Mensur Akgün
Amerika’da bu sorunun tam tersi Türkiye için soruluyor. Türkiye’nin ABD’den uzaklaştığı, onun hasımlarına yakınlaştığı ve bu durumun kalıcı olup olmadığı tartışılıyor. Karamsarlar ve özellikle de etnik lobilerin etkisi altında olanlar yakınlaşmanın kalıcı olduğunu, Türkiye’nin eksen kayması yaşadığını, bundan vazgeçirmenin ancak daha fazla baskı ve yaptırımla mümkün olduğunu savunuyor. İyimserler ise Türkiye’nin tavrının geçici olduğunu, pazarlık içerdiğini, ABD’nin Türkiye’nin çıkarlarına uygun politikalar izlemesi halinde tutumunun değişeceğini söylüyor.
***
Bizde bu soruyu konuşan ve tartışan karamsarlar ABD’nin hiçbir zaman değişmeyeceğini, iyimserlerse değişmesinin mümkün olduğunu vurguluyor. Ben kendimi iyimser kanatta görüyorum. İki tarafın da atacağı adımlarla ilişkilerin normalleşebileceğini, yönetilebilir hale geleceğini düşünüyorum.
Diğer yandan krizin tırmanmasının ülke ekonomisine, siyasetine, bölgesindeki çıkarlarına verebileceği zarardan da endişe ediyorum. Amerikan Kongresi’ne sunulan her yeni yaptırım tasarısı bu endişelerimin artmasına, ikili ilişkilerde geriye dönülmesi zor noktalara doğru yaklaştığımızı düşünmeme yol açıyor.
Yanlış anlaşılmasın, ABD’yi Türkiye’nin dostu ya da yakını olarak görmüyorum. ABD pek çok başka devlet gibi aramızda sadece çıkar bağları olan bir ülke. 1946’da verdiği stratejik bir kararla Türkiye’yi Sovyet baskısına karşı savunmuş, kendi beklentileri oranında bize destek vermiş bir “müttefik”.
Türkiye’yi izlediği çevreleme politikasının önemli bir ayağı olarak görmüş, bu yüzden de 1949’da kurulan NATO’ya 1951’de girmemize rıza göstermiş. Soğuk Savaş sırasında da verdiği destek hep kendi çıkarlarıyla orantılı olmuş.
Afyon ekimine tepki vermiş, Kıbrıs’a müdahalemiz sonrasında ambargo uygulamış, Sovyetler Birliği’ne yakınlaşma çabalarını engellemek için elinden geleni yapmış. Yani tam bir hegemon gibi hareket etmiş. Her şeyi kontrol etmek istemiş, kendi etki alanı altındaki ülkelere minimum hareket alanı tanımış.
Sadece bize karşı değil tüm dünyaya karşı tavrı böyle olmuş. Şimdi de farklı değil. ABD egemenlik alanını haksız ve hatta hukuksuz bir şekilde genişletmekten kaçınmayan, özellikle son yıllarda en yakınındaki bile taciz eden bir güç haline geldi.
Ama büyük bir güç, dolayısıyla da mümkün olduğu kadar karşımıza değil yanımıza almamız, benimseyeceğimiz akılcı politikalar, sistemindeki zafiyetler ve boşluklar aracılığıyla davranışını, stratejik aklını, bize karşı olan tutumunu kontrol etmemiz gereken bir devlet.
Zaten bu yüzden de onu içeriden etkilemek için lobi şirketleri tutuluyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belli başlı gazetelerde yazıları yayınlanıyor, büyükelçiliğimiz etkin bir şekilde çalışıyor, bakanlarımız da her fırsatta Amerika’ya gidiyor. Daha geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Washington’u ziyaret ederek yatırımcılara yapılacak reformları anlattı.
Bana öyle geliyor ki Türkiye’nin kapsamlı bir kamu diplomasi stratejisi benimseyerek elindeki tüm imkanlarla, iş dünyasını, düşünce kuruluşlarını, üniversiteleri harekete geçirerek ikili ilişkilerde pürüz yaratan konuları masaya yatırmalı. Türkiye’nin içinde ve dışında yaşadığı sorunlara rağmen hala anlatabileceği pek çok hikayesi var.
S-400’ler konusunda da, F-35’ler hakkında da henüz son sözler söylenmedi. Unutmayalım ki Rusya’dan hava savunma sistemi alan tek ülke biz değiliz. ABD-PYD ilişkisinde de ahlaki, siyasi ve hukuki anlatım üstünlüğü Türkiye’de. Karamsarların iddialarını güçlendiren insan hakları, hukuk ve demokrasi alanlarında yeni inisiyatifler geliştirme potansiyeli her daim mevcut.
Tehdit ise çözüm değil. İçeride işe yarasa, aidiyet üstünden kurulmuş siyasi bağları konsolide etse de dışarıda tepki doğruyor, çözmek istediğimiz açıkça belli olan sorunları daha da çözülemez hale getiriyor. Rusya’ya yakınlaşma iddiası da artık koz olmaktan, ABD açısından pazarlık unsuru görülmekten çıktı, önlenmesi gereken risk haline dönüştü.
Bizim iki ülkeyle de dengeli ilişkiler kurmamız kaçınılmaz. Türkiye için ABD de önemli, RF de. Hatta Çin de önemli, İran da. Hiçbirini diğerinin alternatifi haline getirmeyecek ama çıkarlarımızı optimize edecek bir siyaset benimsememizde, hepsinden önemlisi de benimsediğimizi göstermemizde yarar var.
Eğer ABD ile sorunlarımızı çözmek istiyorsak diyalog kanallarımızı çoğaltmak ve genişletmek zorundayız. Türkiye kendini her kesime anlatmalı, Amerika’yı yeniden müttefiki haline getirmeye çalışmalı, hasmı olmaktan çıkartmaya daha fazla çaba göstermeli. ABD’nin stratejik vizyonu içinde kendine çıkar ve beklentilerini maksimize edecek bir yer bulmalı.
***
Yapabilir mi, Türkiye ABD’yi tekrar müttefiki haline getirebilir mi sorusunun tabii ki kesin bir cevabı yok. Biz ne yaparsak yapalım ABD’nin bakışını, siyasetini değiştiremeyebiliriz. Ama en azından deneriz, zaman kazanırız, daha istikrarlı ve güçlü olacağımız bir anı kollayabiliriz, dünya konjonktüründeki değişime, AB-ABD arasındaki ilişkilerinin niteliğine bakarız. İlişkilerin kopmasının doğuracağı zararları minimuma indiririz. Bir de belki bu sırada neden böyle oldu, biz bir yerlerde hata yaptık mı diye kendi kendimize sorarız…
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.12.2025
7.12.2025
3.12.2025
12.11.2025
5.11.2025
2.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025