Salih Tuna

Salih Tuna
Salih Tuna
SABAH Tüm Yazıları
Büyük Şeytan melek mi oldu?
18.10.2016
1444

ABD bugün nasıl ki 15 Temmuz katliamcısı Fetullah Gülen'i koruyor, dün de İran halkının katili Şah Rıza Pehlevi'yi korumuştu.

Durum elbette biraz farklıydı.

Fetullah'ı kullanmak için 1999'da alıp götürmüşlerdi. İran Şahı Pehlevi 1979'da İmam Humeyni rehberliğinde gerçekleşen “İran İslam Devrimi”nden kaçıp ABD'ye sığınmıştı.

Gelgelelim…

Amerika'nın Şah Rıza'yı iade etmemesi İranlı devrimcilerin adeta nevrini döndürmüştü.

Binlerce İranlı devrimci öğrenci, “casusluk yuvası” diyerek ABD elçiliğini basmış, 52 diplomatı rehin almıştı. Tabii İranlı devrimciler diplomat değil “casus” diyorlardı.

Dönemin ABD Başkanı Carter İran'a 14 Kasım 79'da iki elçi (William Miller ve Ramsey Clark) gönderdi.

Lakin…

İmam Humeyni, “Büyük Şeytan” dediği ABD'nin elçileriyle görüşmeyi kabul etmedi.

ABD elçilik görevlilerini kurtarmak için Kartal Pençesi Operasyonu (Operation Eagle Claw) planladı.

***

Hint Okyanusunda bulunan uçak gemisinden çöllük alanda oluşturulacak geçici havaalanına kadar plan kağıt üzerinde kusursuz hazırlanmıştı.

Fakat operasyon anında hiç beklenmedik bir kaza gerçekleşti.

Bu kazada bir C 130 Hercules uçağı ve iki helikopter çarpıştı ve 8 ABD askeri öldü.

ABD iki helikopterini İran'da bırakarak geri çekilmek zorunda kaldı.

Merhum Erbakan (dönemin MSP Genel Başkanı olarak) TBMM'nde yaptığı konuşmada, ABD'nin “operasyon” dediğini İranlı kardeşlerimize “tecavüz girişimi” olarak yorumlamıştı.

Uçakların çarpışmasına da “kaza” değil, Allah'ın Müslümanlara yardımı, demişti.

Dün gibi hatırlarım, bu yardımı, Kabe'yi yıkmaya gelen Ebrehe'nin fillerini, Ebabil kuşlarının kızgın taşlarla bozguna uğratmasına benzetmişti.

Erbakan hiç kuşkusuz Ehli Sünnet istikametinde bir Müslümandı.

Ama mazlumları korumak söz konusu olduğunda mezheplerine meşreplerine bakmak aklının ucuna bile gelmezdi…

Rahmetli Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi “Ümmeti gözetmen gerekli.

***

Büyük Şeytan” sırf devrim yaptılar diye İran'ın mazlum ve mağdur halkına yapmadığını bırakmamıştı.

En sonunda Saddam'ın Irak'ını 8 yıl boyunca (22 Eylül 1980-20 Ağustos 1988) İran'a saldırttı.

ABD talimatıyla, Suudi Arabistan ve Kuveyt, Saddam'ın ana sponsorluğuna soyundu.

Kimin kazanmasını istiyorsunuz; İran'ın mı Irak'ın mı?” sorusuna Kissinger'ın, “İkisinin de kaybetmesini…” cevabını verdiği korkunç bir vekalet savaşıydı.

Savaş bitti ve fakat birkaç yıl sonra, 17 Ocak 1991'de, Körfez Savaşı başladı.

Bu sefer, Mısır dahil yaklaşık 40 ülke Irak'a saldırmak için ABD öncülüğündeki koalisyonda yer almıştı.

İran'a da koalisyonda yer alması için çok ısrar edilmişti.

Kendisine karşı tam 8 yıl savaşan Irak'tan intikam almak için bir nevi fırsat sunulmuştu ama İran kabul etmemişti.

Hatta, Turgut Özal bu tavrından dolayı “İran'a hayret ediyorum” demişti.

İran o gün “Büyük Şeytan” dediği ABD'nin kuyruğuna takılmayı kabul etmemişti.

Ya şimdi?

***

Nükleer enerji dolayımında İran'ın ağır ambargo altında tutulduğu dönemde Türkiye İran'a hep yardım elini uzattı.

Sayın Erdoğan, İsrail'deki onca nükleer silaha ses çıkartılmazken, nükleer silah yapma ihtimali üzerinden İran'ı boğmaya çalışmanın çifte standart olduğunu söylemişti.

BM Güvenlik Konseyinde İran aleyhine yeni yaptırımlar öngören karar tasarısına Brezilya ile beraber “hayır” oyu kullanmıştı.

Hani, dönemin başbakanı Erdoğan'ı malum medya, “eksenimizi kaydırıyorsun” diye suçlamıştı.

Meselenin eksenle alakası yoktu. Türkiye haksızlığa uğratılanların yanında yer alıyordu.

Bu konuda etnisite ayrımı yapmadığı gibi mezhep ayrımı da yapmıyordu.

Erdoğan, “Bizim Şiilik diye bir dinimiz yok. Bizim Sünnilik diye de bir dinimiz yok. Bizim tek dinimiz var o da İslam'dır…” demişti.

***

Ruhani'nin İran'ı, İmam Humeyni'nin “Büyük Şeytan” dediği ABD'yle birlikte operasyon yapıyor şimdi.

ABD'yle birlikte hareket etmek hele hele Türkiye'ye İbadi gibilerin üzerinden afra tafra yapmak izzet değil, zillettir.

Göreceksiniz kardeşlerim, nihai zafer “ümmeti gözetenlerin” olacaktır.

Sezai Karakoç üstadımız, “Sınırların birleşmesinden bahsediyorsunuz fakat Suriye, Hatay üzerinde hak iddia ediyor” diyen bir öğrenciye, “Evet, Hatay Suriye'nindir! Hatta Ankara ve Konya da Suriye'nindir. Nasıl Şam, Bağdat bizimse...” karşılığını vermişti.

Bu asla romantik söylem değil, kurtuluşumuzun yegane ufuk çizgisidir.

İran'dan Suudi Arabistan'a Türkiye'den Mısır'a kadar bu ufuk çizgisi hakim olmadıkça “Büyük Şeytan” tüm bölgeyle, Chaplin'in “The Great Dictator” filminde Hitler'in dünya balonuyla oynaması gibi oynayacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar