Ayhan AKTAR

Geçen hafta Diyarbakır İçkale’de yapılan arkeolojik kazılar sırasında ortaya çıkan kafatasları ve kemikler kamuoyunu hayli meşgul etti. İlk olarak bunların yakın zamana kadar polis ve jandarma tarafından kullanılan İçkale’deki binalarda JİTEM’in yaptığı yargısız infazlarda ölenlere ait olduğu sanılıyordu. Fakat olay yerinde inceleme yapan Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı Başsavcı Vekili Ahmet Karaca, bu kazılarda bulunan kemik ve kafataslarının faili meçhul cinayetlerin yoğun olduğu 1990’lı yıllara değil, daha eski dönemlere ait olabileceğini vurguluyordu.
İçkale’de incelemelerde bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da şunları söylemiş: “Burada çok geniş bir alan ve çok sayıda yapı var. Eğer gerçekten bir katliam merkezi olarak kullanılmışsa elbette biz o acı hatıranın küllenmemesini istemeyiz. Bir biçimde o ibret olsun diye onu da koruyacak olan ve onu gelecek nesillere taşıyacak olan bir düzenlemeyi düşünebiliriz. Ama bu konuda karar vermek için öncelikle Adli Tıp’ın ne diyeceğini bilmek gerekiyor.”(Vatan, 23 Ocak 2012)
Konu ile ilgili olarak, AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu da şunları söylemiş: “Cezaevinin yapılış tarihi 1880. Bulunan kemikler o tarihten sonraya ait. Mezarlık düzeni içinde tesbit edilmiş değil. Üst üste atılmış cesetler. Ama dışarıdan baktığınız zaman kemikler çok eski döneme ait gibi görünüyor. Cesetlerin üzerinde elbise yok. 90’lı yıllara ait olsa, genelde elbiseleriyle gömüyorlardı... 1910-25 arası benim şahsi tahminim. İstiklal Mahkemeleri’nde binlerce insan sorgulanmadan yargılanmadan idam edilmiş.” (Habertürk, 25 Ocak 2012)
Tomas Mıgırdiçyan’ın raporu
Diyarbakır tarihinde her zaman “devletlu” takımının yerleştiği İçkale’deki eski hapishanenin Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Yakın zamana kadar cezaevi olarak kullanılan eski hapishane binasının Diyarbakır’ın yaşadığı katliamların tarihinde özel bir yeri vardır. 1915’teki Ermeni katliamında şehrin Ermeni eşrafı bu hapishaneye doldurulmuş ve daha sonra da katledilmiştir.
1915’te Diyarbakır İngiliz Konsolosluğu’nda tercüman olarak çalışan Tomas Mıgırdiçyan, 1919 yılında, Kahire’de kaleme aldığı “Diyarbakır Katliamları ve Kürt Mezalimi” başlıklı raporunda, yaşanan terör ve baskıyı ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Rapor, Amerikan Milli Arşivleri’nde bulunmaktadır. Mıgırdiçyan, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesinden sonra, İngiliz Konsolosu Monck-Mason ile birlikte 1 Kasım 1914 tarihinde şehri terk etmiştir. Rapor, esas olarak katliamdan kurtulan Diyarbakırlı Ermenilerden Levon Kasapyan ve Tomas Doncuyan’ın tanıklıklarına dayanmaktadır.
Dr. Reşit Bey’in vali olarak atanması
Diyarbakır’da yaşanan katliamların mimarı, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından Dr. Reşit Bey’dir. Diyarbakır’a gelmeden önce Musul Valisi olarak görev yapan Çerkes Reşit Bey, daha Musul’dayken Talat Paşa’ya yolladığı telgrafta şunları yazar: “[Diyarbekir’in] ehemmiyet-i askeriyesinden ziyade ehemmiyet-i inzıbatiyesini calib-i dikkat görmekteyim. Bu sırada ne yapılırsa kâr sayılacağından Ermenilere karşı en kestirme usulü tatbik etmek fikrindeyim.”
