Mümtazer TÜRKÖNE
Abant Platformu’nun 33. toplantısı “Türkiye’nin Yönü” başlığı altında yapıldı. Zengin çağrışımları olan bu başlık bir istikamet arayışını ve gelecek inşası çabasını ihsas ediyor.
Tarih içindeki uzun yolculuğunuzda, dağları, ovaları, nehirleri geçiyorsunuz ve birdenbire karşınıza bir yol ayırımı çıkıyor. Bir karar vermeniz lâzım. Hangi yola saparsanız selamete ulaşırsınız? Tarih, böyle bir yolculuk mu? Pek değil. Bu tasvir, tarihî yolculuğun oldukça edilgen bir yorumuna dayanıyor. Bizim yaşadığımız coğrafyada, tarihin üzerinde seyrettiği hazır yollar yok. Kendi yolunuzu kendiniz inşa etmek, tüneller-köprüler yapmak zorundasınız. Zemini oluşturacaksınız, sonra üzerine yolu yapacaksınız. Öncesinde sağlam bir yön duygusuna sahip olmalısınız. Havayı koklayıp, zemini yoklayıp menzil menzil yolunuzu belirleyecek, tedarikinizi yapacak ve iki adım ileri bazen de bir adım geri giderek yola revan olacaksınız.
Bu tasvir de yeterli değil. Bir kerteriz noktasına ihtiyacınız var. Yöneleceğiniz istikameti belirlemek için sabit bir nokta. Bu sabit nokta nereden geldiğinizi ve önünüzdeki alternatiflerin nereye varacağını gösterecek.
Objektif olarak Türkiye bir yol ayırımında. Ancak önümüzdeki yollardan hiçbiri bizi selamete götürmüyor. Kendi yolumuzu inşa etmemiz lâzım ve tek sağlam kerteriz noktası, o kadar aktör arasında sadece bizim önümüzde duruyor. Hem yakın zamanda tükettiğimiz yollar ve hem de çok uzun bir geçmiş. Bu topraklarda yaşanan tecrübeler, yaşayabileceklerimize dair sağlam bir fikir veriyor. Kısaca tarihi kerteriz noktası olarak kullanmadan bir gelecek inşa etmek, doğru güzergâhı belirlemek mümkün değil.
Abant toplantısında Ali Bulaç, IŞİD olgusunu, bir tür İslâmî nihilizmin yükselişi olarak tanımladı. Benim, ‘Müslüman karanlık çağının başlangıcı’ olarak tarif ettiğim gelecek endişesi, küresel dinamikler üzerine oturan bu nihilizmin Müslüman toplumlardaki cazibesinden kaynaklanıyor. İslâmiyet, hiçbir gelecek tasavvuru ve endişesi olmayan bu nihilizm için bir seferberlik çağrısı ve eylem sloganına dönüşüyor. Burada bir yol ayırımı yok, bir gelecek tasavvuru yok; sadece etrafa vereceği zararın cazibesine kapılmış bir hiçlik ve çaresizlik duygusu var. Kerteriz’e yani tarihe bakalım.
Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah, Ürdün’ün ilk kralı ve bugünkü kralın dedesi. Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında üye, Osmanlı medeniyet dairesini yakından tanımış; Boğaz’ın en güzide yerlerinden Emirgân’ın havasını teneffüs ederek yetişmiş. 1916’da savaşın içinde İngilizlerle işbirliği yaparak babası ile birlikte Arap ayaklanmasını başlatırken Türklere karşı günlüğüne şu satırları yazıyor: “Namaz bizim namazımızdı, Kitap bizim Kitabımızdı. Şahadet kelimesi dinimizin esası, zekât vergimiz, oruç perhizimizdi ve Hac bizim memleketimizde yapılıyordu; ama başımızdakiler daha okuduklarının anlamını bilmiyorlardı. Bir Arap âlim, doğru dürüst Arapça bilmeyen, herhangi bir fıkıh kitabını okumamış kişinin arkasında saf tutmaya mecbur kalırdı... Bizler üstün olduğumuz halde hakir görülürken, hakir görülmesi gerekenler tepemize çıkıyor ve ‘Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı bir şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu?’ (Fussilet 41/44) diyorlardı.” (Kral Abdullah, “Biz Osmanlı’ya Neden İsyan Ettik?”) İşte bu satırlardaki kibir İngilizlerle ittifaka girip, bedevilerin vahşeti ile birleşince el’an sürmekte olan düzen ortaya çıktı.
Tarih gerçekten boşuna yaşanmıyor. İki asır önce, 20 Nisan 1801’de, Kerbelâ’ya Batı kapısından giren Vehhabiler, Meşhed-i Hüseyin’i tahrip edip, mezarların kubbelerini bozarak tezyinatı söküp aldılar; arkasından bir gün önceki matem törenlerinden bitap düşen halkı kılıçtan geçirip, 5 bin kişiyi katlettiler. Mesele İslâmiyet’in ezelî ve ebedî hakikatleri değil; farklı saiklerle Müslüman toplumların içinde yoğruldukları tarihî şartlar. Demir cenderede Müslüman nihilizmi şekilleniyor. Biz ise yol ayırımındayız, hem yeni bir yol inşa etmek hem de güçlü bir manevra ile bu güzergâha yönelmek zorundayız. [email protected]
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Cumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü?
14.11.2025 - Süreci kim, neden istemiyor?
11.11.2025 - Hukuk yerine siyaset
8.11.2025 - Kritik kavşağın adı: Selahattin Demirtaş
7.11.2025 - Gemi batarken…
3.11.2025 - Çözüm süreci iktidar bilmecesini nasıl çözecek?
1.11.2025 - Siyasî casusluk suçu
29.10.2025 - Çete savaşı mı?
26.10.2025 - Öcalan’a “umut hakkı” neden tanınmalı?
21.10.2025 - Vatandaşlık tanımı
19.10.2025
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































aşan
evimin dograma camlarını degiştirmek zorundaydım aldıgım pimapenlerden memnun degilim aldıgım bayile herhangi bir anlaşma yapmadım adam herşeyini eksik yaptı pimapenler yamuk camlar kapanmıyor memnun olmamama ragmen söyluyorum hallederiz abla degip geciştiriyor 4 tane senet ödedim halla bitiremedi işini bana yardımcı olursanız cok memnun olurum şimdiden tşk