Demir Küçükaydın
“Bu bonapartist plebisitte HAYIR demek sırtımızı dayayabileceğimiz bir siyasi hat demek. HAYIR çıkarsa ertesi günü güllük gülistanlık olmayacak ülkemiz. Ama “biz de varız, buradayız, konuk değil, malsahibiyiz” diyebilmiş olacağız.
Sağdan diz, soldan say, üst üste koy, ne yaparsan yap bu ilkbaharda önümüze konacak referandum sandığı hayati önemde. Bu sandıktan yüzde elli virgül sıfır birle de olsa çıkacak HAYIR oyu bize bir nefes aldırır.”
Aydın Selcan – Hayır diyorum
Pazartesi günü mecliste Anayasa değişikliğini görüşülmeye başlanacak.
Gaflet ve delalet içindeki CHP hala televizyonlarınızın başına geçin nasıl mücadele edeceğimizi görün diyor.
Halkı bu kader günlerinde, bir seyirci olarak evinde televizyon seyretmeye çağırıyor.
Kaldı ki, Meclisteki kayıkçı dövüşünde kaybeden CHP olacaktır.
Hem gücü yoktur, hem de ortada kural da yoktur.
Kuralları Erdoğan koymakta ve istediği an da değiştirmektedir.
CHP bu kader günlerinde demokratik özlemleri olan tabanını paralize etmekte, sahte hayaller yaymaktadır
Bu durumda Erdoğan, tıpkı şimdiye yasaları tanımayıp fiili durumlar yaratarak mevziler kazandığı gibi, şimdi de meclis iç tüzüğünü vs. de çiğneyerek, yıldırım hızıyla değişikliği meclisten geçirdikten sonra, kendi fiili tek adam rejimi altında, yani Olağanüstü Hal Rejimi altında; yani en temel hakların ve hukukun askıya alındığı bu ortamda; herkesi sindirip, referanduma giderek, gereğinde hileler de yaparak, fiili duruma yasal bir kılıf da giydirip geri dönüşü olmaz bir şekilde, dizginlenemez bir terör ve diktatörlük rejimine geçecektir.
Bu durumu bir parça aklı olan herkes görüyor. Herkes alarm zillerini çalıyor.
Örneğin birkaç gün önce, deneyimli bir diplomat olan Aydın Selcan “Hayır diyorum” başlıklı yazısına şu sözlerle başlıyor: “Anayasa adı altında tıkabasa doldurulmuş bir torba Meclis’e geldi. İşte birkaç güne, güle oynaya oylanıp geçecek.”
Ve şu sözlerle bitiriyordu: “Oksijen tükeniyor. Filmin sonu geliyor. Filmin sonu kötü bitmesin. Gelin bir sonraki sahneyi hep birlikte yazalım. Hiç yoksa denemedik olmasın.”
Eğer şimdiden hepimiz Selcan gibi “#Hayır” demeye başlamaz, sesimizi yükseltmezsek, referandumdan #Hayır çıkma olasılığı bile kalmayacak; bir soluklanma olanağı bile yitirilmiş olacaktır.
Ondan sonra her şey için çok geç olacaktır.
Dün tehlikenin görülmesi için belki erkendi. Henüz işlerin bu noktaya gelmeyeceği sahte hayalleri ve beklentileri vardı.
Bu arada o hayaller de yitirildi.
Aslanda tek kazandığımız yitirdiğimizdir: sahte hayallerimiz.
Bu nedenle belki dün erkendi.
Yarın çok geç olacak.
Şimdi tam zamanı.
Bu gidişi şimdi durduramazsak, sonra hiç durduramayız.
*
Herkes durumu görüyor aslında. Bir şeyler yapmak istiyor. Ama somut bir öneri getiren yok.
Genel olarak “faşizme karşı birleşmek”ten söz etme ötesinde somut bir öneri yok.
Direniş için somut Hedefler ve Parolalar; somut Strateji, somut Taktikler, Örgüt ve Mücadele Biçimleri öneren yok.
Bu yokluğa son vermek için aşağıda son derece somut bir öneriyi Erdoğan’ın tek adam rejimi ve diktatörlüğüne karşı olan tüm yurttaşların dikkatine sunmak istiyoruz.
