İhsan DAĞI
Geçen hafta AKP kongresi yapıldı, yeni yönetim seçildi. Parti içindeki bazı ağır topların dinlenmeye çekildiği söylendi ama pek kimsenin ilgisini çekmedi kongre. Nedeni anlaşılmaz değil aslında; iktidarın merkezi parti değil artık, cumhurbaşkanı ve kabinesi.
Dahası, AKP başarısız bir parti; son seçimleri kaybetti, oyu neredeyse 2002 seviyesine düştü ve artık Meclis çoğunluğu da yok. Ana siyasal aktör hem seçimi kazanan hem iktidarı kullanan Erdoğan’ın kendisi. Dolayısıyla, partinin Erdoğan’a ihtiyacı var, Erdoğan’ın partiye değil. Parti sadece bir ‘örgüt,’ seçimden seçime sahaya sürülen, iktidarın programına ve icraatlarına katkı sunmayan bir ‘makine.’
AKP’nin başında bir ‘lider’ var. Seçimi kazanan o. Kaybederse de o kaybedecek. İmamoğlu “İstanbul’da seçimi Erdoğan’a karşı kazandım” derken haklıydı.
Aslında cumhurbaşkanlığı sistemi bütün partileri benzer bir ‘işlevsizlik’e doğru itiyor. Bu sitemde iktidara gelenler artık partiler değil ‘kişiler.’ Şu sıralar muhalefet partilerinin yaşadığı krizin nedenlerinden biri de bu. Son seçimlerde ‘tek adam’a karşı altı partiyi ve altı lideri bir araya getirip ‘tek adam’ın karşısına koymak işe yaramadı. Bütün partiler kaybederken bir ‘lider’ kazandı. Dolayısıyla, ‘kazanacak lider’ çıkaramayan partiler seçmene ‘iktidar vadetmeyen’ işlevsiz siyaset kurumları gibi görünüyor. Çünkü, bu sistemin liderlerin yarıştığı bir sistem olduğu adeta tescil edildi son seçimlerde.
Muhalefetin krizi şu: Bir lideri, yani Erdoğan’la yarışacak bir alternatifleri yok. Seçim sonrası yeni dönemde iktidara alternatif olma iddiası Erdoğan’ı yenebilecek bir liderin varlığını gerektiriyor. Ana muhalefet partilerinde böyle bir liderliğin görülmemesi muhalif çevrelerin umutsuzluğunun kaynağı. CHP’de ‘değişim’ tartışmaları bu bağlamda önemli: parti, beş yıl sonrası için bir ‘alternatif’ üretebilecek mi?
Beğenin veya beğenmeyin, sistem, liderleri partilerin üstüne çıkarıyor. İktidar partisinde bu daha da görünür: Erdoğan, ülkeyi ‘partisiyle’ değil ‘ekibiyle’ yönetiyor. Ekibi de giderek daha az ‘partizan,’ daha çok ‘teknokrat’ ve ‘devlet adamı’ görüntüsü vermeye çalışıyor. En azından, bu görüntüyü vermeyi başaranlar daha ‘popüler’ siyasiler olarak karşımıza çıkıyor.
Metropoll’ün geçenlerde yayınlanan bir araştırması bu bağlamda ilginç veriler içeriyor. Hakan Fidan, Mehmet Şimşek ve Ali Yerlikaya gibi bakanların beğeni düzeyi hayli yüksek, hatta bütün muhalefet liderlerinin önünde. Bunlar, mayıs seçimlerinden sonra kabineye katılan isimler. Özellikleri, siyasetçiden çok devlet adamı olarak görünmeleri, partiyi değil devleti temsil ediyor imajı vermeleri.
Gerçekten de bu isimler parti içinden gelmiyorlar, partide görevleri yok, hiç de olmamış. Metropoll araştırmasında sorulmamış da olsa bu isimlere yeni MİT Müsteşarı İbrahim Kalın’ı da eklemek mümkün. Muhtemelen, mevcut popülerliklerinin nedenlerinden biri zaten ‘partili’ görünmemeleri. Partilerin farklı kutupları yansıtan kapalı kimliklere dönüştüğü bir dönemde Fidan, Şimşek ve Yerlikaya ‘devleti temsil’ görüntüsüyle iktidar blokunun yanısıra muhalefet çevrelerinden de olumlu tepkiler alarak daha geniş bir meşruiyet ve kabul yaratmayı başarmış görünüyor.
Bu, Erdoğan’ın ‘çevresindekiler’e meşruiyet ve beğeni yaratma kapasitesini gösterdiği kadar, halkın dış politika, güvenlik ve ekonomi alanlarında partili görüntü vermeyen, devleti ve ‘devlet aklı’nı temsil eder görünen siyasi aktörlere kredi açma eğilimini de yansıtıyor. Toplumun ‘devletçi,’ devleti merkeze alan siyasal kültürü ile iktidarın yeni dönemde yaratmaya çalıştığı siyaset tarzı birbirlerini tamamlıyor.
Ancak bu, Türkiye siyasetine ilişkin büyük bir sorunu da anlatıyor: siyasetsizlik.
Toplum, siyasi bir konumdaki kişilerden (bakanlardan) siyaseti değil devleti temsil etmelerini bekliyorsa ve buna tanık olduğu ölçüde onlara yönelik destekleri artıyorsa bildik anlamıyla siyaset bir ‘kriz’ yaşıyor demektir.
İktidar, siyaseti ve devleti kamuoyunun gözünde ayrıştırmayı başarmışsa, ‘siyaset’ bölerken ve kutuplaştırırken ‘devlet’ birleştiriyor görünüyorsa ve o ‘birleştiren devlet’ aslında dokunulamaz, denetlenemez ve eleştirilemez bir siyaset modeli yaratıyorsa, sorun sadece siyasetin krizi değildir.
Hem iktidar kullanıp hem de ‘siyaset üstü’ bir konum işgal edenler ve bunu topluma ‘devlet gibi davranmak’ olarak sunanlar muhalefete karşı asimetrik bir güç yaratırlar. Siyasetin yolunu ‘devlet’ kapadığında ‘hegemonya’ kurumsallaşır. Son seçim sonrası olan biraz da bu. Üç Bakanın kamuoyunda yüksek beğeni düzeyleri ve muhalefet çevrelerinden yükselen takdir sesleri böyle bir modelin işlediğini gösteriyor.
Daha genelde, devletle özdeşleştirilen parti ve lider çok geniş bir egemenlik ve meşruiyet alanı bulur. Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olarak değil ‘devlet başkanı’ ve ‘başkomutan’ olarak görüldüğünde sarsılması zor bir ‘hegemonya’ kurulmuştur. Böylesine güçlü bir ‘yapı’ya karşı alternatif bir lider çıkaramayan muhalefet, iktidarın devamını sağlayan bir aparat haline dönüşürken, muhalefeti temsil yeteneğini de kaybeder. Siyaset tükenmiş ve rejimin kalıcılaşmıştır, çünkü rejim siyasetsiz değiştirilemez…
Sonuçta, devleti ve devleti temsil eden bakanlarıyla birlikte Erdoğan’ın AKP’ye ihtiyacı neredeyse yok. Liderlik tarzı, siyaset-devlet ilişkisi, organik aydınları, etkisiz muhalefet partileriyle ne kadar çok benziyoruz Putin’in Rusya’sına…
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023