Fikret Bila
Hüzünlü günlerden geçiyoruz.
İzmir'i vuran deprem bütün Türkiye'yi yasa boğdu.
Depremde vefat edenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine, ulusumuza başsağlığı ve sabır diliyorum.
Enkaz altında kalanları kurtarmak için canla başla çalışan bütün kurtarma görevlilerine şükran borçluyuz.
Bir diğer hüzün de eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın vefatı nedeniyle yaşanıyor.
Mesut Bey'e Allah'tan rahmet, başta eşi Berna hanımefendi ve oğlu Hasan olmak üzere tüm ailesine, ulusumuza başsağlığı ve sabır diliyorum.
Mesut Bey'in vefatıyla Türkiye iyi yetişmiş bir devlet adamını daha kaybetti.

Uzun yıllar siyaset adamlarını izlemiş bir gazeteci olarak Mesut Yılmaz'ın, devlet adamlığını siyaset adamlığının önünde tutan bir lider olduğunu söyleyebilirim. Konu Türkiye'nin ulusal çıkarıysa, sorun ulusal bir sorunsa Mesut Bey, partisinin ve kendisinin çıkarını hiç gözetmez, sorunun çözümüne odaklanırdı.
Siyasette hiç şov yapmadı.
Az ve öz konuşur, ciddiyetini hiç bozmazdı. İyi eğitimli, birikimli, dünyayı izleyen bir entelektüeldi. Ancak bu yönlerini hiç öne çıkarmayan, sakin ve mütevazı bir kişiliği vardı. Sözüne güvenilir bir liderdi.
Mesut Yılmaz, merkez sağda yer alan, dindar-muhafazakâr düşüncelerden çok, liberal düşünceleri ön planda bir siyasetçiydi. İbadetini yapar ama dini siyasete alet etmezdi.
Turgut Özal'la birlikte siyasete girmiş, O'nun yakın kurmayları arasında yer almıştı. Özal, cumhurbaşkanı olduktan sonra ANAP'ın başına Mesut Yılmaz'ı değil Yıldırım Akbulut'u getirdi. Ancak Mesut Bey, ANAP liderliği konusunda iddialıydı. Nitekim ilk kurultayda Yıldırım Akbulut'u yenerek ANAP Genel Başkanı oldu.
Son dönemde Özal'la anlaşamıyordu. Özal, ANAP'ı biraz daha muhafazakâr bir parti olarak tutmak istiyordu, Yılmaz ise partiyi ve hükümeti liberal kadrolarla yönetti.
Yasakların kalkmasıyla Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş'in siyasete dönmeleri ve eski tabanlarıyla buluşmaları ANAP'a desteği ve siyaset alanını daraltmıştı. Özal, çareyi cumhurbaşkanı olup Çankaya'ya çıkmakla buldu. ANAP'ı devralan Mesut Yılmaz ise siyasete yeniden dönen eski liderler karşısında istediği başarıyı yakalayamadı.
Özal'ın vefatından sonra DYP'nin başına Tansu Çiller geçti. Yılmaz ANAP'ı, Çiller DYP'yi büyütemedi. 1995 seçimlerinde ipi RP Lideri Necmettin Erbakan göğüsledi. Türkiye'yi 28 Şubat'a götüren bu süreçte dışarıdan destekli, Mesut Yılmaz başbakanlığındaki ANAP-DYP (ANAYOL) hükümeti başarılı olmadı. Özal'la Demirel arasındaki çekişme, Yılmaz'la Çiller arasında daha sert biçimde yaşandı. Hükümet kısa süreli oldu, bu merkez sağı zayıflattı. Çiller'in "evet" demesiyle REFAHYOL hükümeti kuruldu.
ANAYOL hükümetinin yürümemesi ve merkez sağın giderek çöküntüye girmesi nedeniyle Çiller gibi Yılmaz da çok eleştirildi.
Mesut Yılmaz'ın siyasi hayatında bir hata olarak nitelenen ve yıpranmasına yol açan kararının 28 Şubat döneminde başbakanlığı kabul etmesi ve koalisyon hükümetleri kurması gösterilir. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yönettiği 28 Şubat sürecinde Mesut Yılmaz başbakan olarak askerlerle birçok konuda çatışma yaşadı. Askerin baskısına bazen direndi bazen direnemedi.
Askeri vesayet altında başbakanlık yapmanın zorluğunu ve kendisini yıpratacağını elbette biliyordu. O dönem sonrasında Cumhurbaşkanlığı görevi sona eren Süleyman Demirel'le ve Mesut Yılmaz'la söyleşilerimiz olmuştu. Demirel, 28 Şubat'ı bir darbe olarak görmüyordu. Aksine, hükümet değişikliğiyle ve Mesut Yılmaz'ın koalisyon hükümeti kurmasıyla bir askeri darbeyi önlediklerini söylüyordu. Mesut Bey de bu görüşeydi. O'nun da amacı bir askeri darbeyi önlemek ve sorunları sivil siyaset alanında çözmekti. Bunu kendisinden dinlemiştim. Mesut Yılmaz da Süleyman Demirel gibi, REFAHYOL hükümetinin devletin laik yapısını bozabileceği ve bu nedenle bir askeri müdahaleye yol açabileceği kaygısı taşıyordu. 28 Şubat sürecinde başbakanlık görevini kabul etmesinde bu kaygısının payı büyüktü.
Amaçladığı Türkiye
Merkez sağda liberal bir lider olan Mesut Yılmaz'ın, Atatürk ilke ve devrimleriyle, demokratik, laik, sosyal hukuk devlet yapısıyla bir sorunu yoktu.
Yılmaz'ın en önemli projesi Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) tam üye olmasıydı. Dışişleri Bakanlığı döneminde de Başbakanlığı dönemlerinde de AB ile ilişkilere çok önem verdi. Türkiye'yi AB üyesi yapacak reformlar konusunda çok hassastı. Kendi başkanlığı ile Bülent Ecevit'in başbakanlığı dönemlerinde önemli reformların hayata geçmesinde büyük katkısı oldu. İdam cezasının kaldırılması, Kürtçe yayın serbestliği gibi adımları destekledi.
1998'den 2002 seçimlerine kadar olan dönemde, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ve Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun uzlaşması ve katkılarıyla belirlenen ve bir devlet politikası haline getirilen amaç Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasıydı.
Mesut Yılmaz'ın büyük katkı verdiği bu devlet politikasının temel nedeni, AB üyeliğinin Türkiye'nin sorunlarının çözülmesinde büyük katkı sağlayacağı düşüncesiydi.
Türkiye'nin AB üyesi olması durumunda, laik yapısının, ulusal bütünlüğünün korunacağına, askeri darbelerin ve parti kapatmaların tarihe karışacağına, demokrasinin daha sağlam şekilde yerleşeceğine inanıyorlardı.
Mesut Yılmaz'ın Türkiye'yi görmek istediği yer; demokrasisi Kopenhag, ekonomisi Maastricht kriterlerini yakalamış, AB üyesi, demokratik, laik bir hukuk devletiydi.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.10.2025
24.09.2025
23.05.2022
19.07.2021
14.07.2021
5.07.2021
21.06.2021
9.06.2021
24.05.2021
3.05.2021