Mensur Akgün
Dünya siyasetinin en bilinen düsturlarından biri dostların, düşmanların değil menfaatlerin olduğudur. Bazen dostluklar, hissedilen yakınlıklar menfaatleri belirlese de kural genelde geçerlidir. Ancak dostluklar bir kez belirlendikten, saflar oluşturulduktan sonra bunların değişmesi kolay olmaz. Çıkarlar ihlal edilir, birbirinin ayağına basılır ama bu çok açık edilmemeye, dostluklar bozulmamaya çalışılır.
Mesela Amerika Suriye’de müttefiki Türkiye’nin aleyhine politikalar benimser, kendisinin bile terörist kabul ettiği gruplarla taşeronluk ilişkisi geliştirir fakat iki ülke de ilişkilerini kopartmak istemez. Yine Suriye’de Türkiye, Rusya ve İran’ın aleyhine bir politika izler ve üstelik de izlediği politika başarıya ulaşır, buna rağmen Astana Süreci marifetiyle üç ülkede rekabetlerini sınırlayıp, dostluklarını bozmamayı başarır.
Çünkü müzakere diplomatik kanallardan gerçekleşir, kimse kimsenin ayağına basmak, daha da önemlisi aşağılamak, kamuoyları nez kötü durumda bırakmaya kalkışmaz. 1964’de Johnson Mektubu bu yüzden iki tarafça da saklanmış, kamuoyuna açıklanmamıştır. 1962’deki Küba Füzeleri krizi benzer bir yöntemle yönetilip bizi de yok edecek nükleer bir savaşın çıkması önlenmiştir.
Daha yakın bir geçmişte Amerika Rusya’dan Almanya’ya gelen iki boru hattını Norveç’le birlikte mayınlayınca ve mayınladığı Seymour Hersh tarafından açıklanınca Almanya tam da bu nedenle başını öteki tarafa çevirmeyi, suçluyu Rusya ve Ukrayna’da aramayı seçmiştir. İsrail de oraya buraya yaptığı müdahaleleri, İran’ın nükleer tesislerine ve çalışanlarına karşı açtığı savaşı yakın zamana kadar açıkça kabullenmemeyi aynı nedenlerle politika olarak benimsemiştir.
Ama artık bu duruş, bu siyaset yapma biçimi bariz bir şekilde değişmişe benzemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni başkanı Panama ve Danimarka’dan açıkça toprak talebinde bulunmayı, taleplerinin yerine getirilmemesi halinde -şimdilik askeri olmasa da- güç kullanmayı düşündüğünü tüm uluslararası normlara, diplomatik pratiğe ve ülkeler arasındaki dostluğa rağmen dillendirebilmektedir.
NATO üstünden Danimarka’nın toprak bütünlüğünü garanti eden, bu ülkeye bir saldırı olduğunda onu korumak için nükleer çatışmayı dahi göze alması gereken Amerika, şimdi tam tersini yaparak, Danimarka’dan Grönland’ı talep etmektedir. Aksi taktirde bu ülkeye karşı yaptırım uygulayacağını söylemekte, Foreign Policy gibi mecralarda Danimarka’nın Amerika’ya karşı hangi yaptırımları uygulayabileceği, canını ne şekilde acıtabileceği tartışılmaktadır.
Kanada’nın, Meksika’nın yaptırımlarla tehdit edildiği, Brezilya ve Kolombiya’nın ülke olarak aşağılanıp uçaklar dolusu göçmenin sorgusuz sualsiz ve insanlık dışı koşullarda geri gönderildiği, bunların hepsinin de dost bilinen ülkeler karşı yapıldığı düşünüldüğünde ve bir de Trump’ın Putin’e, daha doğrusu Rusya’ya, hatta Kuzey Kore’ye karşı pek çok müttefikden daha çok saygı duyduğu göz önüne alındığında sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Görünen bu örneklerin çoğalacağı, Trump Yönetiminin dost ülke, düşman devlet ayrımını iyice ortadan kaldıracağı yönünde. Mısır ve Ürdün’den Gazze’nin boşaltılmasına yardımcı olmalarını talep etmesi, açıkça olmasa da İsrail’in siyasi amacına ulaşmasını kolaylaştırmalarını istemesi Amerika’ya ve yakında korkarım dünyaya hakim olacak bu yeni anlayışın bir başka göstergesidir. Zaten Trump’ın bir önceki dönemi de hiç umut vadetmemekteydi.
En kötüsü de Kanada’dan Kolombiya’ya, Danimarka’dan Mısır’a şu ana kadar hiç bir ülkenin bu olağan dışı taleplere ciddiye alınabilecek bir tepki göstermemesidir. Avrupa Birliği bile hala yatıştırmayı politika olarak benimsemekte, Trump’ın taleplerini gelip geçici bir fırtına olarak görmektedir. Ama bana kalırsa bizim yeni dönemi doğru okumamız, Trump Yönetiminin Kıbrıs’ta, Akdeniz’de, Suriye’de veya başka bir yerde hiç beklenmedik çıkışlar yapabileceğine hazırlıklı olmamız gerekir…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024