Burada “en kestirme usulden” ne anlamamız gerektiğini, İttihat ve Terakki, Katib-i Umumisi Mithat Şükrü Bey’in anılarından çıkarabiliriz. Dr. Reşit, 1917 yılında İttihat ve Terakki, Katib-i Umumisi Mithat Şükrü [Bleda] Bey’i ziyaret eder. Ermeni meselesini konuşurlar. Sohbet esnasında, Mithat Şükrü Bey, Dr. Reşit’e şu soruyu sorar: “Siz hekimsiniz ve bir hekim sıfatıyle can kurtarmakla vazifeli bir insansınız. Nasıl oldu da, [Diyarbakır’da] bunca mâsumun sürü sürü yakalanıp ölümün kucağına atılmasına sebep oldunuz?” Doktor Reşit’in Mithat Şükrü Bey’e cevabı, “en kestirme usulün” ne olduğunu açık bir şekilde anlatmaktadır: “(...) Ermeni eşkıyası, bu vatanın bünyesine musallat olmuş birtakım zararlı mikroplardı. Hekimin vazifesi de mikropları öldürmek değil midir?” (Resimli Tarih Mecmuası, 1953, sayfa 2444).
Talat Paşa’nın raporuna göre, Diyarbakır vilayetinde 1914 yılında 56,166 Ermeni bulunuyordu. Raporun kaleme alındığı 1917 yılında, Diyarbakır dışındaki çeşitli şehirlerde bulunan Ermenilerin toplamı da sadece 1,849 kişiydi. Dolayısıyla, Diyarbakır Ermenilerinin % 97’si yok olmuştu. 18 Eylül 1915’te yine Vali Dr. Reşit Bey tarafından merkeze yollanan bir telgrafta, tehcir edilen Diyarbakır Ermenilerine bu kez çevre illerden tehcir edilerek Diyarbakır’dan geçenler de ilave ediliyor ve çöllere yollanan toplam Ermeni nüfusun miktarı 120 bin olarak veriliyordu (Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı: 1878-1920. Ankara, 2007, s. 262).
Dr. Reşit Bey’in sahneye çıkışı
Tomas Mıgırdiçyan’ın raporuna göre, Dr. Reşit Bey yanında jandarma komutanları Rüştü ve Şakir, Mektupçu (Vilayet Genel Sekreteri) Bedri Bey ve 50’den fazla jandarma eri ile 28 Mart 1915 tarihinde Diyarbakır’a ulaşır. Jandarma erleri içinde şahsen Dr. Reşit’e bağlı olan Çerkes Harun ve çetesi de bulunmaktadır. Şehrin ileri gelenlerinden ve İttihat ve Terakki’nin Diyarbakır Mebusu Pirinççizâde Feyzi [Pirinççioğlu] Bey tarafından karşılanırlar. Feyzi Bey, 1896’da Ermeni kıyımına katılmış olan Pirinççizâde Arif Bey’in oğlu ve aynı zamanda Ziya Gökalp’in dayısının oğludur.
Aynı günlerde, Talat Paşa yolladığı telgraflarda Ermenilerin bir silahlı ayaklanma girişimi içinde oldukları konusunda bütün valileri uyarıyordu. Diyarbakırlı Mustafa Akif Tütenk’in anılarında, Dr. Reşit Bey’in şehre geldikten sonra şehirde saklanan asker kaçakları, Ermeni mahallesinde gizlenen silahlar ve Talat Paşa’nın şifreli telgraflarında bahsedilen ayaklanma ihtimali konusunda bir “Tahkik Heyeti” oluşturduğunu anlatılmaktadır. Heyetin başkanlığına Albay Cemilpaşazâde Mustafa Nüzhet Bey, Diyarbakır Mebusu Pirinççizâde Feyzi Bey, Vilayet Mektupçusu İbrahim Bedri, Jandarma Komutanı Binbaşı Rüştü, İttihat ve Terakki Katib-i Mes’ulü Yasinzâde Şevki [Ekinci] ve kardeşi Yasinzâde Yahya [Ekinci] beyler, Milli Müdafaa Cemiyeti Başkanı Veli Necdet, Polis Müdürü Memduh, Milis Komutanı Şevki ve Müftüzade Şeref [Uluğ] bulunuyordu.
Gavur Mahallesi’ne baskın
Mıgırdiçyan’ın anlatısına göre, 16 Nisan 1914 cuma günü, Diyarbakır’da Ermenilerin oturduğu Hançepek Mahallesi askerler ve milisler tarafından kuşatılır. Evlerde asker kaçakları ve silah aranır, 300 kişi gözaltına alınır. Asker kaçakları Askerlik Şubesi’ne teslim edilmek yerine, İçkale’deki hapishaneye konurlar.
Üç gün sonra Diyarbakır’daki bütün Ermeni hayır kurumlarının yöneticileri ve Ermeni toplumunun ileri gelenleri toparlanır. 21 nisan günü ise, Taşnak, Hınçak ve Demokratik partilerin başkan ve yöneticileri hapse atılırlar. 1 mayısa geldiğimizde artık sıra Ermeni toplumunun bütün okumuş insanlarına, tüccarlara, doktorlara, avukatlara, mühendislere, dükkan sahiplerine, devlet memurlarına, hâkimlere, Piskopos Çalgadyan dahil, Katolik, Protestan tüm rahiplere gelmiştir. İçkale’deki hapishane artık adam almamaktadır. Mahkûmlardan bazılarının tırnakları sökülür, falakaya çekilirler. İşkencenin amacı silahların saklandığı yerleri öğrenmek ve ayaklanma planlarını çıkarmaktır. Kapasitesi sınırlı olan hapishanede yaklaşık 1000 kişi bulunmaktadır.
Mıgırdiçyan’ın raporunda Diyarbakır Ermeni cemaatinin ileri gelenlerinin listesi bulunmaktadır. Bütün bu insanlar Diyarbakır Hapishanesi’nde cephanelerin ve ayaklanma planlarının itiraf edilmesi amacıyla inanılmaz işkencelere tabi tutuldular ve can verdiler. Piskopos Mıgırdıç Çilgadyan ise, önce elleri bağlı olarak şehirde gezdirilir, sonra şehrin eşraf ve yöneticilerinin toplandığı Ulucami Avlusu’nda üzerine gaz dökülerek yakılır.
Diyarbakır Ermeni cemaatinin seçkinleri hapishanede iken Dr. Reşit Bey, 21 mayıs günü Talat Paşa’ya ikinci raporunu yollar: “Ermeni komiteleri hakkındaki tahkikat [ilerledikçe] birçok teşkilat-ı ihtilaliye [ihtitilal örgütü] bütün vüzuhuyla tebeyyün ve tezahür [netleşmekte ve ortaya çıkmaktadır] etmektedir... 18 Mayıs 1915 tarihinden beri de mülhakat [çevrede] ve merkez-i vilayetde 625 muhtelif cins tüfek ve 581 tabanca ve 5544 fişek, bir çok âlât-ı câriha [kesici alet] elde edilmiştir.”
Dört gün sonra, Talat Paşa’ya yolladığı telgrafta, yollarda silahlı Ermeni komitecilerine rastlandığını ve bu nedenle yol güvenliğinin azaldığını bildirdikten sonra, “Derdest edilen ihtilalcilerin mikdarı heman 1000’i tecavüz etmesine [aşmasına] nazaran, bunların burada uzun müddet taht-ı tevkifde [gözaltında] kalmaları mahzurdan salim olmayacağı gibi tevkifhane de hapishane de istiab etmemekdedir [yetmemektedir]. [Bunların] Diyarbekir’den Musul ve Cizre’ye tağrîb ve teb’îdleri [uzaklaştırılmaları ve sürülmeleri] gerekir” der.
