Cemil ERTEM
Geçen gün Emre Aköz oldukça önemli bir ‘soru’ yazısı yazdı. Bazı yazılar böyledir, bana başlı başına bir soru cümlesi gibi gelir. Sorusu şu: Kredi almadan gökdelen dikebilir misiz? (Yani faiz kullanmadan, harama bulaşmadan büyüyebilir misiz diye soruyor aslında Emre) İstisnalar dışında hayır, mutlaka sistemin finansal ağının içine girip, faizle kredi kullanmak zorundasınız.
Emre buna ‘sermayeyi büyütmek’ diyor. İktisadi olarak da çok doğru bir tanımlama. Sermaye büyümeli, zaten büyümezse sermaye olmaz. Çünkü sermaye statik değil, dinamik bir kavramdır. Doğurgandır, doğurgan olmadığı zaman sermaye olmaktan çıkar servet olur. Servet, kapitalizmin sevdiği bir kavram değildir ama kapitalist üretim ilişkilerinin sonucu olarak da ortaya çıkar. Mal beyanında bulunurken aslında servetinizi söylersiniz. (Ev, araba, mevduat hesabı, hisse senedi falan) Servet, siz isterseniz, şu sistemde bile faize uğramadan varlığını koruyabilir, değerlendirilebilir. Ama sermaye için aynı şeyi söyleyemeyiz. Sermaye, tarihsel olarak, toprak mülkiyetinin karşısına tüccar sermayesi ve tefeci sermaye olarak çıkmıştır. Ama bu iki sermaye biçimi de meta üretimini ve dolaşımını sağlayan dinamikleri oluşturmuşlardır. Meta üretimi, ücretli dönemi gerekli kılar. (Said Nursi kapitalizme ecir (ücret) dönemi der ve mutlaka biteceğini söyler çünkü Nursi, bu sistemin zorunlu olarak riba çürümüşlüğünü üreteceğini bilir)
İşte meta üretiminin para-sermayeye dönüşmesinin iki önemli sonucu olur, birincisi tüccar sermaye gerileyerek önceliği (hakimiyeti) sanayi sermayesine terk eder ikincisi ise tefeci sermaye banka sermayesi (finans-kapital) olur ve sanayi sermayesi ile iç içe geçer. Çember tamamlanmıştır. Banka sermayesi, sanayi sermayesinin paraya dönüşmüş ‘fazlalarını’ toplayarak daha ‘kârlı’ alanlara bu sermayeyi yönlendirir, bundan da yapılacak yatırımların getirisini aşmamak kaydı ile bir kâr alır. Buna bazı iktisatçılar ‘paranın zaman değeri’ derler ki bu, bugün anladığımız anlamda faiz değildir ama faizin kökenidir. İsveçli iktisatçı Wicksell, ‘Eğer ki bir ekonomide yapılan yeni yatırımların ortalama kâr oranları faiz oranından düşükse orada sorun var’ der ki, doğrudur; bu, baş aşağı giden, çürüyen ve çürümüş finans-kapitalin hakim olduğu bir ekonomi olmuştur. İşte bizim (bugünkü) faiz de budur. Bu çürümüşlüğün bir diğer göstergesi de o ekonomide gelir dağılımından daha hızlı olarak servet dağılımının bozuluyor olmasıdır. Gelir, bir zaman diliminde elde ettiğimiz kazançtır. Servetin aksine dinamiktir. Gelir dağılımı çok bozuk olursa, gelir dağılımından daha hızlı servet bozulması olur. Harcayamayacak ve yatırım yapamayacak karar çok geliri olanlar servetlerini banka sermayesine yönlendirir ve daha fazla faiz alırlar. Finans kapital ekonominin kendisi olur ki bu çöküştür. Faiz ve türev gelirleri hızla artar, yatırımlar geriler, ücretler düşer. Bugün dünyada, servet dağılımı gelir dağılımından daha bozuktur.
