Ahmet ÖZTÜRK

Ahmet ÖZTÜRK
Ahmet ÖZTÜRK
Tüm Yazıları
Nasıl sığıyor içinize
25.03.2016
2097

 Ucunu bir türlü göremediğimiz, uzun, upuzun bir karanlık tünelin içinden geçiyoruz… Olan bitenleri anlamaya çalışmak da, nedenini, nasılını sorgulamak gibi nafile bir çaba artık… Hangi olayı, hangi mizana vuracağımızı, neyi neyle tartacağımızı şaşırdık çünkü… Ruh halimizin, toplumsal reflekslerimizin ne sosyoloji biliminde, ne de psikolojide karşılığı var… Tek adamın başkanlık hayallerini anlıyorum bir parça da, bu hayal uğruna ülkenin bunca tarumar edilmesine aklım basmıyor bir türlü…  Hele ki, “Olan biteni bu kadar rahat hazmeden bir toplum nasıl olduk?” sorusuna yanıt bulmak atomu parçalamak kadar zor geliyor bana… Toplumu bir parça olsun anlayabilmek, davranış kodlarını çözmek için İdris Küçükömer’leri, Cemil Meriç’leri okuyorum yeniden…

Toplum psikolojisiyle uğraşan kimi bilimciler, Türklerin yaşam biçimini, “Sonradan olgunluğa evrilmesi mümkün ergen davranışları” şeklinde tanımlıyor. Aynı zamanda bir psikiyatr da olan Prof. Dr. Erol Özmen,insanımızı tanımlamak için yazdığı makalelerden birinde, “Türk insanı otoritenin içindeyken yapılabilenin yapıldığına, yapılmayanın ise zaten yapılamayacağına, kimsenin de yapamayacağına inanır. İç dünyasında yöneticisini kendisini koruyan, kollayan ve gözeten bir insan olarak tasarlar ve onun gözünde özel ve ayrıcalıklı bir yerinin olmasını bekler. Kendisine ayrıcalıklı ve özel davrandığını düşündüğünde, yöneticisini yere göğe sığdıramaz; fakat en ufak hayal kırıklığında duygu ve düşünceleri kolayca karşıt tarafa kayar” şeklinde cümleler kuruyor…

İŞLENEN FİİLİ YAZARKEN BİLE YÜZÜM KIZARIYOR

Anlaşılan o ki, otoriteye biat, ta kromozomlarımıza kadar işlemiş genetik bir şifre… Buna itirazım yok da bunca süfli, bu denli edep dışı olayı nasıl hazmediyoruz, bu soru içimi kemirip duruyor hâlâ… Etrafı saran kan, barut kokusu içinde Ensar Vakfı adlı AKP muhibi örgütün, adının karıştığı hayâsızlığı yazmaya sıra gelmedi bir türlü... Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun yaptığı, hayretten küçük dilimi yutturacak açıklama olmasa değinmeye gerek de duymayacaktım, işlenen fiili yazarken bile yüzüm kızarıyor çünkü… Devlet kesesinden vakfa aktarılan paralarla kurulan öğrenci yurtlarında yapılan mide bulandırıcı muameleyi tekrarlamayacağım ama tecavüzü aklamaya yönelik sözlere tepkisiz de kalmayacağım… Bunun bir insanlık suçu olduğunu düşünüyorum çünkü…

AKP’nin sayın bakanı, geleceğin karanlık Türkiye’si için birlikte düş kurduğu rezillerin adı, akıl almaz hayâsızlıklara karışınca, sözü, “fazla abartmayın”a kadar getirmiş... Büyük yanlış olarak gördükleri karma eğitimi ahlaki gerekçelerle ortadan kaldırmaya çalışan bir siyasi çizginin bu iğrençliği yok saymaya kalkmasını zaten anlamıyorum da, onu kayıtsız şartsız destekleyen kalabalıkların sessizliğine ne diyeyim, hiç bilemiyorum... Sağduyusunu, basiretini, ferasetini hepten mi yitirdi bu insanlar?  Dünyevi iktidarlarının bekası için âlemi yakmaya kararlı bir kadroya iradesini bu kadar mı teslim etti? Şaşma duygumu epeydir yitirdim de, bunca zilleti içine sığdırmayı başaranların ruh halini hangi sözcükle açıklamalı karar veremiyorum bir türlü…

SİYASİ HOKKABAZLIK ŞAHİKASI

Gerçi ilk vukuatları da değil bu cenahın… Gezi’yi, 17-25 Aralıkları, ayakkabı kutularını, sıfırlamaları saymıyorum… Onlar bir “siyasi hokkabazlık şahikası” olarak geçti insanlığın tarihine… Bunları geçtik bir kalem de, bir sapık, “kızlarla altı yaşından sonra evlenilebileceği” yolunda fetva verdiğinde de aynı suskunluk hâkimdi o saflara; annelerin oğullarına, kızların babalarına helal olduğu yönündeki sözler edildiğinde de… Çocuk yetiştirme yurtlarında yaşanan alçaklıklar ayyuka çıktığında da tek bir ses gelmedi o taraftan; bakara, makara madrabazlarının çirkin yüzleri açığa çıktığında da… Eskiden, “Senin katilin, hırsızın kötü, benimki iyi” tartışmaları yapılırdı, buna bir de, “Benim tecavüzcüm iyidir”i eklemiş olduk böylece… Kısaca, hepten tımarhane oldu memleket… 

AKP elebaşlarının “havuz medyası” denen korkunç bir propaganda aygıtı var. İnsan havsalasına sığmayan yalanları hiç sıkılmadan yayan bu paçavralar, toplumsal ahlakımızı, insani yapımızı da bozuyor… Dikkatinizi çekmiştir mutlaka, tartışmalı tüm haberler de yalancı çıkıyorlar da, yine de, yalancılığı sürdürüyor yüzsüzler… Adına gazete denen paçavranın biri, ABD’de dolandırıcılıktan tutuklanan Rıza Sarraf adlı madrabazı, fotoşoplanmış bir fotoğrafla aklamaya çalıştı da, foyası birkaç saat içinde çıktı ortaya… Zonguldak’taki gazetelerin ünlü isimlerinden biri, Sarraf’ın herzesi için, yabancılara karşı ülkede suç işlemek serbestmiş gibi, “ABD’yi dolandırmanın suç olmadığı” yolunda inciler döktürdü köşesinde… Bu pespayeliklerin toplumu bunca cendereye aldığı bir ülkede, hırsızlık, arsızlık, yolsuzluk da kâr kalır yapanlarına yanına taciz, tecavüz, zimmet, irtikâp da… Aklımda yine aynı soru: “Yahu bunca zilleti nasıl sığdırıyor bu insanlar içine…”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar