Hilâl KAPLAN

16 Temmuz Gençlik Hareket(ler)i
6.07.2011
3186

Silahsız kuvvetler'in desteğiyle yürütülen 28 Şubat süreci, sivil toplumda büyük bir dağılmaya yol açmıştı. Ancak Ak Parti iktidarıyla beraber, gerçekten sivil olan sivil toplum çalışmaları güçlenerek yaygınlaştı. Özellikle Müslüman kitlelerin başını çektiği sivil toplum hareketleri yeniden özgüven kazandı ve toparlanmaya başladı. Fakat bu toparlanma bir tarafıyla "Hükümet gereğini yapıyor" anlayışının getirdiği rehavetten de nasibini aldı. Aynı rehavet hükümetin dış politikasıyla alakalı gelişmelerde de kendini gösterdiğinden Ortadoğu'daki halk hareketlerine sivil toplumumuzdan kısıtlı destek sesleri çıkmıştı.

Ortadoğu halkları teker teker başlarındaki baskıcı yönetim ve liderlere karşı ayaklanırken Türkiye'nin "komuşularla sıfır sorun" politikasından "komşu halklarla sıfır sorun"a doğru dümeni kırması oldukça önemli. Ancak Türkiye halkının da bu doğru politikaya gereken katkı ve desteği vermesi de meydanlarında "Teşekkürler Türkiye" sloganının atıldığı Suriye ve Libya gibi ülkelerdeki dost halklarla dayanıştığımızın nişanesi olarak aynı derecede önem taşıyor.

Bu minvalde Suriye halkıyla dayanışmamızı gösterecek çok önemli bir hareketten bahsedeceğim: 16 Temmuz Hareketi. İsmiyle müsemma olarak, 16 Temmuz tarihinde, hâlen zulmün her çeşidiyle yüz yüze olan Suriye halkına destek vermek amacıyla, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir grup genç Hatay'daki Türkiye-Suriye sınırına gidecek ve orada bir gece kalacak. Gençler manifestolarında hareketi ve amaçlarını şöyle tanımlıyorlar:

"16 Temmuz Gençlik Hareketi bağımsız ve bağlantısız bir gençlik hareketidir. Destek veren gruplar, her biri kendi alanlarında farklı çalışmalar yürüten ve birbirleri ile organik bağı olmayan sivil gençlik gruplarıdır. Ortak noktaları Suriye halkına destek olmak, mazlumu kollamak, nereden ve kimden gelirse gelsin zulme karşı durmaktır. Kardeşlik ruhları ölmemiş, ümmet olma bilinciyle yeryüzünü vatan bilen, Şam'ı İstanbul'dan ayrı tutmayan bu Anadolu çocuklarının ortaya koydukları tavır ve geliştirdikleri hareket ise sonuna kadar insanî ve anti-emperyalist bir tavırdır.

Suriye önümüzde bir sınav kâğıdıdır.

Çünkü dengeleri değil, insanlığı gözetmeyi öğretir.

Çünkü rüzgara göre değil, doğrulara göre hareket etmeyi öğretir.

Çünkü slogan atmayı değil, proje üretmeyi öğretir.

Çünkü komplocuların değil, Allah'ın bir planı olduğunu öğretir.

Çünkü dağınık olmayı değil, birlik olmayı öğretir.

Çünkü eleştirileri umursamayı değil, eylemi gerçekleştirmeyi öğretir.

Çünkü görmezden gelmeyi değil, inisiyatif almayı öğretir.

Çünkü batılıların çizdiği sınırlara değil, kardeşliğin sınırlarına itibar etmeyi öğretir.

Çünkü devrimi kodamanların değil, gençlerin gerçekleştireceğini öğretir."

Sınırsız Dayanışma İnisiyatifi ise, 16 Temmuz Hareketi kadın katılımcıların sorumluluğunu almak istemediğinden, aynı amaç doğrultusunda aynı tarihte Hatay'a hareket edecek başka bir grup. Manifestolarında şöyle deniyor:

"Bizler, sorumluluk bilincine sahip olan kadınlar ve erkekler olarak; ABD'nin ve Batılı ülkelerin Esad merkezli çözüm önerilerinden de, BM ve Nato'nun barışçıl(!) müdahalelerinden de, Türkiye devletinin askeri müdahalesinden de uzak bir şekilde, halkın iradesiyle özgür bir sistem oluşturmalarını destekliyoruz ve istiyoruz.

Bizler, sınırların zorba yönetimlere karşı mücadele veren halkları engelleyemeyeceğini düşünen vicdan sahipleri olarak; Suriyeli kardeşlerimizle dayanışmak için, zulme çomak sokmak ve mazluma omuz vermek için, Meryem'in, Hamza'nın ve daha nicelerinin hesabını sormak için, 16 Temmuz'da Hatay'da olacağız."

İki harekete de "sınırsız" destek vermek gerektiğini düşünüyorum. Dileyenler, 16 Temmuz Hareketi'ne [email protected] adresinden, Sınırsız Dayanışma İnisiyatifi'ne [email protected] adresinden ulaşabilir ve mazlum Suriye halkıyla dayanışabilir.

Apoyevmatini 'ye sahip çıkmak

Rumca "ikindi vaktinde" demek olan Apoyevmatini, aynı zamanda Türkiye'nin en eski gazetelerinden birinin adı. 11 Temmuz 1925'te kurulan bu gazete önümüzdeki 11 Temmuz'da, yani 86. yıl dönümünde, kapanma tehlikesiyle karşı karşıya.

Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren gayri-Müslimlere uygulanan baskıcı politikalar sayesinde şu anda ülkemizde 2.000 civarında Rum vatandaşımız kaldığından Rumca yayınlanan bu gazeteyi yaşatmak oldukça zor. Gazetenin tirajının 1920'lerde 15.000'i bulduğu düşünülürse halkımızın çoğulculuğuna dair günümüzdeki durumun vahameti daha iyi anlaşılır sanırım. Rum cemaatinin %95'ine ulaşan gazetenin okurundan başka bir gelir kapısı yok. Gazeteyi şu anda binbir zorlukla çıkarmaya gayret eden Mihail Vasiliadis, Basın İlan Kurumu'nun küçük gazetelere karşı olan politikasında pozitif bir değişiklikle bu zorluğun altından kalkılabileceğini söylüyor. Halktan gazeteye sahip çıkmak isteyenlerden telefon ve e-mail aldıklarını da ekliyor. Mihail Bey, bu gönüllü destek karşısında oldukça duygulanmış; "Rumca bilmeyen insanlar sırf gazeteyi yaşatmak için abone olmak istiyorlar. Üzülsem mi, sevinsem mi bilemiyorum" diyor.

Apoyevmatini, şu anda Türkiye sınırları içinde çıkan tek Rumca gazete. Ona sahip çıkmak, sadece toplumsal çoğulculuğa değil, Osmanlı mirasına da sahip çıkmak demek. Çünkü "biz hep birlikte Türkiye'yiz", öyle değil mi? Destek olmak isteyenlerin [email protected] adresine bir e-mail göndermesi yeterli.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar