Atilla YAYLA

Atilla YAYLA
Atilla YAYLA
Tüm Yazıları
Üç öğün yemeğin ekonomi politiği
18.07.2015
5857

 Günde kaç öğün yemek yersiniz? Okuyucuların çoğuna bu soru saçma gelecektir. Öyle ya, tüm insanların günde üç öğün yemek yediğini –çocuklar dâhil– herkes bilir. Bu saçma soruyu sormanın âlemi ne! Öyledir elbette, ama soru anlamsız değil. Bir soru ilâve edince durum daha açık hâle gelir. İnsanlar ne zamandan beridir üç öğün yemek yeme alışkanlığına sahip? İnsanların neredeyse tamamı bu soruyla hiç karşılaşmamıştır. Ancak, sorunun doğru cevaplanması insanî hayatın şartlarının nasıl geliştiğini anlamak açısından hayatî önemi haiz.

Cevabı sizin adınıza ben vereyim. Günde üç öğün yemek gayet modern bir alışkanlık. Tarihi birkaç asırdan daha geriye gitmez. İnsanlık tarihinin büyük bir kısmı boyunca insanlar ne zaman yiyecek buldularsa o zaman yedi. Vakitlerinin büyük bölümünü açlık veya açlık tehlikesi içinde geçirdi. Tablonun daha net görülmesi için bir kıyaslama yapalım. En vahşi hayvanlardan olan etobur aslanlar ne zaman bir şeyler yer? Televizyonların gözdesi hâline gelen avcı hayvanların hayatıyla ilgili belgeselleri seyredenler bilir; ne zaman bulurlarsa, ne vakit bir başka hayvanı avlamayı başarırlarsa.
İnsanların en büyük derdi, çok yakın zamanlara kadar, yiyecek bulmak, yeterli yiyecek bulmak ve düzenli yiyecek bulmaktı. Tarımsal üretime geçiş, özünde, insan için, yiyecek bulma ve stoklamada bir devrimdi. Bu sayede avcı- toplayıcıların hayatına üreticilik eklendi. Hayvanların evcilleştirilmesi ve yiyecek için beslenip çoğaltılması da aynı doğrultuda ileri bir adımdı. Buna rağmen, bilgi azlığı, teknoloji geriliği, doğal afetlerle baş edememe gibi sebeplerle yiyecek sorunu bilinen boyutlarıyla insan dünyasında var olmaya devam etti.
Her istendiğinde yiyeceğinin vasıfları ne olursa olsun karnını doyurmaya muktedir olan modern insan yiyecek meselesinin önemini anlamakta çok zorlukla karşılaşır. Ancak, bu olgu insanî hayatta silinmesi imkânsız bir iz bıraktı. Hayatın en temel gerçeği beslenme ihtiyacı ve yiyecek bulma mecburiyeti. Bu yüzden, insanlığın gelişme seviyesini ölçmede kullanılan ölçütlerden biri, yiyecek elde etmeye harcanan zaman, enerji ve emek miktarı. Kalkınmış ülkelerde bunun için harcanan zaman ve emek yüzde 5 ile 20 arasında değişiyor. Fakir ülkelerde %50'den başlayıp %80'e hatta daha fazlasına kadar çıkabiliyor.
Zengin ile fakir arasında, ister bireyler ister ülkeler açısından olsun, benzer bir karşılaştırmayı yiyecek için harcanan gelir miktarına dayanarak da yapabiliriz. Zenginler, fakirlere nispetle, gelirlerinin çok daha küçük bir oranını (%5-10) yiyeceğe harcarken, fakirler çok daha yüksek bir oranını (%50'den %80'e kadar) yiyecek için sarf eder.
Şüphe yok ki, insanın içinde yaşadığı şartlar değişebilir. Bugün tarihin en müreffeh döneminde yaşıyoruz. Gelecekte ne olacak, durumumuz daha iyiye mi yoksa daha kötüye mi gidecek? Bu konuda kesin bir hükme varmak imkânsız, çünkü insanın yaşama şartları, hem insanın kontrolünde olan hem de bu nitelikte olmayan faktörlere bağlı. Küresel ısınma veya buzul çağının geri dönmesi pek çok şeyi dramatik biçimde değiştirebilir. Bununla beraber, geçenlerde çok sevindirici bir habere rastladım. Reuters haber ajansının geçtiği bir habere göre (Daily Sabah, 10 Temmuz 2015) yiyecek fiyatları Nisan 2014'ten beri kesintisiz düşmekte. BM'ye bağlı FAO (Yiyecek ve Tarım Örgütü) tarafından yapılan ve her ay tekrarlanan ölçüm bunu gösteriyor. FAO içinde tahılın, yağlı tohumların, süt ürünlerinin, etin ve şekerin bulunduğu bir yiyecek sepetiyle ölçüm yapıyor. Sepetin fiyatı Haziran ayında Mayıs'takine nispetle 1,5 puan (yani %0,9) azalarak 165,1 puana düştü. Bu, Eylül 2009'dan beridir en düşük puan. Düşmenin sebepleri arasında yüksek global üretim, güçlü dolar ve ucuz petrol de yer alıyor. Bu, elbette, harika bir haber, mâmâfih hep böyle olacağının bir garantisi yok. Ülkelerdeki finansal ve politik karışıklıklar kadar, çeşitli ürünlerin hasatlarındaki düşüşler ve doğal afetler de tablonun tersine dönmesine yol açabilir.
Şüphe yok ki, en azından kısa vadede, yiyecek fiyatlarının yükselmesi zengin bireylere ve ülkelere fakir bireylere ve ülkelere verdiğinden daha çok zarar verecektir. Ekonomik krizler ve yiyecek fiyatlarında yükselme en büyük zararı fakirlere verir. Uzun vadede ise fakir zengin herkes zarar görür ve daha kötü yaşama şartlarına mahkûm olur.
İnşallah her zaman böyle güzel haberler gelir ve insanlar öğün sayısını 2'ye veya 1'e düşürme mecburiyetiyle karşılaşmadan, “ne zaman bulursan o zaman ye” korkunç durumuna düşmeden yaşamaya devam eder.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar