Murat AKSOY
TBMM Başkan'ı İsmail Kahraman'ın “laikliğin anayasadan çıkarılması ve dindar anayasa” çıkışı, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Başbakan ve pek çok AKP'li tarafından da sahiplenilmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çıkışları “boş şeyler” olarak niteledikten sonra; “Ben bir Müslüman olarak inancımı istediğim gibi yaşayabiliyorsam mesele bitmiştir. Hıristiyan Hıristiyanlığını yaşayabiliyorsa, Musevi Museviliğini yaşayabiliyorsa, ateist ateistliğini yaşayabiliyorsa onun için de bitmiştir.” dedi.
Meclis Başkan’ı Kahraman da, açıklama yaparak, konuşmasının “kişisel görüşü” olduğunu ifade etti.
Keşke Kahraman’ın çıkışı, bu kadar masum olsaydı; ama değil.
Kahraman bu kişisel fikirleri çok öncesinde bilindiği halde, 1 Kasım öncesi siyasete davet edilmiş ve Meclis Başkanı seçilmiştir.
Kahraman'ın konuyla ilgili açıklamasını TV’lerden izlediğimiz kadarıyla, önceden hazırlanmış bir metinden okunduğunu yani irticalen yapılmış bir konuşma olmadığı görüyoruz.
ÖZ FİKRİ, RESMİ GÖRÜŞÜ OLDU
Bu konuşma, Kahraman’ın laiklik konusundaki “öz fikri”nin kamusal alanda açıklanarak “resmi görüş”ü haline gelmesidir. Ve bu zamanlama dışında Kahraman’ın laiklik hakkındaki görüşleri, ona katılmayan AKP'lilerin çoğunun da, onu destekleyenlerin de öz fikri olduğu açıktır.
Ancak gördük ki, bu öz fikirlerin, resmi görüş haline gelmesine daha zaman var.
Nitekim, Erdoğan/AKP iktidar blokunun, dış politikadan iç politika izlediği mezhepçi siyasetin devletin işleyişinde empoze ettiği dinsel yorumun gündelik hayatı da bir tür muhafazakârlığa yönlendirdiği açıktır.
Devletin imkanları ile özel alanın, AKP’nin dini yorumuna uygun “değerler”e göre tanımlaması ve toplumu buna uymaya zorlaması, devletin laiklikten uzaklaşmasının en açık örneklerdir. Bu son yıllarda artmıştır.
Bunun en açık örneklerinden birisi de; önceki yıl yapılan ve geçtiğimiz günlerde Danıştay tarafından da onaylanan ilkokulda başörtüsü serbestisidir. Bu serbesti, toplumda var olan farklı mezhep ve dinlere mensup öğrencilerin dini sembollerinin kullanılmasını izin vermediği için, bu düzenleme, devletin bir dini yorumu iradi olarak tercih etmesi ve bunu topluma dayatmasıdır.
Bu laikliğin en açık ihlallerinden birisidir.
Bu açıdan son yıllarda devletin laiklik nosyonu, Erdoğan/AKP iktidar blokunun siyasal tercihleri ile iyice aşınmaktadır. AKP’nin dini yorumu olan siyasal İslamcı ideolojinin toplumun her köşesine yayıldı. Bunun taşıyıcısı olan kurumlar, dernek ve vakıflar devlet imkanlarıyla korunup, büyüdü.
Meclis Başkanı’nın çıkışı, zamanlama dışında Erdoğan/AKP iktidar blokunun Türkiye tasavvuruna uygundur.
Bu çıkışın arkasındaki yaklaşımın, yeni anayasa ile olmasa bile; 2023 Türkiyesi’nin ana hedefi olacağı açıktır.
Meclis Başkanı’nın laiklik çıkışının aynı zamanda yeni bir seçimin habercisi olduğunu da bir yere not etmekte fayda var.
TÜRKİYE LAİK MİYDİ Kİ, LAİK KALSIN?
Meclis Başkanı Kahraman’ın laiklik çıkışından muhalif kesimler hep bir ağızdan aynı sloganı tekrarlamaya başladık: “Türkiye laiktir, laik kalacak”.
Bu sloganın “Türkiye laiktir” bölümü geçmişten bugüne her daim sorunlu olsa da; “Türkiye laik kalacak”, bir hedef olarak siyaseten anlamlı ve uğruna mücadele edilmesi gereken bir hedeftir.
Bunu ise ancak, “Türkiye, laik olmadı” kabulüyle gerçekleştirme imkanı var.
Türkiye’de laiklik, ne yazık ki, devletin toplumda var olan farklı dinsel, inançsal hatta inançsızlıklara eşit mesafede duran bir devlet anlayışından ziyade; belli bir yaşam tarzının kamusal alanda meşrulaştırılmasının aracı oldu.
Kabul edelim ki laiklik ilkesi, devletin kuruluşundan itibaren yanlış yorumlandı. Laikliği, laikçilik olarak yorumlayan anlayış bu açıdan ülkeye kötülük etti.
Bu açıdan bakıldığında ideolojik süreklilik açısından değişen bir yok. Sadece devletin sahipleri değiştir. Eskiden “laik kesimin” yaşam tarzını önceleyen devlet, şimdi “AKP’lilerin” yani siyasal İslamcıların yaşam tarzını önceliyor.
HEDEF ÖNCE LAİKLİK OLMALI
Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) gibi laik bir ülkede olmaması gereken kurum, AKP iktidarı ile birlikte daha özel bir misyona soyunmuş görüntü veriyor.
Bu misyon, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e devam eden ideolojik sürekliliğin araçlarından biri olarak 'Şeyhlüslamlık'la aynıdır. DİB ve Başkanı Mehmet Görmez Erdoğan/ AKP iktidar bloku için Hayrettin Karaman gibilerin verdikleri sivil fetvalara resmiyet kazandıran kurum işlevi görmektedir.
DİB aynı zamanda, Erdoğan'ın Türkiye hayalinin en önemli ideolojik taşıyıcı aygıt işlevi görmektedir.
Bunu, genel bütçe içinde aldığı payın büyüklüğünden personel sayısına, TV kanalından kitap yayınlamaya kadar her alanda görmek mümkün.
Özetle, Türkiye laik kalmalıdan önce, hedef Türkiye’nin laik olması için siyaset yapmaktan geçiyor.
Unutmayalım, laik devlete sadece din ve devlet işlerinin birbirinde ayrılması değil, toplumdaki tüm farklı inançların, inançsızlıkların kamusal alanda eşit biçimde bir arada bulunabilmesinin, toplumsal çoğulculuğun da garantörüdür.
Yukarıda andığımız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasına gelirsek; “Ben bir Müslüman olarak inancımı istediğim gibi yaşayabiliyorsam mesele bitmiştir. Hıristiyan Hıristiyanlığını yaşayabiliyorsa, Musevi Museviliğini yaşayabiliyorsa, ateist ateistliğini yaşayabiliyorsa onun için de bitmiştir.” dedi.
LAİKLİK ÇOĞULCULUĞUN ÖZGÜRLÜĞÜR
Belli ki, kendi Müslümanlığını yaşamayı laiklik olarak kabul ediyor.
Ama Türkiye’de AKP’liler dışında kalan Müslümanlar ve farklı toplumsal kesimlerin ve inançlarının özgürce yaşayamadıkları açık.
Bunun en somut örneği geçtiğimiz günlerde AİHM’de dava kazanan Aleviler.
Laiklik, kamusal alanda çoğunluğun değil çoğulculuğun özgür ve eşit biçimde yaşayabilmesinin adıdır.
Bu açıdan laiklik, Türkiye’nin farklılıklarıyla bir arada yaşabilmesinin garantisidir.
Aksinin ne gibi sonuçlar doğuracağının son yıllardaki AKP iktidarının siyasal pratiklerinden görüyoruz. Siyasal pratikleri ile laikliği tasfiye eden siyasal İslamcı ideolojinin, ülkeyi zihinsel olarak bölmekten başka bir şey yapmıyor.
Laikliğin tasfiye edilmesi, bu toplumu sadece zihinsel olarak bölmez, çoğunluk tahakkümü ile daha büyük acılara sürükleyebilir.
MURAT AKSOY / HABERDAR
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018