Alper GÖRMÜŞ
Toplumsal kutuplaşma gerek muhafazakâr-dindarların, gerekse de laik kesimin kadim korkularını diri tutmak suretiyle onların siyasetteki temsilcileri olan partilere büyük bir konfor sağlıyor. Muhafazakâr ve laik partiler bu sayede yapıp ettiklerinden ziyade kimlikleri üzerinden değerlendiriliyor ve bu da partilere, siyasi riske (oy kaybına) uğramaksızın hamleler yapma (aktüel durumda AK Parti) ya da kendini zora sokmama (aktüel durumda CHP) hakkı veriyor.
Son aylara serpilmiş birkaç yazıda, toplumsal kutuplaşmanın iktidar partisine bahşettiği konforun birkaç veçhesi üzerinde durmuştum.
Bunlardan birincisi, AK Parti’nin siyasi adımlarındaki ve siyaset üslubundaki gel-gitlerin ona oy veren muhafazakâr kitlelerde ‘hoşgörü’yle karşılanmasına dairdi. AK Parti tabanı, zeminini toplumsal kutuplaşmanın oluşturduğu bir psikolojiyle sorgulamayan ve ceza kesmeyen bir seçmen kitlesi gibi davranıyor, bu da iktidar partisini tutarlı davranma zorunluluğundan kurtarıyordu.
AK Parti’nin kullandığı büyük konforun bir başka veçhesini de sıfır siyasi riskle hak çiğneme özgürlüğü teşkil ediyordu. İktidar partisi, bu sayede, mesela Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kamudan uzaklaştırılan doktorların özel hastanelerde de çalışmalarını men eden süper adaletsiz bir yasa maddesini uygulamaya sokmada dahi tereddüt etmeyebiliyordu.
Kutuplaşma sayesinde ikinciliği garanti bir parti: CHP
Toplumsal kutuplaşma sadece AK Parti’nin tabanını konsolide ederek onun iktidarda kalmasını garantilemiyor. Aynı kutuplaşma ana muhalefet partisi CHP’nin tabanını konsolide etmek suretiyle onun ikinciliğini de garantiliyor.
Her seçim yenilgisinden sonra partilerini cezalandırmaya yemin eden CHP’lilerin sonraki seçimde yine blok halinde CHP’ye yönelmelerinin nedeni toplumsal kutuplaşmadan başka bir şey değil.
CHP tabanının bu çaresizliği, parti yönetimi açısından büyük bir konfora tekabül ediyor. Ne kadar başarısız olursanız olun, oylarını sizden esirgemeyecek ve ana muhalefet pozisyonunuzu garantileyecek bir seçmen kitlesi: Bir siyasi parti için bundan daha büyük bir konfor olabilir mi?
Bu halin, parti içinde yol açacağı atalet ve gayretsizlik sanırım izahtan varestedir. Yani kutuplaşmanın yol açtığı tedirginlik ve korku bir yandan CHP yönetiminin büyük bir konfor kullanmasını sağlıyor, fakat öbür yandan partiyi iktidara taşıyacak enerjiden ve entelektüel gayretten yoksun bırakıyor.
Deniz Baykal tarafından inşa edildi
CHP, çok uzun yıllar boyunca, irtica tehlikesi ve laiklik vurgularının başka her şeyi silikleştirdiği bir siyasi mücadele çizgisi izledi. Bu siyasi çizgi esasen 1990’ların başından itibaren Deniz Baykal tarafından inşa edildi.
Bence bu çizginin iktidar getiremeyeceğinin kabulünün Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğiyle başladığını söylemek yanlış olmaz. Hiç unutmuyorum, Deniz Baykal’ın bir kaset komplosuyla parti genel başkanlığını bırakmasından sonra parti liderliğine seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun önerdiği birkaç iktisadi program, CHP’i destekleyen yazarlarda büyük bir heyecana yol açmıştı. İşte böyle olmalıydı, CHP irtica tehlikesi ve laiklik dışında da bir şeyler söylemeliydi.
Muharrem İnce bu çizginin iktidar getiremeyeceğini, cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında daha da net biçimde vurguladı ve esasen iktidar partisi lehine işleyen kutuplaştırıcı söylemden olabildiğince uzak durdu
Fakat unutmamak lazım: Kılıçdaroğlu da İnce de bu ‘cesareti’ artık iktidar isteyen CHP tabanındaki değişme eğiliminden alıyordu. Evet CHP tabanı da artık yavaş da olsa anlamaya başlamıştı: CHP yöneticilerinin Baykal’vari irtica ve laiklik söylemleri onların yüreklerini soğutuyordu ama o dille iktidar olmak galiba mümkün değildi.
Yani CHP seçmeni artık, parti yöneticilerine şöyle demeye başlamıştı: “Tamam, biz yüreğimize taş basacak ve eski söyleminizden vazgeçmenize razı olacağız, fakat hadi siz de ne yapacaksanız yapın, bizim iktidar açlığımızı giderin.”
Yıllar boyu sürebilmesinin hikmeti
Sorabilirsiniz, sormalısınız: İktidar olmaya yetmediği halde, her siyasi parti gibi temel amacı iktidar olan CHP’de bu söylem nasıl çok uzun yıllar boyunca varlığını sürdürebildi? Neden ancak şu son altı-yedi yılda ‘böyle olmayacak galiba’ noktasına gelinebildi?
Bence bunun başlıca iki önemli nedeni var.
Birincisi: CHP’nin çekirdek seçmeni, uzun yıllar boyunca partisinin sandıkta yenilse bile başka mekanizmalarla aslında iktidar olmaya devam ettiğine inandı. Kültürel iktidar kendisindeydi, ‘kurumlar’ da zaten AK Parti iktidar olsa bile muktedir olmasına izin vermezdi... Eh, bu durumda CHP’nin çekirdek seçmenine yüreğini soğutacak bir siyasi söylem yeterdi; yıllarca yetti de.
İkincisi: İlk birkaç seçimin ‘tuhaf’ sonuçları bu kesim tarafından ‘arızi’ bir durum olarak algılandı. AK Parti konjonktürün geçici olarak iktidar yaptığı bir partiydi. Bu koşullar değişince, ‘dinciler’ hariç ona oy veren olmayacaktı. Eh, bu durumda (da) CHP’nin çekirdek seçmenine yüreğini soğutacak bir siyasi söylem yeterdi; yıllarca yetti de.
Ne var ki zaman geçtikçe beklentilerin hiçbiri gerçekleşemedi. ‘Kurumlar’ kendilerinden beklenen müdahaleleri gerçekleştiremedikleri gibi seçimlerde beklenen gerileme de bir türlü gelmedi.
CHP’nin çekirdek seçmeni, yavaş yavaş bekleyerek bir sonuç alınamayacağını, seçimlerde yüzde 20-25 donmuşluğunun bir şekilde kırılıp yüzde 40-45’lere ulaşmaktan başka bir çarenin olmadığını idrak etmeye başladı.
İdrak süreci hızlanıyor
Bu idrak süreci, Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesinden ve iktidar için yüzde 51’in şart olmasından sonra hızlandı.
CHP’nin çekirdek seçmeni artık iktidar için sadece laiklere seslenen ve onların yüreğini soğutacak tarzda konuşan liderlerin yetmeyeceğine inanıyor ve gönülsüz de olsa, liderlerinin seçim kazandıracak yeni bir söyleme geçmelerine razı oluyor; o söylem, eskisi gibi yüreklerini soğutamasa da...
Muharrem İnce’nin yalnız muhafazakârlarla ilgili olarak değil, Kürtlerle ilgili olarak da taban tepkisinden hiç korkmadan hayli radikal bir söylem tutturabilmesi, biraz da tabandaki bu mecburi kavrayıştan kaynaklanıyor.
CHP tabanındaki bu değişim, parti yöneticilerinin kullanageldiği konforu kuşkusuz ciddi bir erozyona uğratıyor. Ne var ki o konforu tümüyle kaybetmelerinin koşulları şimdilik yok.
Bunun temel nedeni, iktidarın, kutuplaşma ortamının kalkmaması için elinden geleni yapmaya devam etmesi... İktidar kâh birtakım simgesel hamlelerle kâh bazı uygulamalarla CHP’nin tabanını teşkil eden laik kesimin korkularını diri tutuyor ve onların CHP yönetimini daha fazla zorlamalarını engelliyor... O taban ki, partisinin dilindeki değişikliği, kendisi köklü bir ideolojik değişime uğradığı için değil, seçim kazanmanın başka yolunun olmadığını gördüğü için ‘mecburen’ kabul etmiş bir kitleyi ima ediyor; dolayısıyla iktidar partisinin tavrı onların bu ‘arafta’ pozisyonlarını korumalarında belirgin bir rol oynuyor.
Yukarıda kullandığım bir paragrafı ‘sonuç’ niyetine tekrar ederek bitireyim:
CHP tabanındaki değişim, parti yöneticilerinin kullanageldiği konforu kuşkusuz ciddi bir erozyona uğratıyor. Ne var ki o konforu tümüyle kaybetmelerinin koşulları şimdilik yok.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025