Fikret Bila
Koronavirüs'le mücadelede diğer ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de devlet çok geride duruyor.
Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkeler, ayırdıkları kaynakları alt gelir gruplarına doğrudan aktarmaya başladılar.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, yaptığı konuşmada, hangi büyüklükte olursa olsun hiçbir şirketin iflas etmeyeceğini ve kimsenin işini kaybetmeyeceğini, ayırdıkları kaynağın yeterli olduğunu söyledi. Almanya Başbakanı Merkel, ayırdığı kaynak ve yaptığı konuşmayla devletin şirketlerin ve çalışanların arkasında olduğunu duyurdu. Kanada Başbakanı Trudeau, halkına seslenirken, "siz sağlığınızla ilgilenin, kimse işinden olmayacak" diyerek garanti verdi.
İtalya, vaka sayısı 9 bini bulduğunda sokağa çıkma yasağı ilân etti. Fransa da yaklaşık aynı düzeydeki vaka sayısında sokağa çıkmayı yasakladı.
Bu kararlar ve uygulama sosyal bir devletin nasıl çalışması gerektiğini göstermesi açısından örnek alınması gereken niteliktedir. İtalya, Fransa, İspanya, İngiltere gibi ülkeler yaptıkları yanlışı görmüş ve hemen bu yanlıştan dönerek ciddi kararlar almışlardır.
Türkiye ise başlangıçta bu ülkelerden çok daha erken harekete geçip avantaj sağlamışsa da, sonradan virüsün yayılmasına, vaka ve can kaybı sayısının hızla yükselmesine engel olamamıştır.
Bunun yanı sıra, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yönden yeterli bir kaynak ayırmaması, hazinenin, dolayısıyla devletin kaynak konusunda elini taşın altına koymaktan çekinen bir tutum içine girmesi virüsün yol açacağı tahribatı önlemek ve onarmak açısından çok ciddi bir sorundur.
Devletin sorumluluğu
Türkiye’nin izlediği "gönüllü" evden çıkmama politikasının yeterli olmadığı, virüsün yaygınlaşmasından belli oluyor. "Evde kal" çağrısına uyanlar olduğu gibi uymayanlar da var.
Türkiye’de iktidar, bu konuda tercihini emekçilerin çalışması ve böylece çarkları döndürmesi yönünde kullandı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 4 saat kadar süren telekonferansla yapılan kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamadaki, "Türkiye üretimini devam ettirmek, çarkların dönmesini sağlamak durumunda olan bir ülkedir" sözleri bu tercihi yansıtıyor.
Oysa Türkiye de; sağlık, gıda, enerji ve güvenlik gibi yaşamsal sektörler dışında çarkları durdurup, sokağa çıkma yasağı ilan edip, iş güvencesi sunarak çalışanlara ve küçük işletmelere en azından salgın etkisini yitirinceye kadar ücret ve gelir verebilirdi.
Bunun yerine 65 yaşın altındaki nüfus diliminde olanların evde kalma ve virüsten korunma sorumluluğunu vatandaşa yükledi.
Bu karar, bu yaş dilimindeki çalışanlar için bir anlamda "sürü bağışıklığı" politikası izlendiğini gösterir ki, bunun yol açacağı can ve ekonomik-mali kaybın da vatandaşın sırtında olduğuna işaret eder.
Türkiye, işsizlik yardımı ve kısa çalışma ödeneği dışında, çalışmak zorunda olanlarla ilgili ciddi bir kaynak ayırmadı. Bu yardımlardan yararlanmak için yapılan başvuruların 60 günde sonuçlanacağının da Çalışma Bakanı tarafından açıklandığı düşünülürse, işsiz kalanların iki ay boyunca ortada kalacakları sonucuna varılabilir.
Özellikle devletten aldıkları dev ihalelerle hızla büyüyen, devlet desteğiyle inşaat sektöründe öne çıkan şirketlere vatandaşın ödediği vergilerle hazine garantisi veren, milyarlarca liraya varan bu garantileri ödeyen devlet, alt gelir grubundaki işçiler ve işsizler için elini cebine atmadı.
Devletten beslenmeye alışmış büyük şirketlerden zor duruma düşenleri kamu bankaları aracılığıyla kurtaran, vergilerini silen devlet, emekçinin asgari ücretini bile garanti etmekten kaçındı.
Bağış meselesi
Koronavirüs salgını gibi felâketlerde vatandaşına para aktarması gereken devletin, aksine vatandaştan bağış istemesi de, yine sosyal devlet anlayışında öncelikli olan bir uygulama değildir.
Elbette afet hallerinde vatandaş bağışlarla mücadeleye katkı verebilir. Ama önce devletin üzerine düşeni yapması gerekir. Bağış kampanyaları felâketle, ekonomik ve sosyal çöküşle mücadelede ancak bir yan unsur olur. Asıl kaynağı ayırması ve mücadele etmesi gereken vatandaş değil devlettir.
Kuşku yok ki aile bağları güçlü, depremde, selde, yangında yardımlaşma kültürüne sahip, yardım kampanyalarına her zaman ilgi göstermiş olan Türk toplumu, virüs nedeniyle açılan kampanyalara da elinden gelen katkıyı yapacaktır. Ancak devletin üzerine düşeni yapmasını da bekleyecektir.
Koç grubunun kendiliğinden harekete geçip fabrikalarında tıbbı malzeme üretip hibe etmesi ve otellerini sağlık çalışanlarına açması örnek bir davranıştır.
Böyle yapabilecekken TOBB gibi işveren çevreleri ve devlet kaynağıyla devleşen şirketlerin Cumhurbaşkanı’nın kampanya başlatıp, 7 maaşını bağışlamasından sonra bağış yarışına girmeleri düşündürücüdür.
İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerinin bağışı kampanyası yapması ve İçişleri Bakanlığı’nın harekete geçmesiyle hesaplarının dondurulması sorununa gelince…
Belediyelerin bağış toplama yetkileri vardır.
Belediye Kanunu’nun, belediyelerin görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen 15. maddesinin (i) fıkrasında borç alabilecekleri ve bağış kabul edebilecekleri yazılıdır. Aynı şekilde belediye başkanlarının yetkileri arasında şartsız bağış kabul etmek de bu kanunla tanınmıştır.
Böyle bir konuda bile kendisi de bağış kampanyası açmış olan iktidarın, CHP’li belediyelerin faaliyetini kısıtlaması doğru bir yol değildir.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.10.2025
8.10.2025
24.09.2025
23.05.2022
19.07.2021
14.07.2021
5.07.2021
21.06.2021
9.06.2021
24.05.2021