bütün ünlü muhalif gazetecilerini tutukladı:
“1- Eşref Edip Fergan (Sebilürreşad), 2- Velid Ebuzziya (Tasvir-i Efkâr), 3- Sadri Ethem Ertem (Son Telgraf), 4- Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu (Son Telgraf), 5- Abdülkadir Kemali Öğütçü (Tok Söz-Adana), 6- Ahmet Emin Yalman (Vatan), 7- Suphi Nuri İleri (Son Telgraf), 8- İsmail Müştak Mayakon (İstiklal Gazetesi), 9- Ahmet Şükrü Esmer (Vatan), 10- Gündüz Nadir (Sayha Gazetesi-Adana)”
Gazeteciler, Diyarbakır’daki İstiklal Mahkemesi’ne getirilmek üzere mevcutlu olarak karayoluyla yola çıkarıldı.
Ahmet Emin Yalman, 1956’da ilk olarak İngilizce yazdığı hatıratında bu yolculuğu alaycı bir üslupla anlattı: Yeni yönetim ülkenin şartlarını yerinde görmelerini istemişti.!
Hatıratta böyle anlatmasa da başka hatıratlara bakılırsa Diyarbakır’da ellerinden ve ayaklarından zincirlenerek Ulu Camii’de diğer Kürt isyancılarla beklediler.
Sonra mahkeme Elazığ’a alınınca Elazığ’a götürüldüler. İdamla yargılanacaklardı.
Bu sırada ellerine İsmet Paşa’dan üzüntüsünü bildiren bir telgraf geçti.
Telgrafta başka ne yazdığını bilmiyoruz ama gazeteciler hep birlikte Ankara’ya, Mustafa Kemal’den affedilmelerini isteyen bir mektup gönderdiler.
Yalman, o mektubu şöyle anlatıyor:
“Bizi gözaltına alan yetkililere raporlar sunduk; onları telgrafla bilgilendirdik ve daha sonra pişmanlık duyduğumuzu ifade ettik.
Pişmanlık beyanımız şöyleydi:
“Ülke koşullarını anlamakta ve değerlendirmekte yaptığımız hataları samimiyetle kabul ediyoruz. Eleştirilerimizin ne kadar yersiz olduğunu artık görüyoruz. Gerçeğin ışığında, ülkenin ilerleyişini durduracak hiçbir eylemde bulunmamaya ve hayatımızın geri kalanını ekonomik ya da kültürel çalışmalara adamaya gönüllüyüz; kamuoyunu kışkırtmaya yönelik bir gazetecilik yapmayacağız.”
Yalman, Selanik’te babasının öğrencisi olan Mustafa Kemal’e verdiği sözü tuttu.
İşte bu işsizlikte ABD elçiliğinden tanıdığı bir diplomatın yardımıyla Goodyear firmasıyla iletişime geçti ve onların bayiliğini alarak lastikçi oldu.
Tatko’nun 100 yıl sonra hala anlatamadığı hikayesi böyle.
11 yıl boyunca lastikçilik yaptı.
Ticaret yapıyordu ve kardeşleriyle birlikte çok para kazanıyordu ama aklı hep gazetecilikteydi.
Kendi tabiriyle mahkumiyetini 1936’da Ankara’daki meşhur Karpiç Lokantası’nda tesadüfen karşılaştığı Atatürk bitirdi.
Atatürk, yıllar sonra gördüğü Ahmet Emin Bey’e “Epeydir mesleğinizden uzaksınız Ahmet Emin Bey, nasıl halinizden memnun musunuz?” diye sorar.
Eşi Rezzan Hanım atılıp cevap verir:
“Ben memnun değilim paşam, bir gazeteciyle evlenmiştim, ama şimdi bir iş adamının karısıyım.”
Atatürk tekrar, Ahmet Emin Bey’e döner: “Gazetecilik mesleğine geri dönmek ister misin?”
“Elbette dönmek isterim paşam, mesleğin dışında kendimi kürek mahkumu gibi hissediyorum”
“Öyleyse bu şimdi vereceğin cevaba bağlı” diyerek bir hatırasını anlatmaya başlar:
“Seneler evvel, benim Selanik Askeri Rüştiye’sinde çok sevdiğim bir hüsnühat hocam vardı. Bütün derslerimde tam not alırdım ama yazım okunmaz haldeydi. Buna rağmen o bana tam not verdi ve sınıf birincisi olmamı tehlikeye sokmadı. Yıllar geçti. Hayata atıldık. Memleketime ve milletime hizmetlerde bulunduğumu sanıyorum. Tam bu sırada, karşıma hocamın oğlu çıkıyor ve bana bütün yaptıklarım için sıfır not vermeye kalkışıyor. Ne diyorsunuz buna?”
Atatürk’ün anlattığı hikayedeki öğretmen Ahmet Emin beyin babası Osman Tevfik Bey’dir.
Yalman, pişmanlığını ve bağlılığı bildiren cümleler kurar.
Yalman’ın epey otosansürlü hatıratından okuyalım gerisini:
Atatürk gülümsedi ve ekledi:
“Demek hazırsınız, peki ya hanımınız hazır mı?
Eşim hızlıca cevap verdi:
“Evet, o da hazır!”
Bu cevap hepimizi güldürdü. Atatürk neşeyle, “O hâlde seni yeniden Türk basınına kazandırıyorum,” dedi. “Sen çok deneyim kazandın ve artık gazeteciliğe daha da genişlemiş bir bakış açısıyla döneceksin. Sana yeniden Türk kamuoyuna seslenme hakkını veriyorum.”
Basına karşı eski suçlamaların affedildiğini ve kapatılan gazetenin yeniden açılması için izin verildiğini duydun. Sen, masum olduğunu kanıtladın ve Türk basınında yeniden yer almayı hak ettin.”
Salon alkışlarla doldu. Tanıkların gözünde bu, Türk basını için daha geniş bir özgürlük işaretiydi.”
İş Bankası’ndan verilen krediyle Tan gazetesini açtı.
Atatürk’e yine sözünü tuttu. Rejimin hararetli bir destekçisi haline geldi.
1938’de hala Atatürk hayattayken eski okulu Columbia Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’nin Dekanı Carl Ackerman’ın hazırladığı ve Türkiye’yi “münakaşa hürriyeti” nin olmadığı ülkeler arasında gösteren bir rapora karşı yazdığı yazıda “Türkiye’nin barış ideali bakımından, ileri görüş ve gidiş bakımından dünyanın en ziyade barış, demokrasi ve terakki taraftarı memleketlerinin safında yer aldığını” yazar.
1940’larda yeniden çıkarmaya başladığı Vatan, müttefikleri tutmaktadır. 1945’den sonra gelen cesaretle İsmet Paşa ve CHP’nin sıkı bir muhalifi olur.
Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer alır, hatta partinin isim babasıdır.
1950’de büyük destek verdiği Demokrat Parti iktidara gelince bir oh çeker ama iki yıl sonra Malatya’da Nazım Hikmet’e destek veren yayınları yüzünden Necip Fazıl’dan etkilenen Hüseyin Üzmez’in suikastına uğrar.
Suikast itibarını artırmıştır.
Ama DP iktidarına karşı da sesini yükseltmekten çekinmez.
1958’de arkadaşı olan Amerikalı gazeteci Eugene Pulliam, Menderes’le röportaj yapmak üzere İstanbul’a gelir.
Ama günlerce bekletilir. Sonra röportaj için Menderes’in katıldığı bir vapur yolculuğuna çağrılır ama Menderes ona konuşmaz.
Bunun üzerine döndüğünde iktidarı çok sert eleştiren yazılar yazar.
Bu yazılar tabii ki Türkiye’deki gazetelerde de haber olur. Haberleri yapanlardan biri de Ahmet Emin Yalman’ın Vatan’ıdır.
Bütün gazeteler hakkında hükümeti tahkirden dava açılır ve gazetecilere hapis cezaları verilir.
Cezalar bir süre ertelenir, artık 70’lerindeki Yalman raporlar alır. Ama 1960 yılında polisler 72 yaşındaki Yalman’ı gözaltına almaya gelirler.
Hapishaneye giderken bütün hayatını anlatan bir açıklama yapar:
“Elli üç yıllık bir gazetecilik hayatım var. Bunun hepsi, hürriyet içinde ve haysiyet içinde geçmiştir. Bir an, bir sıfatıyla, mesleği arasında vaziyet teşkil etmeyecek hürriyet ve hak mücadelelerinin beni yetiştirdiği en büyük kazançtır.
Bilhassa muhalefet devrinde, yenilik ve gelişme mücadelelerine candan iştirak ettim. Adını koyduğum 1880 yılında, doğum günüm olan 14 mayısta iktidara gelmesinin talihin bana verdiği en değerli hediye diye kabul ve ifade ettiğim Demokrat Partinin böyle bir akıbete tutulmasını kendimden ziyade memleket ve Demokrat Parti iktidarı hesabına
acı verici buluyorum.
Dünyanın her yerindeki hak ve hürriyet mücadeleleri, hürriyetin devamlı şekilde pek çok fedakârlıkla beslenmesine muhtaç olduğunu belirtmiştir.
Gerek memleket ve gerekse sevdiğim ve mesleğim olan mukaddes fikrî ve âmme hizmeti uğrunda her türlü bir fedakârlık yolunda yürümeye hazırım. Namık Kemallerin, Ziya Paşaların çektiği çilelerin bana şeref getirdiğinden dolayı Allah’a şükrederim.
Başından sonuna kadar gazetecilik hayatımın tam bir feragat içinde geçtiğini, para arkasından koşmadığımı, mevki ve nüfuz şeklinde bir hedeflerim olmadığını, meslekten ayrılıp veya onu ihmal edip siyasi mevkilere geçmek yolundaki tekliflere daima reddettiğimi devamlı gayemin en temiz şekilde memleket menfaatlerine hizmet olduğunu, vicdanımın emirlerinden
korkuya ve menfaat türünden hiç bir zaman ödün vermediğimi tekrar beyan ederim.
Allah bilir. Her türlü imtihanlardan geçirdiği hayat daima düz yoldan geçmiş bir hayattan kıymetlidir. Allah’ın beni bu günümde de imtihan edeceğini bilerek baş eğiyorum.”
Yalman, kısa bir süre hapiste yattıktan sonra 27 Mayıs darbesiyle çıkar. Darbeye destek verir. Yassıada mahkemeleri gidip izleyip yazar.
Artık Atatürk devrinde yaşadıkları ve DP’ye desteği unutulmuştur.
Herhalde ailesi de onları hatırlanmasını pek istemez.
Yalman 1972’de vefat ettiğinde eşi bütün arşivini ABD’deki Hoover Enstitüsü’ne gönderir.
Hala o arşiv tam olarak incelenmedi.
Bugün, bir gazetecinin o arşiv için ABD’ye gitmesi imkansız bir hayal.
Öyle bir medya da yok, öyle kazançlar da.
Zaten ülkedeki gazetecilerin önemli bir kısmının yurtdışına çıkış yasağı var.
Geçen hafta onlara Ruşen Çakır Aslı Aydıntaşbaş, Yavuz Oğhan, Soner Yalçın, Şaban Sevinç ve Batuhan Çolak da eklendi.
Türkiye’de olan beş gazeteci adı gözaltı olmayan gözaltılarla “mevcutlu” olarak ifadeye götürüldü ve adli kontrolle bırakıldı.
İnsana en çarpanı ise Türkiye medyasında hala aktif bir şekilde gazetecilik yapan en duayen isimlerden biri olan Ruşen Çakır’ın gözaltına alınmayı beklerken paylaştığı lavaboda yıkanmayı bekleyen bulaşıklar fotoğrafı oldu.
Aynı gün kendisini hapiste ziyaret eden bir milletvekiline Fatih Altaylı da “artık yazmak istemediğini” söylemişti.
Türkiye’de medyanın güçlü olduğu bir dönemin önde gelen isimleri bunlar.
Hala büyük patronajların medyada olduğu, gazetecilerin para derdinin olmadığı, yazdıklarının etkili olduğu, bağımsız kalabildikleri, etkilerinin siyasetçilerden çok olduğu bir devirdi.
Çoğu kez kötü hatıralarla hatırlasak da gazeteciliğin güçlü yıllarıydı.
O yüzden o neslin gazetecilerinin bugün yaşadıkları daha dokunaklı geliyor.
Hala mesleklerini yapma aşkları, çabaları, gündemde kalmak için mücadeleleri, toplantı toplantı gezemeye devam etmeleri, düşük teliflere bile tamam demeleri…
Her fikirden, sesten, ideolojiden gazeteciler bu ülkede her zaman siyasetin, entelektüel ve kültürel hayatın merkezinde yer aldılar.
Bu yüzden en fazla da onlar hırpalandı. Arada kaldılar, nefret çektiler.
Peki buna değer miydi?
Bir zamanlar değiyordu ama bugün?
Hala daha herkes en çok gazetecilerden her habere yetişmesini, en mükemmel formatlarda bunu sunmasını, mikrofonlarının ve kameralarının çok kaliteli olmasını, herşeyi araştırmasını, çok konuşmasını, çok muhalefet etmesini bekliyor.
Şartların değiştiğinden okurların pek haberi yok.
Üstelik haberleri olanlar da bu beklentilerin karşılanması için üzerine bir görev düştüğünün ya farkında değil ya da umurunda değil.
Eskiden bir gazete alınırdı, artık o da alınmıyor.
Bedava içerik, haber tüketmeye alışmış ama bir türlü tatmin edilemeyen okurlar, eleştiriye tahammülsüz iktidarlar, sadece kendilerine hizmet edilmesini bekleyen siyasetçiler, medyaya para koymaktan, reklam vermekten korkan işadamları ülkesinde gazetecilere düşen nefret ve hayranlık arasında hızlıca gidip gelen duygularla yaşamak, neyin yazılıp neyin yazılamayacağının belirsizliğinde yol almak ve tabii bu işi yapmaya devam edebilmek için para bulmak…
Okurlar vermeyince parayı bazen iktidar, bazen muhalefet, bazen yedekte elinin altında bir güç olmasını isteyen bir işadamı, bazen bir yabancı fon veriyor.
Onları bulabilmek için gazeteciler eğilip bükülüyor. Bir de bu yüzden sıfır sorumluluk alan okurlardan azar, hakaret ve gazetecilik dersi işitiyorlar.
Kendini kurtarabilenler gazetecilikle influencerlık arasında bir meslek icat ettiler.
Haber ve yorumla ürün tanıtımı arasındaki fark azalıyor.
Bir grup gazeteci iktidar limanına demirlemiş, aşağısında timsahların olduğu bir kalede bir pozisyonu her koşulda savunmanın konforunu terk etmek istemiyorlar.
Geri kalanlar ise her an kapanacak medyalarda insanın söylemeye utanacağı maaşlarla çalışmaya çalışıyor.
Alttan gelen ve her yıl yanlarına binlerin eklendiği gençler ise her şey yapamaya razı ve çaresiz.
Bir de bütün bunların üstüne her siyasi kavgada kabak o kadar fazla gazetecilere patlamaya başladı ve artık buna maddi olarak ve mesleki tatmin olarak o kadar değmiyor ki gözlerimizin önünde bir meslek ölüyor.
Ve maalesef artık lastik distribütörü olmak için de çok geç…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları









































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025