Markar ESAYAN
Dünyada iyiliğin çoğalışı ile inançlıların niceliksel artışı arasında sanıldığından daha karmaşık bir ilişki vardır diye düşünüyorum.
Bir inanca iktisap etmiş kişinin “a priori” şöyle bir kabulü olabilecektir: “Eğer tüm insanlar benim dahil olduğum inançla şereflenirse dünya harika bir yer olacaktır.”
Tabii biraz tecrübeli olanlar çıtayı bu kadar yukarı koymazlar. Ama onlar bile dünyanın şu halinden çok daha iyi bir yer olacağını söylemekten geri duramazlar. Bu iddiada bulunmamak sanki kendini inkâr etmek gibi hissedilir. Daha da tecrübeli olanlar ise, dünyada iyiliğin artmasının, nicelik/sayı meselesi değil, ahlaki nitelik/doğru eylem meselesi olduğunu “hissederler”. “Mümkün olduğunca” kaydı dinin değil, Adem oğlu/kızının kısıtlılığına yönelik bir göndermedir.
Sanırım bu durum, tebliğ/misyon kavramının yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor. Tabii ki dinlerde bu kavram (dini yayma) merkezi bir önemi haizdir/tabiidir. Ama tebliğin hedefi, dünyayı cennet kılmak mıdır, yoksa yaşayan her bir insana hayati olduğu düşünülen bir tercihin ulaştırılması sorumluluğunu yerine getirmek midir?
Dünyada inancımızın yegâne din olması arzu edilebilir. Ancak bundan murad edilenin tanımı, neredeyse eylemin kendisi kadar kritiktir. Yani insanlar bu ümidin gerçekleşmesinden ne bekliyor? Hangi saiklere dayalı eyliyor veya hissediyorlar?
Eğer, niyet ve beklenti, tebliğ sonucu nihai hedefe ulaşıldığında cennetin yeryüzüne inmesi ise, önümüze koca bir kaya yuvarlanacaktır. Bir an için tüm dünyanın tabi olduğunuz inancı kabul ettiğini hayal ediniz. Bu ilk önce büyük bir başarı, memnuniyet hissi yaratacaktır. Peki ya bir adım sonrasında, beklenti ne olmalıdır? Herhalde, dünyanın bir cennet olması... Olacak mıdır?
Her inanç onu iktisap edenin kapasitesi kadar işlevseldir.
Böyle bir iddia ile yola çıkmak, tebliğ/misyonun en önemli iddiasının altını oyan bir tedbirsizlik içerir. Müminlere ve mümin olmayanlara “bu dünyada” cennet vaat etmek, inanca bir vade/mekân biçmek anlamına gelecektir. Dini doktrin uzamını bu dünyaya çekmek dini başarısızlığa mahkûm edecek, böyle bir durumda ona laik alana dair performans kriterleri uygulanacaktır.
İnancın yeryüzünde artmasıyla daha iyi bir dünya tabii ki umulabilir. Lakin bir cennet beklentisi sanırım oldukça tartışmalıdır.
Aynı hata (kanımca) dini modern hayata uyumlu göstermeye, bilimle bağdaştırmaya, dini tarihsellik manivelasıyla bugünde sürekli temize çıkarmaya çalışanlarda da görülür. Dini teknikleri (dua, ibadet, vahiy, mucize) bilimsel yöntemle uyumlu ya da rakip göstermeye, bilimle kutsal kitapları yarıştırmaya sanki gerek yoktur ve bu aslında bir aczin itirafına dönüşür. Bu acz dine değil, insana dair olacaktır.
Çünkü iman, bilgilenme sürecinden ziyade, (metafizik değil, bilimsel, rasyonel bilgiden bahsediyorum) Allah’la kişisel müşarekette gelişen özel bir deneyimin sonucudur. Modern bilim bu konuda hiçbir şey söylemeye ehliyetli değildir. Aynı düzlemde olmayan şeyler birbirine ikame edilemez, dönüştürülemez, yarıştırılamaz. İman etmenin şahsi deneyimini yaşayan mümin, “Şu şu bilgisel nedenlerle Allah diye bir şey yoktur” diyen kişiye sadece dostça gülümseyecek ve ona şöyle diyecektir: “İyi ama dostum, sen orada yoktun, benim ne yaşadığımı nereden bileceksin?”
Dini bilimsel olarak kanıtlama çabaları, cenneti bu dünyaya kişisel gayretle indirme türünden Allah’tan rol çalmalar ve akıl oyunları sadece inancı laik/cismani dünyanın harcıalemine muhatap etmek olur.
Oysa inanç laik/modern akılla asla çürütülemez. Laik akla da akıl yoluyla benimsetilemez. Bu halde, aslında ateistlik sadece bir kişiyi ilgilendiren bir karar olmaktadır. Kişi, Allah’ı kendisi için yok sayabilir, ama “Allah yoktur” genellemesi yaptığı anda boşa düşer. Çünkü Allah’ın varlığına dair özel tecrübelere sahip değildir. Allah/inanç konusunda ancak “içeriden” ahkâm kesilebilir. Bilimde deney ne ise, inançta kişisel deneyim odur.
Ben şahsen safi akıl/bilgi yoluyla inanan ve bu inancı sürdüren bir kişi görmedim. (Zaten o zaman kurtuluş sadece münevverlere ait bir ayrıcalık olur ve Allah kendisi ile çelişirdi.)
İnanç akıldan önce ruha zimmetlenmiştir. Yoksa insanların ekserisi Allah’ın olmadığına “iman” edebilirdi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019