Yaşar YAKIŞ
Astana üçlüsü Türkiye, Rusya ve İran’ın 7 Eylül’de Tahran’daki zirvelerinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cesur bir hamleyle ortaklarını İdlib’de ateşkes çağrısında bulunmaya çağırdı.
Erdoğan, Suriye’deki Türkiye’nin ılımlı addettiği muhalif fraksiyonlar arasında puan kazanmayı, bu öneriyle elinden geleni yaptığını ve artık onların uzlaşma ve silahları bırakma yönünde bir adım atma zamanının geldiği mesajını vermek istiyor olabilir.
Bu, bu mesajı vermenin bir yolu, ama başka yollar da var. Bunlardan biri de daha sessiz bir diplomasi yolunu kullanmak. Bu öneri daha teknik seviyedeki toplantılarda dile getirilip, diğer ortaklara bu seviyede öneri kabul görmezse Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bunu zirvede dile getireceği söylenebilirdi.
Böyle bir yola başvurup başvurulmadığını bilmiyoruz.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndaki bir gelenek olarak, herhangi bir uluslararası toplantı öncesinde heyet başkanına kısa bir brifing verilir, daha düşük seviyeli toplantılarda neler olduğu, diğer heyetlerin olası pozisyonları ve birinin pozisyonunda ısrar etme riskleri açıklanır.
Eğer bu gelenek korunduysa zirve öncesi hazırlık toplantısında ateşkes çağrısının başlatılmasının getireceği riskler ve avantajlar değerlendirilmiş olmalı.
Eğer Erdoğan’ın ekibi onu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu öneriye karşı çıkabileceği konusunda bilgilendirmediyse bu çok büyük bir hatadır. Erdoğan risk almayı seven bir lider. Bu nedenle danışmanlarının karşı görüşüne rağmen bilerek böylesi bir son dakika hamlesi yapmaya karar vermiş olabilir.
Güçlü liderlik becerileri sayesinde bu tutumunu Türkiye’deki yerli kitlesinin geniş kesimlerine başarı olarak satabilir.
Ama madalyonun bir de öbür yüzü var. Uluslararası medya Erdoğan’ın önerisini ağırlıklı olarak Türkiye açısından bir eksi puan olarak gördü.
Putin, zirvedeki açılış konuşmasında Rus bombardıman jetlerinin hava saldırılarının Lazkiye’nin güneyindeki Rus Hmeymim hava üssüne karşı düzenlenen drone saldırılarına bir yanıt olduğunu söyledi.
Yani İdlib’deki terörist hedeflere yönelik saldırılar Rusya’nın kendini savunması olarak sunuldu.
Dahası bir kere ateşkes ilan ettikten sonra, terörist hedeflere saldırı düzenlemekten men edilirsiniz. Bununla birlikte BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı ılımlı Suriyeli muhalifleri DAEŞ ve diğer El Kaide bağlantılı terör örgütlerinden ayırıyor. Karar onları sadece ateşkesin kapsamı dışında tutmakla kalmadı, uluslararası toplumu onlarla savaşmaya açıkça davet etti.
Bu nedenle Türkiye’nin de aralarında bulunduğu uluslararası toplumun uluslararası hukukta onlara karşı savaşmak için sözleşme ile bağlı bir yükümlülüğü var. 4 Mayıs 2017 tarihli Astana Protokolü gerilim düşürme bölgelerinde BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararını teyit ediyor.
Putin ayrıca ateşkese uyması gereken isyancılar Tahran’daki zirvede bulunmadığı için de ateşkes teklifine karşı çıktı. Putin ortak tebliğ kabul edildikten sonra yapılan basın toplantısında bu yaklaşımına “Sivillerin teröristleri korumak için bahane olarak kullanılması kabul edilemez” diyerek açıklık getirdi.
Putin’in sözleri, hiç kimsenin Türkiye'nin İdlib'deki teröristleri korumakla suçlanmasından başka bir sonuç çıkaramayacağı kadar açıktı.
Danışmanlarının Erdoğan’ın dikkatine sunmamış olabileceği bir diğer detay da Türkiye'nin, rejimin silahlı muhalefeti ile Kürdistan İşçi Partisi'ne (PKK) olan tutumu arasındaki karşılaştırmaydı. PKK AB ülkeleri ve ABD’nin terör örgütü listesinde yer alıyor.
Tabii ki Türkiye, Beşar Esad’ın Suriyesi ile karşılaştırılamaz. Kendi halkına karşı orantısız askeri güç uygulamıyor. Ama uluslararası toplum bu farklılıkları anlamayabilir ve Türkiye’nin neden PKK ile bir ateşkes ilan etmediğini sorabilir.
Tersliklere rağmen Tahran zirvesi yarısı dolu bardak gibi. Bardağın boş kısmı toplantıda elde edilen somut bir ilerlemenin olmaması ve dolu kısmıysa Astana sürecinin çökmemesidir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2020
3.04.2020
29.03.2020
6.03.2020
28.02.2020
23.02.2020
16.02.2020
9.02.2020
26.01.2020
13.01.2020