Ayşe HÜR
Geçtiğimiz hafta Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurucularından, 49’da Davası’nın (Okumak için tıklayın) ve 12 Mart 1971 Muhtırası’nın mağdurlarından, Diyarbakırlı Avukat Canip Yıldırım’ı 92 yaşında kaybettik. Sevenlerinin başı sağolsun. Kendisini, mücadelesini Celal Başlangıç’ın 10 yıl önce yazdığı “Tarihe tanık bir yaşam (Okumak için tıklayın) başlıklı yazıdan birazcık da olsa öğrenebileceğinizi düşünüyorum. Son dönemde özellikle Diyarbakır coğrafyasında yaşanan kanlı olayların tarihsel arka planını anlatmak için kaleme aldığım yazılardan biri de, Canip Yıldırım’ın Hevsel Bahçesinde Bir Dut Ağacı (Yayına Hazırlayan: Orhan Miroğlu, İletişim, 2005) adıyla basılan anılarında geçen ‘Karaköprü Hadisesi’…Ben başlıkta Necip Fazıl’ın ‘Karaköprü Faciası’ adlandırmasını kullandım, bunun nedenini yazının sonunda anlayacağınızı umuyorum...
İKİ AİLE ARASINDAKİ HUSUMET
Canip Yıldırım şöyle anlatıyor ‘hadise’nin arka planını: “1930’lu yıllarda Diyarbakır'ın en güçlü ailelerinden Cemilpaşa ile Pirinççizadeler arasında husumet vardı. Pirinççizadeler devletten yana olan ailelerin en başında geliyordu. Buna karşılık Cemilpaşa ailesi devletin uygulamalarına karşı bilinen ve devlet tarafından ‘tehlikeli’ kabul edilen bir aileydi. [Bu iki aileye dair okuma önerilerim yazının sonunda.] Devletin gazabından kurtulmak için Suriye'ye kaçan Cemilpaşa ailesinden Muhammed Bey, belli bir bölgede nüfuz ve otorite sağlıyor. Elinin altında binlerce dönüm arazisi ve silahlı adamları var. Muhammed Bey, başlarında Muşlu Fesih'in yer aldığı silahlı adamlarını bir gece Diyarbakır'a gönderiyor. Amacı, düşmanı Pirinççizadelere ait un fabrikasını tahrip etmekti. Ancak Diyarbakır'a varamadan güneş doğunca (…) adamlar ‘hadi eli boş dönmeyelim’ diyerek yoldan geçen araçları durdurmaya başlıyorlar. Durdurulan araçların sayısı 17'yi buluyor. Bunların arasında keşfe giden hâkim, savcı, adliye kâtibi ve jandarmaları taşıyan araç ile yolcuları arasında babamın da yer aldığı bir kamyon vardı. Babam Osman Şahap Bey, Mardin'de Ziraat Şefi’ydi. Mardin Valiliği'nin mobilya ihtiyacı için sipariş vermeye gittiği Diyarbakır'dan Mardin'e dönüyordu. O sırada ilkokul 3'üncü sınıftaydım, hadiseyi babamdan dinledim. Kamyonun şoför mahallinde oturan Yüzbaşı Şerafettin Bey, adamları gümrük muhafaza memuru sanarak küfürle karışık ‘Artık devlet memurlarını da mı durduruyorsunuz?’ diyor. Bunu duyan Muşlu Fesih kamyonun kapısını açıp yüzbaşıya yöneliyor. Eşi Müşerref Hanım, kocasını öldüreceklerini anlıyor ve Fesih'in eline kapanıyor ‘Kocamı bana ve kızıma bağışlayın. Beni dul, kızımı da babasız bırakmayın’ diye yalvarıyor. Fesih, ‘Korkma kızım’ diyor ve yüzbaşıyı yakasından tutup arabadan indiriyor; ‘Karına ve kızına dua et. Yoksa seni köprünün birinci ayağında kesecektim. Evimize gelirsiniz, altınıza iki döşek, sırtınıza iki yastık koyarız. Sizi memnun etmek için etrafınızda dolanırız. Siz ise bizim namusumuza göz dikersiniz’ diyor.
