Alper GÖRMÜŞ
Hükümetin yeni Kürt planının en kritik noktası hiç kuşkusuz bundan böyle Kandil’in ve Öcalan’ın muhatap alınmayacağına dair karardır. Bu kararın paralelinde dile getirilen, “muhatap, seçilmiş milletvekillerinin oluşturduğu Barış ve Demokrasi Partisi’dir” cümlesi ise mutlaka devamındaki “ama” ile birlikte mütalaa edilmelidir. “Ama” deniyor, “bunun için BDP de kendisini PKK’dan ayırmalıdır.”
Açık söyleyeyim, ben bu formülde iyi niyet görmüyorum. Bu formül, BDP ve PKK’nın toplumsal tabanının aynı olduğunu bilen, dolayısıyla onların arzulandığı ve ima edildiği ölçüde ayrışamayacaklarının farkında olan AK Parti’nin, samimiyetle muhatap arıyormuş gibi görünmesini mümkün kılan bir “sıfır muhatap” arayışıdır.
Bu yönüyle “yeni Kürt planı” bana hiç yeni görünmüyor ve kökenleri, Tayyip Erdoğan’ın, “PKK’ya terörist demedikleri sürece kendilerine randevu vermem” dayatmasını başlattığı 2007’ye kadar gidiyor.
“Takıyye yapmaya zorlamak”
AK Parti’nin, BDP ve PKK’nın toplumsal tabanının aynı olduğunu ve bu nedenle ayrıştırılamayacaklarını bildiğini söylemiştim... Zaten bu toplumsal hakikati en özlü ve cesur biçimde dile getirenlerden biri de eski AK Parti Milletvekili Resul Tosun olmuştu. Tosun, taa 8 Eylül 2007’deYeni Şafak’taki “DTP’yi takıyye yapmaya zorlamak” başlıklı yazısında şöyle demişti (yazıdaki DTP, şimdiki BDP’nin yerine kurulan Demokratik Toplum Partisi):
“Önce soralım. DTP böyle bir açıklama yapabilir mi? Ya da yapmasının ne faydası olur? DTP’liler, kalkıp bir basın toplantısı yapsalar ve PKK’yı terör örgütü olarak ilan etseler. Buna hangimiz inanacağız? Bence onlardan bu talepte bulunmak onları takıyye yapmaya zorlamakla eş anlamlıdır. DTP karşısında yapılacak iki şey var. Ya PKK yanlısı diye doksanlı yıllarda olduğu gibi partilerini kapatıp vekillerini kodese tıkmak. Ya da terörü bitirmede ve sorunu çözmede DTP’den istifade etmek. Aklın yolu ikinci şıktan yana. Birinci şık denendi ve bir sonuç alınamadı.”
Aradan neredeyse beş yıl geçmiş, geldiğimiz noktaya bakın...
“Kürtlerin gönlünü almadan, Türkleri ikna etmeden...”
AK Parti yetkilileri arasında sözlerine en fazla dikkat ettiğim birkaç isimden bir olan Hüseyin Çelik, geçenlerde bir televizyonun canlı yayınında Kürt sorununa ilişkin yeni hükümet planı hakkında konuşuyordu...
Söylediği bir şey çok önemliydi: “Kürt sorunu” dedi Çelik, “Kürtlerin gönlünü almadan ve Türkleri ikna etmeden çözülemez.”
Çok doğru... Ne var ki, Kürt sorununu ve onun çözümünü böyle veciz bir biçimde ifade eden, edebilen Hüseyin Çelik, bu ifadeyle hükümetin yeni Kürt planı arasındaki mesafeyi fark etmiyor, edemiyor gibi geldi bana...
Benim anladığım, Kürtlerin gönlünü almanın, onların bugüne kadar esirgenmiş en doğal haklarının şartsız şurtsuz tesliminden başka bir yolu yok.
Fakat bu da yetmez... Daha doğrusu PKK’nın inkâr edilemez bir toplumsal taban edinmeden öncesi dönem için yetebilecekken bugün yetmez. Bugün Kürtlerin gönlünü alabilmek için, ilave olarak, onların dağlarda savaşan kendi çocukları için “imha”dan başka şeyler telaffuz etmek gerekiyor.
Öte yandan Hüseyin Çelik, “Türkleri ikna etmek”ten söz ederken sanıyorum Kürtlere yapılmış haksızlıkları bugüne kadar yapıldığı gibi gizlemeyi değil ortaya dökmeyi; Türkler arasında bu yönde bir bilinç ve duygu yaratmayı kastediyor.
Oysa “yeni plan”ın temel varsayımlarına baktığımızda bunların tam tersini görüyoruz. Yani Kürtlere rest, Türklere (daha doğrusu Türk milliyetçiliğine) jest. (Bunu retorik olsun diye söylemiyorum,“yeni” politikanın, esasen sinirleri iyice gerilmiş Türkleri yatıştırmak için oluşturulduğunu bizzat yaratıcıları ve basındaki destekleyicileri ifade ediyor.)
En temel varsayımınız yanlışsa...
PKK’yı ve Öcalan’ı yok saymak (hatta kendisini onlardan ayrıştırmazsa BDP’yi de yok saymak), buna karşılık “Kürt halkı”nı muhatap almak ve buradan bir çözüme ulaşabilmeyi düşünebilmek tek bir varsayım altında işlevsel olabilir, o da şudur: Kürtlerin AK Parti’yi desteklemeyen kesimi, sırf algıladığı baskı ve korku nedeniyle PKK’yı desteklemektedir. PKK’nın gücü Kürtleri korkutamayacak bir seviyeye geriletilebilirse, şimdi “PKK’yı destekliyormuş gibi yapan” Kürtler bundan sadece mutluluk duyar ve hükümetin “çözüm”e yönelik adımlarını memnuniyetle izlemeye başlar.
