A.Turan ALKAN
Âdil olalım: Faciadan sonra hükûmet, hakikaten bir şeyler yapmak, krizi doğru yönetmek için bölgeye süratle gitti, elinden ne geliyorsa çalıştı, çabaladı.
Âdil olalım: “Göçük altında hâlâ yüzlerce madenci var” veya “Suriyeli kaçak işçilerin çalıştırıldığı galeri bile bile kapatıldı” türünden uçurma haberler, tam bir fırsat düşkünlüğü.
Âdil olalım: Hiçbir hükûmet böyle bir felâkete ve taksirinden ötürü sorgulanmaya muhatap olmak istemezdi.
Lâkin yine âdil olalım: iş güvenliği denetiminden yürütme sorumlu ve bu denetimin, iş güvenliği önemsenmeden eksik ve hatâlı yapıldığı da bir gerçek; bu zaaf hükûmet hanesine yazılır ve siyâsî sorumluluk gündeme gelir.
Gezi olaylarından beri hükûmetin bu gibi krizler karşısındaki alışıldık refleksi, krizi hızla siyâsileştirmek ve gerginlik unsuru haline getirmekti. Gezi’de birkaç günlük sarsıntıdan sonra algı yönetimi, gerçekten “başarılı” bir halkla ilişkiler (PR) çalışmasıyla hükûmet lehine çevrildi. Aynı usûl Soma’da ters tepti ama... Üçüncü gün şirket yönetiminin perişan halde basın karşısına çıkarılıp paralanması, zaafın farkedildiğini gösteriyor; kötü, berbat bir PR çalışmasıydı. Başbakan’ın Soma ziyaretinde yaşanan bir dizi skandal da aynı cümledendir. Dışişleri Bakanlığı’nın İsrail hükûmeti’ne “İsrail dölü” tâbirini kasden, “Başbakan o ifadeyi kullanmadı. Bu temelsiz iddialarda bulunanları şiddetle kınıyoruz” şeklinde açıklama yapması, konunun vehâmetini vurguluyor. Ne var ki, “Başbakan’a yuh çekersen tokadı yersin!” cümlesinin ardından marketteki yumruk hadisesi ve dünya basınında Türkiye’nin itibarını sarsan tekmeyle ilgili amatör video çekimleri internette her an binlerce kere tıklanıyor. Bu defa “montaj, dublaj, paralel yapı” bahânesine sığınmak da mümkün değil.
Âdil olalım: Eğer hükûmet ilk andan itibaren birinci ve ikinci dereceden sorumluları (peşinen suçlu oldukları için değil, soruşturmanın âdil ve hızlı tamamlanması açısından) işten el çektirse, istifa ettirse veya açığa alsa, kamuoyunun öfkesi bu derece büyümezdi. Bunu yapmak yerine, yerdeki göstericiyi tekmeleyen kamu görevlisi bile “yedirmeyiz” mantığı ile himâye gördü, muhtemel bir suç duyurusunda koz olsun diye bir haftalık rapor temin edildi. O rapor, Soma’da işlerin niçin kötü yönetildiğini gösteren bir tarihi vesikadır.
Âdil olalım: 30 Mart’ta “zafer” noktasına çıkan seçim başarısının ardında, destekçi kitleyi bütünleştirmek uğruna muhalefet edenlerin hınçla doldurulması yatıyor. Bu yaklaşımın yanlışlığı defalarca yazıldı; bu yaklaşım partililerin hükûmet etrafında endişeyle kenetlenmesini sağlarken diğerlerinin nefret objesi haline gelmesine yol açıyor. Oysaki hükûmet, bütün topluma hizmet vermek, güven telkin etmek durumunda; hattâ buna mecbur.
Bu yolla evet, seçim kazanılabiliyor ama insanların yüreğinde tortulaşan öfke ve dışlanmışlık duygusu azalmıyor, aksine nefret halinde sertleşip kalıyor.
Âdil olalım: ilk gününden beri bu hükûmetin bütün yaptıklarını kategorik şekilde karşı çıkıp küfreden radikal muhalif bir zümre daima vardı. O zümre bugün dünden daha kalabalıktır çünkü, düşmanlaştırılmasında mahzur görülmeyen bütün muhaliflerin gizli veya açık sempatisini celbediyor; zira basit çoğunlukçuluk üzerine bina edilen “Seçim kazandık, egemen biziz” tavrı, radikal muhalefetin tam da arayıp bulamadığı şey. Bu derece itilip kakılmak ve nefret objesi haline getirilmek sosyal muhalefetin kimyâsını güçlendiriyor ve bir nevi kanaat önderi haline getiriyor.
Âdil olalım, bu tablo sağlıklı değil; sahiplenme veya dışlanma tavrı üzerinden siyasi tercih geliştirmek, demokrasinin geleceği bakımından iyi sonuçlar doğurmayacaktır.
Bindik bir alâmete…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Dereler düz bağladı; dibi yarpuz bağladı…
14.07.2016 - Pijama dâvâsı
13.07.2016 - Ördek düdüğü
11.07.2016 - ‘Pozitif milliyetçilik’ nedir; nasıl yapılır?
10.07.2016 - Bir ‘şirket’ hikâyesi
8.02.2016 - Eey İzlanda, sen kimsin ya?
7.02.2016 - Dünyanın bütün mustazafları, birleşin!
6.02.2016 - Sert bir Bayram tebriki yazısı
4.02.2016 - Bir ‘flashmob’ videosundan öğrendiklerim
3.02.2016 - Narkotik ihbar!
2.02.2016
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Gayrimuslum vatandaslarin mallarini ganimet gibi gorup yagmalayan Kemalist iktidarlarin yaptiklarini ne zaman tarih kitaplarina yazip okullarda ders olarak ogretecegiz cocuklara? Cumhuriyet tarihi diye bir ders var. Universitelerde bile ogretilen bu dersin amaci nedir? Sadece yagma degil, gayrimuslumlere yapilan zulum ve vicdansizligin mutlaka bilinmesi lazim. 1927de 12 milyon toplam nufusun icinde 500 binden fazla gayrimuslum vatandas varken, bugun 75 milyonluk ulkede, toplasan 100 bin bile yok. Bu gidisle 10 yil icinde hic kalmaz. Hala azinlik okullarinin ismi Turkce olmali diye kanun cikariyorlar bu ulkede. Neden? illa kalanlari da korkutup kaciralim, gayrimuslum kalmasin bu ulkede. Musluman muslumani yesin. Yemeye alismislar birkere, durdurabilene askolsun. Hani islamda "haram" diye birsey vardi? Ne demek haram? Yagma Hasanin boregi mi demek?