Fehim TAŞTEKİN
Rusların kendilerini sabitlediği söz, Erdoğan’ın taahhüdüdür. Başka bir seçeneği tartıştıklarına dair bir bilgi bulunmuyor. Putin’in Türkiye hesabı büyük. S-400’le NATO’ya çomak sokuyor. Bir NATO üyesine Patriot’u gölgede bırakan bir sistemi satmak başlı başına sükse!.. Trump da stratejik ortaklığı kurtarmak için belki esnek bir yaklaşım sergileyebilir. S-400’te çark imkânı yaratmak için Türkiye’ye bir iki yerde manevra alanı açmayı deneyebilir... Hükümetin Türkiye’yi düşürdüğü durum gerçekten bir cendere.
Ateş bacayı sarmış; kayıtlı, kayıtsız bütün diplomasi feveran ediyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Washington’daki Amerikan-Türk İş Konseyi (ATC) vesilesiyle Türk-Amerikan ilişkilerindeki yaklaşan çarpışmayı önlemek için dil döküyor.
Savunmada bir eli NATO konseptiyle ABD’ye zimmetliyken diğer elini Rusya’ya kaptıran ülkenin içine düşürüldüğü çaresizlik.
Rusya’ya S-400 siparişi verilirken bu meselenin Türkiye’yi NATO’dan kopma noktasına getireceği aşikardı.
Hangi mantıkla hareket edildi? Türkiye’nin stratejik vazgeçilmezliğine mi bel bağlandı? Ya da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Amerikan bakanları nezdindeki kişisel kredisine mi?
Erdoğan defalarca “Bu iş bitmiştir. Bu egemenlik hakkımızdır” dedi. Hatta “Geri dönüşümüz olamaz. Kimse tükürdüğümüzü yalamamızı beklemesin. Ruslarla ortak S-500’leri yapacağız belki” ifadelerini kullandı. Geri dönüş yok ama bir şeylere dönüş için kapılar çalınıyor.
Alt perdedeki tavır, Kalın’ın sözleriyle, “Rusya ile diyaloğumuz üçüncü bir ülkeyi hedeflemiyor. NATO üyesiyiz. ABD ile stratejik ortaklığımıza değer veriyoruz.”
Bir de Akar’ın dervişane tavrı var: “Patriot teklifi dikkatli şekilde incelenmekte, konunun yapıcı diyalogla çözülebileceğini düşünüyoruz. Bu süreçte itidal ve sabır bekliyoruz.”
Mantık fantastik; hem NATO’nun imkânlarından yararlanalım hem de ittifakın ‘düşman’ diye kodladığı Rusya ile ortaklığımıza askeri-stratejik boyutlar katalım! Kulağa pek hoş geliyor!
‘Ulusal egemenlik’ denildiğinde herkese ‘eyvallah’ demek düşer. Fakat milli iradenin bir kısmını bu işin tabiatı gereği devrettiğimiz NATO kanadı da ittifakın mantığıyla konuşuyor:
“Egemenlik haklarınıza saygı duyarız ama güvenliğimizi tehlikeye sokan S-400’e göz yumamayız.”
Bağımsızlık söylemini lakırdıyla tüketen restleşme diline rağmen hükümet, NATO’dan kopmak ya da ABD ile bozuşmak istemiyor. Bunu göze alamazlar. Alsalar da bağımsız bir iradenin gerektirdiği bütüncül bir siyasi duruş yok. Bu duruşa payanda olacak bir ekonomi ve teknik altyapı da yok.
***
Şimdi Türkiye’ye F-35’lerin verilmemesi ve üretim zincirinden çıkarılması dahil cezalandırıcı önlemler gündemde. Son olarak Kongre üyeleri, Yaptırımlar Yoluyla Amerikan Hasımlarına Karşı Koyma Yasası’nı (CAATSA) Türkiye’ye karşı işletme çağrısı yaptı.
Bunun karşısında hükümet, Washington’da ‘S-400 anlaşmasını çöpe atamayız ama ABD ile ilişkileri kurtaracak formüller bulabiliriz’ aklıyla nabız yokluyor. Bir esnetme hamlesi olarak bir iki seçenek konuşuluyor.
Akar ‘alınacak ama F-35 ve S-400 farklı yerlere yerleştirilecek ki iki sistem birbirini etkilemesin’ yaklaşımını dillendirmiş. Yani NATO unsurları ülkenin doğusuna (Malatya), Rus unsurları batısına (İstanbul-Ankara).
İkinci yaklaşım ‘alırız ama çalıştırmayız’ mantığıyla gidiyor.
Amerikalılar bunu da yemezse sıradaki yaklaşım; ‘S-400’ler Azerbaycan veya Katar’a konuşlandırılır.’
