Ümit KIVANÇ
Muktedirler, iktidarı bırakmama derdinde. Çoğunluk desteğini kaybettiler, bugünkü koalisyon yapısıyla herhangi bir genel seçim kazanma şansları yok. Üstüne üstlük, yakın zamana kadar tek başına girdiğinde her seçimi kazanacağı öngörülen Tayyip Erdoğan da artık hemen bütün muhtemel rakipleri karşısında dezavantajlı.
Oyda hafif oyunda ağır ortak MHP’nin liderinin içsavaş tehdidi savurmasından (bugünün muhalefeti başa gelirse “millet ayağa kalkar”mış) sonra, büyük ortağın lideri cumhurbaşkanı da, münasip görmediği kimseye iktidarı bırakıp gitmeyeceğini ilan etti: “İstikametini kaybetmiş, avara kasnak gibi dolaşanlara bu memleketi teslim edemeyiz.”
Tayyip Erdoğan’ın sözünden -deyimin kullanımına takılmadan- başlayalım. İktidar devir-teslimi bakımından bu laf iki mânâya gelir: (1) devredebiliriz, (2) ama herkese devretmeyiz.
'YENİKAPI RUHU-2: ZORAKİ DÖNÜŞ'
İlki elbette önemli haber. Ancak muhalifleri gevşetmeye yönelik manipülatif ifade mi, kaçınılmaz düşüşü yumuşak geçiş haline getirebilmeyi amaçlayan sahici vaat mi, henüz bilemeyiz. Ayrıca, biriyken, pabucun fiyatına göre öbürüne de dönüşebilir. İkinci şıkla uğraşalım.
Erdoğan’ın sözünün gerisindeki mantığı izleyelim: (a) Seçim yapılacak. (b) Biz muhtemelen kaybedeceğiz. (c) Yerimize münasip birileri gelebilecekse sonucu kabul edeceğiz. (“Münasip” birinden kasıt, öncelikle şu olmalı: bugünkü iktidar koalisyonunun bütün kanatlarınca onaylanan.) (d) Böyle birileri gelemeyecekse iktidarı devretmemenin formülünü bulacağız.
Tabiî bu şıklar arasında değişik bağlantılar kurulabilir: (a) Kabul edebileceğimiz bir yeni iktidar bileşimi garantilenecekse seçim yapılır, yoksa yapılmaz. (b) Demek ki seçimden önce iktidar-muhalefet arasında seçim ertesinin pazarlığı yürütülecek ve seçimin kurallarını da seçim ortamının koşullarını da bu pazarlık belirleyecek. (c) Mevcut iktidar koalisyonunun, bir türlü doğru dürüst tanımlayamadığımız, -emeklileri dahil- “devlet-içi güçler” olarak adlandırdığımız grubu, belli ki, bu pazarlıkta çapından büyük ve “geçişken” rol oynayacak. Pazarlıktan anlaşma çıkmazsa, seçimin iptalinden seçim ortamının herkese hayatı daha da zehir edecek hale sokulmasına kadar bir dizi “devlet tedbiri” ile karşılaşacağız. İş “Yenikapı Ruhu” filminin ikincisini çekip “Zoraki Dönüş” adıyla oynatmaya varabilir mi, ana akım muhalefete zerre kadar güvenemediğimiz için bilemiyoruz.
ERDOĞAN'LI FORMÜLLER, ERDOĞAN'SIZ HALLER
Ayrıca çeşitli ön şartlar, yan şartlar, vs. öngörülebilir. Meselâ mevcut partiler+gizli bünyeler koalisyonunun gitmesi, ama Tayyip Erdoğan’ın yerini koruması, bunun için, hâlihazırdaki ne idüğü belirsiz başkanlık rejimiyle muhalefetin vaadi “güçlendirilmiş parlamenter rejim” arasında formüller bulunması. Muhalif seçmenin bozulup kaçmaması için böyle uzlaşmaları meşrulaştıracak motifler, argümanlar geliştirilmesi ki, buradan da yollar Yenikapı’ya çıkabilir. Nihayet, iktidarda kalmak için bugünkü görüş ve tavırlarını yeterince esnetebileceğine kesin gözüyle bakmak gereken Erdoğan’la mevcut muhalefet partileri arasında, temel siyasî sorunlar ve resmî “kırmızı çizgiler” bakımından öyle muazzam ayrımlar yok ki...
