Kemal CAN
İstanbul seçimiyle ilgili alınan karar, daha önce de pek çok gösterge ile işaretlendiği gibi, rejimin niteliğinin bir yüksek yargı organı olan YSK eliyle tescil edilmesidir. Pek çok anayasal, evrensel, hukuksal kurum ve normla birlikte -iktidarın da gücünün kaynağı olarak işaret ettiği- seçimin kendisi de sistemden çıkartılmıştır. Geri getirilir, getirilmez ayrı bir tartışma konusu ama yapılan işlem, herhangi bir perdeleme gereği duyulmadan sandığın ilga, YSK’nın mülga işlemidir. Tamamen ve tartışmasız biçimde siyasi bir karardır. YSK’nın vereceği aksi karar da elbette siyasi olacaktı ama seçimle kazanılan meşruiyeti ve sandıklar için yargıç güvencesi normunu koruduğu için, biçimsel olarak da olsa hukuki bir karardan bahsedilebilir olacaktı. Ama bu kararın hukuki olarak tartışılabilir hiçbir tarafı olmadığı gibi, verilecek cevaplar da siyasi olmak zorunda. Ve birkaç haftadır yazmaya çalıştığım gibi, YSK’dan çıkacak her karar, tüm ülkeyi, iktidarı ve muhalefeti önemli bir belirsizlik eşiğinden geçirecekti. Bu belirsizlikler, bütün belirsizlikler gibi çeşitli çatışmaların, gerilimlerin açığa çıkmasına, bazı yeni riskler ve fırsatların doğmasına neden olacaktı. YSK’nın kararıyla iktidarın, siyasi ihtiyaçları için ne kadar yükü, ne kadar belirsizliği, ne kadar yeni krizi göze almaya hazır olduğunu ve bunların sonuçlarını herkese yaşatma niyetini gördük. Şimdi buna nasıl karşılık verileceğini ve bunun nasıl sonuç alacağını göreceğiz. İktidar dışındaki -ve tabi içindeki- aktörlerin belirsizliği nasıl kullanacaklarını izleyeceğiz. Süreç devam ederken de, çıkan sonuçlar üzerine konuşurken de derin tartışmalar yapacağız.
Bu sonuca nasıl karşılık verileceğiyle ilgili karar, siyasi gerekler ve tutarlı politik tavır kadar, bu uygulamayla haksızlığa uğramış, galibiyetleri ellerinden alınmış olanların tercihlerine göre verilmelidir. Hatta daha ileri giderek peşin olarak şunu söyleyebilirim: Yanlış olduğuna inansam bile – bunu söyleme hakkımı saklı tutarak- bu konudaki baskın iradeye saygı duymak ve destek vermek gerekir. Son sözü siyasi bir müdahale ile iradelerine ve başarılarına el konulmuş olanlar söylemelidir. Yenilenen seçime katılmak ya da katılmamak, seçimi boykot edip etmemek gibi kararlarda, Ekrem İmamoğlu’nun, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin İstanbul teşkilatlarının ve seçmenlerin istekleri belirleyici olmalıdır. Doğru olan tavır, en etkin tepki seçeneği, somut durumun somut tahlili, teorinin söyledikleri veya daha ahlaki olan tercihler konusunda çok geniş tartışmalar elbette yapılabilir ama bu gasbın birinci dereceden muhataplarının eğilimi, ne yapmayı istedikleri -en doğru tavır olmasa bile- değerlidir. İnsanların nasıl karşılık vermeyi istediklerini dikkate almayan, hatta aşağılamaya kalkan tavırlar dayanakları ne kadar sağlam olursa olsun anlamsızdır. Elbette, daha doğru olanın ne olduğu konusunda bilgilerimiz, fikirlerimiz, görüşlerimiz olabilir ve bunları son ana kadar savunmak, uyarılar yapmak da gerekir ama mümkün olan ve istekli olunanı hesap içinde tutmayan bir ölçüsüzlükle değil. YSK’nın aldığı kararın hemen sonrasında oluşan hava ve özellikle İmamoğlu’nun konuşmalarındaki ton, yenilenen seçime katılma yönünde baskın bir eğilim olduğunu gösteriyor.
Otoriter baskıcı rejimlerde seçimlerle sonuç almanın mümkün olup olmadığıyla ilgili daha önceki seçimlerde olduğu gibi 31 Mart öncesinde de epey tartışma yapıldı. Geçen yıl yaşanan 24 Haziran hayal kırıklığı ile de desteklenen olumsuz görüşler başlangıçta daha öndeydi. Bu tartışmalarda öne sürülen argümanlardan, iktidarın seçimi asla kaybetmeyeceği, “yenilmez olduğu”, sonuçların aynı kalacağı görüşü pek gerçekleşmedi. Buna karşılık, “bu iktidar asla seçimdeki yenilgiyi kabul ederek geri çekilmez” iddiası ise bir şekilde doğrulanmış oldu. İktidarın nihai olarak geriletilmesi veya değişime zorlanması anlamında bir sonuç yaratmamış olsa da, 31 Mart seçimlerinin, İstanbul ve KHK’lı adayların kazandığı merkezlerde- YSK eliyle geçersiz sayılması da dahil olmak üzere- verilen tüm reaksiyonlar açısından hiçbir sonuç üretmediğini söylemek imkansız. Hatta ortaya çıkan sonuçların, bu sonuçlara yapılan muamelenin, yerel yönetimlerin el değiştirmesinden daha sarsıcı etkiler yarattığı, YSK kararıyla birlikte yaratmaya devam edeceği de anlaşılıyor. Bu anlamda seçimin yarattığı, yaratabileceği etki başlığına daha geniş bir pencereden bakmak gerekir. Siyasi etki, seçimleri kimin kazandığı veya kazancın kabul ettirilip ettirilemediğinden daha geniş bir değerlendirmeyi hak ediyor. Bazen ilk anda yenilgi gibi görünenler ya da “dediğini yaptırma” gibi algılananlar tam tersi süreçleri yaratabilir, ilk andaki durumun tam tersi etkileri ve bir vadede yeni sonuçları gündeme getirebilir.