Rusların kendilerini sabitlediği söz, Erdoğan’ın taahhüdüdür. Başka bir seçeneği tartıştıklarına dair bir bilgi bulunmuyor. Putin’in Türkiye hesabı büyük. S-400’le NATO’ya çomak sokuyor. Bir NATO üyesine Patriot’u gölgede bırakan bir sistemi satmak başlı başına sükse! Rekabet koşulları yaratan ve kendine piyasa açan bir hamle. Moskova Uluslararası İlişkiler Üniversitesi Askeri-Siyasi Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Aleksey Podberezkin’in parmak bastığı gibi bu daha başlangıç: “S-400 ile ilgili olarak Pantsir, Top ve Buk gibi kısa ve orta menzilli hava savunma sistemlerinin tedarik edilmesi gerekecek. S-400 sisteminin satın alınması hikâyenin sonu değil daha başlangıcı.”
S-400’ün NATO’yu tehdit etmeyeceğine dair izahatlar, ABD Dışişleri Danışmanı John Sitilides’in de dillendirdiği gibi, Washington’ın kaygılarını gidermiyor:
– S-400, NATO savunma sistemine entegre edilemez.
– Ruslar S-400 üzerinden hayalet uçak F-35 dahil NATO sistemlerine sızabilir. Geçmişte Rumların edindiği ama Türkiye’nin baskısıyla Yunanistan’a taşınıp köreltilmiş olan S-300’ler ABD için Rus sistemini inceleyip çözmek için bir fırsattı. Ama Amerikalılar S-400’ü inceleme şansını görmüyor.
– Amerikan firmalarının rekabet gücünün zayıflatılmasına izin verilemez.
Ara formüller işlemezse geriye ne kalıyor? Onun cevabını da Kalın’a tevdi edelim:
“İş bu noktaya gelirse, yani Kongre’nin uygulanacak yaptırım tasarılarına (gelirse), elbette başkan Trump’ın bu konudaki muafiyet sağlama yetkisini kullanmasını bekliyor olacağız.”
Trump bunu neyin karşılığında yapacak? Kuşkusuz Amerikan kurulu düzeninin temel önceliği Türkiye’yi daha fazla uzaklaştırmak değil Rusya’nın önünde bir bariyer, Orta Doğu ile Avrupa arasında bir tampon, Doğu Akdeniz’de güvenli bir liman olarak tutmaya devam etmektir. Trump da bu stratejik ortaklığı kurtarmak için belki esnek bir yaklaşım sergileyebilir. S-400’te çark imkânı yaratmak için Türkiye’ye bir iki yerde manevra alanı açmayı deneyebilir. Malum ABD ile gerilimler sadece S-400 ile sınırlı değil. Burada özellikle Fırat’ın doğusuna Türkiye’nin sokulması ‘teskin edici ya da ayartıcı bir seçenek’ olarak tartışılıyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in sınır hatlarına Türk askerinin yerleşmesi konusunda bir formülü Kürtlere kabul ettirmeye çalıştığı söyleniyor.
S-400’ten vazgeçilmesine karşılık Fırat’ın doğusu kartı tutar mı? Türk-Amerikan ilişkileri fabrika ayarlarına dönerken Türk-Rus ilişkileri ne yöne gider? Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerinde bir Rus sürprizi çıkar mı? Her şey mümkün.
***
Olasılıklar bir yana, Washington’daki temaslarda da olası bir çark kapısı aralanmışa benzemiyor. Bir kere Albayrak’ın finans çevreleriyle buluşması ‘gelmiş geçmiş en kötü sunum’ olarak ekonomistlerin kaydına girdi. Oval Ofis’teki tek kişilik ağırlama ise Albayrak’a eşlik eden medya tarafından ‘başarı göstergesi’ olarak pazarlansa da ‘ikili kanalı’ açık tutmanın ötesinde bir şeye yaramayabilir. Beyaz Saray’ın servis ettiği görüntü oturma düzeni ve hazırun bakımından çarpıcıydı, bence sonuca dair de fikir veriyordu. Albayrak’ın sağında Halkbank ve İran’a yaptırımlar nedeniyle Türkiye’nin tepesinde ‘Demokles’in Kılıcı’ kesilen Hazine Bakanı Steve Mnuchin, solunda Trump’ın damarı Jared Kushner oturuyordu. Trump ise ‘Bak evladım’ edasında kendi masasında. Trump muadili olmasa bile ‘el verdiği’ alt düzey konukları şömine başında ağırlayabiliyor. Bunu Suudi Veliaht Prensi’yle buluşmasından da çok iyi biliyoruz. Wall Street Journal kulis bilgisi olarak “Görüşme S-400 kördüğümünden çıkılmasını sağlayamadı” tespitini aktardı. Ankara teknik bir heyet oluşturulmasını da öneriyor ama Pentagon sözcüsü Eric Pahon bu konuda şunu söylemiş: “Türkiye ile her seviyede tutumumuz net: S-400, F-35 programı ve NATO’nun güvenliği için tehdittir.”
Kişisel kanaatim, finans dünyasındaki kilidi açabilselerdi ve ekonomiyi doğrudan etkileyecek dış tepkilerden emin olsalardı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı vermeme oyununu sürdüreceklerdi. Hükümetin Türkiye’yi düşürdüğü durum gerçekten bir cendere. İçinde her şey var ama dilden düşürmedikleri bağımsızlıktan ve milli idareden eser yok. Sürekli kart kullanmaktan, kart olmaya tenzil eden bir gidişat. Hepsi bu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025