Markar ESAYAN

Başbakan’a suikast girişimi ve Diyarbakır
5.05.2011
2624

Dünkü ajanslar haberi şöyle veriyor: “Tunceli’nin Ovacık İlçesi’ndeki operasyonda etkisiz hale getirilen yedi teröristten dördünün cenazesinde Diyarbakır’da hayat durdu.”


“Etkisiz hale getirmek...”


Yedi gencin hayattan göçüşüne “öldürüldü” kelimesini dahi yakıştıramayan, onu insanlıktan çıkarıp, bir eşyaya indirgeyen bir şiddet ve çözümsüzlük dili...

Dün Diyarbakır’da dört gencin cenazesine yüz bin kişi katıldı. Cenazenin resimlerine bir bakın. Orada sadece öfkeli yeni nesilden mürekkep bir kalabalık değil, gençlerini uğurlayan, her yaştan, her sınıftan acılı ve öfkeli insanları göreceksiniz.


Tunceli Ovacık’ta öldürülen bu PKK’li gençler, çatışma ve sıcak temas bölgesinden uzak ve hareketsiz haldeydi. Asker buraya operasyon düzenledi. Ordunun muhtemelen “aktif önleme” gibi bir konsept geliştirdiği, özellikle son dönemde Tunceli bölgesinde bunu sıkça uyguladığı görülüyor.

Sesimi buradan kim duyar bilmem, ama bu savaş, verilen tutulmayan sözlerle, tüm kirli müdahalelerle ve artık cana tak etme durumuna gelmişliğiyle çok tehlikeli bir döneme girdi artık.


Devletin, hükümetin, Başbakan’ın şunu anlaması lazım. En sükseli açılım dahi, bir Kürt gencinin Diyarbakır’dan kalkan cenazesinin Kürtler üzerinde yarattığı yıkımı bastırmaya yetmiyor. Veya, bir kişinin kaybının yarattığı öfke ve güvensizlik bile, atılan tüm olumlu adımları silip atmaya yeterli.

Bunun aynısı Türk tarafı için de geçerli.

Bir yandan gençler ölürken, Kürt sorununu nasıl çözerim diyebilirsiniz?

Kim inanır size, kim güvenir?

Gerçek şu ki, çatışmasızlık sürecinde devlet ve PKK uzun süre ateşkese uydu. Ama özellikle şu seçim sürecinde, çatışmaların, asker ve gerilla cenazelerinin artması isteniyor sanki.


Bir el düğmeye bastı ve Tunceli merkezli operasyonlar başladı, ölümler arttı.


Asker ölümleri ülkenin batısını, PKK ölümleri de bölgeyi uçurumun kenarına taşıyor. Üstelik bu acılar, Kürt açılımıyla ümitlerin arttığı zamanlarda kontrast etkisi yapıyor, daha çok yıkıcı oluyor.

Savaşın devam etmesi, siyaseten AK Parti için de büyük bir risk. Post-Ergenekon güçlerinin sabah akşam dua ettikleri şey tam da ülkenin Kürt meselesi üzerinden kaosa sürüklenmesi, karışması.

Nitekim, ben yazıyı tam tamamlamışken, Kastamonu’da, Başbakan Erdoğan’a yönelik olduğu aşikâr olan bir saldırı gerçekleşti. Recep Şahin adlı polis memurumuz şehit oldu. Şehit polisin ailesine Allah’tan sabır ve teselli diliyorum.

Sayın Erdoğan’a da çok geçmiş olsun.

Gerçekten çok ciddi ve üzücü bir durum.


Taraf yazarı Emre Uslu, Kastamonu’nun adını vererek burada bu eylemin gerçekleştirileceğini yazmıştı.


İstihbaratın elinde olan bu bilgiye rağmen saldırının gerçekleşmiş olması oldukça manidar.

Başbakan Erdoğan Muş’taki konuşmasında tehditler aldığını söylemişti.

Kimdi bu tehdidi yapanlar?

Kürt meselesi ile bir ilişkisi olabilir miydi?

Şu an bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var. Bu savaş bitmedikçe, Türkiye’nin istikrara ve güvene kavuşması kesinlikle mümkün değil.


Çok kirli bir savaş bu.


Akıllı ve vicdanlı Türkler ve Kürtler, bu savaşı bir an evvel bitirmeli.


AK Parti ve Başbakan Erdoğan’ın, bu noktada ne durma, ne de vazgeçme lüksü var.


“Çok yalnız kaldım. Bu benim harcım değil, ben bir siyasi partiyim” diyemez Sayın Erdoğan.

Çünkü kıran kırana süren bir iktidar savaşının tam ortasındayız ve oyundan çekilmek için artık çok geç.

Türkiye’nin derin devleti, tarih boyunca kendini hep bu sorunlar üzerinden tahkim etti, meşru kıldı.

Kürt sorunu...

Ermeni sorunu...

Alevi sorunu...

Kıbrıs sorunu...

AK Parti ise tüm bu alanlarda farklı söyleyip, farklı yaparak halkın teveccühünü kazandı.

Eksik, hatalı işler yapması, hatta durması pek bir şey ifade etmiyor post-Ergenekon güçleri için.

AK Parti büyük bir “suç” işledi. İlk fırsatta cezası kesilecektir.


Uzlaşmak mümkün değildir. Tek çare bu ülkenin böğründen Ergenekon’u hukuk kuralları çerçevesinde söküp atmaktır.


Bunun yolu bellidir.


Kürt sorununu hızlı bir biçimde çözmek.


Ergenekon davasına tam destek vermek ve sonuna kadar hukuk ihlalleri olmadan devam etmek. AB sürecinde hızlanmak, üyelik olmasa bile reformları kendimiz için yapmak.


Yeni ve sivil anayasayı tamamen yeni bir ruh ve sivil bir heyecanla tamamlayıp, yürürlüğe koymak.


Başka çıkış yolumuz yok.


[email protected]
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar