Yıldıray OĞUR
2010 yılında İstanbul Bakırköy’de uyuşturucu madde ile yakalanan 18 yaşından küçük M.S.Ç., Bakırköy Cumhuriyet Savcısı N.Ç. tarafından tutuklanmaya sevk edilmedi.
Bir ihbar üzerine savcının rüşvet ya da iltimas sonucu bu kararı aldığı şüphesiyle soruşturma başlatıldı.
M.S.Ç’nin dayısı M.Ç., savcının Diyarbakır’dan tanıdığı hemşerisiydi. M.S.Ç’nin avukatlığını yapan İ.D. ile de savcı tanışıyordu. Üç yıl önce savcı istifa edip onun bürosunda avukatlık yapmış, bu sırada dayı M.Ç.’nin de bir davada müvekkilliğini üstlenmişti. Daha sonra mesleğe geri dönmüştü.
Savcı, dayı ve avukat hakkında rüşvet ve görevi kötüye kullanmaktan dava açıldı. Delillerden biri savcı ile dayı M.Ç. arasında ankesörlü telefonla yapılmış bir konuşmaydı. İddianamede savcının rüşvetin alındığına gösterdiği en somut delilse bu üç kişinin cep telefonlarının HTS raporuydu. Bu rapora göre üçünün cep telefonları olay tarihinde aynı baz istasyonlarından sinyal vermişti. Savcıya göre bu buluştuklarının ve rüşvet alışverişi yaptıklarının deliliydi.
Şüpheli savcı en başından itibaren tutuklamama kararının hukuki olduğunu savundu ve rüşvet ve iltimas iddialarını reddetti.
Ama mahkeme böyle düşünmedi ve ceza verdi. Konu 2012 yılında Yargıtay Ceza Kurulu’nun önüne kadar geldi.
Yargıtay’ın en üst düzey organı, benzer davalarda içtihat olacak bir karara imza atarak cep telefonlarının aynı bazdan sinyal vermesinin kişilerin buluştuğu ya da irtibat haline olduğu anlamına gelmeyeceğine hükmetti:
“Sanık M.. Ç.. ile N.. Ç.. ve İ.. D..’nın cep telefonlarının sinyal bilgilerinin incelenmesi sonucunda, olay tarihinde cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi nedeniyle sanıkların buluştukları iddia edilmekte ise de; baz istasyonlarının geniş bir kapsama alanının olması, sanık M.. Ç..'in işyeri ile N.. Ç..'ın görev yaptığı adliye ve ikamet ettiği lojmanın birbirine yakın yerlerde bulunması ve İ.. D..'nın avukat olması dikkate alındığında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğu, başka bir anlatımla İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde birbirine yakın yerlerde oturan, çalışan veya tesadüfen oradan geçmekte olan insanların cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin olağan bir durum olması gözönüne alındığında, cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsamında sinyal vermesinin sanık M.. Ç..'in diğer sanıklarla bir araya geldiği ve görüştüğünü kabule imkan vermemektedir.”
Kararın gerekçesi ise savcıların delilleri nasıl değerlendirmesi gerektiği üzerine bir hukuk dersi gibiydi:
“Diğer taraftan, amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.”
Fakat Yargıtay’ın 2012 yılındaki HTS raporları hakkındaki bu içtihat kararı ve delillerin toplanması hakkındaki hukuk dersine rağmen 2018 yılında hala pek çok davada cep telefonlarının aynı bazdan sinyal vermesi iki kişi arasında irtibata delil olarak gösteriliyor.
Savcılar, sanık lehine delil toplamak şöyle dursun, bir sanığın aleyhine delil bulamayınca HTS raporlarına sarılıyor ve “telefonları aynı bazdan sinyal verdi” diyerek istedikleri kişileri birbirleriyle irtibatlı gösterebiliyorlar.
Bu delil üretmenin son zamanlardaki en meşhur örneklerinden biri Brunson davasında yaşandı.
Brunson bu HTS raporlarıyla FETÖ imamı Bekir Baz’a bağlandı.
Çünkü emniyetin raporuna göre ikisinin telefonları “4 Nisan 2011 ila 19 Ağustos 2015 tarihleri arasında bu hatların Konak, Çankaya ve Alsancak'ta birbirlerine yakın bazlarda 293 kez sinyal vermişti”.
Bu medyada “Papaz FETÖ imamıyla 293 kez görüştü” diye haber oldu. Daha insaflılar “Papaz ile FETÖ imamı arasında 293 irtibat” diye verdiler.
Halbuki milyonlarca insanın yaşadığı ve her gün geçtiği bir bölgede yaşayan herhangi iki kişinin telefonları arasında dört yıllık bir taramada bulunabilecek yakın bazlardan sinyal alma sayısıydı bu.
Aynı HTS raporlarıyla Brunson, PKK ile irtibatlandırıldı.
Çünkü HTS kayıtlarına göre cep telefonu 2014-2017 yılları arasında 1306 kez Urfa ilinin Suruç ilçesinde, 192 kez Urfa ilinin başka ilçelerinde, 2 kez Diyarbakır ilinde sinyal vermişti. Bu rakamlar da medyada “Rahip’in Urfa’ya gidiş sayısı” olarak yansıtıldı. Halbuki 1306 sayısı üç yıldaki gün sayısından bile fazlaydı. Çünkü bu sayılar gidiş değil, bu üç yılda bu illerde telefonunun verdiği baz sinyallerinin sayısıydı.
Cep telefonu baz sinyalinden irtibat delili üretmenin son kurbanlarından biri de 300’ü aşkın gündür iddianamesiz tutuklu olarak yargılanan işadamı Osman Kavala.
Gözaltına alınırken, medyada hakkında bir kaç klasör iddianame edecek kadar suçlama çıkan Kavala’nın iddianamesini savcılar nedense bir yıla yakındır yazamıyor.
İddianamenin gecikmesine tepkiler geldikçe de gazetelere deliller düşüveriyor.
Bu delillerden birinin yine bir HTS raporu olması hiç sürpriz değil.
Geçen hafta bir köşe yazarının üzerine iddianame gibi yazı döşediği bu delile göre Osman Kavala, birinci Büyükada toplantısı olarak bilinen toplantı hakkındaki soruşturmada hakkında yakalama kararı çıkarılan ABD’li Türkiye uzmanı Henry Barkey ile 93 saat 34 dakika 1 saniye telefonda konuşmuş.
Sevgililer için bile epey yüksek bir sayı olan 93 saat telefonda konuşmadan şüphelenmeyip, bunun ikisi arasında “karanlık ilişkilere” delil olduğunu iddia etti yazar.
Halbuki şimdi tekrar ısıtılan bu ‘delil’ bir yıl önce ortaya atılmıştı. O ‘haberler’den okuyalım:
“Başsavcılığın incelettiği telefon dökümlerinde Barkey, Kavala’nın şirketine ait olan ancak şirket görevlileri ya da Kavala’nın yakınlarının kullanımındaki telefonlarla 93 saat 34 dakika 1 saniye görüşme yaptı.”
Bu haberlere göre bu 93 saatlik telefon görüşmesi Mayıs 2015’den Haziran 2016 arasında İstanbul ve Diyarbakır’da gerçekleşmişti.
İddiaya göre Kavala sadece kendi telefonundan değil, 13 saat eşinin, 1.30 saat ablasının, 1.3 saat ortağının ve 54 dakikada da şirket müdürünün telefonundan Barkey ile görüşmüştü.
Karşımızda yine bir baz çakışması irtibatı delili olduğunu anlamışsınızdır.
Aslında ortada telefon görüşmesi yok, bu 93 saat ikilinin telefonlarının aynı ve yakın bazlardan birlikte sinyal verdiği süre.
Aynı sıralarda İstanbul’un bahsi geçen semtlerinde ya da Diyarbakır’da olan herkes bu yolla Barkey ve Kavala ile irtibatlı gösterilebilir. Bu yazıyı yazan yazar, haberini yapan gazeteci, bunu sızdıran kolluk görevlileri bile...
Anlaşılan soruşturmayı yürütenler bu süreleri artırmak için Kavala’yla da yetinmemiş, eşi, kardeşi, avukatı, şirket müdürünün telefonlarının baz çakışmalarını da listeye eklemişti.
Yani bin bir gürültüyle tutuklanmış ve bir yıla yakındır iddianamesiz içerde yatan ünlü bir işadamı-sivil toplum aktivisti hakkında bunca şeyden sonra gazetelere sızdırmaklık elde kalan delil telefonlarının ortak bazlardan sinyal vermesinden ibaret irtibatlar.
Geçen haftaki bazı köşe yazılarına göre fikirlerini beğenin beğenmeyin bu ülkenin bir vatandaşı olan Kavala için tek ümit de Avrupa Birliği ile yaşanan yakınlaşma süreci.
Yani kimsenin yalanlamadığı, olur mu öyle şey demediği bu iddiaya göre bir Türkiye Cumhuriyet vatandaşı hakkında adaletin yerine gelmesi ancak Avrupa’ya sunulacak bir tavizle mümkün olabilir.
Halbuki yargının sicilinin çok da parlak olmadığı 2012 yılında Türkiye’nin Yargıtay’ının kendi iradesiyle yazdığı o içtihad
üst üste çıkarılan reform paketlerinin, Avrupa Birliği ile uyum süreçlerinde elde edilen birikimin, savcılara, hakimlere verilen eğitimlerin bir sonucuydu.
Ama dün Adalet Bakanlığı’nın o eğitimlerine fon veren AB ve diğer fon kuruluşlarından fon alıp sivil toplum faaliyetleri yapmak yarın muhtemelen Osman Kavala’nın önüne suç delili olarak çıkarılacak.
Kendisine bunu layık gören bir ülke için Avrupa Birliği ne yapabilir?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025