Tüm yurttaşları bu konuda fikirlerini söylemeye veya varsa başka somut öneriler getirmeye; tüm örgüt ve girişimleri bu öneriyi gündemlerine alıp görüşmeye; bu öneriyi benimseyenleri de en kısa zamanda harekete geçmeye çağırıyoruz.
Aşağıda önerilen Hedef, Parola, Strateji, Taktikler okunduğu ve üzerine düşünüldüğü takdirde tek mümkün ve gerekli olan hareket hattının bu olduğu görülür.
Ama “el elden, akıl akıldan üstündür” diyerek en azından başka öneri ve tartışmalara bir temel ve başlangıç olabilmesi için, bir öneri olarak tüm yurttaşların, tüm örgütlerin, çevrelerin, girişimlerin bilgisine ve tartışmasına sunuyoruz.
*
Aşağıdaki öneriler tarih boyunca ezilenlerin izlediği mücadele biçimleri ve taktiklerin derslerine dayanmaktadır.
Nedir bunlar?
Ezilenler binlerce yılın tecrübesiyle şu yöntemleri geliştirmişlerdir.
a) Altta güreşmek ve karşı tarafı yormak, yani karşı taraf güçten düşünceye; güç dengesi değişinceye kadar savunmada kalmak.
b) Karşı tarafın gücünü ona karşı kullanmak.
c) Karşı tarafı kendi oyununa getirmek.
Bütün uzak Asya sporları özünde silahsız ve güçsüzlerin silahlı ve güçlü egemenlere karşı direnişi için geliştirilmiştir ve bu ilkelere dayanırlar.
Karşı taraftan öğreneceğiz, karşı tarafı kendi gücü ve oyunuyla yeneceğiz. Onun gücünü ve aklını ona karşı kullanacağız.
Gücümüzü düşmanımızın gücünden, aklımızı düşmanımızın aklından; yapacaklarımızı düşmanımızın yaptıklarından alacağız.
Ve bunları apaçık, karşı tarafın gözü önünde, hiçbir gizlimiz saklımız olmadan yapıyoruz ve yapacağız.
*
“Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.”
Ece Ayhan
Soruyu doğru sormak doğru bir çözümün veya cevabın yarısıdır.
Cevaplanması gereken ilk soru şudur?
Erdoğan’ın tek adam diktasına gidişine karşı en geniş birlik, hangi hedef ve parolalar etrafında; hangi örgüt ve mücadele biçimleriyle sağlanabilir?
Bu en geniş birliğin hedef ve parolasını bizlere bizzat Erdoğan göstermektedir.
Erdoğan’ın hedefi başkanlık rejimi denen tek kişi diktatörlüğünü kurmaktır. Ve bu yolda sürekli ileri gitmek zorundadır. En küçük bir geri adım atamaz, zaaf belirtisi gösteremez. Aksi takdirde gayrı memnunlar başını kaldırmaya başlar ve bu sonu mahkemelerde hesap vermeye gidecek bir yolu açar.
O halde bizim hedefimiz: Erdoğan’ın başkanlık rejimini engellemek, bu gidişi durdurmaktır.
Bu hedef etrafında en geniş birlik kurulabilir.
Erdoğan bizzat kendisi kendi başkanlığını baş hedef olarak koyarak, bizlerin baş hedefimizi de belirlemekte ve en geniş birlik kurmamızın fırsatını vermekte; yolunu göstermektedir.
Çünkü tam da Erdoğan’ın başkanlığını engelleme, buna hayır deme hedefi bizlerin en geniş birliği kurmamızı mümkün kılar.
Örneğin Erdoğan’ın Suriye’ye girme; Irak’ta Şengal’i işgal etme; Şhangay Beşlisi’ne katılma, İncirlik üssünü kapatma; Rojava’yı işgal etme; tüm basını susturma, tüm gazetecileri içeri alma gibi planları karşısında böyle geniş bir birlik kurulamayabilir.
Örneğin Erdoğan’ın Kürtlerle barış değil savaş çizgisi izlenmesini isteyen ama başkanlığa da karşı olan kesimler küçümsenmeyecek ölçüdedir.
Benzeri durum, “Laik yaşam tarzına” alan bırakmama stratejisini onaylayacak veya sesini çıkarmayacak ama başkanlık rejimi karşısında olabilecekler için de geçerlidir.
O halde, Erdoğan’ın dizginsiz bir diktatörlük rejimini bizlere zorla dayatarak, aslında bizlere en geniş birliği kurabileceğimiz hedefi de sunmuş olmaktadır: Erdoğan’ın başkanlığını engellemek. Ceza suçun cinsindendir.
*
“Ayağımıza pranga takarlarsa, duruşumuz, oturuşumuz, hatta giyinişimizle; öldürülürsek gebermemizle, gömülsek mezarımızla; yakılarak dumanımız havaya savrulsa heyûlamızla, hatıramızla…” (Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Yol)
Peki, bu hedef etrafında bizleri birleştirecek bir “bayrak”, en geniş birliği sağlayacak kısa ve özlü bir Parola ne olabilir?
Bunu da bize yine Erdoğan vermektedir.
O referandum’da “evet” istiyor. İstediği özünde bir tek sözcükten ibarettir: “Evet”
O halde bizim parolamız ve bayrağımızın ne olacağı bellidir ve bir tek sözcükten ibarettir: #Hayır
*
Hedef: Başkanlığı engellemek.
Parola: #Hayır
Askerlikte her parolanın bir de “işaret”i olur.
Bu işaretin ne olacağını da yine bize Erdoğan gösteriyor yaptıklarıyla.
Erdoğan, bütün basını satın aldı ya da tehditle sindirdi, gazetecileri tutukladı; İnternette bizlerin vergilerinden alınan paralarla maaşları ödenen trolleriyle engellemeler, manüplasyonlar yaptı, yapıyor ve yapacak.
Bunlar yetmedi İnternette de en küçük bir özgürlük alanı bırakmayan kararnameleri çıkardı.
Bize bir tek şey kaldı bu işaret: #
Yani yabancıların “raute”, müzisyenlerin “diyez” dediği, sosyal medyada önüne geldiği bir kelimeyi Hashtag haline getiren ve o işaretin önünde olduğu kavramların geçtiği tüm paylaşımları aynı konu altında toparlamaya ve birleştirmeye yarayan; birbirini kesen iki paralelden ibaret bir işaret.
Bu işareti bir kelimenin önüne koyduğunuzda, bütün sosyal medyada aynı işareti içeren tüm paylaşımlar bir arada görülürler.
Bu işareti içeren her metin bu tema altında toplanır.
O halde bizler her “hayır” sözünü geçirdiğimiz yerde veya her paylaşımımızda bir #Hayır hastağı kullanırsak, bu paylaşımlarımızın hepsi aynı başlık altında toplanacak ve bir arada bulunacaktır.
Bu durumda #hayır’lar çok kullanıldıkları için konular içindeki yeri yükselecek belki de en başa geçecektir. Böylece #Hayır itirazı sosyal medyada en başta duracaktır.
Bu durumda Erdoğan’ın trolleri işlevlerini yerine getiremez olurlar.
Troller bu başlık altında sabotajla, gereksiz ve saçma paylaşımlar yapabilmek için ister istemez paylaşımlarına #Hayır hastağını koymak zorundadırlar. Bunu koyduklarında ise, #Hayır diyenlerin sayısını yükseltmek, #hayır’ı daha da yukarılara çekmek zorunda olacaklardır. Yani Erdoğan kendi oyununa düşmüş olacaktır.
Erdoğan’ın trolleri başka bir hastağı yükseltmek isterlerse, milyonlarca #Hayır diyen insanla baş edebilmeleri mümkün olmaz.
Milyonlarca yurttaşın her paylaşımda #hayır’ı kullanması durumunda hiçbir engelleme veya sabotaj bunu ortadan kaldıramaz.
*
Ayrıca böylece belki dünyadaki demokratların da desteği kazanılıp ilk kez dünya çapında bir #hayır hastağının günlerce ve haftalarca en tepede kalması sağlanabilir.
Bu dünya çapında bir sosyal direnişe dönüşebilir; yeni bir olgunun ortaya çıkışına da vesile olabilir.
Bütün bunlar ilk elde bizlerin gücümüzü görmemizi ve kendimize güvenimizi sağlayacaktır.
Bunlar için karar almaya gerek bile yok. Herkes kendi girişimiyle buna başlayabilir. Milyonlarca insanın kişisel inisiyatifleriyle başlayacak böyle bir hareket, sanal âlemden gerçek âleme geçebilmek için, tıpkı tulumbaya su çekebilmek için bir parça su koymak gibi bir işlev görebilir.
O halde Parola: Hayır
İşareti: #
Hiçbir şeyimiz kalmasa bile o küçücük işaretimizle: #Hayır
*
“Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu. Bu nedenle kente Babil adı verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırdı ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıttı.” (Tekvin)
Türkiye’de muhalefetin zayıflığının en büyük nedenlerinden biri, her bir akımın, kesimin, örgütün, çevrenin farklı gündemleri, farklı problematikleri, farklı kavram sistemleri öncelikleri olmasıydı.
Ve bunlar tıpkı Hindistan’ın kastları gibi birbirlerine de kapalıydı ve birbirlerinin dilini de anlamıyorlardı.
Erdoğan yasaklarıyla fiilen bu çeşitliliği yok ederek ve kast sistemini yıkarak; bizleri bir tek #hayır hastağına mahkûm ederek, bizleri aynı öncelik ve aynı konu, aynı program ve aynı parola altında bir araya getirmiş oluyor. Böylece en farklı birbirini anlamaz ve birbirini işitmez seslerin ve dillerin bile aynı hastag altında toplanmasını sağlamış bulunuyor.
#Hayır bir Müslüman’ın da, bir Alevinin de bir Kürt’ün de, bir Türk’ün de bir Anarşistin de bir muhafazakârın da, bir komünistin de, bir liberalin de aynı şeyi anlayacağı basit bir piktogram işlevi görür.
Bu da sanal âlemde olduğu kadar gerçek âlemde de ortak bir şeyler yapılabilmesinin olmazsa olmaz koşuludur.
*
Biz o piktogramı kullanmaktan alacağımız güçle, sanal âlemde toparlanabilir ve tekrar gerçek âleme gelebiliriz.
Ama nasıl?
Biliyoruz ki en küçük bir politik özgürlük alanı kalmadı
En sıradan hakları için bir araya gelenlere bile polis saldırmaktadır. Bu nedenle kimsenin muhalefetini ifade edece dışa vuracak imkânı kalmamıştır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, örgütlenme, gibi hakların bütünü ortadan kaldırılmış bulunmaktadır.
Bunların kullanılması yönündeki en küçük bir deneme bile Polis’in şiddetine muhatap olmaktadır.
İşte yine Erdoğan’ın bu oyunu ve gücü de kendine karşı bir silaha dönüştürülebilir.
Çünkü gerçek durum şuydu. Toplantı ve gösteri söz konusu olduğunda, küçük sol gruplar veya her hareket, o eyleme yönelik somut hedef içeren pankart ve sloganlardan ziyade, örneğin miting yapılan konuyla tamamen ilgisiz kendi rozet parolalarını atıyor, bayraklarını taşıyordu.
Böylece o somut hedef etrafında pek ala o mitinge gelebilecek geniş kesimlerin uzak durmasına yol açıyordu.
Ayrıca genellikle küçük sol radikal gruplar, polisin saldırısı için bahaneler yaratmakta da çok başarılı oluyorlardı. Bu da aynı şekilde geniş kesimlerin katılımını engelliyordu.
Katılım düşük olunca da polisin o eylemleri dağıtması ve saldırması daha kolay oluyordu. Böylece miting ve gösterilere polis dağıttığı veya saldırdığı için katılım azalıyor; katılım azaldığı için polis daha keyfi ve hayâsızca saldırıyordu. Bu nedenle giderek en sıradan demokratik tepkiler bile ifade edilemez hale geliyordu.
Erdoğan şimdi bütün bu sorunları fiilen ortadan kaldırdı. Bu nedenle bir bakıma tekrar geniş kitlelerin katılabileceği eylemler için istemeden de olsa alanı temizledi denebilir.
Ve şimdi gerçekten politik somut hedefe yönelik ve çok büyük katılımlı bir hareket tam da bu sayede oluşturulabilir. Yani yine Erdoğan’ın oyunu ve gücü kendine karşı kullanılabilir.