Pirinççizade Feyzi Bey propaganda turunda
Mıgırdiçyan’ın raporuna göre, İttihat ve Terakki Mebusu olan Pirinççizâde Feyzi Bey, 19 Nisan 1915’te Cizre’ye doğru yola çıkar. Yolda uğradığı bütün köy, kasaba ve beldelerde Kürtlere ve diğer Müslüman topluluklara İslamiyet’in gereğini yerine getirmelerini, gavurları ve özellikle Ermenileri genç-yaşlı veya erkek-kadın ayrımı yapmadan kırıma tabi tutmaları gerektiğini anlatır. Genç ve güzel kızların bu kıyımdan hariç tutulmasını ve onları nikahlamanın dinen caiz olduğunu vurgular.
Ziyaret ettiği bütün beldelerdeki dini liderler, şeyhler ve imamlar da kendisini destekleyen bir biçimde konuşurlar. Hatta, gavurların hayatının ve karılarının Müslümana helâl olduğu hakkında halka teminat verirler
Pirinççizâde Feyzi Bey, dönüş yolunda Batman ile Hasankeyf arasında Dicle kenarına kurulmuş olan Şikefta Köyü’nde mola verir. Köy, Ramanlı Aşireti reisinin dul eşi Perihan Hanım’ın köyüdür. Perihan’ın büyük oğlu Emin, Rus Cephesi’nde kendi milisleri ile birlikte Kazım Karabekir’in yanında savaşa katılmıştır. Perihan Hanım, Pirinççizâde Feyzi’yi misafir eder. Aslında Feyzi Bey, Perihan Hanım’ın diğer iki oğlu ile ilgilidir. Mustafa ve Ömer çeşitli suçlardan aranmaktadırlar. Ömer, Heso Ağa’yı taammüden öldürmekten suçludur. Mustafa’nın ise ufak tefek vukuatları vardır.
Feyzi Bey, Ramanlı Mustafa ve Ömer’in bazı hizmetler karşılığında vali tarafından affedileceğini annelerine söyler. Onları Diyarbakır’a Vali Dr. Reşit ile görüşmeye davet eder.
Ramanlı Aşireti devrede
Şimdi aynı olayı Ramanlı Emin’in oğlu Hüseyin Demirer’in kitabından takip edelim: Ramanlı Mustafa, Dr. Reşit tarafından son derece sıcak bir biçimde karşılanır. Kahveler içildikten sonra Mustafa af karşılığında valinin nasıl bir hizmet beklediğini öğrenmek ister. Vali, ağabeyi Emin’in Rus cephesinde savaştığını bildiğini, Ruslara da Ermenilerin yardım ettiğini anlatır. Ayrıca Ermenilerin, Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu olarak gördüklerini, zındık olduklarını, bunları öldürmenin sevap olduğunu belirtir. Müftünün ve diğer şeyhlerin böyle düşündüklerini ilave eder. Mustafa’nın tava geldiğini anlayan Dr. Reşit, Ramanlılardan istediklerini şöyle anlatır: “Bak Ağa! Burada çok zengin Ermeniler var. Sen, kardeşin Ömer ve adamların kelek tedarik edeceksiniz. Aranızda yabancı olmayacak, adamlarınızın ağzı çok sıkı olacak... Ben sizlere kafile kafile Ermeni teslim edeceğim. Şayet sizlere sorarlarsa, ‘Sizleri Musul’a götürüyoruz’ diyeceksiniz... Onları kelekle Dicle üzerinden götüreceksiniz. Kimsenin göremeyeceği bir yere varınca, hepsini öldürüp Dicle’ye atacaksınız... Ne kadar malları varsa adamlarınıza. Ne kadar altın, para ve mücevherat varsa onların yarısı sizin, diğer yarısını da Hilal-i Ahmer’e [Kızılay’a] vermek üzere bana getireceksiniz. Yalnız bu sırrı kimse bilmeyecek, duymayacak.” (Hüseyin Demirer, Ha Wer Delal. Ankara, 2008, s. 79)
Ramanlı Mustafa, Vali’ye “Allah, senden razı olsun paşam” dedikten sonra, Dr. Reşit’ten af mektubunu alır. Adamlarından biri ile mektubu kardeşi Ömer’e yollar. O gece, eskiden Adliye Sarayı olarak kullanılan İçkale’deki Vali Konağı’nda ipek çarşaflı yataklarda misafir edilirler. Ertesi gün, kelek tedariki için hazırlıklara başlanır.
