Münir AKTOLGA
(Bu makale kısa bir süre önce yayınlanmış olan “Öğrenmek Nedir, Neden Öğreniyoruz, Nasıl Öğreniyoruz, Nasıl Bir Eğitim Sistemine İhtiyacımız Var” isimli kitaptan alıntıdır...[1]
Neden yeni bir eğitim sistemine ihtiyacımız var? Nasıl bir eğitim sistemine sahip olmalıyız ki, „katma değeri yüksek mallar üreterek“ dünya pazarlarında daha çok söz sahibi olabilelim?.. Küreselleşme sürecinde, yaşamı devam ettirme mücadelesiyle bilgi üretimi süreci arasındaki ilişki nedir?..
21. Yüzyıl koşullarında, küreselleşme sürecinde “patinaj yapmadan” -hiç duraksamadan, yerinde saymadan- ilerleyebilmenin yolu, her şeyden önce, “katma değeri -bilgi içeriği- yüksek mallar üretebilmekten” geçiyor... Bu açık!.. Peki, şimdiye kadar -Osmanlı’dan bu yana- biz ne yaptık? İki yüz yıldır “Batılılaşma süreci” adı altında Batı’da üretilen bilgileri insanlarımızın kafasına zorla sokarak “çağdaşlaşacağımızı-medenileşeceğimizi” sanmaktan başka ne yaptık!..
Ne kadar yol aldığımız ortada!.. Şimdi de, bu süreci tersine çevirip, “demek ki çözüm Batı’da değil Doğu’daymış” diyerek, aynı pozitivist toplum mühendisliği mekanizmasını bu sefer de bu yönde kullanmaya çalışıyoruz! Yani, “Batıcı-Kemalist nesiller yetiştirmek” yerine, “yüzü Doğu’ya dönük İslami nesiller yetiştirerek” problemi çözmeye çalışıyoruz!..
Sonra da diyoruz ki, “patinaj yapıyoruz, daha ileriye gidemiyoruz”!..
Açık konuşalım: 21. Yüzyıl’da -küreselleşme sürecinde- bugün artık gelişmenin, “patinaj yapmadan” ilerleyebilmenin, dünya pazarlarında daha çok söz sahibi olabilmenin yolu, hangi türden olursa olsun ideoloji peşinde koşan nesiller yetiştirmekten geçmiyor! ÖĞRENME NEDİR-BİLGİ ÜRETİMİ SÜRECİ nasıl bir süreçtir, öğrenmeyi, yani yeni bilgiler üretebilmeyi temel alan bir EĞİTİM SİSTEMİ nasıl olmalıdır sorularına doğru cevaplar verebilmekten geçiyor...
Daha önceki çalışmalarda, toplum mühendislerinin bu topluma hep kendi kafalarına göre yeni „bilgi temelleri“ kazandırmaya çalıştıklarını söylemiştik!.. Mübarek sanki kompüter bu, çıkar bir programı koy onun yerine başkasını!! Bu nedenle, şimdiye kadar bizim hiç -iç dinamiklerin etkileşmesiyle aşağıdan yukarıya doğru ortaya çıkan- doğru dürüst bir öğrenme-öğrenim sistemimiz olmamıştır!.. Bugün bile halâ nasıl bir eğitim sistemine sahip olmamız gerektiğini bilmiyoruz!.. E, bu durumda nasıl yeni bilgiler üreterek katma değeri yüksek mallar elde edeceğiz ki?..
Bakın ben bile bu satırları yazarken hep “eğitim sisteminden” bahsediyorum; yani ortada hep bir “eğiten” var bir de “eğitilen”!.. Tabi “eğitenler” daima Devletçi bir “Milli Eğitim Sistemine” göre bu işi yaptıkları -yapmak zorunda oldukları- için öğrenme olayı hiçbir zaman doğru dürüst kavranılamıyor. Bu nedenle, bu çalışmada “Eğitim”den bahsedilen her yerde siz işin aslının öğrenmek -ÖĞRENİM SİSTEMİ- olduğunu düşünün ve olayı bu şekilde kavramaya çalışın!..
Meselenin can alıcı noktası: “Bilgi mühendisliği”!..
Halen uygulamada olan eğitim sistemimizi “Milli Eğitim Sistemi” olarak tanımlıyoruz!.. Ve de tabi bu “Milli Eğitim Sistemi’ni” hayata geçirmek üzere oluşturulan bir “Milli Eğitim Bakanlığı’mız” var! Görüyorsunuz, zaten adı bile kendini ele veriyor!.. 21. Yüzyıl’da artık eğitimin “millisi” diye bir şey olur mu hiç? Ama bizim böyle bir soruyu sorma hakkımız bile yok; çünkü bu kavram -“millilik” kavramı- o kadar kutsal ki bizde, onu tartışma konusu yapmak bile zor!..