*
Yapılabilmesi hem mümkün hem de gerekli olan, olan politik özgürlükler ve haklar alanına girmeden ve bunun için zerrece bir çatışmaya girmekten kaçınarak, temel yurttaşlık ve insan hakları alanında hareket etmektir. Bu yasakları ve olanaksızlığı, hem somut bir hedef etrafında bir araya gelmek, hem de geniş katılım için bir fırsat ve olanak olarak değerlendirmektir.
Nedir örneğin temel insan ve yurttaşlık hakları?
Her yurttaşın, her insanın yemek, içmek, bir yerden bir yere gitmek, bir yerde durmak, oturmak, arkadaşlarıyla sohbet etmek, yürümek, üzerine istediği desende elbise giymek, rozet takmak gibi politik özgürlükler alanına girmeyen ve kanunlarca ve olağanüstü hal tarafından bile engellenemeyecek birtakım temel hakları en azından biçimsel olarak hala vardır.
Bunların kullanılmasını engelleme en keyfi olağanüstü hal idaresinde bile bir suçtur.
Önce de belirttiğimiz gibi artık pankart, bayrak, slogan benzeri şeyler de mümkün değildir.
Aslında bu dağınıklıkta bu da bizlerin lehine olarak değerlendirilebilir.
Hiçbir pankart asmayacağız, hiçbir bayrak, hiçbir slogan yok. Tamamıyla sessiz veya normal insanlar arası sohbetler, ilişkiler alanında olacağız.
Ama #Hayır’ımızı bir kâğıda, bir çaput parçasına veya çantamıza veya elbisemize, gömleğimize yazıp boynumuza asacağımız veya göğsümüze yapıştıracağız veya kolumuza takacağız veya çantamızla taşıyacağız. Böyle bir biçimde herkes günün belli bir saatinde ve belli bir yerde durabilir, yürüyebilir, oturabilir, arkadaşlarıyla karşılaşıp sohbet edebilir, gelen geçen birine bir şeyler sorabilir. Bütün bunlar hiçbir suç oluşturmaz ve gösteri yürüyüş kanunları alanına girmez.
Örneğin Beyoğlu, Kadıköy, Beşiktaş gibi semtlerde neredeyse günün her saati bir miting kadar büyük bir yoğunluk ve kalabalık var. Burada oturan, yürüyen, duran insanların böyle üzerlerinde sadece #hayır içeren yazılarla orada bulunmaları mümkündür.
Yani hiçbir slogan atmadan, hiçbir ses çıkarmadan, hiçbir bayrak ve pankart açmadan olağan şekilde bir yerden bir yere gidercesine veya otururcasına veya durucasına #Hayır diyebiliriz.
Bunu günün belli bir saatinde, belli yerlerde binler, yüz binler yapmaya başladığı hukuken hiçbir politik yanı olmayan ama fiilen son derece gerçek bir sosyal ve politik hareket ortaya çıkar.
Böyle bir hareket başladığı ve belli bir kritik kütleyi aştığı takdirde binlerce, milyonlarca insan buna katılabilir.
Geniş kitlelerin katılabileceği ve herkesin bir tek hedef etrafında birleşebileceği tek biçim budur.
Erdoğan bütün özgürlüklerimizi gasp ederek; bize kendisine karşı mücadele edecek bu yolu bırakarak, aslında bizlere kendisini yenebileceğimiz tek yola da sokmuş; bizlerin kendi zaaflarımı aşmamızı sağlamış olmaktadır.
*
Böyle bir hareket kısa sürede başlayabilirse, bir süre sonra AKP saflarında da sesler daha gür çıkmaya başlar; CHP daha aktif bir direniş çizgisine gelmek zorunluluğunu duyar; hatta MHP’de bile bir bölünme ve daha güçlü bir direniş başlayabilir.
Bütün bunlar güç ilişkilerinde ciddi bir dönüşüme yol açabilir.
Bütün önceki deneyler bunun böyle olacağını göstermektedir. Gezi hareketi geniş kitleden destek görünce, CHP bu kayış ile tabanını kaybetmemek ve Gezi’yi kontrol edebilmek için Kadıköy’de yapacağı mitingi iptal etmiş ve geziye gitmiş böylece ona güç vermek zorunda kalmıştı. Keza o zamanlar Gül ve Arınçların sesi daha gür çıkıyordu.
HDP 7 Haziran seçimlerinde başarı kazanınca Gül’ün sesi daha gür çıkıyordu.
Ama HDP ezildiğinde hiç birinin sesi çıkmaz oldu. CHP daha da sağ bir çizgiye kaydı.
TİP 1965 seçimlerinde başarı kazanmasaydı, İsmet Paşa ve Ecevit “Ortanın solu” demezlerdi.
Böyle bir ortamda, Anayasa değişikliği meclisten geçse bile, bu başarı rüzgârların yönünü çevirir, bu kâbus dönemine son verilerek Referandum’da #hayır oyu çıkması sağlanabilir.
Böyle bir direniş hattı geliştirmeden referandumda #Hayır oyu çıkması bile olanaksızdır.
*
Bu bir hayal değildir ve bu yönde iki deney de vardır.
Biri Nuriye Gülmen örneğidir.
Nuriye gülmen işinden edilince tek başına burada önerdiğimize benzer bir direniş biçimini uygulamıştır. Ve yaptığı hiçbir kanuna aykırı olmadığından, ister istemez her seferinde serbest bırakılmak zorunda kalınmış ve mücadelenin bir tek kişi ile bile yapılabileceğinin örneğini sunmuştur.
Binlerce Nuriye Gülmen olduğunda nelerin başarılacağı tasavvur edilebilir.
*
Bir diğeri de 2015 Kasım seçimlerinden önce denenmiş #istifa hareketidir.
Bu girişim başarılı olmadı. Çünkü erkendi. Herkes seçimlerde Erdoğan’ın ikinci bir yenilgi alacağı beklentisi içindeydi; bu nedenle #İstifa hareketi ve talebinin esas seçimlerden sonra gündeme geleceği beklentisi vardı. Bu yüzden ilgi görmemiş ve büyük bir katılım sağlanamamıştı.
Ama bu girişim bir erken doğum, bir düşük olmasına rağmen, böyle bir direnişin mümkün olduğunu gösterdi.
Bu satırların yazarının da arasında bulunduğu girişimciler boyunlarına ve göğüslerine #istifa yazılı kâğıtlar asarak her gün Kadıköy’deki Karaköy iskelesinin önünde durdular, oturdular, sohbet ettiler, yürüdüler, dolaştılar. Yani temel yurttaşlık hakları çerçevesini hiç aşmadılar. Slogan atmadılar, bayrak ya da pankart açmadılar. Epey ilgi de gördüler. Ama insanlar bunun için henüz hazır değildi.
Ve polis bu durumda ne yapacağını, neyle suçlayarak bu direnişi kıracağını bilemedi. Uzaktan ve yakından izlese de kanun dışı bir durum olmadığından ve bir bahane de bulamadığından bir şey diyemedi.
Seçimler beklenenin aksine tam bir yenilgi olunca, #İstifa talebi birden anlamını yitirdi. Ayrıca kimsede başka bir direnişe başlamak için güç ve moral de kalmamıştı.
Evet, erken olduğu için; herkes henüz tehlikenin büyüklüğünü kavramadığı veya seçimlerde savuşturulabileceğini düşündüğü için kitleselleşemedi. Ama örnek, bir deney oldu böyle bir şeyin yapılabileceğine dair.
İşte şimdi yapılması gereken tamı tamına böyle bir şeydir. #İstifa için belki erkendi. Ama #hayır için şimdi tam zamanı. Şimdi #Hayır demezsek, yarın çok geç olacak.
*
Somut önerimiz budur.
Bütün yurttaşları, örgütleri, özellikle Demokrasi İçin Birlik Hareketi’ni, Bir aradayız Burdayız’ı, HDK’yi, HDP’yi, Anti Kapitalist Müslümanları; Emek ve Adalet diyenleri, Barış İçin Akademisyenleri, Barış İsteyen aydınları, EMEP’i, Halk Evleri’ni, Haziran Hareketi’ni hâsılı herkesi bu öneriyi desteklemeye ve fiilen hareket geçmeye çağırıyoruz.
Dün erkendi, yarın çok geç olacak.
Şimdi tam zamanı:
#Hayır’da #Hayır vardır.
9 Ocak 2017 Pazartesi
@demiraltona
https://demirden-kapilar.blogspot.de/
https://www.youtube.com/user/demiraltona
https://drive.google.com/open?id=0BxCB_Gtx8VYAcDREeTJVLW93MjA
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020