Listeler hazırlanıyor
Mıgırdiçyan’ın anlatısına göre, o günlerde Pirinççizâde Feyzi Bey, Musul’a keleklerle gönderilecek Ermenilerin ilk kafilesinin listesini hazırlamaktadır. 30 mayıs pazar günü Diyarbakır Ermeni cemaatinin kaymak tabakasını oluşturan 635 kişi, Mardinkapı Köprüsü önünde bekleyen 25 keleğe bindirilir. Ramanlılar, nehrin akıntısında uzun süre yol aldıktan sonra Şikefte Köyü’nde kelekleri kıyıya çekerek mola verirler. Altı kişilik gruplar halinde köye çıkan Ermeniler önce soyulurlar ve ardından öldürülürler. Cesetleri Dicle’ye atılır.
Hüseyin Demirer’in anlatımına göre, ikinci günün ikindi sonrasında daha Şikefta Köyü’ne gelmeden önce, iki tarafı sarp ve dağlarla çevrili bir yere varırlar. Burada kelekler kıyıya çekilip mola verildikten sonra yemekler yenir, sazlar çalınıp içkiler içilir. Bütün kafile öldürülüp cesetlerin içine taş konarak Dicle’ye atılır. Sonra Ömer ve Mustafa paranın, mücevher ve altınların kendilerine düşen payını evlerine bıraktıktan sonra Dr. Reşit’in payını alıp Diyarbakır’a giderler. Hissesini kendisine şahsen teslim ederler. İkinci ve üçüncü kafileler de yola çıkar ve aynı kaderi yaşarlar.
Ramanlılar, öldürdükleri Ermenilerin elbiselerini giyip Diyarbakır çarşısında gezinirler. Bu durum, kalan Ermenilerin dikkatini çeker, artık dördüncü kafileden sonra kimse keleklerle Musul’a gitmek istemez. Dr. Reşit, Ramanlı Ömer ve Mustafa’ya artık ayak altından çekilmelerini ve Diyarbakır’a yakın Tilalo Köyü’nde (yeni ismi Karaçalı Köyü) saklanmalarını söyler. Köyde saklanan iki kardeş, Dr. Reşit’in Çerkes fedaileri tarafından öldürülür.
Kıssadan hisse
Sonuç olarak, Diyarbakır İçkale’de yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan kafatası ve kemikler, 1915 yılı bahar aylarında İçkale’deki hapishaneye tıkılan ve “ihtilal planlarını” itiraf etsinler diye işkencede can veren Ermenilere ait olabilir. Tabii ki esas sonuç Adli Tıp Kurumu’nun kafatasları ve kemikler üzerinde yapacağı araştırmadan sonra ortaya çıkacaktır. Ama görebildiğim kadarıyla, Diyarbakır’da devletlu takımının her zaman kullandığı İçkale’de yapılacak her kazı kötülüğün arkeolojisi olacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.02.2016
25.01.2015
3.01.2015
19.03.2014
30.11.2012
29.11.2012
28.11.2012
30.04.2012
16.04.2012
9.04.2012