Dolayısıyla, Tayyip Erdoğan, kendi eliyle düşkünleştirdiği partisinin artık, tek başına iktidar ne kelime, bugünkü müttefikleriyle bile seçim kazanma şansının bulunmadığını bilerek, yine de iktidarı devredip devretmeme tercihini evirip çevirmesini sağlayacak başka kuvvetlerinin varolduğunu söylüyor. Yukarıda azıcık deştiğimiz sözün varabileceği yerlerden biri, iktidarı basbayağı zorla elde tutmak.
Bunun için, başta ortakları, AKP liderini teşvik edecek çok sayıda grubun canhıraş şekilde sahneye fırlayacağını öngörebiliyoruz. Unutmayalım ki, bugünkü iktidar yapısı sayesinde elde ettikleri, mevcut hukuksuzluk ve keyfîlik olmasa yanına yaklaşamayacakları ayrıcalıklara sahip kılınmış, zengin ve erk sahibi edilmiş geniş bir kesim var. Bunlar için iktidarın devrilmesi mal-mülk, imtiyaz, kudret… yani 2000’ler İslâmcısı için bunlarla özdeşleşmiş hayat-memat meselesi.
Erdoğan, yeni şartlarda, bugünkü muhalifleriyle uzlaşarak -yetkileri azalmış-değişmiş olarak- konumunu koruyabilecekse bu kesimi sırtında taşımaktan da vazgeçebilir. AKP liderini açık kavgaya sürükleyebilecek koşul, kendisinin de belirttiği üzere, “istikametini kaybetmiş”, üstelik kendisiyle de anlaşmamış birilerinin iktidara gelmesi tehlikesi. O bu açık kavgayı her şeye rağmen devletin resmî silahlı ya da cübbeli güçleriyle, birtakım yasal prosedürlere uyulduğu havasını tamamen boşlamadan yapmayı yeğleyecektir. Çünkü ilk amacı birilerini yok etmek değil, iktidarı açısından tehlike olmaktan çıkarmak. İkinci -mecburî- amaç da, “dünyanın” -özellikle ilişki ihtiyacı duyulan kısmının- gözünde 80 milyonluk ülkenin yasal-meşru gözüken hükümdarı olarak kalabilmek. İşin ucunda para-pul meseleleri var.
MHP’NİN DÜŞEBİLECEĞİ AÇMAZ
Ancak yüzde beş buçuğa kadar inmiş oyuyla bugünkü iktidarın asıl patronu gibi davranan “küçük ortak” için işler tam böyle değil. Mevcut iktidar koalisyonuna esas uzlaşmaz görüntüsünü kazandıran, saldırgan üslûbu kıyıcılık tehditleriyle bezeyen MHP, dört başı mâmur bir faşist doktrinden kendine ideoloji yapmış, dehşet yoluyla sağlayacağı sokak iktidarına dayanarak siyasî iktidar katlarında yer tutmayı politikasına eksen kılmış, tarihi suikastlar, cinayetler ve kitlesel şehir katliamlarıyla örülü bir parti. Devletin bazı gizli güçleriyle içiçe, kimi teşkilatları doğrudan onların uzantısı veya onların denetiminde. Hakiki toplumsal karşılığı da var, aynı zamanda devletin bir uzvu. Şimdi, resmî silahlı güçler, eğitim ve sağlık teşkilatı içerisinde, başka şartlarda hayal edemeyeceği, eleman kalitesi bakımından asla hak etmediği ölçüde yayılmış durumda.
“Komünistlerle sokaklarda vuruşulan” dönemden gelme MHP lideri Devlet Bahçeli, öyle görünüyor ki, resmî üniforma giydirilmiş partililerinin Türkiye ve Suriye’nin Kürt diyarlarında yapıp ettikleriyle yetinemiyor. Ülkenin batısında da şöyle, “şahlanan kısrak” geleneğini canlandıracak “etkinlikler” yapılmazsa gözü açık gidecek gibi bir hali var. Kendisinin ve partisinin ancak devlet-içi tercihin bastırma-çatışma olması durumunda ikbal göreceğini, aksi takdirde ancak muhtemel bir demokratikleşme hamlesini sekteye uğratmak için tekil eylemler sürdüren sabotajcılar konumuna düşeceklerini şüphesiz biliyor.
Memlekette demokrasi, hukuk, insan hakları isteyenler için zafer niteliğindeki 7 Haziran seçimlerinin tepeden geçersiz kılınacağı belli olduğu andan bu yana, MHP, tarihindeki en muazzam, en yaygın devlet-içi etkinliğe ulaştı. İlaveten dindarların da dümdüz milliyetçi-ırkçı cereyana huşû içerisinde katıldığı böyle bir dönemde bu partinin oyunun istikrarlı şekilde azalması ne ilginçtir! Ama azalıyor. Nâçizâne görüşüm, Erdoğan’ın pekâlâ kendisi için -partisi için değil; o çoktan ıskartaya çıktı- başka çıkış yolları aramaya girişebileceği, ancak, MHP’nin farklı herhangi bir yola sapamayacağı. Bu parti savaş havasının partisi.
Her ağzını açtığında memleketi hakarete, tehdide boğan MHP lideri, bu yüzden, istemedikleri iktidar değişimi ihtimali belirirse “milletin ayağa kalkacağını” duyurdu. Gerçek “millet”in içinden, niyeyse hep “millet” olarak adlandırılan bir grubun bu tür “ayağa kalkma”larının hiçbir zaman kendiliğinden gelişmediğini, hep birtakım resmî-gayriresmî vazifelilerle birlikte planlanıp yürütüldüğünü biliyoruz.
Açık-örtük iktidar operasyonlarında birlikte davranacağı devlet-içi kuvvetler ve MHP, varoluş şartlarını -ve ayrıcalıklarını- artık gelenekselleşmiş bazı uygulamalara bağlı görüyorlar. Demokrat muhalif oluşumları doğmadan boğmak, bunlardan biri. Her türlü adalet talebini ve solcu “yığışmayı” ezmek dağıtmak, bir başkası. Kürtlere göz açtırmamak zaten kafadan listenin başındaki. Bundan da gözde ve acil sayılanıysa, Kürtlerin hak mücadelesi ile çoğunluk nüfusun demokrasi-hukuk talepleri arasında, mazallah, köprü kurması ihtimali bulunanlara fırsat vermeme.
AZALMAYAN DİRENÇ
MHP ve onunla organik bağı bulunan devlet-içi güçler, öyle sanıyorum ki, bugün 2015’tekinden daha “ileri” hamleleri göze alabilecekler. 7 Haziran seçimlerinden çıkan tabloyu görünce, Saray’ın inisiyatifi ve desteğiyle, 2015 yazında o feci dehşet ortamını yarattılar. Toplumu hayal kırıklığına, moral çöküşe, korkuya sürüklediler. 1 Kasım seçimlerinde tepedekilerin istediği sonuçlar neredeyse alındı. Gelin görün ki, buna rağmen karşılarındaki direnç azalmadı, daralmadı, zayıflamadı.
2015 dehşetinin şokunu, binlerce HDP’liyi hapse atarak, bu partiyi kıpırdayamaz hale getirmeye çalışarak derinleştirmek istediler. Kürt siyasetiyle memleket genelindeki hak-adalet mücadelesinin birbirine dokunduğu noktalara top atışı yaparak. Bir ucundan ötekine ulaşılamayan çukurlar açmayı hedeflediler.
Bunların sonucunda gördükleri şudur: Asla peşlerine takamayacakları toplum kesimleri azalmıyor, gevşemiyor, aksine, karşılarındaki ahali çoğalıyor, kendi safları seyreliyor. Çalma-çırpma, yolsuzluk işleri her gün biraz daha ortaya dökülüp mide bulandırıyor. Üstelik, muhalefet hiç ummadığı birinin “içerden ifşaat” desteğiyle kaynak ve cephane de kazandı. Artık ortamı ateşe kana boğup seçim kazanılamaz. Ortamı ateşe kana boğup savaş kazanılır.
Bu yüzden, içsavaş çağrışımlı ifadeleri muhalefet liderlerinin şuursuzluk, sorumsuzluk sayıp kınama geçme aymazlığı karşısında ne kadar şaşıp kalsak azdır, değerli okurlar. Son derece ciddîye alınması gereken, somut tehdit var ortada. İç savaş tehditlerini dillendirenler, daha önce bunu denemiş mihraklar.
HAZIRLIK ZATEN BAŞLAMIŞ
İşte bu yüzden, Sedat Peker’in 8 Temmuz akşamı -[ https://cutt.ly/RmEIkQG ] tweet’ler atarak- anlattıklarını karışık hisler içinde okuduktan sonra, ana akım muhalefetten saatler boyu çıt çıkmayışı karşısında kapıldığım haleti ruhiyeyi tarif etmem zor. “Her şeye müstahakız” demeye ramak kalıyor bazen.
Peker, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “insanların millî ve dinî duygularını tahrik edip içsavaş çıkarma” amacı güttüğünü ileri sürdü. İddiasına göre Soylu, “15 Temmuz sonrasında da el altından birçok yapıya” silahlar dağıttırmış!
Sedat Peker bu iddiasını somut ayrıntılarını sıraladığı bir örnekle destekledi: 15 Temmuz ertesinde, “ağustosun ilk haftasında”, çeşitli yerlerde “Demokrasi Nöbeti” organizasyonları sürdürülürken, “Ekrem Gökçeker’den alınan, Özyurt’ların bünyesinde olan Renault beyaz Fluence marka araba”ya, “Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nın arkasında karanlık bir sokakta (DAP hotelin arka tarafında)” bir “kasa” Kalaşnikof konur. 23:30 sularında yola çıkan araçta Esenyurt AKP Gençlik Kolları Başkanı Abdülsebur Soğanlı ile “15 Temmuz gazisi, İçişleri Bakanlığı personeli” Ahmet Onay vardır. Peker: “Bu kişiye Gazi olması dolayısıyla ben araba alıp hediye etmiştim. Kendisi sayın Cumhurbaşkanımızın da sevdiği bir isimdir.” (Onay, yine tweet’lerle, Peker’in verdiği bütün ayrıntıları doğruladı, sadece arabadan arabaya ne aktarıldığını görmediğini ileri sürdü.) Silahlar Balat’ta, “Demir Kilise olarak bilinen Sveti Stefan Kilisesi’nin hizasındaki boş bir ara sokakta, gece 01:00 civarında”, AKP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Taha Ayhan’ın yardımcısı Osman Tomakin’in geldiği siyah Passat’a yüklenir. “Herhangi bir polis uygulamasına girmesin diye” bu araç “AKP İl Gençlik kolları Başkanına tahsisli”dir.
Bu ayrıntıların hepsi, Sedat Peker’in Süleyman Soylu’ya sorduğu şu soruya zemin oluşturdukları için önemli: “15 Temmuz sonrasında da bu silahları dağıtmaya neden devam ettiniz?”
Tabiî ki bu “sonrasında da”nın “da”sına ilk andan pek çok meslektaşımız dikkat çekti. 15 Temmuz gecesi birçok sivile silah dağıtıldığını ise gazete haberlerinden biliyoruz. 15 Temmuz’u epeyce geride bıraktıktan sonra da, ne biçim silahlanıp donandığıyla övünen, silahlarıyla fotoğraf-video çekip paylaşan, düşmanlarını cenge çağıran yığınla Türk-İslâm “mücahidi”ne rastlamıştık, hatırlarsanız; medyada ve sosyal medyada.
İçsavaş-pogrom çağrıştıran bütün bu silah-külah mevzuları, “ayağa kalkarız”, “bırakmayız” lafları, “icabında seçim de yapmayız” imâları duymazdan gelindikçe aklıma şu fıkra düşüyor:
Karısının kendisini aldattığından şüphelenen adam gider, detektif tutar. Detektif bir süre izler, gelir, “Eşiniz bir adamla buluştu,” diye anlatmaya başlar. “Apartmana girip üst kata çıktılar. Karşı çatıdan izledim. İçkiler içip romantik dans etmeye koyuldular…” Adamın gözleri açılır: “E, sonra?” Detektif, “Sonrasını göremedim,” der. “Perdeyi kapattılar.” Adam öfkeyle ayağa kalkar: “Sana boşuna mı para veriyorum birader! Ne demek görmedim? İçime şüphe düşürdün şimdi!”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları





























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024