Ekrem İmamoğlu tarafından kullanılan “her şey çok güzel olacak” sloganının ve “artık konuşma zamanı” çağrısının nasıl bir dalga yaratacağı, ilk andaki heyecanın artarak sürüp sürmeyeceği, 23 Haziran’da oluşabilecek sayısal sonuçlardan daha önemli olacak. Dolayısıyla, “iktidarın kaybedeceği bir seçime girmeyeceği” fikri ve daha önceki seçimde de gündeme getirilmiş olan “kazanmak için her yolu deneyebileceği” görüşü, seçimin nasıl bir etki yaratabileceğiyle ilgili tartışmanın tamamını oluşturmuyor. 31 Mart’ta olduğu gibi 23 Haziran’da da, süreç ve sürecin nasıl yürüyebileceğine ilişkin öngörüler, sayısal ihtimaller üzerine yapılan hesaplamalar kadar önemli. İlk anda muhalefet lehine oluşan havanın devam edip etmeyeceği, şimdiden yapılan iyimser sayısal beklentilerin de gerçekleşme düzeyini belirleyecek. İktidarın ve Erdoğan’ın 23 Haziran’daki sonuç nedeniyle yenileme kararından pişman olabileceği yolundaki erken yorumlar da, sürecin nasıl yürüyeceğine bağlı olarak seçim sürecinin daha çok başında doğrulanabilir veya boşa düşebilir. Bir grup AKP’linin de seslendirmeye başladığı pişmanlık, 23 Haziran öncesinde gözle görülür hale gelebilir. YSK kararı sonrasında Bahçeli’nin atak tutumu, 31 Mart seçim sürecinde olduğu gibi, iktidarın stratejisini belirleme ve sözcülüğünü üstlenme konusundaki ağırlığını gösteriyor. Artan belirsizliklere rağmen, yine soyut endişelere dayalı bir geleceğe kaçış hamlesi yapmak, önceki stratejiyi tekrarlamak, iktidar için bir yenilgi tekerrürüne kapı açabilir. Ancak muhalefetin süreci yükselen bir dalgaya dönüştürememesi ve iktidarın seçim oyununa dahil olmak dışında bir şey yapamaması tam tersi bir tablo üretebilir. iktidarın bildik taktiklerle süreci bozup, sonucu belirleme imkanlarını artırması, muhalefet için yeni bir 24 Haziran moralsizliğinin taşlarını döşeyebilir.
31 Mart yerel seçiminin öncesi, bu seçimde ortaya konulan stratejilerin aldığı sonuç, ortaya çıkan sonuca gösterilen tepki, mevcut iktidarın daha geniş bir zaman dilimi içindeki yolculuğunda önemli bir aşamayı işaret ediyordu. İktidar ittifakının ve özellikle de Erdoğan’ın yavaş ve düzenli gerileyişi, içine doğru sürüklendiği siyasi krizin görünürlüğü açısından önemli bir aşamaydı. Bu kritik eşiğin özellikleri nedeniyle, seçim iptali tartışmasında benim beklentim, yenileme olmayacağı yönündeydi. Bunun normalleşme veya demir soğutma arayışından değil, iktidarın kendi iç geriliminden ve ihtiyaçlarından dolayı böyle olacağını düşünüyordum. Gelişme benim düşündüğüm gibi olmadı, iktidarın iç gerilimi ve karşı karşıya olduğu durumla ilgili risk değerlendirmesi başka tür bir siyasi ihtiyacın öne çıktığını gösterdi. Köklü yapısal sorunlarını saklayamaz hale gelen ve ömrünü biraz daha uzatmak için kaçınamayacağı müdahalelerin arifesinde fazla oyalanan iktidarın -özellikle de Erdoğan’ın- seçim erteleme gibi belirsizlik baskısından kaçınmak yerine, bir daha belirsizliğe sığındığını veya mecbur kaldığını izledik. YSK’ya verdirilen bu karar, bu iktidar ve Erdoğan için işleyen kaçınılmaz süreci kesen, durduran veya geri çeviren bir durumu değil, aksine süreci hızlandıran, büyüten bir etkiyi yaratmaya aday. Ancak, iktidar açısından ciddi risklerin devamı -hatta büyümesi- anlamına gelen bu durum, muhalefet için kendiliğinden imkanlar ve fırsatlar açan bir şans gibi yorumlanamaz. Çünkü seçim iptal hamlesi, iktidarın yapabilirlik sınırları konusundaki çaresizliğini zorlayarak aşma niyetini gösteriyor. Bu nedenle, muhalefetin 31 Mart’taki gibi iktidarı gerilimde yalnız bırakma stratejisi aynı sonucu almayabilir. Belki bu yüzden İmamoğlu’nun dilinde kontrollü bir sertleşme izliyoruz. Sürecin heyecandan fazlasına ihtiyacı olduğu da çok açık.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025