Alper GÖRMÜŞ
Ben ‘saklı kamuoyu” kavramıyla ilk olarak Timur Kuran’ın Yalanla yaşamak: Tercih Çarpıtmasının Toplumsal Sonuçları adlı kitabında karşılaştım, ‘tercih çarpıtması’ kavramıyla da öyle…
Her iki kavramı da özellikle düşüncelerini, tercihlerini açıklıkla söyleme hususunda problemleri olan bizimki gibi toplumlar için çok işe yarar, çok kullanışlı bulmuştum ve öğrendiğimde çok sevinmiştim.
Saklı kamuoyu, belirli bir insan grubunun, gerçek eğilimlerini ya da düşüncelerini şu ya da bu nedenle ‘saklayan’ bölümünü anlatmak için kullanılıyor.
Peki bazı eğilimlerini ya da düşüncelerini şu veya bu nedenle gizleme gereği duyanlar, bunu ne surette yaparlar? Timur Kuran kitabında iki ‘yol’dan söz ediyor, fakat bunlardan yalnız biri, ‘tercih çarpıtması’ (öbürü otosansür) üzerinde duruyordu.
‘Tercih çarpıtması’, kişinin, algıladığı toplumsal baskılar karşısında düşüncelerini ya da eğilimlerini olduğundan farklı göstermesi anlamında kullanılıyor. Otosansür ise biliyorsunuz, basitçe, fikrini söylememe, susma anlamında kullanılıyor.
Kişi, algıladığı toplumsal baskı nedeniyle tercihini çarpıtarak inandığının tam tersini savunabileceği gibi, hiç konuşmayıp susmayı da (otosansür) tercih edebilir.
Timur Kuran, kitabının başında, gittiği bir davette gerçekte evin dekorasyonunu beğenmeyen bir konuğun tam tersi görüşler beyan etmesinden yola çıkarak ‘tercih çarpıtması’ ile ‘otosansür’ arasındaki farkı şöyle anlatıyor:
“Dekorasyonu beğenmiyorsunuz, ama ev sahibini kırmamak için önce görüşünüzü dile getirmiyor sonra kendinizi bir şey söylemek zorunda hissedip, ‘ince zevkine’ övgüler yağdırıyorsunuz…”
Timur Kuran’ın verdiği bu örnekte konuk, dekorasyon hakkında hiçbir şey söylemeyebilir, susabilirdi (otosansür). Oysa öyle yapmıyor, dekorasyonu beğenmediği halde çok beğendiğini söylüyor, tercihini çarpıtıyor… Kuran, ‘nötr’ bir tutum olan otosansüre kıyasla tercih çarpıtmasının daha ciddi ‘toplumsal sonuçlar doğuracağını’ şöyle anlatıyor:
“Tercih çarpıtması, başkalarının karşı çıkabileceği düşüncelerini kişinin bastırması anlamına gelen otosansürle eşanlamlı olmayıp, daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Oturma odasının dekorasyonu konusunda suskun kalıp yorum yapmasaydınız kendinize sansür uygulamış olurdunuz. Oysa dekorasyondan hoşlandığınızı ileri sürmekle, otosansürün ötesine geçmiş oldunuz. Dinleyicilerinizde, bile bile yanlış bir izlenim bıraktınız.”
Anket firmalarının korkulu rüyası: tercihini çarpıtan saklı kamuoyu
Son yıllarda bütün dünyada anket şirketlerinin seçim sonuçlarını tahminde başarısız olması da genellikle tercihlerini çarpıtan ‘saklı kamuoyu’nun yol açtığı belirsizlikle açıklanıyor.
Mesela Trump’ın ilk seçimdeki zaferi ya da İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkmasına İngiliz halkının ‘evet’ demesi… Birinci durumda, oyunu Trump’a vereceği halde, algıladığı toplumsal baskı nedeniyle ‘Trump gibi biri’ne oy vereceğini açıkça söyleyemediği, utandığı için tercihini çarpıtıp rakibi Hillary Clinton’a vereceğini söyleyen seçmenlerin anket şirketlerini şaşırtmaları; ikinci durumda da ‘Brexit’ oylamasında ‘evet deme kararı almış olmasına rağmen, anketçilere ‘Avrupa Birliği gibi bir medeniyet projesine karşı olduğunu’ söylemekten çekindiği için ‘hayır’ diyeceğini beyan edenlerin anket şirketlerini şaşırtmaları var.
Suriyeliler tartışmasında tercihini çarpıtan ya da kendisine otosansür uygulayan AK Partililer
Suriyeli karşıtlığının AK Parti içinde de hatırı sayılı bir karşılığının olduğu genel olarak biliniyor. Fakat AK Parti -tabii gerçekçi bir tablo görmek istiyorsa- toplam sayının bu kadar olduğuna inanırsa hata eder. Mevcut kutuplaşma koşullarında, muhalefetin partilerini en fazla sıkıştırdıkları bir konuda tercihini çarpıtıp Suriyelilerle hiçbir sorunlarının olmadığını, liderleri Erdoğan gibi düşündüklerini beyan edenlerin sayısı büyük bir ihtimalle Suriyeli karşıtlığını açıkça bildiren AK Partililerden daha fazladır. Fakat onların da, liderlerinin ağzından Suriyelilerin ‘günü geldiğinde’ gönderileceğine dair bir şeyler duymak istediği hususunda herkes emin olabilir.
AK Parti’deki Suriyeli karşıtı ‘saklı kamuoyu’ seçimi nasıl etkiler?
Unutmamak lazım; Suriyeliler esasen AK Parti seçmenlerinin daha yoğun olduğu yerlerde yaşıyor. Yani Suriyelilerin yarattığı söylenen sıkıntılardan onlar daha fazla etkileniyor.
Tam burada, İstanbul’da 2019’daki ‘tekrarlı’ yerel seçimde Fatih’te (bile) CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun AK Parti adayı Binali Yıldırım’dan daha fazla oy almasını ilçedeki Suriyelilere bağlayan AK Partili seçmenleri hatırlayabiliriz. BBC’nin seçimin hemen ertesinde Fatih’te Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) taraftarlarıyla konuşarak oluşturduğu haber için seçtiği başlık şuydu: “Fatih’teki AKP’lilere göre yenilginin nedeni Suriyeliler ve Berat Albayrak…”
O günden bugüne bu tepkiyi seyreltecek bir gelişme olmadı, tam tersine daha da büyüdüğünü söylemek hiç yanlış olmaz, zaten gözlemler de onu gösteriyor. (Bunun gürültülü bir biçimde ifade edilmiyor olmasına bakmayın: Şu anda AK Parti iktidarda olmasaydı AK Partililerin Suriyeli karşıtlığını nasıl bir gürültüyle ifade ettiğini görür ve çok şaşırırdınız.)
Peki, AK Parti’de, tepkili olduğu halde yukarıda ifade etmeye çalıştığım nedenlerle bunu gizleyen, hatta tercihini çarpıtarak Suriyeliler konusunda ‘Reis’ gibi düşündüğünü ifade eden AK Partililer seçim sandığının başında ne yapar?
Bu sorunun cevabını ben bilmiyorum, fakat cevaba götürmede yardımcı olacağını düşündüğüm bir tespitte bulunabilirim: İnsanlar ortada bir sorun görüyorsa ve desteklediği partinin bu sorun konusundaki politikasından memnun değilse, alternatiflere, muhalefete bakar. Orada da sorunu çözecek bir politika göremiyorsa, partisinden memnun değil diye partisini cezalandırmaya kalkmaz.
Bu söylediğim, AK Parti’nin, olaya iş-aş meselesinden bakan, aynı zamanda milliyetçi görüşlerden etkilenen daha geleneksel tabanındaki seçmenlerin muhtemel oy tercihlerine ilişkin…
Göçmenler konusundaki görüşleri AK Parti’nin geleneksel tabanındakinden farklı olan şehirli, genç AK Partililerin durumu farklı. Seçimde muhalefet partilerine oy verme potansiyeli en fazla olan bu kesimin, muhalefetin göçmen karşıtı sert dilinden memnun kaldıkları söylenemez.
Yani: Muhalefetin “göçmenleri göndereceğiz” iddiası, bunu inandırıcı bulmayan AK Parti’nin geleneksel kesimlerinde de, bunu doğru bulmayan şehirli-genç kesimlerinde de bir makes bulmuyor.
Yani: Muhalefet, göçmenler konusundaki söylemiyle oy kazanacağını zannediyor ama bu büyük bir yanılgı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025