Etyen MAHÇUPYAN
Cumhuriyet tarihi bir ‘tek adam’ rejiminin adım adım asker ve yargı bürokrasisinin doğrudan ve dolaylı iktidarına dönüşmesinin hikayesidir. Yüzeysel bir bakış 1980 sonrasında bu iktidarın daha da güçlendiğini söyleyecektir. Gerçekten de kurulan baskı dünyasını, işkence tezgahlarını, faili meçhuller üzerinden toplumsal manipülasyonları, bilinçli sürdürülen sıkıyönetim atmosferini düşünürseniz ezici bir iktidarla karşı karşıya kalmış olunduğu açıktır. Ancak yapılan anayasa yeni bir tehdit algısının varlığını ve buna karşı tedbir alınmaya çalışıldığını gösterir. Tehdit günümüzün ‘post modern’ ve küresel dünyasında, Sovyet sisteminin sallanmakta olduğu bir dönemde artık açık darbelerin imkansız hale gelmesiydi. Küreselleşme ve Batı’nın hegemonyası altındaki muhtemel tek kutupluluk hali askeri müdahaleyi gayrı meşru kılmaktaydı. Bu nedenle yeni anayasa askerin doğrudan aktif olmak zorunda kalmayacağı bir ‘hukuk’ sistemi öngördü. Üst yargı kurumları içe kapalı bir ideolojik odak olarak tasarlandı. Bundan böyle darbe yaşanmayacak ama darbeyi gerektiren her türlü ‘münafıklık’ yargı üzerinden ‘halledilecekti’.
Formül akıllıcaydı. Hukuk Batı dünyasının yücelttiği bir değer, yargı yürütmeden bağımsızlığına titizlik gösterilen bir kurumdu. Yargının ‘asıl’ iktidara olan ideolojik bağımlılığını ise ‘yabancıların’ anlaması pek mümkün gözükmüyordu. Ama ‘post modern’ dünya beklenenden hızlı değişti. Türkiye toplumu özellikle İslami kesimiyle dünyaya açıldı ve hızlı bir değişim süreci içine girdi. Öyle ki hukukun tek taraflı bir engelleyici güç olarak işlev görmesi giderek sıkıntılı hale geldi. Hakem olması gereken bir kurumun vesayet rejiminin sesi ve eli olarak öne çıkması bütün sistemin meşruiyet zeminini sarstı. 28 Şubat bir ‘yılana sarılma’ hamlesiydi. Görünüşte asker ve yargı demir yumruğunu vurmuş, hatta ‘örgütlü’ toplumdan destek de almıştı. Ama aslında vesayetçi yaklaşımın toplumu yönetemediğinin, iflasa doğru gittiğinin de kanıtı olmuştu.
Bu,ibrenin tersine döndüğü andır. 1997 sonrası asker ve yargı iktidarının yıpranarak sönümlenmesinin hikayesidir. AKP iktidarı bu koşullar altında olgunlaştı ve dönüşen İslami yeni kuşakların alttan gelen itici gücünün kamusal alana yansımasını ifade etti. 28 Şubat müdahalesi için ‘post modern’ tabiri kullanılmıştı… Çünkü geçmiş müdahalelerden epeyce farklı bir stratejinin sonucuydu. ‘Klasik’ müdahale biçimi askerin inisiyatif kullanması ve belirli bir eşiğin geçilmesinin ardından ‘sivil toplum’ desteğinin aranması şeklinde olurdu. Oysa 28 Şubat’ta tersi oldu. Önce medya manipülatif ve düzmece haberler üzerinden hareketlendi. Ardından üniversiteler, işçi ve işveren örgütleri, meslek odaları tarafından rahatsızlıklar ifade edildi. Nihayet ardından yargının oluşturduğu baskı ile sonuç alındı.
Ancak yaşananlara tepki de ‘klasik’ kalıplar içinde yaşanmadı. Geçmişte toplum siner, her kimliksel veya ideolojik duruş kendi içine kapanır, ‘fırtınanın’ geçmesi beklenirdi. Bu kez garip bir şey oldu… İslami kesim sanki baskı kendi üzerinde değilmiş gibi şeffaflaştı. Bir katharsis deneyimi yaşandı. Refah Partisi’nin ve Erbakan’ın hataları açıkça konuşulmaya başlandı. Ancak aynı zamanda bizzat popüler dini anlayış ve kabullere de mesafe alındı. Asr-ı saadette her şeyin güllük gülistanlık olmadığı teslim edildi. Nihayet çok farklı İslam anlayışlarının olabileceği, özellikle herhangi bir yorumun devletle bütünleşmesi halinde sakıncalı hale gelebildiği gözlemi yapıldı.
Eğer son dönemde taktiksel yaklaşımların ötesine geçen, sahici bir ‘postmodern’ durum aranacaksa, bu İslami kesimin dönüşümüdür. AKP bu sürecin bizatihi ve doğrudan sonucu, taşıyıcısı, tahkim edicisi ve yeniden üreticisi olarak bizzat postmodern bir olgu… Nitekim ortaya bilinen anlamıyla partinin ötesinde, bir hareket çıktı. Parlamento grubu her seçimde büyük oranda yenilenen, üç dönem kuralıyla sınırlı ve şimdilerde il başkanlarının milletvekili adayı olamadığı bir ‘değişik’ parti… Alttan gelen enerjinin önüne set çekmektense büyük bir iştahla onu içine alan, beslenen orta sınıf sayesinde sıçrayan çoğulculuğu kuşatmaktan vazgeçmeyen bir kurumsal dinamizm…
Ne var ki dönüşüm için sadece toplumsal destek ve kurumsal dinamizm yeterli olmuyor. Yeninin inşası çok yönlü ve hatasız bir çizgi izlemek gerektiriyor ama AKP hatadan azade değil… ‘Yeni’ Türkiye öyle kolay kurulmayacak. Belki uzun süre yarım yamalak kalacak. Ama muhalefetin ‘eskiliği’ AKP’nin yolunu açık tutuyor. Laik kesim modernizmden kurtulamadıkça da böyle devam edecek gibi gözüküyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023