Hakan AKSAY
Ve Türkiye’nin kaderinin değişeceği an gelmiştir!
Beştepe Külliyesi’nin avlusu cıvıl cıvıldır.
Tribünlerde AK Parti ve MHP’nin yöneticileri yerini almıştır.
Devletin resmî ve yandaş bütün kanalları bu tarihî olayı naklen vermektedir.
Mehter Marşı’nın başlamasıyla, orada toplanmış seçkin seyircilerin ve televizyon karşısındaki 78 milyon Türkün tüyleri diken diken olur.
“Ceddin deden, neslin baban...
Hep kahraman Türk milleti...
Orduların pek çok zaman
Vermiştiler dünyaya şan!”
Başbakan Ahmet Davutoğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, el ele tribünlere çıkar.
* * *
Artık beklenen iki kişi vardır.
Bunların en önemlisi, az sonra Kasımpaşa stili ağır adımlarla ve sağa-sola “var mı lan yamuk yapan?” türünden polisiye-dikkatli bakışlarla ilerler ve oradaki en büyük koltuğa oturur.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gelmesiyle törenin başlayacağını sananlar yanılmaktadır.
Bekleme planlanandan uzun sürdüğü için Yalçın Akdoğan sinirli bir baş işaretiyle bandoyu hareketlendirir.
“Ey şanlı ordu, ey şanlı asker,
Deryada olsa her şey muzaffer
Dillerde tekbir, Allahu ekber!
Ordumuz olsun daim muzaffer!”
Halk bir kez daha coşarken kameralar Bülent Arınç’ın gözyaşlarına zum yapar.

* * *
Tam o sırada arka taraftan koşa koşa gelen beyaz cübbeli bir şahıs, tribüne çıkar çıkmaz nefes nefese bir sükûnet içine girmeyi dener.
Son beklenen kişi olan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, ürkek bir bakışla Cumhurbaşkanı’nın tepkisini görmek ister, ama gördüğü yüz onu pek mutlu etmez.
(Gecikmenin nedeni, daha sonra, “paralel” ve “terörist” olan her şeyi desteklediği bilinen Aydın Doğan’a ait bir televizyon kanalı tarafından ortaya çıkarılacaktır: Görmez, yeni Mercedes’iyle görüntülenmek istemediği için arabadan erken inmiş ve birkaç kilometrelik yolu yaya gelmiştir.)
İlk konuşmayı yapan Erdoğan, sözlerine HDP’ye, lideri Selahattin Demirtaş’a ve teröre lanet yağdırarak başlar.
Daha sonra törene katılmayan CHP yönetimine yüklenir. Parti Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun koalisyon görüşmelerinden dolayı umutlanmasıyla dalga geçerken ağzı kulaklarına doğru yayılır.
Ardından Devlet Bey’in “devlet adamlığı vasfını” över ve ona doğru dönerek aniden slogan atmaya başlar:
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez!”

* * *
Genellikle bulunduğu ortamdan sıkıldığını ve bir an önce evine gitmek istediğini düşündüren bir yüz ifadesiyle görmeye alıştığımız Devlet Bey ister istemez biraz gülümser, ama hemen ciddileşerek sorumlu devlet adamı karizmasına sahip çıkmasını bilir.
Sanki bu sahneyi önceden hesaplamış olan Yalçın Akdoğan, bu sefer kendinden emin bir kaş göz hareketi yaparak bandoyu coşturur:
“Çırpınırdı Karadeniz
Bakıp Türk'ün bayrağına.
Ah ölmeden bir görseydim
Düşebilsem toprağına.”
Kameralar bu sefer de gözleri dolan Oktay Vural’ı yakından gösterir.
Külliye adeta alkışlarla yıkılmaktadır.
Sıra, bu tarihi anı taçlandırmak için deve kesilmesine gelmiştir.
Gerçi kısa süre önce MHP sıralarından “deveyi kurban etmeye gerek yok, zaten hükümet kurulunca Güneydoğu’da epeyce kurban keseriz” türünden bir itiraz gelmiştir.
Ama Cumhurbaşkanı, böyle bir günde hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağının altını çizerek örtülü ödeneğin “deve kesimi” kalemine ilişkin bölümünü büyük bir cömertlikle yeni koalisyona adamıştır bile.
78 milyonun gözü önünde çırpına çırpına can veren zavallı devenin kanı iki parti liderinin alnına sürülür.
İşte artık AK Parti ve MHP tam anlamıyla “kan kardeşi” olmuştur.
* * *
Mikrofonu eline alan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, önce Cumhurbaşkanı’na bir yan bakış fırlatır. Onun keyifli olmasını, kendi gecikmesinin affedilmesi olarak yorumlayıp konuşmasına Kuran’dan bölümler aktararak başlar:
“Evvela Allahû Teâla’nın (cc) ismi ile yemin etmenin şartlarına bir bakalım: Yemin eden kimsenin akıllı ve bülûğa ermiş olması şarttır. Delinin ve çocuğun yemini sahih olmaz. Müslüman olmak şarttır, kâfirin yemini sahih olmaz.”
