Yasin AKTAY
Her olay herkes için bir imtihan. Her olay herkes için bir ders. Her olay herkes için kendi kalitesini, kendi anlam dünyasını ortaya koyma vesilesi oluyor. Türkiye'de yaşanan gündemin aşırı hızı ve yoğunluğu bu sınamaları, bu vesileleri, bu dersleri fazlasıyla karşımıza çıkarıyor. O yüzden ders almak isteyenler için Türkiye'nin siyasal ve toplumsal gündemi tam bir okul, insan kalitesinin çeşitliliğini incelemek isteyenler için tam bir gözlem laboratuarı, ibret almak isteyenler için namütenahi bir fırsatlar, ibrete gözünü kulağını kapatanlar içinse tam bir fitne alanı.
Bazen bir imtihandan başarılı bir biçimde geçenin bir sonrakinde çuvallaması da mümkün olabiliyor. Fitne her zaman aynı kılıkla çıkmıyor insanın karşısına, kılık değiştirebiliyor, tanımak için ayrı bir irfan dili gerekiyor, o dili de bilmek gerekiyor. O yüzden adına imtihan deniyor zaten hayatın. Azıcık bir teyakkuz, samimiyet, kuşkusuz hangi kılığın ardına gizlenmiş olursa olsun onu tanımaya yeterli kılabilir.
12 Eylül darbecilerinin yargı önüne çıkarılması tarihi bir olay. Bunu sağlayan 12 Eylül referandumunun karşısında bile insanlar türlü kalp devrimleriyle devinip durdular. Yargılama dolayısıyla adliyenin önünü miting alanına çevirenlerin referandum imtihanındaki tutumunu hatırlamak vyea hatırlatmak gereksiz hatta bir açıdan münasebetsiz bile olabilir. Çünkü insanların hatalarından dönmeleri erdemdir ve bir kalbe sahip olmanın ontolojisinde değişmek vardır.
Kimileri insanların değişebileceğini hesaba katmadığı için insana karşı genel olarak "özcü" bir tutum içinde olabilir. Özcülük, ırkçılık olarak, milliyetçilik olarak, sınıfçılık olarak tezahür eder ve her biri de insanı insanlıktan çıkaran duyguların içine gark eder. O yüzden özcü olmamak lazım. İnsanın değişebileceğini varsaymak ve değişeni değiştiği haliyle kabul edebilmek de ayrı bir erdemdir.
Lakin 12 Eylül'ü yargılamaya ön safta koşanlarda bu değişim erdeminden en ufak bir kırıntı bulana aşk olsun. Dışarıda bir pankart, "Sabahın bir sahibi var, sorarlar bir gün sorarlar"diye yazıyor. Altında imzası bulunan dernek, 12 Eylülcülerden hesap sormayı mümkün kılan anayasanın 15. Maddesinin kaldırılmasını sağlayan 12 Eylül Referandumunda fanatik bir ısrarla "hayır" kampanyasını yürütmüş olan, yani bu hesabı sordurmamak için elinden geleni ardına koymamış dernek. Bugün aynı derneğin hiç bir şey olmamış gibi bütün bu sorgu-süal sürecinin kahramanıymış gibi ortaya çıkmasının neresinde nasıl bir erdem var?
Elbette "sorarlar, bir gün sorarlar" da, kuru ve sloganımsı bir romantizmden öte bu sorgu-süalin gerçekleşebilmesi için siz ne yapıyor olacaksınız? Belki gerçekten de bu sloganlaşmış sözde olduğu gibi, size bile yapılan zulmün hesabını yine başkaları soracak ve siz yine öyle baka kalacaksınız.
Bu bakışaçısında ciddi bir kadercilik sorunu olduğundan mı girsek, Türk solunun kibir ve istiğna ile beslenen kinizminden mı çıksak?
RÖVANŞİZM VE ADALET
Esasen birilerinin 12 Eylülcülerle hesaplaşmaya atfettikleri anlam da çok ilginç değil mi? Taze ve bugünlerin darbecilerinin yargılanmasına karşılık hükümet çevrelerini "rövanşizm" suçlamasıyla ortalığı ayağa kaldıran çevrelerin 32 yıl öncesinin darbecisine nasıl bir nefret ve intikam duygusuyla yaklaşıyor oldukları dikkatinizi çekmiyor mu? Açıkça, darbeler arasında "iyi darbe" "kötü darbe" ayırımı yapıyor olmalarından kaynaklanıyor bu kafa karışıklığı. Ama kafa karışıklığı dediğime bakmayın, belli ki, kendilerine kafaları gayet net görünüyor. İçine düştükleri bu çelişkiye dair en ufak bir şikayetleri yok. Çünkü rövanşizm kurbanları diye kendi darbecilerini korurken, karşı darbecileri yaşlarına bakmaksızın getirilip meydanda sallandırılsa itiraz edecekleri yok. Buna rövanşizm diyenin de alnını karışlarlar.
Doğrusu adalet sürecini seyredip rövanşizmle suçlarken bile doğru tahlil edecek bir ölçüleri ve kabiliyetleri yok. Belki seyirci kalmakta ısrar ettikleri içindir bunu anlamıyor olmaları. Yoksa anlamaları gereken şey gayet basittir: Adalet arayışı ile intikam (rövanşizm) belli bir mesafeden bakıldığında birbiriyle karıştırılması çok kolay iki olaydır. Oysa bugün hem 12 Eylülcülere hem Balyoz, Ergenekon ve 27 Nisancılara yapılan, umarız en kısa zamanda 28 Şubatçılara da yapılması beklenen şey sadece adalettir. Bu darbeler bir daha olmasın diye, bir daha hiç kimsenin aklına ne 12 Eylül'ü ne 28 Şubat'ı ne de herhangi bir darbeyi yapmak gelmesin diye tamamlanması gereken bir süreçtir.
Darbe yapmaya teşebbüs etmiş olan veya yapmış olanların yargılanması rövanş değil, herşeyden önce adalettir.
Adalet de cezasız gerçekleşen bir şey değil. Bugün yarım yamalak dramlar üreterek bu adaletin yargıladığı darbecilere acındırmaya çalışmak hem beyhude hem de bir zulüm. Darbecilerin yargılanması bir intikam değil, herşeyden önce, bundan sonra muhtemel darbelerin zulmedebileceği milyonlarca masum insanın devredilemez bir hakkıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019