Yıldıray OĞUR
DEVA Lideri Ali Babacan, DW Türkçe’deki röportajında Nevşin Mengü’nün ard arda soruları üzerine Anayasa’nın ilk dört maddesinin uygun iklimde konuşulabileceğini ama bunun kendilerinin gündeminde olmadığını söyledi.
Babacan, “teklif dahi edilemez” deyip kestirip atmadığı, “her konunun üzerine konuşulabilir” gibi liberal ilkesel bir pozisyon almaya çalıştığı için bir anda Cumhuriyet’in temel değerlerini değiştirmeye çalışmak suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.
Muhtemelen bundan sonra siyasette muhalefete karşı Kemalist hassasiyetlerin sözcüsü rolünde daha sık göreceğimiz Muharrem İnce’den, “bunu en son deneyen FETÖ’cüler Ege’de yatıyor” bile diyen bir nefret tacirine kadar eleştirilere hedef oldu.
Tabii bu tartışma, konuşmanın zor olduğu şartlarda yeni anayasa tartışması açan iktidarın 1921 Anayasası referansları, “yeniden kuruluş anayasası” tabirleriyle de birleşince kaygılanan insanlar da tepki gösterdi.
Herhalde kimse Babacan’ın devletin başkentini memleketi Ankara’dan Samsun’a taşımak istediğini, İstiklal Marşı’na alternatif bir beste yaptırıp, yeni bir bayrak hazırlattığını, Cumhuriyet yerine saltanata dönüp, “doların 1.5 TL’ye inme durumu var” diyen şehzadeyi ekonominin başına geçirmeyi hayal ettiğini düşünmüyordur.
Burada temel kaygı ilk dört maddedeki laik devlet hükmü.
Ama Anayasa’yı bir kere uzaktan görmüş olanlar da bilecektir ki, Anayasa’da laikliği düzenleyen tek başına bir 24. madde var:
“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Yani ilk dört maddeyi konuşmak laiklikten vazgeçmek demek değil.
Ayrıca 1921 anayasasına “Devletin dini İslam’dır” maddesi de 29 Ekim 1923 günü, yani Cumhuriyet ilan edilirken yapılan değişiklikle girdi. Ama unutmamak gerekir ki bu maddenin girmesinden dört ay sonra aynı Meclis halifeliği kaldırmıştı. Kısa bir süre sonra yürürlüğe giren 1924 Anayasası’nda da İslam hükmü 1928’e kadar korundu. Yani Anayasa’da “Devletin dini İslam’dır” yazarken Meclis Mecelle’yi kaldırıp Medeni Kanun’u kabul etti, Şapka Devrimi yapıldı, tekke ve zaviyeler kapatıldı.
Mevcut iktidarın niyetlerinden şüphe edilmesi artık anlaşılır. Ama o iktidarın ifade hürriyetini kısıtlamasından şikayet edenlerin, insan yapımı Anayasa’nın ilk dört maddesi üzerine konuşulma ihtimaline karşı bile gösterdikleri bu tahammülsüzlük üzerine konuşulmayı hak ediyor.
Öyle görünüyor ki bazıları Anayasa’nın ilk dört maddesini bizzat Atatürk’ün yazdığını zannediyor.
Halbuki, Atatürk’ün bizzat bulunduğu ve muhalefeti tasfiye ederek egemen olduğu İkinci Meclis’in kabul ettiği 1924 Anayasası’nın ilk dört hükmü 1937’ye kadar yapılan değişikliklerle şöyleydi:
Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2.- (Özgün hali) Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır; resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir.
Madde 2.- (1928’deki değişiklikle)
Türkiye Devletinin resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir.
Madde 2.- (1937’deki değişiklikle)
Türkiye Devleti, Cümhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır. Resmî dili Türkçedir. Makarrı Ankara şehridir.
Madde 3.- Hâkimiyet bilâ kaydü şart Milletindir.
Madde 4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin yegâne ve hakikî mümessili olup Millet namına hakkı hâkimiyeti istimal eder.
Yani ne bugünkü dört maddeyle aynıydı ne de bu maddelerin değiştirilmesinin teklif dahi edilmesi yasaklanmıştı.
Hatta 1924 Anayasası tasarısının TBMM’deki görüşmeleri sırasında Bozok mebusu Hamdi Bey, devletin dinini, başkentini ve resmi dilini belirleyen 2. maddesinin, egemenliğin
kayıtsız şartsız millete ait olduğunu söyleyen 3. maddesinin ve TBMM’nin milletin tek ve gerçek temsilcisi olduğunu, egemenliği millet adına yalnız onun kullanacağını belirten 4. maddesinin de değiştirilmelerinin yasaklanmasını teklif etmiş ama Meclis’te bu kabul edilmemişti.
1924 Anayasası’nda “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” hükmüyle korunan sadece devletin Cumhuriyet olduğunu düzenleyen birinci maddeydi.
O da Anayasa’nın tepesine değil, 102. maddesine yazılmıştı:
“İşbu kanunun şekli Devletin Cumhuriyet olduğuna dair olan birinci maddesinin tadil ve tagyiri hiçbir suretle teklif dehi edilemez.”
Peki 1961 Anayasası’nın ilk dört maddesi nasıldı?
“1.- Türkiye devleti bir Cumhuriyettir.
2.- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
3.- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Resmî dil Türkçedir.
Başkent Ankara'dır.
4.- Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir.
Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılmaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
Yani 1961 Anayasası’nın ilk dört maddesi de bugünkünden farklı biçimde yazılmıştı.
Türkiye tarihinin belki de en sıkı Kemalist hukukçu ve askerlerinin eseri olan anayasanın ilk dört maddesinde Atatürk’ün adı bile geçmiyor, milliyetçilikten bahsedilmiyordu.
61 Anayasası’nda “değiştirilmesi teklif edilemez” maddesi ise 9. Maddeye yazılmıştı, tıpkı 24 Anayasası gibi sadece Cumhuriyet’i koruyordu:
“9- Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. “
Peki, pek çoklarının Atatürk’ten miras kaldığını zannettiği 1982 Anayasası’na bu dört madde nasıl girdi? Bunları kim yazdı?
Aslında 1982 Anayasası’nı hazırlayan Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı başkanlığındaki heyetin hazırladığı ilk taslakta “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” diye bir dördüncü madde yoktu.
İlk taslakta ilk üç madde şöyleydi:
“1- Türkiye devleti bir Cumhuriyettir. Anayasa’nın bu hükmü değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlabgıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.
3- Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Resmi dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı albayraktır.”
Milli Marşı İstiklal Marşı’dır.
Başkenti Ankara’dır.”
Darbeciler tarafından hazırlanmasına rağmen bu taslağın ilk üç maddesi de dahil olmak üzere bütün maddeleri aylarca tartışıldı.
Anayasa Mahkemesi üyesi Yekta Güngör Özden, taslak için “Devlet diktatörlüğü kurulmamalı” demişti. Barolar Birliği Başkanı Atilla Sav “Bu Anayasa ile otoriter bir rejim kurulabilir” diye uyarı yapmıştı. Türk-İş’ten akademisyenlere kadar günlerce taslak yerden yere vurulmuştu.
Sonra taslak Danışma Meclisi’nin önüne geldi.
İlk dört maddedeki kelimeler de olmak üzere Anayasa’nın her kelimesi, kavramı eleştirildi, tartışıldı. Değiştirilmesi teklif dahi edildi.
Atatürk milliyetçiliği yerine Türk milliyetçiliği yazılmasını isteyen de oldu, İstiklal Marşı ve Türkçe’nin ilk dört maddede olmasına karşı çıkan da...
Hatta ilk üç madde eleştirileri için Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı şöyle demişti: “Bundan sonra Galata Kulesi’ne kızıl bayrak çekilemeyecektir.”
Fakat bu kadar sert bir sağcı olan Aldıkaçtı’nın bile kabul edemediği teklifler olmuştu.
Örneğin Anayasa’nın ilk üç maddesindeki bütün hükümlerin değiştirilmesinin teklif dahi edilemez hale getirilmesi teklifi...