Kadınları bir tarafa, erkekleri başka tarafa diziyorlar. Erkeklerin üzerindeki para ve kıymetli eşyaları toplarken, kadınlara ‘Namahremsiniz size dokunamayız. Gönlünüzden ne koparsa onu verin’ diyorlar. Fılite Kıto adlı soyguncu, kadınlardan birinin kolundaki bileziği çıkarmaya çalışırken Muşlu Fesih'e yakalanıyor. Fesih, elindeki kırbacı Fılite Kıto'nun suratına indiriyor. Yanağı yarılıyor ve kanamaya başlıyor. Fesih, Fılite Kıto'ya ‘Ulan biz namus için dağa çıktık. Bir kadının kolundaki bileziği nasıl çıkarmaya kalkışırsın?’ diye çıkışıyor. Adamlar işlerini bitirdikten sonra Suriye'ye dönüyorlar. Bir süre sonra Suriye'nin Amude şehrinde Araplar, Kürtler ve arasında etnik çatışma baş gösterince Fransa devleti [o tarihte Suriye, Fransa'nın mandasıydı] eşkıyaları Türkiye'ye teslim ediyor.”
Canip Yıldırım bundan sonrasını da anlatıyor ama bu bölümü bir başka kaynaktan Çünkü, bazıları olanları ‘solcu’, ‘Kürtçü’ diye bildikleri Canip Yıldırım’ın ‘uydurduğunu’ sanabilir. Bu bazıları, olan biteni bugün iktidardakilerin adeta idolü olan Necip Fazıl Kısakürek’ten dinlerlerse belki daha çok inanırlar. Ancak olan bitenin anlatımına geçmeden bir parantez açmak istiyorum.
NECİP FAZIL’DAN ‘DOĞU FACİASI’
Yaşam öyküsünü daha önce anlattığım Necip Fazıl (okumak için tıklayın) CHP iktidarını eleştirmek için, resmi tarihin karanlık odalara tıktığı olayların üstüne gitmişti. 27 Ocak 1950 tarihli Büyük Doğu’da tefrika edilmeye başlayan “Doğu Faciası” başlıklı yazı dizisinde (‘Dedektif X Bir’ mahlasını kullanmıştı), 1937-1938 “kanlı Dersim hareketi”nde “en aşağı 50 bin” “saf ve masum Müslüman’ın, çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta, alil, ısırgan otu gibi doğranması” olayı son derece etkili bir dille ve örnekler verilerek anlatmıştı. Bildiğiniz gibi 15 Kasım 20015 günü, Dersim’in kanaat önderlerinden Seyit Rıza ve altı arkadaşının idam edilişinin 78. yıldönümüydü. (Dersim Harekatları/Katliamları hakkındaki yazılarımdan bir kaçının linkini sayfanın sonunda bulabilirsiniz.) Yazarın yaklaşımı hakkında fikir vermesi için yazıdan bir kaç pasaj aktarmak istiyorum.
“TARİH BOYUNCA MEYDANA GELEN FACİALARIN EN BÜYÜĞÜ
(…)
5- Dersim isimli vatan parçasında cereyan eden bazı münferit şekaviet ve isyan halleri, bunların tedip ve tenkili bahanesiyle bütün masum sekenesiyle kökünden kazınması gibi bir hakerete vesile olmuş ve birkaç yüz veya birkaç bin sergerdenin kanuna zıt vaziyeti, on binlerce saf ve masul Müslümanın, çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta, alil, ısırgan otu yolunur gibi doğranması işinde sebep (!) rolüne çıkarılmıştır.