Görmez konuşmasına devam ederken kameralar, onu pek dinlemeyen AK Parti ve MHP sıralarındaki memnuniyeti yansıtmaktadır.
Nihayet 7 Haziran’ın sonuçları “düzeltilmiş” ve Kürtlerin, solcuların, Gezi çapulcularının, sendikacıların, Alevilerin, ateistlerin, LGBTİ’lilerin hain oyunları bozulmuştur.
Uzun süren sert siyasi polemiklerin etkisi, MHP’nin AK Parti’ye Meclis Başkanlığı’nı hediye etmesiyle yumuşamış, daha sonra da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na davet edilen TBMM’nin 25. Başkanlık Divanı üyeleri arasından CHP’li ve HDP’liler davete icabet etmezken MHP’lilerin tam kadro orada olmasıyla iyice giderilmiştir.
* * *
Ama yine de “altın vuruş”u, Devlet Bey’in 30 Temmuzda yaptığı konuşmada “taşın altına elini değil gövdesini koyma” şartlarını sıraladıktan sonra yaptığını vurgulamalıyız.
“1) Anayasanın ilk dört maddesinden taviz verilmeyecek.
2) Terör örgütü PKK ile mücadele edilecek.
3) PKK kendini lağvedecek, silahlarıyla birlikte teslim olacak.
4) 17-25 Aralık dosyası yeniden açılacak.
5) Çözüm süreci çöpe atılacak.”
(Mantık gereği, bu sıralamada neden 3. maddeden sonra 5.’sinin gelmediği, ya da 3. maddenin neden AK Parti’ye değil de PKK yönetimine yönelik olduğu izlenimi uyandırdığı üzerine herhangi bir eleştiri gelmez. 4. madde bile gülerek geçiştirilir.)
Aynı konuşmada Devlet Bey şöyle demiştir:
“Önce bu şartlar kabul edilecek. Sonra protokoller hazırlanacak, anlaşmalar yapılacak. Ve milletin önünde Kuran’a el basılacak. İnanan bir Müslüman için çok önemlidir bu uygulama. Benim için çok önemlidir.”
* * *
CHP ile koalisyon görüşmelerinin bitirilmesinden hemen sonra AK Parti, “Kuran’a el basma” teklifini kabul ettiğini, bunun Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenecek bir törenle gerçekleşmesi gerektiğini ilan etmiştir.
Kulislerden yayılan söylentilere göre, yemin konusunda eski Bakan Egemen Bağış’ın Kuran’a el basma yerine başka türlü yemin edilmesi (“vallahi billahi tallahi”, “Allah belamı versin ki”, “iki gözüm çıksın”, “ölümü gör”, “bak ekmek çarpsın ki” vs.) yolundaki önerileri reddedilmiş, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “namusum ve şerefim üzerine” formülasyonunda ısrar etmesi karşısında ise herhangi bir cevap verilmemiştir.
Tören alanında daha önceden - Tokat’ın Zile İlçesi Müftülüğü’nce Kutlu Doğum Haftası gerekçesiyle - pratiği yapılan “Kuran-ı Kerim pastası”nın kesilmesi ve dağıtılması ise MHP yönetimine önceden söylenmeyen “tatlı bir sürpriz” olarak tasarlanmıştır.
* * *
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez konuşmasının sonuna gelmiştir:
“Yemin eden bir kimsenin, yemininden rücû etmemesi gerekir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de, ‘Karşılıklı muahede yaptığınız vakit, Allah'ın ahdini yerine getirin. Sapasağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın’ hükmü beyan buyurulmuştur.”
Genellikle çeşitli tarihî kılık ve silahlarla Saray merdivenlerinin basamaklarına tüneyen gençler, yine aynı kıyafetlerle, göğüs hizasının üstünde tutmaya özen gösterdikleri dev bir yeşil minderde taşıdıkları Kuran-ı Kerim’i iki parti liderinin önüne getirir.
Onlar gözlerini kapatıp dudaklarını sessizce kıpırdattıktan sonra ellerini yüzlerini götürerek dualarını tamamlama pozunu verirler. Ardından kutsal kitabın üzerine ellerini koyup düet olarak bağırmaya başlarlar:
“Çözüm süreci çöpe atılacaktır. Terör örgütü PKK ile mücadele edilecektir. Bir daha asla barış yapılmayacak, Yeni Türkiye Kürtlerin ve taze şehitlerimizin kanıyla sulanacaktır!”
Aniden iki liderin ellerinin üzerine onlardan daha büyük bir el yapışır.
Cumhurbaşkanı, böylece yemin törenine damgasını vurmuştur.
Alkışlar, gözyaşları ve sloganlar eşliğinde gösterinin finaline gelinmiştir.
Günün gizli kahramanı Yalçın Akdoğan, bandoya yönelik dinamik mimikleriyle tarihî törene son noktanın konmasını sağlar:
“Türk milleti, Türk milleti
Aşk ile sev milliyeti
Kahret vatan düşmanını
Çeksin o mel’un zilleti.”
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025