Bu en temel varsayım, a) Kürtlerin AK Partili olmayan kesiminin (de) onurlarının olduğunu ve b) Kürtlerin devlete hâlâ güvenmediğini hesaba katmadığı için yanlıştır ve dolayısıyla ona dayanarak üretilen bütün siyasetler de yanlış olacaktır.
Söylediklerimi açayım...
Onur meselesi: Daha önce defalarca yazdım, Kürtler, “siz PKK’dan, Öcalan’dan vazgeçin ben de size haklarınızı vereyim” şeklindeki pazarlık hamlelerini reddediyorlar. Çünkü, beğenin beğenmeyin Kürtlerin algısı, PKK’nın zoru oyunu bozmasaydı devletin asimilasyoncu politikalardan vazgeçmeyeceği şeklinde konsolide olmuştur. Dolayısıyla Kürtler, bu teklifi “onurlarından vazgeçme pahasına hak iadesi” olarak algılıyorlar ve reddediyorlar. (Kaldı ki “hak” derken devletin anladığı ile onların anladığı arasında dağlar kadar fark var.)
Güven meselesi: Aslına bakarsanız, kitlelerin maddi güdüleri ve iyi bir hayat yönündeki arzuları manevi güdülerinden daha kuvvetlidir (sevseniz de sevmeseniz de “modernlik” bunu başardı). Kürtler de pekâlâ “huzur ve iyi bir hayat” uğruna PKK’dan uzaklaşabilirler. Fakat bunun için her şeyden önce devlete güvenmeleri gerekir.
2004’te, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne en yakın olduğu bir momentte PKK, halkın kendisinden uzaklaşmakta olduğu tesbitini yapmıştı mesela. Bu süreç, Türkiye’nin AB’den uzaklaşmasıyla birlikte değişti. Kürtler AB üyesi bir Türkiye’ye güvenmişlerdi, fakat “bağımsız Türkiye”ye güvenmemişlerdi. (Bir şey daha var: O momentte savaş da durmuştu. Yani Kürtlerin PKK’dan uzaklaşması, PKK’lıların “imhası” anlamına gelmeyecekti.)
Bugün de Kürtler, devletin 1990’lardan ders çıkarmış ve “halka karşı şiddet”te çok daha dikkatli olan haline rağmen bunun değişebileceğini düşünüyorlar.
Leyla Zana bu ihtimali hatırlatarak Kürtlerin PKK’yı hâlâ bir teminat olarak gördüğünü söylediğinde herkes ona çok kızdı; oysa o bir toplumsal olguyu tesbit etmekten başka bir şey yapmamıştı.
Özetlersem: Kürtlerin onurlarını ve güvenlerini-güvensizliklerini hesaba katmayan hiçbir “yeni”çözüm yolu yaratılamaz.
Bunların hepsi eski(miş) çözümlerdir.
***
Ahmet Şık’a telefonda ne dedim
Ruşen Çakır’a Nedim Şener’le birlikte verdikleri söyleşide Ahmet Şık benimle ilgili olarak şöyle demiş:
“Biz tutuklanmamdan iki gün önce konuşmuştuk. Ulusal Medya 2010 belgesinde yazan bir sözün benzerini söylemişti bana. ‘O kitabı senin yazmanla ulusalcı cepheden birinin yazması arasındaki farkı anlayabiliyorsun değil mi?’ diye sormuştu. Ben de ‘Haklı olabilirsin’ demiştim. Sonra bir bakıyorum Ulusal Medya 2010 belgesinde buna çok benzer bir ifade var. Şu anda çok komplocu bir şey söylüyorum ama bakışı gösteriyor esasında. Kendi kendini reddetmemek için beni satmayı tercih etti.”
Evet, Ahmet gözaltına alınmasından birkaç gün önce bana telefon etti. Doğru, o cümleyi ya da benzerini o telefon görüşmesinde kullandım, fakat bambaşka bir bağlamda kullandım. Onu yazayım da ondan sonra isteyen istediği sonucu çıkarsın...
Ahmet beni telefonla aradığında, onun birkaç gün önce yazdığı ve habervesaire.com adlı internet sitesinde yayınlanan “Bitmemiş kitabımın OdaTV bilgisayarında işi ne?” başlıklı yazısını, problemli bulduğum iki noktadan eleştirdim.
Bunlardan biri, Ahmet’in sözünü ettiği cümleyle bağlantılıydı. Doğal olarak ben o konuşmadan, şimdiye kadar konuyla ilgili olarak kaleme aldığım yazıların hiçbirinde söz etmedim. Fakat şimdi Ahmet bu bahsi kendi açtığına ve beni töhmet altında bıraktığına göre bana da hak doğdu.
Ahmet, yazısında, başlıkta sorduğu soruya cevap verirken “(...) kitabımın konusunu oluşturan yapının mensuplarıdırlar, çalışmamı bir şekilde ele geçirip o bilgi notuyla OdaTV’nin bilgisayarlarına da yüklemiştir. Zaten ben de buna inanıyorum” diyordu.
Ben de ona bunu hatırlatarak, “Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun” diye sordum: “Teknik olarak böyle bir şey mümkünse, bunu Ergenekoncular da yapabilir. Düşünsene, sol-sosyalist kimlikli bir gazeteci kendi örgütsel amaçlarına hizmet edebileceğini düşündükleri bir kitap yazıyor... Bunu istihbar ettikleri takdirde kitabı ‘ele geçirip’ içinde ne var ne yok diye bakmak istemezler mi?”
Beni dinledikten sonra Ahmet de bana, kendisinin de dediği gibi “haklı olabilirsin” cevabını verdi.
Mesele budur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları






































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025