Neşe Düzel

“Siyasette ve milletvekilleri içinde Hizmet’i seven insanlar vardır. Bir dönem ısrarla Hocaefendi’ye sizin önereceğiniz insan yok mu diye geldiklerinde, iki kişiyi önerdi. İlhan İşbilen, Muhammet Selçuk.”
“Arınç’la Gülen görüşmesinin içeriğini bilmiyorum. Bakanların çoğunun Hizmet’te tanıdıkları vardır. Bakanlar, değerlendirme almışlardır. Genel kanaat ‘hükümet-Cemaat çatışmasına asla girilmemeli’ oldu.”
“Hocaefendi’nin Başbakan’ın özelliklerini çok takdir ettiğini biliyorum. Ama sevdiği yaralanmasın diye Hocaefendi bazen, ‘Milletin sorumluluğunu almış insanların ifadelerinde kucaklayıcı olması önemli’ der.”
***
NEDEN MUSTAFA YEŞİL
Son zamanlarda Türkiye’nin en çok tartışılan konusu hükümet-Cemaat çatışması oldu. MİT Başkanı’nın PKK ile Oslo müzakereleri nedeniyle özel yetkili savcılar tarafından “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağırılması, hükümet-Cemaat ilişkilerini iyiden iyiye bozdu. Bunun üzerine Cemaat, kamuoyuna iki uzun açıklama yapmak zorunda kaldı. Daha önce medyanın karşısına sadece yaptığı işlerle çıkan Cemaat, ilk kez kendini devlet ve siyaset açısından da anlatmak, neyi hedeflediğini ve nerede durduğunu açıklamak ihtiyacını duydu. Biz de Cemaat’in ne olduğunu, nasıl çalıştığını, okullarını, yurtlarını, kimlerin Cemaat üyesi olduğunu, polis ve savcılar arasında Cemaat üyelerinin olup olmadığını, polislerin tayinini, fişlenme iddialarını, Ahmet Şık’ın tutuklanmasında ve MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağırılmasında Cemaat’in rolünü, devlet-siyaset-Cemaat ilişkilerini, MİT krizini, hükümet-Cemaat çatışmasını, Fethullah Gülen’in neden AKP’yi ve Başbakan Erdoğan’ı eleştirdiğini, hükümetin Kürt politikasını destekleyip desteklemediğini, Hareket’in önde gelen isimlerinden Mustafa Yeşil’le konuştuk. Böylece bir ilk daha gerçekleşti ve Fethullah Gülen’in dışında ilk kez bir isim, Cemaat adına konuşarak gazeteye röportaj verdi. Cemaat’in en önemli kurumlarından biri olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın başkanı olan Mustafa Yeşil, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi ve bir süre Londra’da Zaman Gazetesi’nin temsilciliğini yaptı.
***
-2-
Gülen Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Mustafa Yeşil’le yaptığımız ve dün birinci bölümünü yayımladığımız konuşmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.
***
NEŞE DÜZEL: Cemaat’le MİT arasında çatışma var mı?
MUSTAFA YEŞİL: Böyle bir çatışmanın olması sözkonusu değil. Devletin kendi içinde, Yargı’sında, Emniyet’inde farklı düşünen insanlar olabilir tabii.
MİT Müsteşarı, Başbakan’ın talimatıyla PKK’yla Oslo’da yürüttüğü müzakereler nedeniyle şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı ve hükümetle yargı arasında büyük bir çatışma çıktı. MİT krizi diye de adlandırılan bu çatışma, savcıların polisle birlikte yaptığı bir operasyon sonucunda yaşandı. Savcılar arasında Cemaat taraftarlığı güçlü mü?
Cemaat taraftarlığının güçlü olması, meseleyi MİT krizi açısından izah eder mi?