Aldıkaçtı, sadece Cumhuriyet’in bu kapsama alınabileceğini söyledi, diğerlerine neden karşı çıktığını ise şöyle anlattı:
“Cumhuriyet ve Cumhuriyetin temel ilkelerinin değiştirilmeyeceği değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği hükümlerinin tasarıya eklenmesi isteniyor. Bir toplum devamlı değişir, dayandığı sosyal kuralların hukuk kaidelerinin değişmeyeceğini ilan madde dahi bir gün değiştirilirse ne yaparsınız. Ya çoğunluğun kararına uyarız ya isyan ederiz yahut da karşı karşıya dövüşürüz. Ama b ir sosyal kuralın değişmesine karşı çıkamayız. Sözlerin fazla soyut görünüyor. Somut örnekler de verebilirim. Mesele toplumun değişmesini durmayacak hükümler getirmektedir. Sadece Cumhuriyet’in değiştirilmeyeceğine ilişkin hükmün 11. Madde olarak konmasını teklif ediyorum.”
Yani 82 Anayasası’nın banisi Aldıkaçtı, darbecilerin Danışma Meclisi’nde Babacan’dan daha liberal konuşmuştu.
Onun teklifi Danışma Meclisi’nde kabul edildi, Anayasa’nın ilk taslağında hiçbir maddesinde bulunmayan “değiştirilmesi teklif edilemez” maddesi, tıpkı 1961 Anayasası’ndaki gibi sadece Cumhuriyet için 11. madde olarak Anayasa’ya eklendi:
"Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
Danışma Meclisi’nde kabul edilen 11. Maddenin gerekçesinde şöyle yazıldı:
"1924 Anayasası konarken saltanat henüz kaldırılmış bulunduğundan Cumhuriyet rejimini korumak için. Anayasada yapılacak bir değişiklikle saltanata dönülmesini önlemek amacına uygun olarak Cumhuriyet rejiminin değiştirilmez olduğu ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği Anayasa hükümleri arasına konmuştu. Fransa'da da 3. Cumhuriyetin başlarında aynı mealde Cumhuriyet rejimini koruyacak bir hüküm getirilmişti. 1924 Anayasasında hiç şüphesiz 3.
Fransız Cumhuriyetinden esinlenerek saltanata dönüş eğilimlerine set çekilmiştir. 1961 Anayasası düzenlenirken böyle bir endişe artık kaybolmuştur. Atatürk'ün kurduğu ve gençliğe emanet ettiği Cumhuriyet rejiminden
geriye dönüşün mümkün olamayacağı tartışılmaz bir gerçek olarak Türk milletince kabul edilmiştir. Buna rağmen sadece tarihî niteliğinden dolayı Cumhuriyet ilkesinin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği 1961 Anayasasına konmuştur. Komisyonumuz da aynı sebeple hükmü tekrarlamıştır."
Peki, ilk dört maddenin konuşulmasını bile imkansız hale getiren, Anayasa’ya değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddesini kim soktu?
Tabii ki Milli Güvenlik Konseyi yani Kenan Evren...
Danışma Meclisi’nde kabul edilen taslak Evren ve beş generalin olduğu Milli Güvenlik Konseyi’nin önüne geldi.
Ve orada ilk dört madde bugün değiştirilmesi teklif dahi edilemez haline getirildi.
MGK, bu dördüncü madde için anayasa maddesi gerekçelerinin yazdığı rapora şöyle yazdı:
"Madde 4- Danışma Meclisinin kabul ettiği metnin 'Devlet şeklinin
değişmezliği' kenar başlıklı 11 inci maddesi 'Değiştirilemeyecek
hükümler' kenar başlığı altında anayasanın 1,2 ve 3 üncü maddelerini
kapsayacak şekilde 4 üncü madde olarak yeniden düzenlenmiştir.”
Yani herhangi bir açıklama bile yapılmadı.
Yani bugün ilk dört madde asla üzerinde konuşulamaz, başka bir biçimde de yazılamaz diyenler aslında Kenan Evren gibi düşünüyor.
Yazarlar
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025