Yasin AKTAY
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun geçtiğimiz hafta içinde arka arkaya Paris, Berlin ve Brüksel’e yaptığı geziler, arkasından bugün çıkacağı Londra, Davos ve Zürih gezileri, Avrupa Birliği ile yeni bir karşılaşma alanına ışık tutmayı sağladı. Paris saldırılarının gündemde olduğu bir ortamda, İslam ve şiddet, demokrasi, insan hakları, İslamofobi ve çok kültürlülüğün bolca konuşulduğu, yeniden ele alındığı diyaloglara şahit olduk.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden kopuyor olduğu sızlanmalarına karşı Davutoğlu’nun bu ziyaretleri kuşkusuz en iyi cevabı oluşturdu. Hoş, eleştiri bile demiyoruz, sızlanma diyoruz ve aslıda bu sızlanmaların bir cevap beklediğini de söyleyemeyiz.
Sızlanmalar ve kuru gürültüler, Türkiye’ye karşı yürütülen karalama kampanyalarının bir parçası ve hiç bir şekilde ikna olabilecekleri bir argüman beklemiyorlar. Aksine ikna olabilecekleri her cevabı da yine daha yüksek bir gürültüyle bastırmanın hesabını yapıyorlar.
Yazık ki bu gürültüyü paralel yapının lobi faaliyetleri yoluyla beslediği siyasetçi ve medya mensupları çıkarıyor. Başbakanın Brüksel’de olduğu saatlerde Avrupa Parlamentosundan Türkiye’deki basın özgürlüğü ile ilgili bir raporun geçmesi büyük ölçüde bu çabaların, bu kara propagandaların bir sonucu. Tabi Avrupa Parlamentosunun bu kadar çarpıtıcı kara propagandaların etkisi altında kalabiliyor olması da onun ayıbı.
14 Aralık Pazar günü, normalde Avrupa standartlarında herkesin tatilini büyük bir huzur içinde yapmakta olduğu saatlerde apar topar bir sürü parlamenteri harekete geçirerek Türkiye aleyhine açıklamaları tahrik edebilen paralel yapının bu kara propagandayı Avrupa Parlamentosunda böyle bir kararın çıkmasını sağlayacak bir etkinliğe ulaştırması onların başını göğe erdirmiş değil.
Yaptıklarıyla güçlerinin neye yetiyor olduğunu göstermiş oluyorlar, ama bu güç gösterisiyle Müslüman Türk halkı nezdindeki meşruiyetlerini de her geçen gün daha da yitiriyorlar. Türkiye halkından toplanan himmet paralarıyla Türkiye aleyhine yürütülen bu kara propaganda faaliyetlerinin onları düşürdüğü durumla ilgileniyorlarsa tabi.
Öyle görünüyor ki, paralel yapı Türkiye ve Müslüman kamuoyuyla ilgili bütün beklentilerini bitirmiş, bütün hesabını ve yatırımını yabancılara yönelik algı operasyonlarına hasretmiş durumda. Müslümanların veya Türklerin onları nasıl gördüğüyle artık zerre kadar ilgilenmiyorlar. Yabancılara Türkiye’yi, Tayyip Erdoğan’ı şikayet ederek bir kazanım elde etmeye çalışıyorlar. Tuhaf bir hesap, ayıp bir hesap, rezil bir hesap. Bu hesapların nihai sonucu zarardır, ziyandır. Apaçık bir gerçek.
Davutoğlu gittiği Avrupa şehirlerinde düşünce kuruluşlarında konuşmalar da yapıyor. Konuşmaları büyük bir ilgiyle Avrupa kamuoyunda izleniyor. Özellikle Brüksel’deki Friends of Europe (Avrupa Dostları) kuruluşunda yaptığı konuşma bir çok bakımdan Türkiye Avrupa ilişkileri ve Ortadoğu ile dünya siyasetine dair tam bir siyasi manifesto gibiydi. Bu konuşmada Ortadoğu’da özelikle Arap Baharı sürecinde Avrupa’nın ve Türkiye’nin oynadığı rolleri karşılaştırmalı olarak anlattığı bölümünde Türkiye’nin demokrasi konusunda asla savunmada olması gereken bir taraf olmadığını, aksine itham eden, eleştiren, samimiyete davet eden bir taraf olmanın üstünlüğünü çok iyi sergiledi. Evet 14 Aralık’ta sahte deliller uydurarak, komplolar kurarak başka gazetecilerin hayatlarını karartmakla suçlandığı için sadece ifadeleri alınmak üzere gözaltına alınmış bir kaç gazeteci için apar topar kameraların karşısına geçip Türkiye aleyhine beyanlarda bulunan Avrupalı Dostlar’ın bir gün içinde üç bin insanını katleden ve yüzlerce gazetecisini keyfi biçimde tutuklayan Mısır için hiç bir damla gözyaşı dökmemiş, bu olaylara darbe bile diyememiş olduğunu hatırlattı. Dahası, bugün o “Avrupalı dostlar” Mısır’ın darbeci yönetimiyle ilişkilerini normalleştirmenin çabası içindeler.
Türkiye’yi Müslüman Kardeşleri desteklediği için bir psikolojik baskı altında tutmaya çalışan Avrupalı dostlar, bu baskıları dolayısıyla utanmak ve kendilerini savunmak durumundalar. Bundan dolayı kimse Türkiye’yi eleştirebilecek veya itham edebilecek durumda değil, aksine demokrasi yanlısı ilkeli ve tutarlı duruşu dolayısıyla herkesi itham edebilecek durumda olan Türkiye’dir. Kaldı ki, Türkiye’nin münhasıran İhvan’ın yanında olduğu doğru değildir. Türkiye meşruiyetin ve demokrasinin yanındadır. Demokrasi süreci işlediğinde iktidara gelen Tunus’ta olduğu gibi İhvan karşıtı Nida Tunus partisi olduğunda da Türkiye o süreci desteklemekten geri durmamıştır.
Paralel yapının bugün Türkiye’ye karşı, AK Parti’ye karşı medet umduğu otoriteler, ister AB ülkeleri, ister ABD olsun, hiç birinin demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’ye söyleyebileceği bir tek söz yoktur. Türkiye, demokrasi konusundaki samimiyet konusunda, özellikle Ortadoğu’daki demokratik süreçlerin desteklenmesi hususunda hepsine karşı açık bir üstünlük içindedir.
Türkiye demokrasi ve insan hakları konusunda eskisi gibi savunmada değil, itham makamındadır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019