Ali BAYRAMOĞLU
Her köklü değişim bir "etkileşim" işidir, bir etkileşim sonucudur. Bunun tersi pek olmaz, yani tek faktörlü değişim sık olmaz, özellikle büyük global dalga dönemlerinde, tarihin kritik anlarında hemen hiç olmaz.
Son 30 yıl içindeki örnekleri hatırlayalım. Sovyetler'in geçirdiği değişim, Berlin Duvarı'nın yıkılması gibi devasa gelişmeler "iç ve dış dinamiklerin en uygun zamanda, bir bütün haline gelmesi"nin sonuçları değil midir?
İç ve dış dinamik bütünlüğü ya da etkileşimi Türkiye açısından hep etkili oldu.
Dış dinamiklerin itmesi ve etkisi ne yönde olursa olsun, iç dinamik unsurları bu etkiyi izlemezse, kendisini ona uyarlamaz ve onu bu yönde davet etmezse istenilen sonuç ortaya çıkmıyor.
Hatta tam tersi durumlar ürüyor.
Örneğin kimi iç yaralar azıyor, "Şarkvari merkeziyetçilik ve ataerkillik" güçleniyor, dış dinamikler salt işlevsel bir katkı maddesine indiriliyor.
Bir ülkede değişimin kalıcı ve anlamlı olabilmesi için sadece ülke içi ve ülke dışı rüzgarların etkileşime girmesi yetmez.
O ülkede "toplumsal gruplar arasındaki ve kurumlar arasındaki ilişkilerin de değişmesi", yumuşaması, tolerans merkezine oturması gerekir.
Aslında bu da yetmez.
Toplum ve kurum arası değişimin oluşması, "her bir toplumsal grubun ve kurumun içinde yaşanan değişmeler"le mümkün olur.
Büyük değişim dalgalarında bu üçlünün birbirini tetiklemesi karşılıklıdır, tetikleme biçimleri ve sıralamaları değişkendir. Ama olmazsa olmaz koşul, bunların hepsinde aynı anda hareket olmasıdır.
Bu gözle Türkiye'ye bakalım...
Dış dinamiklerin etkisini ana hatlarıyla biliyoruz; toplumsal gruplar ve kurumlar arası güç dengelerine ilişkin değişimleri de izliyoruz.
Bu yüzden merceği en az dikkat çeken en önemli noktaya, grup ve kurum içi denge değişikliğine çevirmek gerek. Çünkü değişim oluyorsa bu noktada ve bu nokta sayesinde oluyor, değişim tıkanıyorsa yine bu noktalarda tıkanıyor.
Bu açıdan karşımızda üç önemli değişim alanı var:
İslami alan, askeri alan ve Kürt alanı.
İmam-Hatip Okulları, başörtüsü ve benzeri konularda Türkiye'de yaşanan her kriz aslında İslami alanda bir değişimi, değişimin doğal sancılarını ifade etmektedir. Bu değişim "laikliğin demokratikleşmesi" istikametindedir. Bugün Türkiye İslami kesimin taşıyıcılığında "seküler toplumsal bir model" üretmektedir, başka bir deyişle İslami kesim kimliğini muhafaza ederek sekülerleşmektedir.
Kim ne derse desin AK Parti bu çerçevede motor rol oynamakta, İslami kesimin içinden doğan, buna karşılık "siyasetin İslamileşmesi"nin önüne dikilen toplumsal ve siyasal "tabiî bir engel, hatta dönüştürücü işlevi"ni yerine getirmektedir.
Askeri alanda durum şudur:
Siyasete müdahil bir kurum olarak ordu hemen her zaman kendi içinde gerginlikler, tartışmalar yaşamıştır. Bu tartışmalar ve ayrılıklar genel olarak bugüne kadar ordunun siyasete müdahale biçimi üzerine temellendirilmiştir.
Bugün ise bu bölünmelerde "demokrasi fikri" de temel eksenlerden birisini oluşturmaktadır. Demokrasi fikri, siyaset-ordu ilişkileri açısından olduğu kadar, Silahlı Kuvvetler'in kendi iç tanımı ve askerin zihniyeti açısından da devreye girmiş bulunuyor. Henüz başlangıç noktasında olsa da, kırılgan olsa da, bu gelişme yenidir ve son derece önemlidir.
Bu iki alanda yaşanan, Türkiye'nin son iki yılda aldığı yolu ifade eden bu gelişmeler, dış dinamiklerin hem birer sonucu kadar, tarihsel deneyim birikimi sonucu ortaya çıkan iç değişme süreçleridir.
Kürt alanına gelince...
Bu alan sosyal anlamda (kentleşme, bireyleşme, farklılaşma) bir iç değişim üretiyorsa da, siyasal çerçevede ciddi bir tıkanıklık yaşıyor. Bırakın değişimi yaşamayı, gerilemeye tanık oluyor; Kürt siyaseti çoğulculaşmak ve demokratlaşmak yerine, ataerkilleşiyor ve otoriterleşiyor.
Böyle oldukça bu alanda dış dinamiklerin etkisi, bunlar sonucu oluşan toplumsal denge değişikleri (tüm demokratikleşme adımları ve uygulamalar) işlevsel olmanın ötesine geçemiyor.
Evet, değişimde madalyonun bir yüzü de budur...
Şunu söyleyerek bitirelim:
Parçalı değişim olmadığı gibi parçalı demokratlık olmuyor. Değişimden söz eden herkes bu konudaki sorumluluğuyla tarih önünde sınava giriyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.12.2025
20.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
6.12.2025
4.12.2025
30.11.2025
27.11.2025
22.11.2025