Bülent KORUCU

Böyle giderse siyaset temizlenmez
17.02.2015
1544

 Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘siyaset kirlendi’ kanaatini değiştirebilmek için teşebbüste bulunmak istedi.

AK Partili dört bakanın kendi rızasıyla Yüce Divan’a giderek aklanması ilk somut adım olacaktı. Siyasi ahlak ve şeffaflık kanunu ise konuyu kökünden halletmeyi sağlayabilecek bir girişimdi. Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın iki konuda da Davutoğlu’nu geri adım atmaya zorladığı ileri sürüldü. Haftalar geçmesine rağmen taraflar yalanlamadığına göre iddiaları doğru kabul etmek durumundayız. ‘Yolsuzluğa bulaşanın kolunu keseriz’ çıkışının sahibi Başbakan, kırık kolun yen içinde kalmasına göz yumdu. Şeffaflık düzenlemesi daha trajik bir noktada tıkandı. Erdoğan’ın AK Parti grup başkan vekillerini Saray’da toplayarak, “Bu tip düzenlemelerin zamanlaması ve içeriği çok önemli. Seçim öncesinde doğru gelmiyor.” dedi. Ama asıl “Böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsınız.” sözleri siyasete damga vurdu.

İl ve ilçe başkanları dâhil olmak üzere siyasî parti yöneticilerine mal bildirimi zorunluluğu getiren ve imar düzenlemeleri içeren taslak geri çekildi. Revize edilerek seçim sonrasında gündeme getirileceği ifade ediliyor. Yine veto yemezse tabii. Davutoğlu ertelemeyi ‘seçime kadar yetişmez’ gerekçesiyle savunuyor. Parlamento içi ve dışı bütün muhalefetin karşı çıktığı ‘iç güvenlik paketi’nin yetişeceğine ihtimal verirken şeffaflık ve ahlak düzenlemesine ‘yetişmez’ demek pek inandırıcı değil. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan’a şeffaflık yasası konusunda açık çek veriyor. Diğer partilerin de itirazını duymadık bugüne kadar.

Seçim öncesindeki tartışmaları vesile kılarak siyasetin finansmanı meselesini masaya yatırmak gerekiyor. Temiz kaynaklarla beslenmeyen siyasetin ülkeyi götürdüğü nokta iç açıcı durmuyor. AK Partili bakanların Yüce Divan’a gitmemesini savunanlar dahi ‘yolsuzluk yok’ demiyor. Bu bile temiz siyaset ihtiyacının ertelenemez olduğunu gösteriyor.

Siyasetin finansmanı mevzuunda düzeltilmesi şart olan ilk kalem, Hazine yardımları. Seçime giderken AK Parti: 302,7, CHP: 157,2, MHP: 78,2 milyon TL Hazine yardımı alacak. Üç partiye aktarılacak tutar 538 milyon TL’den fazla. Son seçimde yüzde 7 oy alan partiler bu imkândan yararlanıyor. Mevcut statükoyu korumayı amaçlayan ve küçük partiler aleyhine haksız rekabet doğuran bir dağılım. Bazı partilerin seçimlerde Türkiye genelinde harcadığı meblağ, AK Parti’nin küçük illerdeki masrafına tekabül etmiyor. Demokrasinin olmazsa olmazı seçimlerin, adil ve eşit şartlarda gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel bu uçurum. Seçmen başına birim bedel tespit edilip, her partiye aldığı oy nispetinde yardım yapılabilir. Yüzde bir oy alan partiye 5 milyon civarında para düşer ve az da olsa varlık göstermelerine yardımcı olur.

Devlet yardımı dışındaki faktörler de kirlenmeyi kolaylaştırıyor. Yardım toplama şeffaf ve denetlenebilir hale getirilmeli. Bağışın vergiden düşürülmesi gibi uygulamalarla bağışçının aleniyeti sağlanabilir. Bağışlarda üst sınır cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulandı ama hüllelerle delik deşik edildi. Gerçek yargısal denetim için adım atılmalı. Madalyonun diğer yüzü de etkin denetime tabi tutulmalı. Yani ister Hazine yardımı ister başka yollardan elde edilen gelirlerin harcama kalemleri denetlenmeli ve ayrıntılı biçimde kamuoyu ile paylaşılmalı. Alınan Hazine yardımı ile orantılı harcama üst sınırı getirilebilir.

Siyaset, 1 yatırıp 20 kazanılan bir yatırımın çeşidi olmaktan çıkarılmalı. TUSKON Başkanı Rızanur Meral’in dediği gibi ‘Zengin olmak isteyen siyaset cübbesini çıkarıp eşit şartlarda ticaret yapmalı.’ Böyle giderse il başkanı bulmakta zorlanmazlar ama ülkenin çamur deryasına dönmesinin önüne geçilemez.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar