Leyla İPEKCİ
Ne çok ağladık. Birlikte. Ayrı ayrı. Kızı 19 yıl önce Tunceli'de kaçırılarak öldürülen gözü yaşlı babanın fotoğrafları vardı gazetelerde. Hıdır Öztürk'ün. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nda yaşadıklarını anlatmış. "Cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım." diyerek başlamış konuşmasına.
Öldürüldükten iki ay sonra kimsesizler mezarlığında bulmuş kızının cesedini. Uzun uzun baktım fotoğrafına. Sağ elini kalbine götürmüş, gözyaşlarını içine akıta akıta konuşuyordu önündeki mikrofona. Beyaz gömleğinin düğmeleri ilikliydi boğazına dek. Dudaklarının titrediğini sanki görebiliyordum. Kaşları aşağı doğruydu. Saçı çoktan ağarmıştı.
Hıdır babanın evladından on yıl kadar önce, yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren'in de ölüm yıldönümüydü aynı gün. Ak saçlı Şadan annenin fotoğrafı aynı sayfada buluşmuştu acılı babayla. Acıyı taşımaktan yorgun düşmüş yüzünde alçakgönüllü bir kabullenilmişlik vardı. Sözleri çoktan tükenmişti Şadan Hanım'ın. Ama işte bu kederli yüzleri aynı sayfada olduğu gibi aynı adalet komisyonunda buluşturacak bir umut belirdi bugün. Onlar, acılarını kendilerine bile söyleyemezken, yıllar sonra artık hepimiz onu dillendirmeye başladık. Onların içlerine gömdükleri sözleri hep birlikte diriltiyoruz.
Bu kolay olmuyor yine de. Her an bir engelle karşılaşıyoruz. Susurluk'un özel harekâtçılarına tahliye kararı veren nöbetçi mahkemeyle mesela. Adalet bekçileriyle alay ediyor gözümüzün içine baka baka. Hrant Dink'i valilikte 'uyaran' görevliler için (Dalan'a kaç diyenin de onlar olduğu söyleniyor) açılan soruşturma da yine zamanaşımı gerekçesiyle kapanabiliyor hâlâ.
Yılmıyoruz. Çünkü acıda zamanaşımı yok, biliyoruz içten içe. Hıdır baba gibi vicdanına bakan, eli kalbinde konuşan herkes, vicdanda zamanaşımı olmadığını biliyor. O yüzden yıllar sonraya, bugünlere kaldı sözgelimi 12 Eylül cuntasının Meclis'teki Dersim dilekçelerini yok ettiğini öğrenmek. Ve yine bugünlere kaldı Aygün'ün sözleriyle Tunceli'yi göçe zorlayan 1994'deki mantık ile 35'lerdekinin aynı olduğunu idrak etmek.
Hıdır babanın kızının hunharca katledilmesi de hiçbir zulmün geçmediğini, 38'lerden 90'lı yıllara, bugünden yarına devam ettiğini, hepimizin aynı zulmün içinde debelendiğimizi gösteren sonsuzuncu tanıklık olarak çıktı karşımıza. Bugünlere taşınan zorbalıkların üzerini örtmeye çalışanların sığındığı en 'hukukî' gerekçe zamanaşımı kavramı oldu hep. Daha ziyade kamu görevlilerini aklamak için kullanılan bir gerekçeydi bu topraklarda. Katliamlarda, işkencelerde, gözaltında yargısız infaza uğratanları adalete teslim etmemek için...
Hıdır baba, Şadan anne gibi bütün yaslı ana-babaların gözyaşında biriken yıllar, şimdi artık saklı gerçekleri bütün yalınlığıyla yansıtmaya başladı. Bir örnek de, yine geçtiğimiz günlerde Meclis'te İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun dinlediği Kalender Şahin'in tanıklığı. Kardeşinin PKK tarafından kaybedildiğini iddia ederek, on yıllardır onun izini sürdüğünü, örgütün en üst düzeyine bile başvurduğunu anlatmış.
Olayların peşine düştüğü için örgüt tarafından tehdit edildiğini belirtiyor: "Kardeşimin ne çocukluğunu, ne gençliğini, ne mezar taşını görebildim." diyor. Giderek öldürmek için çığlık atanlarla yaşatmak için çığlık atanları ayırt edecek hale geldik hep birlikte. Hıdır baba'ların, Şadan ana'ların, Kalender ağabey'lerin mağduriyet tanıklıklarıyla bir yere kadar vardık. Sıra zalimlerin tanıklığında. Onları çağırıyor tarih.
Ve Selma Batmaz, böyle bir dönemde çıkıyor karşımıza. Kürt davasına yıllarca hizmet ettiğini olanca çarpıcı hikâyesiyle kayda geçirirken, örgütünün infazlarını eleştiren Batmaz, "Yüreğimin sesine kulak verdim ve vicdanım daha fazla sessiz kalmama izin vermedi." diyor verdiği söyleşilerde. Aldığı tehditlere rağmen, öldürmekten değil yaşatmaktan yana belli ki. Hakikat hareket halinde. Evet, şimdi yeni tanıklıklar bekliyoruz. Mazlumlar bir süredir konuşuyor, bizi birbirimizin acısıyla, yasıyla buluşturuyorlar. Gözyaşlarının zamanaşımı yok. O yüzden sıra zulmü yapanların tanıklığında artık.
Dersim'de, Çorum'da, Maraş'ta, 90'ların Güneydoğu'sundaki faili meçhullerde, 80 öncesi sokak çatışmalarında, işkencelerde, gözaltında kayıplarda, 6-7 Eylül'de, Balyoz'da fişleyen, suikast krokisi yapan, tehdit eden, çatıştıran, provoke eden, operasyon yöneten, işkence eden, yargısız infaz eden, katleden, azmettiren tüm zorbaları veya onların yaptıklarını aktaracak tanıkları çağıralım şimdi.
Onları isimleriyle cisimleriyle sansasyona bulaştırmaktan ziyade, anlatacaklarıyla adaletin tecellisine yardımcı olmalarını, vicdanlarının üzerindeki kalın örtüleri atmalarını sağlayalım. Geleceği hep birlikte inşa edebilmek umuduyla.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018