Bizim “Milli Eğitim Sistemimiz” aslında hiçbir zaman yeni bilgiler üretmeyi amaç edinmemiştir! Biz hep, “eğitim” yoluyla pozitivist anlamda “yeni nesiller” -“yeni bir millet”- yaratmaya” odaklanmışız! Ya, başkaları tarafından daha önceden üretilmiş bilgileri hazır lokmalar gibi alıp yutarak, ezberci bir “bilgi temeliyle” “yeni nesiller yetiştirip” “yeni bir millet” yaratmaya çalışmışız, ya da -özellikle son zamanlarda- bunun tam zıttını yapmaya çalışarak (bu sefer de sil baştan iki yüz yıl öncesine geri dönerek) dini ideolojik bir yol gösterici haline getirip “kendi hikayemizi” yazmaya çalışarak!.. Yıllarımız hep böyle, “hayır, yeni nesiller ve millet öyle değil böyle yaratılır” diyerek, her şeye sil baştan yeniden başlamayla geçmiş-geçiyor!..
Halbuki, bu şekilde “yeni bir millet ve toplum yaratmaya” yönelik ideolojik hedeflerle yola çıkarak, tıpkı bir robotun hafızasına belirli bilgileri yükler gibi bilgi mühendisliği yapıp insanların kafasına belirli “bilgi kalıplarını” istif ederek bir yere varılamıyor. Çünkü, ezberciliğe dayanarak sahip olunan bu türden “bilgiler” hiçbir zaman “dışardan gelen enformasyonlar” olmanın ötesine geçemiyorlar.
Ama işin doğrusu, başkalarının ürettiği bilgileri bir kenara iterek “Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışmak” da değildir!.. Nerede ne varsa bütün o “bilgileri” bir enformasyon olarak alıp, onları daha önceden sahip olduğumuz bilgilerle değerlendirip işleyerek, yeni bilgiler üretebilmek gerekiyor...
Tabi, hangi türden olursa olsun, pozitivist felsefenin özünde analitik düşünme, düşünerek yeni bilgiler üretme diye bir şeye yer olmadığı için, bütün bu söylenilenler “bilgi mühendisleri” açısından lüzumsuz şeylerdir!!.
Bir örnek verelim: Suyu temsil eden H2O’yu, tıpkı yutulacak bir hap gibi, “al bunu öğren” diye öğrenciye verirseniz nasıl öğrenecek öğrenci bunu?.. Bunun gibi birçok başka bilgiyi daha öğrenme nesnesi olarak (birbirinden kopuk ansiklopedik bilgiler şeklinde) öğrencilerin önüne koyuyorsunuz, ne yapacak öğrenci bunları? Tek yolu var, ezberleyecek! İmtihanlar bittikten sonra da, bu bilgileri hafızasında tutma zorunluluğu ortadan kalkacağı için, unutup gidecek tabi! Kısacası, “benim oğlum bina okur, döner döner gene okur” sözü boşuna üretilmemiştir bizde!..
Evet, Türkiye’de “enformasyonla” “bilgi” eş anlamda kullanılıyor!..
Ve bu “yanlış”, basit, hani “madem ki böyle kullanılıyor varsın kullanılsın” denecek düzeyde bir yanlış değildir! “İnformation”,“Enformation”, “haber”, “mesaj” ve bilgi -“knowledge”, ya da “Wissen”- tamamen ayrı kavramlardır. Bakın, “enformasyon” kavramının Türkçesi bile yok bizde!!.[2] “Enformasyon, mesaj, haber” demektir. Hangi dile ait olurlarsa olsunlar bu kavramlar işin sadece bir yanına, hep dışardan hammadde olarak alınana işaret ederler. Bilgi ise, dışardan alınan bu hammaddenin -enformasyonların- daha önceden sahip olunan bilgilerle içerde değerlendirilerek işlenmesiyle bir ürün olarak ortaya çıkıyor!..
Şöyle bir örnekle açıklamaya çalışalım:
Örneğin, A ve B gibi iki insan arasındaki telefon görüşmesini, ya da karşılıklı konuşmayı ele alalım. A, B ’ye bir şey söylediği zaman bu B için bir enformasyondur bilgi değildir. B, bu enformasyonu alır ve onu kendi içinde daha önceden sahip olduğu bilgiyle (“Wissensbasis”) işleyerek bir çıktı-cevap oluşturur. İşte, B ’nin yaptığı bu işe dir ki, “Informationsverarbeitung”-“information processing”, yani enformasyonu değerlendirerek işleme süreci diyoruz. “Bilişim” kavramı da, ancak bu anlamda kullanılırsa, yani “information processing”-“Informationsverarbeitung” anlamında kullanılırsa doğrudur. A için “bilgi”, ancak B ’den gelen “enformasyonu” işleyerek oluşturulan ürün olabilir. Ama, daha sonra A ’nın çıktısı da -bu A için bir bilgi bile olsa- B’ye ulaştığı zaman hemen öyle B için bir bilgi olmaz! İlk adımda, bu da gene A’dan gelen bir hammadde-enformasyondur!.. Ve B‘de bu enformasyonu kendi içinde sahip olduğu bilgiyle işleyerek -“information processing” yaparak- kendisi için bir bilgi haline getirir. Yani, A için bir bilgi olan, B için bir enformasyondur. Ve tersi... Bu nedenle, hiçbir zaman “bilgi işleme süreci” diye bir şey olamaz!! İşlenen daima enformasyondur. “Bilişim” de enformasyonu işleme sürecidir...
Kısacası, bizim “Milli Eğitim Sistemimiz”, bir torna makinası gibi çalışarak robot-“devşirme” insan yetiştiren (üretilen bu malzemeyle de bir “millet yaratmaya” çalışan) toplum mühendisliği harikası bir ucubedir!.. Bu, dün de böyle idi, bugün de böyledir malesef.[3]
Osmanlı torunu -II. Mahmut’un torunları- İttihatçı atalarımız demişler ki, “Batı’lı ülkeler nasıl olsa bu olayı -bilgi üretme olayını- çözmüşler ve yeni bilgiler üretip duruyorlar. Bu noktadan sonra bize düşen artık bunları -onların ürettikleri bilgileri- alarak bu bilgilere sahip olmaktır”!!. Öyle ya, düşünmeye ne lüzum vardı, düşünmek zaman kaybı idi, zaten yeteri kadar zaman kaybetmiştik!.. Hem sonra, çok fazla düşünülürse bu arada başka zararlı fikirler-bilgiler de üretilebilirdi!! O “fetihçi” toplumsal genlerini aktif hale getirerek “al Batı’dan” -ya da, şimdi moda söylem olduğu gibi, “al Doğu’dan”!!- ve tepe tepe kullan!! İşte bizim her birimizi programlanmış birer robot -devşirme insan- haline getiren “Milli Eğitim Sistemi” anlayışımız budur!!. Ve zaten bu yüzdendir ki, sonuç olarak süreç içinde adeta iki yapay “mahalle-“millet” haline gelmişiz!!. Bir türlü tek bir kültüre -bilgi temeline- sahip bir toplum haline gelemememizin nedeni budur!.. Bu nedenle, önce bu pozitivist işleyişin -devşirme insan yetiştirmeye dayanan “bilgi mühendisliği” anlayışının- değişmesi lazım! Yoksa, aynı ezberci “eğitim” mekanizması devam ettiği sürece, siz istediğiniz kadar “bütçeden eğitime ayrılan payı” arttırın, hiçbir şeyi değiştiremezsiniz! Her seferinde, yönü başka tarafa dönük daha çok ezberci insan yetiştirmiş olursunuz, o kadar!!.
Öğrenme olayını tanımlarken hep, “dışardan alınan enformasyonların daha önceden sahip olduğumuz bilgilerle -bilgi temeliyle- işlenmesinden, değerlendirmesinden” bahsediyoruz. Peki, nedir o toplumsal olarak “daha önceden sahip olunan bilgiler”, yani “bilgi temeli” ve bu işi nasıl başaracağız?..
Ben diyorum ki, yaşanılan yaşanılmıştır bir kere, isteseniz de artık yaşamı-tarihi geri döndüremezsiniz!.. Bu nedenle, bizim yapmamız gereken, süreç içinde ortaya çıkan farklılıklarımızı zenginliğimiz kabul ederek (çünkü, “farklılıklarımız” dediğimiz şeyler “kültür” adını verdiğimiz, bilinç dışı farklı bilgi temellerimizdir) hiçbir şeyi elimizin tersiyle itmeden, şu ana kadar sahip olduğumuz değerlere -bunlar ister “Batılı”, ister “Doğulu” değerler olsun- sahip çıkarak, eldeki malzemeyi nasıl değerlendirip işleyebileceğimizin yolunu bulmaya çalışmak, bu denli farklı malzemeden nasıl yeni sentezler üretebileceğimiz konusunda kafa yormaktır…
[1]https://www.kitapyurdu.com/kitap/ogrenmek-nedir-neden-ogreniyoruz-nasil-ogreniyoruz/557976.html&filter_name=m%C3%BCnir%20%C3%B6grenmek
[2]Ben önceleri Almanca’sından esinlenerek “informasyon” diyordum. Sonra beni uyardılar ve “o kelimenin Türkçesi informasyon değil enformasyon’dur” dediler!! Peki, Almanca’sını değil de Fransızca’sını kullanınca işin özü değişiyor mu!? Ya da, gene aynı pozitivist bir mantıkla Türk Dil Kurumu’nun uydurduğu “Türkçe” kavramları kullansanız değişiyor mu!?
[3]„Pozitivizm” konusunda bak: http://www.aktolga.de/t8.pdf „Pozitivizm, Dinin Yerine Bilimi Koyarak Yapılan Bütün o Yukardan Aşağıya Toplum Mühendisliği Faaliyetlerinin Felsefi, İdeolojik Temelidir”...
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023