Esat KORKMAZ
GÜN GELECEK ÇOCUKLARIMIZ BİZİ HANÇERLEYECEK & Esat Korkmaz
“ ‘Geçmiş, çağımızda yaşasa bile ölüdür.
Yaşayanı ölenler aracılığıyla güçlendirmeye girişmek
güvenle karaya oturmaktır.’”(1)
Yaşamın halinden sıkılanlar, kendi geleceğine sığınırmış: Gelecek çocuk, demektir. Unutmayalım: Çocuklarımızın bize kıs kıs gülmesi, geleceğimizin oyuncağı olduğumuzu kanıtlar. Öyle değil mi? Artık çocuklarımıza bile çoğunluk, kendimizi uyutacak ninniler söylüyoruz.
Küçükler büyüklere sorun olmaya başladığında onlar olanaksızı ister, ana-baba olanağında oynar. Yaşamın halinden sıkıldığımızda ya kendi içimize ya da kendi geleceğimize sığınırız: Gelecek de, içimiz de,bizimçocuk yanımızdır ve bizim başka sığınağımız yok gibidir. Tedirgin olduğumuzda, sık sık bu sığınağa koşarız.
Demek ki çocuk yanımız, yaşanmışa ya da yaşanacağa duyulan bir aşktır.
Gelecek, hali izleyen bir zaman dilimi olarak algılanırsa sır olup çıkar ve ütopya bu sırdan üretilir; sır sır olarak kaldığı sürece, ilişkimiz aydınlık demektir. Ama eğer gelecek bugün başımıza gelenlerden başka bir şey olmayacaksa gelecek sır olmaktan çıkar; geri dönüp şimdiye sarkar ve yakamıza yapışır.
Çocuklarımız yakamıza yapıştı mı bir kere, çağın yangınından kendimizi kurtaramayız.
Günümüzde öyle mi ya? Aileler, küçük bir devlet; her biri tektipleştirme uzmanı: Çocuklar daha bebekken, bugüne musallat geleceğe bir bakıma çivilenmiş durumda. Yabancılaşma batağında debelenen büyükler, çocuklarında kendilerini gördüklerinde, dünün geleceği bugüne çivilenmiş hallerini görüp irkilirler. Yurttaş olarak ana-baba, hak kimliği olmaktan çok görev kimliği olduğu için her çocuk, korku ve görev duygusunun toplamı olarak yaşamda gezinir. (2) Sonuçta ahlakın bedelini, beden ya da çocuklar öder. Beden, sözcüklerle kandırılamaz; itaat da sevgi doğurmaz: Yetişkin insanın yazgısı, daha çocuk yaşlarda bedenine yazılır; bu yazgının yazarları anne-babalardır. İçimizdeki çocuk, gerçeği dile getirdiğinde öldürülmeyeceğini bilmelidir.Çocuklarımız bugün, bizlere duyduğu bağlılığın bedelini ağır hastalıklar, erken ölüm ya da intihar ile ödüyorlar. Çocukların büyüklere duyduğu bu hastalıklı sevgi, kendimize yarar üretmeyi engelleyen bir zehir olup çıkıyor. Çocukluk döneminde yaşadıkları acılara dair gerçeği gizleme çabası, bedenlerinde saklı bilgiyle çelişiyor. “İçimizdeki çocuk için yoldaş olarak hareket edecek, bedenin dilini anlayacak ve bir zamanlar anne-babamızın yaptığı gibi yok saymak yerine o çocuğun ihtiyaçlarını dikkate alacaksak böyle biri gerekir…, çoğu insan, büyük ölçüde kendi bedenlerimizde saklı olan bilginin onlara kılavuzluk etmesine izin vermekten ziyade ilacın gücüne inanmayı tercih eder?” (3)
Her insanın içinde bir çocuk saklıdır: O çocuğun sesine kulak vermek ve gerçekleri onun gözüyle sorgulamak olmalı büyüklerin amacı; çocuklarının anısıyla geleceğe koşmak isteyen bir özlem varlığı olmak ve özlem tasarımı ütopyayı kurmak.(5)
Tersidavranırsak eğer, gün gelir çocuklarımız bizi hançerler: “İnsan, kendini çocukluğuna borçludur. Çocukluk insanın gelecek tasarımında hep çok önemli bir rol oynamıştır. Sonra bir zaman gelir, çocukluk unutulur gibi olur ama hiç umulmadık bir zamanda, hiç de hesapta olmayan bir mekânda ya da kişide, nesnede birden bire kendini bir bıçak darbesi gibi hatırlatır ve borcunu ister.” (6) Bu nedenle büyükler, içindeki çocuktan korkarlar.
Böylesi bir sonla karşılaşmamak için çocuklarımızı bize değil, kendimizi çocuklarımıza taşıyacağız: Çocuklarımız tarafından okşandığımızda yaşama gebe kalacağız-yaşam doğuracağız, diye haykıracağız. Ve bunu, cehalet kendi dölünden nefret edene değin yapacağız. Sonunda öleceksek de yaşama yaşam vermek için öleceğiz.
Çocuklarımızla buluştuğumuzda, kendi öncemiz hakkında bilgi sahibi olmaya başlarız: Geçmişimiz bize yansır; geçmişimize bir pencerenin açılmış olduğunu görürüz. Artık, dünya şuradan-buradan rastlantısal olarak fırlatılmış nesnelerden oluşan bir yığın olmaktan çıkar; her şey anlam kazanıp çözülüverir.
Öyleyse çocuklarımız uykumuzun kapısını çalsın; dürtsün, dürtsün de uyandırsın bizi. Doğamıza ihanet etmeyelim; kollarına alsın bizi doğamız; gözlerimize görmeyi, kulaklarımıza duymayı, en önemlisi ütopya kurmayı öğretsin. “Ütopya, çocuksu bir akılcılıkla dinden bağımsızlaşmış bir meleklik karışımıdır.”(5)bir bakıma:
Çocuklarımız içimizdeki büyüktür, özdeyişi bunun kanıtı durumundadır. Dünyayı güzelleştiren düşleri kuranlar, içimizdeki büyük durumunda bulunan işte bu çocuklarımızdır. Çocuklarımızla kucaklaştığımızda, zamanın tersine çevrilmezliğine başkaldırırız; atalarımıza taşırız kendimizi; çünkü uzak geçmişe, yakın geçmiş olan çocuklarımızla buluşmadan gidilemez. Böylece geçmişi yakalayarak geleceği kurma olanağını elde etmiş oluruz.
Terzi de bardağa girdi,özdeyişinin öyküsünü hatırlarsınız: Bağdat’ta Mezarlığa açılan kapının yakınında bir terzi varmış. Dükkânında da bir bardağı varmış, çiviye asılı. Her ölü geçtiğinde yerden bir taş alır ve bardağa atarmış. Her ay attığı taşları sayar, Bağdat’ta ayda kaç kişinin öldüğünü hesaplarmış. Terzi bunu sanat edinmiş. Gel zaman git zaman terziye de vade gelmiş, ölmüş. Birinin terziye işi düşmüş, dükkânın kapalı olduğunu görünce komşusuna terzinin nereye gittiğini sormuş. Komşusu, -Terzi de bardağa girdi, demiş. Ölü geçtikçe bardağa bir taş bırakırdı; zaman onun taşını da bardağa bıraktı, diye sürdürmüş sözlerini.
Terzi gibi bizler de ecel bardağına girmeden, canlı-cansız her şeyin defterine gerekli kayıtları düşelim; düşelim ki çocuklarımız okusun. Çocuklarımızın okumasını sağlayamazsak eğer sesler, renkler ve tatlar bize kör bakar: Yarını dünün sözcükleriyle anlatmaya kalkarız; canımıza verimli birer beden olamayız.
Geçmişten geçilmeyen mekânlara şimdiyi sığdırmak gerçekten zordur: Şimdiki zamanı büyükler işgal ettiği için çocukların gerçeği ya biraz geriye çekildi ya da biraz öteye atıldı. Bedenlerimiz yaşadıkları çocukluklarını, etten hafızalarına yazarlar: Bedende yazılanları okuyamazsak eğer, çocuklukta yaşadığımız acıları inkâr etmiş oluruz. Acı inkâr edildi mi bir kere geleceği kurmak zorlaşır; seçeneksiz, şimdiyi tekrara soyunuruz; bu da ölüm demektir.
Demek ki şimdiyi terk etmeden, çocuklarımızı düşünemeyeceğiz ve çocuklarımızla kucaklaşama-yacağız. Ömrümüz içimizdeki çocuğu aramakla geçsin, seslendiğinde onu hırpalamayacağımıza söz verelim de bizimle kucaklaşsın.
Zamanı gelecek, şimdi ve geçmiş, diye parçalara ayıramazsak eğer çocuklarımız, sisler içinden onları çağıracağımız günü bekleyecekler. Gün uzamasın, diyorum. Çocuklarımızca terbiye edilmenin zamanı geldi de geçti bile, diye haykırıyorum.
(1) Cooper, J. C.; Taoculuk Nedir?/ Eski Çin Bilgelik Öğretisine Giriş-Çev.: İsmet Zeki Eyuboğlu-; Omega Yayınları; İkinci Baskı; İstanbul- 2003; s, 100
(2) “ Çocukluklarında suistimal edilen çocuklar, gerçek duygularını muazzam bir şekilde bastırarak ve onlardan uzaklaşarak Dördüncü Emre uymaya kalkışabilirler. Anne ve babalarını sevemezler ve onlara hürmet edemezler çünkü bilinç dışında hâlâ onlardan korkuyorlardır…., ne kadar isteseler de rahat ve güvene dayalı bir ilişki kuramazlar. Onun yerine gerçekleşen şey hastalıklı bir bağlanma, pek de gerçek sevgi olmayan, korku ve görev duygusunun karışımıdır, bir görüntüden ibarettir…., ahlakın bedelini beden öder…., sonunda bireyler.., kabullenemedikleri duyguları çocuklarına yansıtarak faturayı onlara ödetirler.”(Miller, Alice; Beden Asla Yalan Söylemez/ Üzerini Örttüğümüz Her Şeyin Altında Kalırız-Çev.: Cihan Dansuk-; OkuyanUs; İstanbul- 2014; s, 12-13)
(3) (Miller, Alice; Beden Asla Yalan Söylemez/ Üzerini Örttüğümüz Her Şeyin Altında Kalırız-Çev.: Cihan Dansuk-; OkuyanUs; İstanbul- 2014; s, 19)
(4) “Adorno, ütopya ve oyun ilişkisine vurgu yaptığı Oyuncakçı Dükkânı başlıklı yazısında, beden ve algı ilişkisi üzerinden konuya açıklık getirmeye çalışmıştır…. Modern bireyin, seyredilen dünyadan sıkılması ve …, nesnel rolüne tepki vermesidir. Kurtuluşun çözümü ise şeylerin ancak mülkiyetten arındırıldıklarında daha anlamlı ve gerçekçi olacakları fikrinde yatmaktadır. İçinde yaşadığımız koşullar içinde, aslında bunun ne kadar imkansız olduğunun bilinciyle kurtuluşunun yegane temsilcisi çocuklarda var olan soluk kesici çeşitlilik yanılsamasıdır…. Çocukların bu süreçte geliştirdiği yegâne savunma araçları ise oyundur. Oyun, ütopyanın yaşadığı nihai yerdir böylece. Çocuğun şaşmaz gözü, eşdeğer biçimin tuhaflığını hemen görür ve şaşkınlığa kapılır. Böylece ancak yalnızca çocuk, amaçsız etkinliği içinde her şeyi ters yüz eden bir atlatmayla mübadele değerine karşı, kullanım değerinin yanında olabilir… Başka bir paradoks da oyunların gerçek dışılığının, gerçekliğin de henüz gerçek olmadığının işareti oluşudur. Yaşamın bilinçsiz provalarıdır oyunlar.”(Tandaçgüneş, Nilnur; Ütopya/Antikçağ’dan Günümüze ‘Mutluluk Vaadi’; Ayrıntı Yayınları; İstanbul- 2013; s, 246-247) :Adorno’nun yorumu son derece önemli: Bilinçli provalardan nefret etmeden oyun oynayamayız, ütopyaya geleceğimizi kurma olanağını veremeyiz.
(5) Parıltı Abidin; İsyan Ettiği Her Şeye Tutsak Olmak/Alexandre Jardin’in Küçük Vahşi adlı romanının yayımlanması üzerine; Radikal Kitap; 11 Mayıs 2012; s, 4
(6) Cioran, E.M.; Tarih ve Ütopya-Çev.: Haldun Bayrı-Metis Yayınları; Üçüncü Basım; İstanbul- 2013; s, 87
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.02.2016
28.11.2016
23.11.2016
16.11.2016
12.11.2016
4.01.2016
1.01.2016
12.08.2016
4.02.2016
29.07.2016