Mehmet Ali ALÇINKAYA
Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı Karşısında Tarihsel Sorumluluk
Sayın Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu, yalnızca güncel bir siyasal çözüm çağrısı değil; Türkiye solunun, sosyalist hareketin ve komünist geleneğin kapsamlı bir tarihsel muhasebeye yönelmesini zorunlu kılan kurucu bir metindir. Bu manifesto, yeni bir yol önermekle yetinmemekte; geçmiş mücadele pratiklerinin, teorik kabullerin ve siyasal yönelimlerin eleştirel bir süzgeçten geçirilmesini gerekli kılmaktadır.
Tarihsel TKP geleneğinden gelen, Sol Birlik ve TBKP süreçlerinde mücadele etmiş bir komünist olarak bu metni, dışsal bir değerlendirme değil; eleştiri ve özeleştiri temelinde bir yüzleşme olarak ele almak kaçınılmazdır. Ulus-devletçi modernitenin ve devlet merkezli sosyalizm anlayışının, devrimci niyetlere rağmen neden barış üretmeyen, topluma mesafeli ve tıkanmış bir hatta sürüklendiği bugün daha açık biçimde görülmektedir.
Bu nedenle Marx’ı aşma tartışması, teorik bir polemik değil; barış ve demokratik toplumun inşası açısından tarihsel bir zorunluluk olarak ele alınmalıdır.
Marx’ın Katkısı ve Türkiye Solunun Teorik Daralması
Marx, kapitalist üretim ilişkilerinin sömürü karakterini bilimsel temelleriyle açığa çıkararak insanlık tarihine büyük bir devrimci miras bırakmıştır. Artı-değer teorisi, sınıf mücadelesi ve tarihsel materyalizm, uzun yıllar boyunca sosyalist hareketin temel referansları olmuştur.
Ancak özeleştiriyle ifade etmek gerekir ki, Türkiye sol geleneği Marx’ı çoğu zaman yaratıcı biçimde aşmak yerine dogmatik biçimde tekrar etmiştir. Devleti merkeze alan, iktidarın ele geçirilmesini devrimle özdeşleştiren, toplumu tali bir alan olarak gören yaklaşım uzun süre sorgulanmamıştır. Ulus-devlet ideolojisiyle köklü bir hesaplaşma yürütülememiş; Kürt sorunu, inançlar, kadın özgürlüğü ve yerel demokrasi çoğu zaman ikincil başlıklar olarak ele alınmıştır.
Bu yaklaşım, barışı kurmak yerine çatışma dinamiklerini yeniden üretmiş; solun toplumsallaşmasını zayıflatmıştır.
Ulus-Devlet ve Devletçi Sosyalizmin Aşılmayan Sorunu
Manifestoda öne çıkan temel tespitlerden biri, ulus-devletin yapısal olarak barış üretme kapasitesinden yoksun olduğudur. Bu vurgu, Türkiye solunun tarihsel pratiği açısından da belirleyici bir öneme sahiptir.
Uzun yıllar boyunca devlet, sınıfsal bir aygıt olarak değerlendirilmiş; “doğru sınıfın” yönetiminde özgürlük ve eşitlik üreteceği varsayılmıştır. Oysa tarihsel deneyimler göstermiştir ki, devlet merkezileştikçe toplumdan kopmakta; kim tarafından yönetilirse yönetilsin tahakküm üretme eğilimini sürdürmektedir. Reel sosyalizm deneyimleri kadar Türkiye’deki sol pratikler de bu gerçeği doğrulamıştır.
Barış, devletin güçlendirilmesiyle değil; toplumun kendi kendini demokratik biçimde örgütlemesiyle mümkün hale gelmektedir.
Küresel Kapitalizm ve Solun Yetersiz Okuması
Günümüz kapitalizmi, Marx’ın döneminden farklı olarak küresel finans ağları, dijital denetim mekanizmaları ve süreklileşmiş savaş rejimleri üzerinden işlemektedir. Ulus-devlet bu süreçte zayıflamamış; küresel sermayenin yerel güvenlik ve denetim aygıtına dönüşmüştür.
Bu dönüşüm karşısında Türkiye solu çoğu zaman sınıf merkezli dar analizlere sıkışmış; toplumsal gerçekliği bütünlüklü biçimde kavramakta yetersiz kalmıştır. Kadın emeği, ekolojik yıkım, kültürel inkâr ve kimlik sorunları tali alanlar olarak değerlendirilmiş; oysa kapitalist modernite tam da bu alanlar üzerinden derinleşmiştir. Bu yetersiz okuma, barış ihtimalini zayıflatan temel etkenlerden biri olmuştur.
Demokratik Modernite; Marx’ı Aşarak Yeniden Kurmak
Demokratik modernite paradigması, Marx’ı reddetmeden; onu devletçi ve iktidar merkezli yorumların sınırlarından kurtararak yeniden konumlandırmaktadır. Sosyalizmi bir devlet biçimi olarak değil; ahlaki ve politik toplumun inşası olarak ele almaktadır.
Sayın Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu, komünistler açısından da yeni bir düşünsel ve siyasal ufuk açmaktadır. Devrim, bu perspektifte iktidarın fethi değil; toplumun demokratikleşmesi ve özgürleşmesi olarak tanımlanmaktadır. Komünler, meclisler, yerel demokrasi ve komünal ekonomi; sosyalizmin ertelenmiş hedefleri değil, bugünden inşa edilen toplumsal pratiklerdir.
Kadın Özgürlüğü ve Ekoloji; Göz Ardı Edilen Kurucu Alanlar
Özeleştirinin en yakıcı başlıklarından biri kadın özgürlüğüdür. Türkiye sol geleneği, patriyarkal sistemi yeterince merkezine almamış; kadın mücadelesini çoğu zaman ikincil bir başlık olarak ele almıştır. Oysa patriyarka çözülmeden ne sınıfsal sömürü ne de ulus-devletçi tahakküm aşılabilir.
Benzer biçimde ekolojik yıkım da uzun süre tali bir sorun olarak değerlendirilmiştir. Doğayla kurulan tahakküm ilişkisi, kapitalist modernitenin ayrılmaz bir parçasıdır. Demokratik modernite, ekolojik toplumu barış ve özgürlük mücadelesinin kurucu unsurlarından biri olarak ele alarak bu eksikliği gidermektedir.
Eleştiri ve Özeleştiriyle Yeni Bir Eşik
Bu metin, Marx’ı aşma tartışmasını teorik bir polemik olarak değil; barış ve demokratik toplum mücadelesinin zorunlu bir aşaması olarak ele almaktadır. Sayın Abdullah Öcalan’ın manifestosu, yalnızca yeni bir yol önermemekte; geçmişin dogmalarıyla yüzleşme cesaretini de zorunlu kılmaktadır.
Bir komünist olarak bu çağrı, ideolojik bir kopuş değil; daha özgürlükçü, daha demokratik ve daha toplumsal bir sosyalizm anlayışına yönelme olarak değerlendirilmelidir. Barış, iktidar hedefleriyle değil; toplumla kurulan sahici, çoğulcu ve demokratik bağlarla mümkündür. Demokratik modernite, bu bağın teorik ve pratik ifadesi olarak önümüzde durmaktadır.
Bugün temel görev, geçmiş mücadeleleri inkâr etmeden; onların sınırlarını aşarak barış ve demokratik toplumun kurucu özneleri haline gelmektir.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.12.2025
24.12.2025
20.12.2025
18.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
8.12.2025
7.12.2025
4.12.2025
30.11.2025