İşte bu ekonomide ribanın bütün halleri hakim olur. Eşitsizliğe dayalı mübadele, güçsüz olanı sömürmek (riba’l fadl) ve karşılıksız varlıkların mübadelesi (Bey’ü’l-garar) öne çıkar. Faiz, (riba’n-nesie) hem bu ikisinin zorunlu bir sonucu hem de bizim yukarıda anlattığımız sürecin ifadesidir. İslam’da yasak olan bu riba ekonomisidir. Buradan çıkarak, İslam ekonomisi iki temel düzenleyici alana dayanır: Riba yasağı ve Zekât müessesesi. Keza, Said Nursi, Kur’an’ın kanuni esasisinin vücûb-i zekât kaynaklı olduğunu söyler ama bunun riba ile ortadan kaldırıldığını, ribanın, toplumda eşitsizliği ve çatışmayı artırarak, krizin nedenlerinden biri olduğunu vurgular. (Emirdağ Lahikası-s:649-2009)
Bu iki düzenleyici alan bize, bu kriz (belki de kapitalizm) sonrası ne olacak sorusunun yanıtını da verir. Riba kavramı, genellikle faizle aynı anlamda kullanılmış ve öyle sanılmıştır. Oysa bu eksik hatta sonuçları itibariyle de yanlış bir bilgidir.
İslamcılık: Evet, politiktir ve nihai adaleti anlatır
Burada alternatif bir iktisadi sistemin temellerini bulabilir miyiz ve bulursak bunu İslam iktisadi olarak nitelendirmek mümkün müdür? Önce şunu söylemek gerek; İslam, içinde bulunduğu toplum nizamını veri kabul ederek, bunu Kur’an’ın temellerine göre düzenlemek isteyen bir anlayışa sahiptir. Burada tartışılması gereken Kur’an’ın temellerinin kapitalizmle örtüşüp örtüşmeyeceğidir. Burada bizim yorumumuz Kur’an’ın tamamıyla kapitalizmin dışı bir sistem vazettiği yönündedir.
Şimdi gelelim Emre Aköz’ün (tespitine) sorusuna, sermayeyi büyütmek isterseniz, faize bulaşacaksınız arkadaş diyor, bu zorunlu. Bence değil, sermaye (anlattık) dinamik bir kavram. Bütün bu büyük yatırımları yapacak, altyapıyı hazırlayacak kamusal (devlet değil) küçük özel mülkiyete dayalı bir ekonomik sistem olabilir. Banka sistemi de faize (tekelci-devletçi ekonomiye) değil, girişimci kârına dayalı olabilir. Zaten buraya gidiyoruz. Buna kapitalizm der misiz, bu ayrı bir tartışma. Ama bu tartışma aynı zamanda son günlerde yapılan İslamcılık, İslam’ın topyekun ekonomik-sosyal sistem vaz edip etmeyeceği tartışmasına da oturuyor. İslam adalettir. İslamcılık da bugün -somut, görünen- insanlık için en ciddi çıkış ve alternatiftir.
Ramazan Bayramı kutlu olsun!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2)
25.10.2018 - Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... Paylaş Twitle
24.10.2018 - SORUNLAR, TESPİTLER VE ÇÖZÜMLER...
18.10.2018 - Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir?
17.10.2018 - Enflasyonla mücadele: Dün ve bugün...
- Dışarısı ve içerisi: Rakamlar-çözümler...
- BM Genel Kurulu: ABD, Türkiye ve diğerleri...
25.09.2018 - Yeni Ekonomi Programı üzerine
21.09.2018 - Cinayeti çözmek: Bakış açınızı değiştirin!
18.09.2018 - Büyüme ve dönüşüm meselesi üzerine...
11.09.2018
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Fanatiklik bahsinde Tarafin eline kimse su dokemez. Ajitator fanatiklerden Rasimler, Melihler, Kildiraylar vs. hepsi sahane entellektuel duzeyleriyle bir amigodan cok da farkli degiller hani. 100 tame marksist leninist amigo birinizin cikardigi gurultuyu cikaramaz.
Ad Soyad Giriniz...
sen DTCF de o kadar mıydın ?