Atilla YAYLA
Günde kaç öğün yemek yersiniz? Okuyucuların çoğuna bu soru saçma gelecektir. Öyle ya, tüm insanların günde üç öğün yemek yediğini –çocuklar dâhil– herkes bilir. Bu saçma soruyu sormanın âlemi ne! Öyledir elbette, ama soru anlamsız değil. Bir soru ilâve edince durum daha açık hâle gelir. İnsanlar ne zamandan beridir üç öğün yemek yeme alışkanlığına sahip? İnsanların neredeyse tamamı bu soruyla hiç karşılaşmamıştır. Ancak, sorunun doğru cevaplanması insanî hayatın şartlarının nasıl geliştiğini anlamak açısından hayatî önemi haiz.
Cevabı sizin adınıza ben vereyim. Günde üç öğün yemek gayet modern bir alışkanlık. Tarihi birkaç asırdan daha geriye gitmez. İnsanlık tarihinin büyük bir kısmı boyunca insanlar ne zaman yiyecek buldularsa o zaman yedi. Vakitlerinin büyük bölümünü açlık veya açlık tehlikesi içinde geçirdi. Tablonun daha net görülmesi için bir kıyaslama yapalım. En vahşi hayvanlardan olan etobur aslanlar ne zaman bir şeyler yer? Televizyonların gözdesi hâline gelen avcı hayvanların hayatıyla ilgili belgeselleri seyredenler bilir; ne zaman bulurlarsa, ne vakit bir başka hayvanı avlamayı başarırlarsa.
İnsanların en büyük derdi, çok yakın zamanlara kadar, yiyecek bulmak, yeterli yiyecek bulmak ve düzenli yiyecek bulmaktı. Tarımsal üretime geçiş, özünde, insan için, yiyecek bulma ve stoklamada bir devrimdi. Bu sayede avcı- toplayıcıların hayatına üreticilik eklendi. Hayvanların evcilleştirilmesi ve yiyecek için beslenip çoğaltılması da aynı doğrultuda ileri bir adımdı. Buna rağmen, bilgi azlığı, teknoloji geriliği, doğal afetlerle baş edememe gibi sebeplerle yiyecek sorunu bilinen boyutlarıyla insan dünyasında var olmaya devam etti.
Her istendiğinde yiyeceğinin vasıfları ne olursa olsun karnını doyurmaya muktedir olan modern insan yiyecek meselesinin önemini anlamakta çok zorlukla karşılaşır. Ancak, bu olgu insanî hayatta silinmesi imkânsız bir iz bıraktı. Hayatın en temel gerçeği beslenme ihtiyacı ve yiyecek bulma mecburiyeti. Bu yüzden, insanlığın gelişme seviyesini ölçmede kullanılan ölçütlerden biri, yiyecek elde etmeye harcanan zaman, enerji ve emek miktarı. Kalkınmış ülkelerde bunun için harcanan zaman ve emek yüzde 5 ile 20 arasında değişiyor. Fakir ülkelerde %50'den başlayıp %80'e hatta daha fazlasına kadar çıkabiliyor.
Zengin ile fakir arasında, ister bireyler ister ülkeler açısından olsun, benzer bir karşılaştırmayı yiyecek için harcanan gelir miktarına dayanarak da yapabiliriz. Zenginler, fakirlere nispetle, gelirlerinin çok daha küçük bir oranını (%5-10) yiyeceğe harcarken, fakirler çok daha yüksek bir oranını (%50'den %80'e kadar) yiyecek için sarf eder.
Şüphe yok ki, insanın içinde yaşadığı şartlar değişebilir. Bugün tarihin en müreffeh döneminde yaşıyoruz. Gelecekte ne olacak, durumumuz daha iyiye mi yoksa daha kötüye mi gidecek? Bu konuda kesin bir hükme varmak imkânsız, çünkü insanın yaşama şartları, hem insanın kontrolünde olan hem de bu nitelikte olmayan faktörlere bağlı. Küresel ısınma veya buzul çağının geri dönmesi pek çok şeyi dramatik biçimde değiştirebilir. Bununla beraber, geçenlerde çok sevindirici bir habere rastladım. Reuters haber ajansının geçtiği bir habere göre (Daily Sabah, 10 Temmuz 2015) yiyecek fiyatları Nisan 2014'ten beri kesintisiz düşmekte. BM'ye bağlı FAO (Yiyecek ve Tarım Örgütü) tarafından yapılan ve her ay tekrarlanan ölçüm bunu gösteriyor. FAO içinde tahılın, yağlı tohumların, süt ürünlerinin, etin ve şekerin bulunduğu bir yiyecek sepetiyle ölçüm yapıyor. Sepetin fiyatı Haziran ayında Mayıs'takine nispetle 1,5 puan (yani %0,9) azalarak 165,1 puana düştü. Bu, Eylül 2009'dan beridir en düşük puan. Düşmenin sebepleri arasında yüksek global üretim, güçlü dolar ve ucuz petrol de yer alıyor. Bu, elbette, harika bir haber, mâmâfih hep böyle olacağının bir garantisi yok. Ülkelerdeki finansal ve politik karışıklıklar kadar, çeşitli ürünlerin hasatlarındaki düşüşler ve doğal afetler de tablonun tersine dönmesine yol açabilir.
Şüphe yok ki, en azından kısa vadede, yiyecek fiyatlarının yükselmesi zengin bireylere ve ülkelere fakir bireylere ve ülkelere verdiğinden daha çok zarar verecektir. Ekonomik krizler ve yiyecek fiyatlarında yükselme en büyük zararı fakirlere verir. Uzun vadede ise fakir zengin herkes zarar görür ve daha kötü yaşama şartlarına mahkûm olur.
İnşallah her zaman böyle güzel haberler gelir ve insanlar öğün sayısını 2'ye veya 1'e düşürme mecburiyetiyle karşılaşmadan, “ne zaman bulursan o zaman ye” korkunç durumuna düşmeden yaşamaya devam eder.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019