Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
CHP’nin beklenen hali
17.07.2014
2504

 Her zincirin ancak kendi en zayıf halkasının gücü kadar sağlam olduğu fikrini demokrasilere de uyarlamak mümkün. Muhalefetin söz konusu zayıf halka olduğunu öne sürmek de epeyce gerçekçi. Bir ülkede demokratik rejimi ayakta tutan unsur iktidarın yaptıklarından ziyade, muhalefetin iktidarı meşruiyet çizgisinde tutma gücü ve yeteneği. Ne yazık ki CHP bu işlevi yüklenebilecek durumda değil. Çünkü söz konusu işlev hükümetle diyalog kurabilen, toplumun genelinde sağduyuyu temsil edebilen ve olumlu yönde alternatifler üretebilen bir siyasi parti gerektiriyor ve CHP bunların hiçbirini yapamıyor. Yapısal nitelikteki otoriter zihniyeti ve kültürel kimliğe tıkanmış ideolojisi, CHP’nin siyaset yapmasını neredeyse olanaksız kılmış durumda. Tabii ki bu bir kader değil. Ama partinin güçlü bir liderlik kadrosunun yönlendiriciliğinde özeleştirel bir süreçten geçmesini gerektiriyor. Siyasetin esnaflığını bilmek ya da bir miktar temsil yeteneği geliştirmiş olmak yeterli değil. Entelektüel bir sağlamlığa, doğru siyaset okumalarına ve cesarete ihtiyaç var. CHP ise maalesef bunların hepsinden mahrum…

Dolayısıyla ne CHP ne de Kılıçdaroğlu artık bizleri şaşırtıyor. Tutarsızlıklar, çizilen zigzaglar, ilkesiz davranışlar ama sanki çok ilkeliymişçesine ortaya konan söylemler hep bir bütünün parçası. Eğer ilkeli davranmayı mümkün kılmayan bir zemine oturuluyor olmasaydı, söz konusu sahte ilkeli duruşun da gereği olmazdı. Diğer taraftan bu partiyi ‘anlamak’ bütün bu ilkesizliklerin ardındaki tutarlılığı da görmeyi gerektiriyor ve kamuoyundaki algıya baktığınızda bunun bir sır olmadığını kavrıyorsunuz. Diğer bir deyişle toplumun tümünü göz önüne alsak bile CHP kimseye hiçbir zaman sürpriz yapmıyor. Parti üyelerinden, destekçilerine, oradan ‘bu partiyle hiç işim olmaz’ diyenlere kadar herkes CHP’nin nasıl davranacağını tahmin edebiliyor ve yanılmıyor. Bu açıdan ele alındığında CHP halkı ‘kandırma’ ihtimali olmayan tek parti!

Nitekim çözüm sürecinde hükümetin adımlarının hukuki teminat altına alınması ve dolayısıyla Kürt meselesinin çözümüyle uğraşanların muhtemel suç isnatlarından korunması için çıkarılan çerçeve yasaya CHP tepkisi yine beklendiği gibi oldu. Kılıçdaroğlu yasa tam Meclis’e gelmeden önce çözüm sürecinin yasal zemine muhtaç olduğunu ve tabii kendilerinin de çözümden yana olduklarını söyledi. Yasa geldiğinde ise yasal korumanın faili meçhullere neden olabileceğini öne sürdü. Ancak şu anki anayasanın çözüm sürecinde engel teşkil ettiğini ve bu yönde adım atanların suçlu konumuna düştüklerini es geçti. Eğer eleştirisinde samimi ise Kılıçdaroğlu’ndan beklenen her halde hükümeti bir an önce anayasayı değiştirmeye davet etmek olurdu. Ancak CHP lideri bu konuya da doğal olarak girmedi, çünkü bu yönde bir değişikliği Anayasa Komisyonu’nda engelleyenler arasında bizzat kendi partisinin üyeleri vardı. Ayrıca anayasanın dibacesinin ve kırmızıçizgilerinin aynen kalmasını da yine kendisi savunmaktaydı. Kısacası işin özünde CHP’nin Kürt meselesinin çözümü diye bir derdi yoktu.

Ne var ki artık toplumun bu sürece destek verdiği, tüm primin de AKP’ye gittiği açıktı. CHP’yi hem çözümden yana gösterecek, hem demokratik kılacak hem de süreci engelleyecek bir öneri gerekmekteydi. Fazla yaratıcı olmak durumunda kalınmadı. Anayasa süreci nasıl engellendiyse çözüm süreci de öyle engellenebilirdi. Yani Meclis’te her partiden eşit sayıda üyeli bir çözüm komisyonu oluşturulur ve bu komisyon tartışarak ve tabii uzlaşarak ülkenin ihtiyaç duyduğu en iyi yasal zemini ortaya koymak için uğraşırdı. Bu çabanın sonucunun ne olacağını herkes bilse ve CHP’nin kendisi bile artık herkesin bunu anladığını görse de, partinin elinden ancak bu kadar geliyordu…

Soru CHP’nin kendisini mizahi duruma düşüreceğini bile bile niçin bu yolda ısrar ettiğidir. Bir cevap yetenek ve kapasite eksikliği, bir diğeri zihniyet şartlanması olabilir. Ama buradaki rasyonaliteyi ıskalamamak lazım… CHP’nin bütün ‘demokratik’ teklifleri sorunları çatışma noktasına taşıma hedefini güdüyor. CHP uzlaşma arıyor görüntüsü altında değişimi bloke etmek istiyor. Çatışmayı kültürel ve kimliksel bir zeminde ifade etmesiyle de söz konusu çatışma alanları birbiriyle ilişkileniyor, bütünleşiyor ve bir kutuplaşma ortamı üretiyor. Böylece meselenin ‘gerçekten de’ kimlik ve yaşam biçimi olduğu algısı yerleştirilebiliyor ve CHP de kolayca yüzde 25’i kapıp ‘ana muhalefet partisi’ olmayı sürdürüyor. Üstelik kutuplaşmadan AKP kazançlı çıkıyor ve bu da CHP’nin kıymetini artırıyor! Doğrusu bu parti için daha iyisi can sağlığı…    

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar