Burhanettin DURAN
Soçi Zirvesi, Deaş sonrası Suriye'de siyasi çözüme gidişte tarihi bir adım niteliğinde... Putin, Ruhani ve Erdoğan, 7 yıldır savaş halinde olan ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini sağlayacak Ulusal Diyalog Kongresi'nin toplanması konusunda uzlaşmaya vardı.
Üç ülkeyi "garantör" haline getiren bu uzlaşma Astana Süreci'nin somut bir başarısı... İç-dış muhalefeti ve her etnik-dini grubu kapsaması öngörülen Kongre, yeni anayasa, kurumların yapılandırılması ve adil-özgür seçimler gibi konuları belirleyecek.
Ancak Kongreye hangi grupların katılacağı netleşmedi; dışişleri bakanlarının müzakereleri ile kararlaştırılacak. Ayrıca, Soçi uzlaşmasının Cenevre sürecine entegre edilmesi gerekiyor.
Bu önemli zirve sonrası açıklamalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üç ülke arasındaki işbirliğinin verimli sonuçlar vermesini diledikten sonra bir vurguda bulunması gözlerden kaçmadı: "Milli güvenliğimize kasteden terör örgütüyle aynı çatı altında olmamızı bizden kimse beklemesin."
Bu vurgu açıkça YPG-PYD'yi işaret ediyor.
Rusya'nın PYD'yi ABD'nin elinde alma isteği malum. Nitekim ne PKK'yı ne de PYD'yi terör örgütü olarak görüyor; dahası Esed yönetimi altına eklemlemeye sıcak bakıyor. Bu yüzden Soçi'de alınan kararların en muğlak yanı Kongreye katılacak muhalifler arasına Kürtleri temsilen PYD'nin çağrılıp çağrılmayacağı. Ayrıca, "siyasi birlik"ten üç garantör ülkenin ne anladığı da "PYD'nin muhtemel rolü" üzerinden anlaşılacak. Batı medyası Soçi zirvesini Putin'in, ABD'yi dışarıda bırakarak, elde ettiği "zafer" olarak nitelemede birleşti. Alman gazetesi Bild, iç savaş sırasında öldürülen "yüzbinlerce insanı" hatırlatırken Soçi'yi "utancın zirvesi" olarak adlandırdı.
Dünkü Washington Post, zirveyi, Rusya, İran ve Türkiye'nin "ABD'nin amaçlarına karşıtlık" konusunda "üçlü ittifak oluşturmaları" şeklinde okudu. Washington'un etkisi olmaksızın Suriye'nin geleceğinin belirlenmesini Trump yönetimi altında ABD'nin "ne kadar hızlı zayıfladığının" göstergesi olarak sundu.
Trump yönetiminin dağınıklığı ve henüz bir Suriye politikası oluşturamadığı açık.
Deaş ile mücadele bitmesine rağmen, Robert Ford'un önerdiğinin aksine, ABD'nin Suriye'den çekilmesini bekleyen yok.
Savunma Bakanı Mattis'in "kalıcı barış" olmadan ayrılma niyetlerinin olmadığı söylemesi ABD'nin Suriye'de kalmak için bahane bulmakta zorlanmayacağını gösteriyor.
İster vekili PYD'yi kollamak, ister İran yayılmacılığını engellemek amacıyla olsun Washington'ın Suriye'deki varlığının devamı öngörülmeli. Zaten Deaş bitmesine rağmen YPG-PYD'ye verilen askeri desteğin sürmesi bunun açık işareti. Yine de İran'ı çevreleme stratejisi ilan eden Trump yönetiminin Soçi zirvesinde varılan uzlaşmaya nasıl bir tepki vereceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz.
Amerikan medyasının Soçi uzlaşmasını Trump yönetimin "başarısızlığı" olarak görmesi nafile bir değerlendirme. Suriye'de bugün varılan yer, Obama yönetiminin Suriye politikasının tabii sonucudur. Bir iflastan ziyade sanki arzu edilen bir neticedir.
Zira Rusya ve İran'ın 2015 sonrasında Suriye'de hâkimiyeti ele geçirmesi ve Esed'in bugünkü gücüne ulaşması Obama sayesindedir. Suriye dosyasını "düşük maliyetli" Deaş ile mücadele politikasına endekslemesi yüzündendir. Trump yürüyen politikaya devam onayı verdi, o kadar...
Rusya-İran-Türkiye arasındaki uzlaşmayı "ABD karşıtlığında birleşen bir dostluk" olarak yorumlamak ise daha da sorunlu.
Türkiye'yi, Rusya ve İran ile işbirliğine iten Washington'un kendi politikası...
Rakka operasyonunda bile Türkiye ile değil, YPG ile çalışmayı tercih eden, bu örgüte verdiği silahları toplama sözünü gündeme almayan Washington'un Suriye'de Rusya'nın elinde topladığı inisiyatifi dengeleyebilmesi çok zor görünüyor.
İran karşıtlığında toparladığı Körfez-İsrail blokunun ABD'nin bölgedeki menfaatlerini gerçekleştirmede yetersiz olacağını görmek için yıllarca beklemek gerekmeyecek.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2022
19.05.2021
15.05.2021
30.04.2021
24.04.2021
17.04.2021
6.01.2020
3.01.2020
13.10.2020