Murat BELGE
Toplumun üstüne çöken “düşmanlık” ruh haline endişeyle bakıp duruyorum. Bu hafta T24’e yazdığım yazıda da bunun üstünde durdum. Daha da çok konuşacağız bunu, konuşmaya kalan vaktimiz oldukça.
Evet, “modern” Türkiye bir karşıtlık üzerinde kuruldu: o karşıtlığı gidermeden, onun üzerinde. Bunu imparatorluktan cumhuriyete geçiş olayının yaratması beklenecek türlü arızaların toplamı olarak da adlandırabiliriz; batılılaşma-modernleşme gibi bir devlet politikasının kaçınılmaz kültürel şoku da sayabiliriz. Başka bir ad da bulabiliriz. Sonuç olarak, bir “düalite”nin huzursuz varlığı sözkonusu. Kaç kere yazdım: yüznumaranın dahi alaturkası ve alafrangası olan ve bu ikisinin birbiriyle ilişkisi “limoni” bir biçimde devam eden bir toplumda yaşıyoruz. Ayrıca, “yüznumara” kelimesinin kendisi de (Fransızca “sans” ve “cent” karışıklığı) sürecin absürd karakteri hakkında bir şey söylüyor.
Türkiye’nin ikili yapısı bu “yüzyıllık cumhuriyet” boyunca devam etti, ama hemen hemen tamamı, “Batı”dan yana güçlerin iktidarı altında geçti — AKP’nin iktidar olmasına kadar. Bu olunca, “Batıcı” kesim (12 Eylül rejimi, Şubat “postmodern” darbesi gibi olaylara rağmen olunca) şoka girdi. Bu kesimde, “Bu adamlar iktidar olacak olursa ben Kenan Evren’in yanındayım” söylemi yerleşmeye başlamıştı. “Düşmanlık” politikasını da o aşamada onlar başlattı; ordu göreve çağırıldı. Cumhurbaşkanı krizi çıktı, parti kapatma girişimi başladı v.b. Ancak, anlaşılan bu kesimin dayanağı politik güçler de bütün bu olaylardan sonra enerjilerini kaybetmişti. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu, parti kapatıl(a)madı, iktidarda kalmayı başaran AKP her gün yerini sağlamlaştırmak üzere adımlar attı. Bu yolda kazanımları malum Temmuz olayında, darbe girişiminde sınava çekildi ve sınavı geçti.
Bu süreç içinde, Gezi direnişi ile birlikte, Tayyip Erdoğan da kendi cephesinin Batıcı kesime duyduğu düşmanlığı stokladığı torbanın ağzını açmaya ve bu düşmanlıkları parça parça ortaya dökmeye başladı. O da bunu çoğaltarak devam ettiriyor. Ettirmeye kararlı olduğu görülüyor. Bir süreden beri toplumda ses çıkarma araçları, imkanları onun elinde.
Böyle zıtlaşmalarda taraflardan biri altta kalmışsa (hele “İslamcı kesim” gibi bu altta kalma durumu uzamışsa) bu “mağdur” kesimin düşmanlık birikimi yapması anlaşılır bir durum olur. Buradaki durumda, sözkonusu kesimin oldukça gerçeküstü anekdotlar uydurması da beklenir bir durumdur.
Çok-partili parlamentocu bir politik düzende rakip partilerin neredeyse “münavebe” ile iktidara gelip gitmeleri baştan kabul edilmiş ve üzerinde anlaşılmış durumdur. Bu gelenler ve gidenler birbirinin rakibidir ve konjonktüre göre aralarının daha “açık” olması ya da tersi normal ahvaldendir. Türkiye’de durum böyle değil. Burada karşıtlık, öbürünün varlığına tahammül edememek derecesine gelebiliyor. Tayyip Erdoğan’ın “iktidar olma” üslubu da bu gerilimi buralarda tutmayı, gevşetmemeyi içeriyor.
Muhalefetin kazandığı belediyeler konusunu bir düşünün. İstanbul gitti, Tayyip Erdoğan “topal ördek” politikasını başlattı. İmamoğlu’na oy verenler sadece “bize vermeyen” kitleler değil, cezalandırılması gereken, “yerli ve milli” sıfatını hak etmeyen kalabalıklar. Onları şundan bundan yoksun kılarak bir dahaki seçimi kazanmak parti politikası.
“AKP’li ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi” diye bir cümle var, değil mi? Sık sık işitiyoruz. Muhalefetten birinin herhangi bir konuda verdiği önerge olduğunda bu cümle söyleniyor ve geçiyor. Muhalefet saçma şeyler mi söylüyor, yanlış şeyler mi söylüyor? Hayır, daha doğrusu ne söylediği zaten önemli değil. Önemli olan kimin söylediği. Onlar, muhalefet söylüyorsa, ne söylerse söylesin, cevabı “hayır” olmak zorunda. Yok sayacaksın onları; toplumu, onların olmadığı bir Türkiye’yi öğrenmek ve kabul etmek üzere eğitmeyi amaçlıyor. Ve inanılmaz bir tarafgirlik! Bu en çarpıcı biçimde hukuk alanında kendini gösteriyor. “Bizimkiler”den biri suç mu işlemiş? Ona her türlü yardımcı olmak gerek. Muhalefetten filanca, diyelim bir konuda demeç mi verdi? Suç işlediğine dair kıyameti koparmak ve saçma sapan davalarla rahatsız etmek gerek.
Bunları biliyoruz, çünkü her gün yığınla örneğini görüyoruz. Bu örnekler çoğalıyor, birikiyor. Ne olacak? Ne yapacağız? Denk güçlerin böyle bir gerilim içinde birlikte hayatı sürdürmeleri kolay bir iş değil — sağlıklı bir iş de değil. Çözüm (“çözüm” diye bir şey olacaksa) bu güçlerden birinin öbürünü yok etmesiyle sağlanacak değil, ama uzlaşma nerede, nasıl gerçekleşebilir?
Erdoğan’ın gerilimi sürdürmek üzerine kurulu politikası, ona karşı muhalefette benzer bir tavıra yol açmıyor; burada, en azından “dil”, dışlama değil kucaklama düşüncesi içeriyor. Bunun sürmesini ve toplum üzerinde etkili olmasını umuyorum. Toplumun gösterdiği davranışlar da bunun imkansız olduğunu iddia etmiyor bence. Toplum bu gerginliğin sürmesinden yana değil bence. “Yana” olanlar şüphesiz var; böylelerinin çoğu ilerlemiş denecek derecelerde militanlaşmış dersek, sanırım çok yanlış bir şey söylemeyiz. Ama böylelerinin çoğunluğu oluşturduğunu sanmıyorum.
Sanıyorum, sanmıyorum… Karmaşık bir durum, bu durumda olabilecekler de bir çeşitlilik gösteriyor. Ama bu gerilimi sürdürmek üzere davrananlar ateşle oynuyor. Çünkü bu dengesiz konjonktürde çatışma taraftarları başarılı olabilir ve biz şu andaki politik aktörlerin ömürlerinin çok sonralarında da devam edecek bir kaosun içine girebiliriz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025