6- O zamanki hükümetin, o bölgede bir türlü tesis edemediği huzur ve bir türlü kök saldıramadığı rejim kaygısı, nasıl böyle bir harekete cevaz bahşedebilir ki, böyle olunca, bir babanın terbiye edemediği çocuğunu öldürmesi ve bir öğretmenin ders anlatamadığı talebesini zehirlemesi lazım gelir. Kaldı ki, baba, kusurlu çocuğuyla beraber onun etrafındaki günahsız seyirci çocuklarını ve öğretmen, bütün sınıfını zehirleyecek olursa, bu tarihi itisafların en büyüklerinden biri olur. (…) 9- En aşağı 50 bin Müslüman’ın kanını ve canını ihtiva etmesi bakımından, böylece, kalın hatlariyle bir harita gibi çizdiğimiz ve şu anda yalnız ana prensip ve manasiyle tespit ettiğimiz bu facianın, gelecek sayımızda iç bünyesine ve mahrem iklimine gireceğiz. (…)
Örnekler: Aşağıdaki örnekler, üzerinde dağ gibi bir silindir geçmiş ve kanlı bir pestile dönmüş bir vücuda ait öyle kan pıhtılarıdır ki, vücudun ne çektiğini ifade etmek bakımından son derece veciz birer sembol mahiyetindedir. Her şey bunlara kıyas edilerek, on binler çapında mikyaslandırılabilir:
1- Elazığ Ortaokulunda okuyan iki çocuk… Tatili geçirmek üzere memleketleri olan Hozat’a geliyorlar ve facianın tam üstüne düşüyorlar. Hozat yakınlarındaki (köyün ismi vesikada okunamamıştır) A köyüne geldikleri zaman babaları Yusuf Cemil’in öldürülmüş olduğunu öğreniyorlar. Ana baba günü… Çocuklar birkaç gün dağda ve kırda başıboş dolaştıktan sonra Hozat Kaymakamına başvuruyorlar: ‘Babamızı suçsuz olarak öldürttünüz, bari bizi bir tarafı gönderin de başımızı sokacak bir yer bulabilelim!’… Aldıkları cevap şudur: ‘Şimdi sizi rahat edebileceğiniz bir yere, babanızın yanına göndereceğiz!’ Çocuklar odadan sürükletilerek çıkartılıyor ve jandarma muhafazasında gittikleri yolda süngületiliyorlar. Böylece babalarının yanına gönderilmişlerdir.
(…)
3- Birinci maddedeki Yusuf Cemil’in köyünden 200 kadın ve çocuk öldürtülmüş ve bunların cesetleri buğday sapları üzerinde yakılmıştır. Öldürülenler arasında Elazığ’da askerliğini yapan ve o sırada izinli olarak köyünde bulunan Rüstem adlı biri de vardır. Bu zavallı, mezun olduğunu ve isterlerse hüviyet ve izin kağıdını gösterebileceğini söylediği halde derdini dinletemiyor ve dört çocuğu ve seksenlik anası arasında, onlarla beraber kurşunlanıyor.
(…)
5-Bu aralık Hozat’ın Zımbık köyünde Şekspir’in hayaline bile taş çıkartacak bir vak’a cereyan etmektedir. Erkekleri tamamiyle doğranmış olan köyün 100 kadar kadın ve çocuğu sivri uçlu aletle öldürülüyor. Öldürülen kadınlar arasında biri, doğurmak üzere olan bir gebedir. Bu kadının karnına giren sivri uçlu alet, barsaklarını yere döküyor, rahmini parçalıyor ve kendisini öldürüyor.
(…)
7- Mazgirt Tersemek nahiyesinin halkı doğranmakta… Merhamet sahiplerinden biri, birle on yaşı arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır. Vaziyet birden haber alınıyor. Çocukların öldürülmeleri emri veriliyor. Fakat bu emri yerine getirebilecek kimse zuhur edemiyor. En katı yürekliler bile, böyle müdafaasız masumlara silah kullanamıyacaklarını söylemeğe mecbur kalıyorlar. Tecrübe birkaç defa akamete uğruyor ve hayli sıkıntı mevzuu oluyor. Nihayet en kara yüzlü çingeneden daha karanlık suratlı bir adam bulunuyor ve bir derece içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor.
8- Murat suyunun kandan kapkızıl aktığını görenler olmuştur.
9- Celal Bayar’ın Başvekil ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın Genelkurmay Başkanı bulunduğu 1938 yılında cereyan eden Dersim faciası, her türlü tavsifin [nitelemenin) üstündedir.”
(Harekatın ardından Türkiye’nin dört bir yanına sürülen Dersimlilerden bir grup. 1938)
ATIŞ POLİGONU OLARAK DERSİM
Necip Fazıl yazının 10 Şubat 1050’de yayımlanan ikinci bölümünde genel bir değerlendirme yapıyor. Bu bölümde, “Tunceli’nin 108 bin insanın 15 bin kadarının” “Kürt zannedilmek ve yarısından fazlası Alevi olmak şartıyla” “aslında “saf ve halis Türk” ve “asli ve mümessil unsurlarıyla Müslüman” olduğuna dair bildik milliyetçi-mukaddesatçı tezleri tekrarlıyor. “Son ınkılap kansızca ve açıkgözce teslim aldığı Anadolu bütününü, teslim aldıktan sonra yıldırmak (!) için Dersim’i (poligon) olarak kullanmış ve bu poligon’un hedefleri içine gebe kadınların çıkık karınlarına ve ağzı süt kokan çocuklarına kadar en aziz eşyayı merhametsizce dahil etmiş ve on binlerce cana kıymıştır…” dedikten sonra tekrar failleri sayıyor: “Dersim Faciası yarının tarih savcısı elinde büyük amme davası olarak açılacak olan 1 numaralı dava dosyasını gösteriyor. Bu dosyada 1 numaralı mesul, son 25 senelik ruhi izmihlalin 1 numaralı müessiri (İnönü’yü kastediyor olmalı), 2. ve 3. numaralılar da şanlı demokrat Celal Bayar ile maalesef görünüşiyle içi ve mazisi birbirine uymıyan Mareşal Fevzi Çakmak’tır. Öbür numaraları kaydetmeğe bile değmez.”
NECİP FAZIL’DAN KARAKÖPRÜ FACİASI
Büyük Doğu’nun 17 Şubat 1950 tarihli nüshasında bu sefer, ‘Menemen Fatihi’ lakaplı Mustafa Muğlalı Paşa’nın 1943 Van-Özalp’te icra ettiği ‘33 Kurşun Olayı’ eleştirildi. (Bu olayı şu yazımda -okumak için tıklayın- anlattığım için Necip Fazıl’ın yazısından bölümler vermeyeceğim.) Derginin 24 Şubat 1950 tarihli 20. sayısında ise “Karaköprü Faciası ve Çekilen Dayaklar” başlıklı yazı yayımlandı.
Bakın, Canip Yıldırım’ın ayrıntılı biçimde anlattığı olayların ardından neler olmuş:
(…)
2- Hâdise şöyle başlamıştır: Mâlum sene içinde, Suriye tarafından gelen bir takım şakîlerin hududumuzu tecavüz ettikleri, etraf ile muharebe vasıtalarını tahrip ettikleri ve Diyarbakır’ın Karaköprü [‘Pıra Reş’ diyor] mevkiînde yolcuları soymaya başladıkları haberi yayılıyor.
3- Bunun üzerine bazı mahallî memurlar ve ezcümle Mardin Valisi Fehmi Vural ile Birinci Umumî Müfettiş Abidin Özmen derhal şöyle bir tedip hareketine geçiyorlar: Alâkalı vilâyetlerin köylerinden bir takım masum vatandaşları gelişigüzel topluyorlar; ve Mardin’den Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Mardin’e, sanki ifadeleri alınacak ve muameleleri tamamlanacakmış gibi, 14’er kişilik gruplar halinde sevke başlıyorlar.
4- Sevk esnasında jandarmalar bu masumları Karaköprü Mevkiî’nde kurşundan geçiriyor. ‘Kaçarlarken vuruldular!’ diye bir zabıt tertibi de ihmal olunmuyor.
5- Bu şekilde, sayıları yüzlerce vatandaşı geçen müteaddit kafileler hep aynı pusuya düşürülüyor.
6- Nihayet en son 14 kişilik kafile gûya Diyarbakır’a götürülürken, sarp bir noktada durduruluyor ve jandarma çavuşu kendilerine haykırıyor: ‘Abdest alıp namaz kılınız. Şimdi sizi vuracağız!’ 14 vatandaştan ibaret son 14 kurbanlık koyun abdest alırken, Rahmanî bir kader cilvesi olarak, yol üzerinde birkaç otomobil peydahlanıyor. Otomobil yolcularının içinde bir general, bir de mülkiye müfettişi vardır.
7- Yolcular, jandarma çavuşundan işin mahiyetini öğrenmek istiyorlar. Jandarma çavuşuna nasıl bir emir verildiğini öğrenince de derhal müdahale edip 14 kişilik son kurbanlık koyunlar postasını kurtarıyorlar, beraberlerine alıp Mardin’e götürüyorlar.
8- Mucizevî şekilde Allahın kurtardığı bu son grup için de bir de seksenlik ihtiyar vardır.
9- Suriye hududundan birtakım şakîlerin geçtiği ve halkı soymaya başladığı ise masaldan ibarettir. Ne Suriye’den gelen, ne de o tarafa giden vardır. Bu havadis sadece bir bahaneden ibarettir. Maksat, (Kim bilir kendilerince sebep nedir?) sadece sebepsiz ve kanunsuz olarak müdafaasız insanları hayat defterinden kazımaktır.
(Yöre halkının Pıra Reş dediği altı kemerli köprü, Roma döneminde yapılmış.)
(…)
12- Bu civarın ahalisine muhtelif zaman ve mekânlarda ne gibi muameleler tatbik edildiğini anlamak için 1933 yılında silâh toplamak vesilesiyle yapılan zulümleri sıralamak yeter. Sıralıyoruz:
13- Mardin’in Derik kazasında silâh toplama vesilesiyle Kahveci Abdülgafur’a dayak atılmış ve bu zavallı dövülürken, danalar gibi böğürmesini duyurmamak için davul zurna çalınmıştır.
14- Derik’li Mahmut oğlu Davut, aynı vesileyle,öyle bir dayak yemiştir ki, gözleri bu dayağın tesiriyle kör olmuştur. (Halen yaşıyor).
15- Çınar ilçesinin Bahteri köyünden Molla Ali oğlu Şeyhmus, aynı silâh toplama vesilesiyle dövülmüş; ve her 20 sopada bir başına su dökülmüştür. Bu şahsı döverken üç jandarma, nöbetle sopa atmış, bu arada tam 6 adet sopa kırılmıştır. (Halen yaşıyor).
16- Çınar ilçesinin Tezharap köyünden kâhya Muhiddin Yardımcı, yerinden uzun müddet kımıldamıyacak kadar dövülmüş ve onun da gözleri, neticede göremiyecek hale gelmiştir. (Halen yaşıyor).
17- Yine Tezharap köyünden 60’lık bir ihtiyar olan Sofu Resul, iğde dallariyle dövülmüş ve bu sopalar kırılınca kazma sapiyle dövülmeğe devam olunmuştur. Sofu Resul’un kardeşi Abdürrezzak ve ayrıca Talo isimli bir şahıs da hadsiz ve hesapsız dövüldükten, kıpırdamaz hale getirildikten sonra birer merkebe ters bindirilmişler; evvelâ Altunakar, sonra Güzelşeyh köyne götürülüp, orada, karargâh kuran tedipçilerin nümunelik kurbanlarını teşkil etmişlerdir.
18- Karargâh ittihaz edilen Güzelşeyh köyünden hareket edilerek her gün bir köy basılmış, bu arada Şükrülü ve Dikili köyleri, bütün sekenesiyle sopadan gemiştir. Dikili köyü imamı ve hocası da sabaha kadar dövülenler ve eşeğe ters bindirilip dayak yiye yiye karargâh köyüne sevkedilenler arasındadır.
19- Tarihin bir mislini görmediği ve insanların kâbuslarda bile eşine rastgelemiyeceği bu işlerin hesabı ne gün sorulacaktır?”
UMUM MÜFETTİŞ ‘ÖKÜZMEN’
CHP’ye yüklenmek için, Canip Yıldırım’ın anlattığı yol kesme, soygun, tehdit vs. kısmını atlıyan Necip Fazıl’ın, cezalandırma bölümünü de abartmış olması ihtimal dahilinde çünkü birazdan sözünü edeceğim bir kaynakta 40, bir başkasında ise 103 kişinin ‘yargısız infaz’a kurban gittiği anlaşılıyor. Sonuçta sayı ne olursa olsun, devletin doğrudan suçlularla değil, suçlunun dahil olduğu etnik grubun içinden körlemesine seçtiği kişilerle doğrudan gruba mesaj gönderdiğini görmek zor değil.
Tahmin edileceği gibi yazı büyük gürültü koparmıştı. 3 Mart 1950’de Necip Fazıl tekrar tutuklandı ve mecmua 18 Ağustos 1950 tarihine kadar yayınlanmadı. Ancak mecmua kapalıyken, 14 Mayıs 1950 seçimleri oldu ve iktidara ezici bir çoğunlukla Demokrat Parti (DP) geçti. Yeni dönemde Necip Fazıl’ın dilini tutacak bir şey yoktu. Nitekim mecmuadaki CHP, İnönü ve Atatürk eleştirileri iyice keskinleşti. Ancak bundan sonrası konumuzun dışında.
Tekrar Canip Yıldırım’ın anılarına dönersek, Canip Bey 1935-1943 yılları arasında Birinci Umum Müfettiş, 1943-1948 arasında İkinci Umum Müfettiş olan Abidin Özmen ve uygulamaları hakkında ilginç bilgiler veriyor. (Bir zamanların ‘Olağanüstü Hal Valiliği’ne eş değer bir idari yapılanma olan Birinci Umum Müfettişlik 1927’de kurulmuştu ve Hakkari, Van, Muş, Bitlis, Siirt, Genç, Diyarbekir, Mardin, Urfa, Siverek, Elaziz, Dersim, Malatya, Ergani, Bayezit vilayeti ile Pülümür, Kiğı ve Hınıs kazalarını kapsıyordu. 1934’te kurulan İkinci Umum Müfettişlik Bölgesi Trakya idi. 1935’te kurulan Üçüncü Umum Müfettişlik, Erzurum, Kars, Gümüşhane, Erzincan, Trabzon, Ağrı illerini kapsıyordu. 1936’da Elazığ, Tunceli, Bingöl illeri Birinci Genel Müfettişlik’ten ayrılarak Dördüncü Genel Müfettişlik Bölgesi oluşturuldu. Umum Müfettişler de bir nevi sıkıyönetim komutanıydılar. Umum Müfettişler sınırsız yetkilerle donatılmışlardı.)
(Abidin Özmen, Celal Bayar ve Atatürk, Diyarbakır’da, 15 Kasım 1937)
DAYAKLA TOPLA, PARAYLA SAT!
Canip Yıldırım, devletin her daim başvurduğu ikili/sinsi politikalara dair şunları anlatıyor: “Abidin Özmen, orta boylu, şişman, sevimsiz, kulakları çok kıllı bir adamdı. Halk, bu uygulamalarından dolayı ona ‘Öküzmen’ adını takmıştı. (…) 1936 yılında asker köylerde silah araması yapıyor. Silahı olanlar teslim ediyor, olmayanlar dayaktan kurtulmak için parayla temin ediyor. Diyarbakır Valisi Faiz Bey, zaman zaman Şeyh Said’in torunlarından] Şeyh Sıddık'ı köşkünde ziyaret ediyordu. Şeyh Sıddık, bu ziyaretlerden birinde valiye olan biteni anlatıyor, bazı askerlerin toplanan silahları silahı olmayan köylülere parayla sattığını söylüyor ve ‘Bana imkân verin bunu size ispatlayayım’ diyor. Vali de kabul ediyor.
Bunun üzerine Şeyh Sıddık, Hücceti köyünden Sadi Sadun ve Göktepe köyünden Mehmet Durmaz (Hamme Asya) vasıtasıyla 13 adet silah satın alıp köşke getiriyor. Sonra da Vali Faiz Bey ile Defterdar Basri Konyar'a haber yolluyor. Silahlar Vali Konağı'na getiriliyor, burada seri numaraları kaydedildikten sonra ‘jandarma buldu’ denerek orduya teslim ediliyor. Aynı kişiler, aynı yollardan bu defa 20 adet silah satın alıyorlar. Vilayete götürüp daha önce alınan 13 silahın seri numaralarıyla karşılaştırdıklarında, 6 silahın daha önce orduya teslim edilen silahlarlarla aynı seri numarayı taşıdıkları görülüyor. Köylülerden toplanan silahlar Diyarbakır Ulu Cami'deki Şafiiler bölümünde depolanıyordu. Sorumlular görevden alındı ve yapılan soruşturmada, depoda görevli askerlerin silahları caminin tavanında açtıkları delikten iple çekerek çıkardıkları ve daha sonra bunları piyasada sattıkları anlaşıldı.
‘SUYUMU BULANDIRDIN’ CEZASI
Umum Müfettiş Abidin Özmen ve Kolordu Komutanı (Galip Deniz veya Kenan Paşa’ydı) Diyarbakır Valisi Faiz Bey'e ‘Sahamıza girdin, ordunun şerefiyle oynadın’ diye kızıyorlar. Özmen, Şeyh Sıddık'a da ‘siyasi gücümü sarstı’ diyerek kinlendi ve onu tutuklattı. Kardeşi Celal, Kızıltepe'ye kaçtı, ikisinin de ailesini Kütahya'ya sürgün ettiler. Şeyh Sıddık’ı Abidin Özmen'in hazırladığı düzmece bir belgeyle Fransa'ya casusluk yapmakla suçladılar, ama tutturamadılar. Mahkemede beraat etti. Cezaevinden çıktıktan sonra çocuklarının yanına gitmek üzere trene bindi. Askerler Yolçatı'da indirip Karaköprü'ye götürdüler ve burada kurşuna dizdiler. Cesedine köylüler sahip çıkıp köprünün yanına defnettiler. (Öldürülme nedeni) Cezaevi’nden çıktıktan sonra istihbarat elemanları ‘Sıddık artık çıktın’ deyince ‘Sesimi Çankaya'dan duyacaksınız’ diye karşılık vermiş. Yani yapılanları Çankaya'ya çıkıp Atatürk'e şikâyet edeceğini ima ediyor. Ajanlar bunu Abidin Özmen'e ulaştırınca Çankaya'ya çıkmasını engellemek için apar topar trenden indirip kurşuna diziyorlar.”
Gerisini Hevsel Bahçelerinde Bir Dut Ağacı anı kitabından okuyabilirsiniz.
KARAKÖPRÜ FACİASI SORUŞTURULDU MU?
DP Dönemi’nde Dersim Harekatı/Faciası/Katliamı (hatta bazı kriterlere göre Soykırımı) soruşturulmadı ama ’33 Kurşun Olayı’ soruşturuldu. Soruşturuldu ve 33 Kurşun’un asli faili Mustafa Muğlalı Paşa yargılandı. Ama sonra olanlar ve Muğlalı’nın devletin ‘şeref listesi’ndeki yerini hiç kaybetmediğini biliyoruz. (Ayrıntıları şu yazımdan okuyabilirsiniz: Okumak için tıklayın)
Peki, Karaköprü Faciası soruşturuldu mu? Elbette hayır! DP Diyarbakır Milletvekili Mustafa Ekinci'nin 1952 yılında konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) taşımasına rağmen, katliamı gerçekleştirenler hakkında bir işlem yapılmadı. Sırasıyla AKP ve HDP Milletvekili Dengir Mehmet Mir Fırat “İçel Milletvekili olan rahmetli amcam Hüseyin Fırat da bu soruşturma komisyonunun üyesiydi. Talimatla 40 (Mustafa Ekinci’ye göre sayı 103) kişi katledilmiş. Bu katliamda devletin üst düzeydeki bütün yetkililerinin imzalarını gördüm. İsmet Paşa da buna dâhil’ derdi. Bu dosya DP’nin üst yönetiminin emriyle kapatılmış.” diye anlatmıştı sonucu. (28 Kasım 2011, Taraf)
Buna şaşırdık mı? Sizi bilmem ama ben şaşırmadım. Devletin her muhalefeti şiddetle bastırması ve cezasızlık bizim siyasi kültürümüzün en önemli unsuru. Necip Fazıl “Tarihin bir mislini görmediği ve insanların kâbuslarda bile eşine rastgelemiyeceği bu işlerin hesabı ne gün sorulacaktır?” demişti hatırlarsanız. Bir ara Erdoğan’ın CHP’yi sıkıştırmak için “eğer literatürde varsa ve gerekiyorsa Dersim için özür dileriz” demesiyle ne kadar heveslendiğimizi ve ardından konunun sümen altı edilişini hatırlıyorum da, bugün yaşanan korkunç suçları sorgulayacak bir Necip Fazıl çıkarabilecek mi bugünün İslamcıları sorusuna ne yazık ki olumlu cevap veremiyorum.
Ek Okuma: Cemil Koçak, Umumi Müfettişlikler (1927-1952), İletişim Yayınları, 2010, Ayşe Günaysu, “Diyarbakır’ın Soykırım Zenginlerinden Pirinççizadeler”, http://ermenistan.de/ayse-gunaysu-yazi-ermeni-diyarbekirin-soykirim-zenginlerinden-pirinccizadeler/ , Malmisanij, Diyarbekirli Cemilpaşazadeler ve Kürt Milliyetçiliği, İletişim Yayınları, 2004.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016