Etmez mi? Yargı ve polis içindeki Cemaat taraftarlığı iddiaları bu ülkede çok uzun zamandır var. Ama siz toplumdaki bu algıyı değiştirmek için fazla çaba sarf etmediniz. Neden bu algıyı değiştirmek için çaba sarf etmediniz?
Kırk yıldan beri Hizmet’le ilgili o kadar farklı ve o kadar çok itham, iftira süregeldi ki! Şeriatı getirecekler iddiasından tutun da, Türkiye’yi misyonerleştirecekler iddialarına kadar neler dendi. Biz toplumdaki algıyla ilgili geçenlerde uzun bir açıklama yaptık ve Hizmet’in nerede durduğunu söyledik.
Ben de onu soruyorum. Niye bu açıklamayı şimdi yaptınız? Çünkü daha önce, özellikle Ahmet Şık ve Nedim Şener olayında da Cemaat’in rolü olduğu söylendi. O zaman buna resmî bir tepki vermediniz. Ama MİT Müsteşarı’nın sorguya çağrılmasından ve hükümet-Cemaat çatışması söylentisinin çıkmasından sonra, bu uzun basın açıklamasını yaptınız. Oysa Cemaat’le ilgili bu iddialar uzun zamandır vardı. Hükümetle çatışma görüntüsü mü sizi rahatsız etti?
Hükümet’le çatışma görüntüsü ve bu çatışma görüntüsünün arkasından birilerinin bir şeyler devşirme gayreti... Belli ki Cemaat’le hükümetin sürtüşmesiyle ve çatışmasıyla birlikte her iki taraf da güç kaybedecek. Siyasal iktidar kendine göre yıpranacak. Hizmet de makul ve masum olmasına rağmen yıpranacak.
Peki, MİT Müsteşarı’nın Oslo görüşmeleri nedeniyle ifadeye çağrılmasını doğru buluyor musunuz?
Siyasal iktidarın ahengini, bütünlüğünü bozacak, icraatını sıkıntıya sokacak müdahaleler doğru değil. Ama genel olarak bir MİT Başkanı tabii ki sorgulanabilir.
Fethullah Gülen’le yeni görüştünüz. Bir hafta yanında kaldınız. Hükümetin Kürt politikasını destekliyor mu?
Hükümetin problemi çözmek için ciddi gayretlerini destekliyor. Ama bunlar yeterli mi? Bence değil. Bu meselenin kalıcı ve sürekli şekilde çözümü, ancak yeni bir anayasayla garanti altına alınmasıyla mümkün. Hocaefendi onu söyledi. Kendisinin, Türkiye’de temel bazı problemlerin ancak yeni anayasayla kökten çözülebileceği gibi bir mütalaası oldu.
Kürt sorununun müzakerelerle çözüleceğine inanıyor mu Gülen?
“Eli silahlı olan insanlar silahı bırakmadıkça devletin silahlı olana silahla mukabele etmesi çok normaldir. Bu arada müzakere yapmak da başka bir çözüm alternatifidir. Netice alabilecekse, o da, devletin takdirine kalmış bir meseledir” diyor.
Aslında MİT Müsteşarı’nın tutuklanması, bir sonraki adım olarak Başbakan’ın soruşturulması ve tutuklanması sürecini de başlatacaktı. Oslo sürecinin sorgulanması, Başbakan’a kadar uzanacaktı. Sizce de öyle değil mi?
Meselenin akıp geleceği yer o taraflar... Oraya kadar varıyordu iş... Bunu da Başbakan’ın verdiği tepkiden anlıyorum. Dolayısıyla her iki cephenin de yıpranması, Türkiye’de bir yerlerde birilerinin ciddi işine yarayacaktı. Türkiye’nin böyle hassas ve nazik bir çizgide seyrettiği bir dönemde, mevcut iktidarın bu manada yıpranması ve Hareket’in makul ve masum projelerinin gölgeye düşmesi meselesi, bizi ciddi olarak rahatsız etti. Bunun aydınlatılması için o açıklamayı yaptık biz.
Siyasette Cemaat üyeleri var mı?
Siyasette, Hizmet’i seven, gönülden tasvip eden insanlar olabilir. Ama siyaset içinde Hizmet’in yapılanması var mı derseniz, öyle bir şey yok...
Cemaat’in milletvekilleri yok mu Meclis’te?
Milletvekillerinin içinde Hizmet’i seven insanlar vardır.
Cemaat’in adaylığını önerdiği milletvekilleri yok mu?
Benim bildiğim sadece şu var. Bir dönem ısrarla Hocaefendi’ye acaba sizin önereceğiniz insan yok mu diye geldiklerinde...
AKP’den mi geldiler?
Herhalde... Hocaefendi, ısrarla istemeleri sonucunda iki kişinin ismini vermiş. Benim bildiğim sadece bu iki kişi var.
Kim bu milletvekilleri?
İlhan İşbilen, Muhammet Selçuk.
Fethullah Gülen’in Mavi Marmara konusundaki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hocaefendi, sivil bir organizasyonun sivil çerçeve içinde yapabileceği faaliyetlerin, iki ülke arasında krize dönmemesi noktasına dikkati çekti. Elbette insani yardım çok önemli ve çok değerli. Fakat Gazze’ye götürülecek olan bu yardımın, iki ülkeyi dış politikada birbirine düşman edecek bir hale getirilmemesine dikkat çekti Hocaefendi. Siz bir sivil yapısınız ve karşınızda da bir devlet var. Devlet, duruşuyla haklıdır haksızdır. Onu değerlendirecek bir merci değiliz. Ama bu devlet gelmeyin, yaklaşmayın diye bir vaziyet aldığında, neticede bir sivil kuruluş olarak sizin bu bariyeri geçmeniz mümkün değil.
Dinî bir cemaat neden diplomatik bir olayda bir tavır belirledi?
Diplomatik bir olay olarak baktığını düşünmüyorum. Bu ülkede yaşayan her insan, ülkesiyle alakalı her türlü meselede fikir beyan etmez mi, edemez mi?
Referandumda Cemaat “evet” oyu için çok çalıştı. Neden referandumu desteklediniz?
Hocaefendi referandumu çok önemsedi. Neden çok önemsedi. Referandum 26 maddelik bir değişim öneriyordu. Hocaefendi, Türkiye’nin son yüzyılında hem özgürlükler hem de vesayetin kırılması açısından çok ciddi bir fırsatın bu ülkenin önüne geldiğini gördü. Mesele siyasal bir yaklaşım değildi. Ülkenin özgürleşmesi, vesayet zincirlerinin kırılması adına bu meseleyi fevkalade önemsedi. Düşünün ki Hizmet’in, kırk yıllık geçmişinde bu denli söylemi hiç olmadı Hocaefendi’nin. Ama bu denli bir fırsat da bu ülkenin karşısına hiç çıkmadı.
AKP’nin politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de önemli adımlar atıldı. Ekonomik manada işadamlarına kulak verildiğinde, pek çok insanın mutlu olduğunu görüyoruz. Hizmet olarak biz de en rahat, en huzurlu hizmet ettiğimiz bir dönemi yaşadık. Bu güzel işlerin kalıcı hale gelmesi için bizim tek bir beklentimiz var. O da yeni anayasa! Eğer mevcut durum kanunlarla ve demokratik anayasayla garanti altına alınmazsa, yarın siyasal iktidar değişip, herşey tekrar sil baştan başlayabilir.
Peki, Cemaat’e bağlı olduğu söylenen polislerin tayini hakkında fikriniz ne?
Hükümet normal tayinlerini yapıyor.
Ama AKP’nin Cemaat üyelerini fişlediği ve onlara devlette görev yaptırmadığı söyleniyor. Hükümetin Cemaatçileri fişlediği ve devlet görevlerinden dışladığı iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin geçmişindeki fişlemelerin acı bedellerinin sorulduğu bugün, kendisi de geçmişte fişlemeler yaşayan AK Parti’nin aynı şekilde hareket edeceğine, insanları fişleyeceğine ihtimal vermiyorum. Çünkü fişlemelerin bir gün nasıl gündeme gelip, ortalığa döküldüğünü ve hesabının verildiğini bugün herkes görüyor.
Cemaatçiler hükümet tarafından fişlenmiyor mu?
Bilmiyorum ama ihtimal vermiyorum.
Önümüzdeki aylarda Emniyet’te Cemaatçi olduğu söylenen polislerin tayin edileceği konuşuluyor. Böyle bir gelişme bekliyor musunuz?
Benim şahsi görüşüm şu. Hükümetle Cemaat arasındaki çatışmadan bekledikleri neticeyi alamayanlar, hükümetin Polis’te ve Yargı’da yapacağı her tür faaliyeti tabiri caizse, “bu sürtüşmenin artçı sarsıntıları” diye değerlendirmeye çalışıyorlar. Hükümetin her icraatını “hükümet, Cemaat’e karşı tavır alıyor. Bürokrasisini devre dışı bırakıyor. Polislerini sağa sola gönderiyor” diye yorumlamaya çalışıyorlar.
Ama MİT krizinde hükümetle Cemaat arasında ciddi bir çatışma yaşandı. Öyle değil mi?
Çatışma yaşatılmak istendi. Fakat Hareket o arzulanan noktaya gelmedi.
Bülent Arınç’la Fethullah Gülen görüştü mü?
Görüştüğü meselesini sizin bildiğiniz kadar biliyorum. İçeriğini bilmiyorum.
Fethullah Gülen’in kalabalık gazeteci grupları önünde Başbakan Erdoğan’ı eleştirdiğinin, bu görüşmelere katılan gazeteciler tarafından dile getirildiğini duyduk. Gülen, neden Erdoğan’ı ve AKP’yi eleştiriyor?
Hocaefendi şahısların, biz de dâhil, direkt şahsiyetlerini hedef almaz. Çok defa onların sıfatları ve vasıfları üzerine konuşur. Dolayısıyla çok sevdiği bir insanda bazen sevmediği bir vasfı veya sıfatı gündeme getirir. Onun hayrına, iyiliğine hatta bazen onun kulağına gitsin ve onu tashih etsin diye bazen onu gündemde tutar. Mesela bende sevmediği bir haslet varsa, o hasleti genel konuşarak gündeme alır. Sayın Başbakan’ın gerçekten Hocaefendi’nin takdir ettiği çok değişik yön ve özelliklerinin olduğunu biliyorum ama bazen de şunu diyebilir.
Ne diyebilir?
“Milletin sorumluluğunu omuzlarında yüklenmiş olan insanların ifade ve beyanlarında kucaklayıcı ve kapsayıcı olmaları önemlidir” der. Bunu bir menfilik zikretmeden söyler. “Kucaklayıcı olmak, herkesi kavramak, herkesin gönlüğünü hoş edecek tarz, üslup ve yumuşaklıkta ifade ve değerlendirmelerde bulunmak önemlidir” der. Bunlar, sevmediği için söylenen sözler değil, tam tersine sevdiklerinin hatalara düşerek yaralanmamaları adına söylediği değerlendirmelerdir.
Yüzüne söylese daha iyi olmaz mı?
Görse, belki paylaşır.
Hükümetle Cemaat’in ilişkileri nasıl?
Hizmet’in, siyasal iktidardan bir beklentisi yok. Beklentimiz sadece ülkenin hayrına olan AB sürecinin canlı tutulması ve demokratikleşmenin yapılması. Hak ve özgürlüklerin arttırılması, vesayete karşı yapılagelen mücadelenin tamamlanması ve yeni anayasanın gerçekleştirilmesi. Yeni anayasanın yapılmaması alternatifini düşünmek bile istemiyoruz. Türkiye’nin geleceği ve bugüne kadar kazanılanların teminatı adına çok önemli bir adım yeni sivil demokratik anayasa.
Yaşanan krizle ilgili olarak Başbakan’la hiç teması oldu mu Cemaat’in?
Hizmet’imizden tanıdığı, bildiği dostları var. Onlarla görüşmüş olabilir. Başbakan bu meseleyi çok soğukkanlı göğüsledi. Cemaat karşıtı laflarla gerilimi ateşlemedi.
Cemaat’in hükümetle hiç teması oldu mu?
Her zaman onlarla değişik şekillerde görüşülüyor. Toplantılara geliyorlar. Ayrıca bakanların çoğunun Hizmet’te tanıdıkları vardır. Onlardan değerlendirmeler almışlardır. Zaten genel kanaat hep şu oldu: “Hiçbir zaman bir hükümet- Cemaat çatışmasına girilmemeli. Soğukkanlılık muhafaza edilmeli. Bununla ilgili birileri olayı karıştırıyorsa, onların daha fazla karıştırmasına malzeme olacak sözler, beyanlar olmamalı.”
Fethullah Gülen’e hükümetten bir aracı gitti mi?
Ben bilmiyorum.
Gülen’den hükümete aracı gitti mi?
Belki ona ihtiyaç yok. Çünkü tabii süreç içinde o görüşmeler oluyor. Normal temaslar çerçevesinde bunların da konuşulmuş olabileceğini düşünüyorum.
Cemaat’in, özellikle basın camiasında bir korkuyla anıldığının farkında mısınız?
Evet. Zaman zaman gazeteciler söylüyorlar. Ahmet Şık meselesi, Emniyet üzerinden telefon dinlemeleri... Neticede hep iddia ve algı aşamasında kalan meseleler.
Amerika’da Fethullah Gülen’e ve Cemaat’e karşı olumsuz bir hava olduğu söyleniyor. Bu söylentiler nereden kaynaklanıyor?
Birincisi, Herald Tribune ve New York Times’ta çıkan yazılar bir Amerikan bakışından ziyade Türkiye’deki algıların aynısı. Bunlar, o gazetelerin Türkiye muhabirlerinin paylaştığı duygular olabilir. İkincisi, Amerika’da hizmet eden arkadaşlarımız, faaliyetleriyle daha bilinir ve görünür hale geldiler. Büyümenin ve görünür olmanın artıları kadar eksileri ve riskleri de var. Adam, “bu okullar benim ticari rakibim” demiyor ve sizi İslam üzerinden vurmaya çalışıyor.
Kimlerin Cemaat üyesi olduğunu kim biliyor?
Kimse bilmez...
Önceleri size “Fethullahçı” deniyordu. Bundan rahatsız oldunuz, “Cemaat” tanımını kullandınız. Sonra bundan da memnun olmadınız, “Hareket” dediniz. Sonra “Camia” tanımını getirdiniz. Şimdi de “Hizmet” tanımını tercih ediyorsunuz. Neden sık sık tanımınızı ya da adınızı değiştiriyorsunuz?
“Fethullahçı” tabirini biz hiç kullanmadık. Biz, “Cemaat” de demedik. Bizim dışımızdaki insanlar söyledi bunları. “Milyonlarca gönüllü insanın yaptığı hizmeti bir şahsa mal etmek insanların emeklerine haksızlıktır” dedi Hocaefendi. “Cemaat” tabirinin Türkiye’nin genel kültürü içinde yeri var ama cemaat homojen bir yapıdır. Bugün 140 ülkede hizmetin görüldüğü bir yapıyı “cemaat” tabiri karşılamaz. Dense dense “Camia” denir. Biz özellikle son açıklamalarda “Hizmet” tabirini kullandık. Çünkü milletin yıllardır bu faaliyete kendi arasında verdiği addı bu. Biz de “Hizmet” adını öne çıkarmayı tercih ettik.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012