Murat BELGE
Gezi Direnişi’yle gerçekleşen dönüşüm, insanın aklına edebiyattaki çeşitli dönüşüm hikâyelerini getiriyor. Hafif ve eğlenceli tarafından bakarsanız, Cinderella; gece saat on ikiyi bulunca araba yeniden balkabağı oluyor vb. Trajik ve karamsar tarafından bakarsanız, Dr. Jekyll’ın Mr. Hyde’a dönüşmesine benzetebilirsiniz.
Bunlar işin şaka tarafı; ama sonuçta bir dönüşüm oldu. Büsbütün beklenmedik bir şey miydi bu? Bence, hayır. Örneğin bir aşamada Erdoğan ile Bahçeli arasında bir Öcalan ve idam kavgası çıktığında söylenenler, hayra alâmet değildi; bence ilk ciddi sinyallerdi. Daha sonra da zaman zaman irkiltici sözler duyduk ya da birtakım uygulamalarla karşılaştık. Ama bir “genel gidiş” vardı; örneğin “Barış Süreci” gibi çok önemli yeni politika vaadlerinden ötürü olumlu niteliği ağır basıyordu. Olumlu genel gidiş içinde ötekiler kısmî parazitler gibi görünebiliyordu.
Gezi ile bu denge değişti. Bu, doğal olarak, “Barış Süreci”ni de etkiledi, etkiliyor. Türkçede bir deyim vardır: “külâhları değiştirmek”. AKP’nin, ama öncelikle Başbakan’ın girdiği değişimle tam da bu deyimin anlattığı durum ortaya çıktı.
Sanırım Gezi Direnişi’nin en büyük etkisi kendini Tayyip Erdoğan üstünde gösterdi. Bunun nedenlerini analiz edebilecek araçlara sahip değilim. Siyasî nedenlerin yanı sıra, belki daha da etkili, psikolojik nedenleri olmalı. Siyaset düzeyinde, Gezi Direnişi’ne karşı Başbakan’ın benimsediği tavrı benimsemek zorunlu falan değildi; alınabilecek tavırlardan bir tanesiydi ve bence doğru olanı da değildi. Ama Başbakan böyle bir tavır almayı seçti. O zaman, “genel gidiş” dediğim şey de buna göre “revize edildi”. Sonuç olarak, bütün siyasî atmosfer değişti. 2013 yılının nisan ayıyla ekim ayı arasında ciddi farklılık var.
Başbakan karşılaştığı olay karşısında “tehevvüre kapılıp” karşı mitingler düzenlerken, olmayan bir şey yaratmadı. Kendisinde ve geldiği cephede hep olan, ama bu dönemece kadar ön plana çıkarmadığı bir ideolojik donanımı ortaya sermiş oldu.
Dediğim gibi, bu donanım orada hep vardı. Bazılarında kısmen, bazılarında “tam teşekküllü”... Orası, bireyden bireye değişiyor. Çok sayıda bireyden meydana gelen, karmaşık bir kitleden söz ediyoruz.
Dolayısıyla o kitleden, o “cephe”den birçok kişi, bu söylemin egemen söylem haline gelmesinden pek memnun kaldı, bunu muhabbetle kucakladı, şimdi keyifle bunu kullanıyor, sürdürüyor. Bu da, değindiğim o “siyasî atmosfer” değişimini destekliyor, yoğunlaştırıyor. “İçini dökme”nin rahatlaması da sözkonusu.
“Egemen söylem” böylece yeniden kurulmuş oldu. “Egemen” ama, herkesi aynı derecede mutlu ediyor ve kendine bağlıyor mu? Böyle olduğu kanısında değilim; ama kısa vadede buna alternatif başka bir söylem oluşacağı kanısında da değilim. Adına “siyasî İslâm” mı diyeceğiz, ne diyeceksek, bu da kendi içinde bir hayli çeşitlenmiş durumda. “Ekol”ler var; ama birçok bireysel yorum, tutum vb. de var. Bu cephede varolan “homojenlik”, kendi içinden oluşan bir şeyden çok, karşı cephenin “Vur! Kır! Parçala!” ruhuyla sürdürdüğü saldırıdan ileri gelen bir şey.
Ama sonuçta AKP çoğunluğun tercih ettiği, yani çoğunluğun seçimlerde oyuyla destekleyeceği parti. Bunun başlıca nedeniyse, muhalefetin kendisi.
Türkiye’de AKP 2002’den beri başarılı bir performans gösterdikten sonra Gezi Direnişi ile birlikte yüzünü benim yanlış ve olumsuz bulduğum bir yöne çevirdi. Bu durum, asıl endişe veren olguyu ortaya çıkarmış oldu: Türkiye’de çağdaş dünya değerleri üstünde duran bir muhalefet olmadığı olgusunu.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025