Kemal CAN
Epey uzun bir süredir mahkeme kapıları, duruşma salonları, hakim ve savcı performansları hakkındaki zorunlu gözlem imkanlarımız çok arttı. Özel seçilmiş mahkeme heyetlerinin iyi çalışılmış gösterilerini veya talimatları yerine getirme zorluklarıyla bocalayan yargı mensuplarının değişik sunumlarını izledik. Dışarıdan gözlem yapanlar kadar, senelerdir işin içinde olan duayen hukukçuların bile şaşkınlıklarını gizleyemedikleri usul ve kararlar, akıl erdirilemeyen uygulamalar gördük. Neredeyse her gün yeni bir örmekle tekrar edildiği üzere, hukukun işlemediği, hatta artık işliyor gibi yapılmasına bile uğraşılmadığı bir dönemde ilerliyoruz. Fakat bazı uygulamaların niyet edilen amaçla ilgisini kurmak, ne işe yaradığını anlamak hiç kolay olmuyor.
Geçtiğimiz gün, AYM ve Yargıtay tarafından -açık yasa maddelerine ve AİHM içtihatlarına dayanarak- pek çok hukuksuzluk barındırdığı için bozulması talep edilen Cumhuriyet Gazetesi Davası görüldü. İlk derece mahkeme olarak 27. Ağır Ceza’nın Yargıtay ve AYM kararları sonrasında nasıl bir tavır alacağı merak ediliyordu. Mahkeme, Kadri Gürsel’e beraat dışında bütün diğer sanıklar için Yargıtay’ın bozma talebine direnmeyi seçti. Şimdi dava yeni bir Yargıtay sürecinden geçecek. Yerel mahkemelerin Yargıtay kararlarına direnme, kendi kararında ısrar gibi bir hakkı var elbette. Fakat ilginç ama artık yeni normal haline gelen, bu direnmenin hukuki açıklamasına ihtiyaç yokmuş gibi davranılması. Savcının yaptığı –iddianamenin tekrarından ibaret olan- mütalaanın özeti şuydu: “Bu konudaki siyasi kanaat değişmediği için, dediğimiz dedik… ”
Hukuk ve özellikle meselenin usul kısmının, gündelik mantık yürütme alışkanlıklarına ilk bakışta aykırı görünebilecek bazı unsurlar taşıdığı doğrudur. Biraz kapalı tutulan karmaşık prosedürler, bazen adaleti, iddia olarak kamu iradesini ama aynı zamanda yargı erkini (mensuplarını) korumaya yarar. Yüksekte oturmalar, tuhaf kıyafetler (veya peruklar), irrasyonel görünen ritüeller, “yüksek-yüce” gibi kolayca giyilen sıfatlar, saygıda kusur etmemeler bir tür dokunulmazlık üretmeyi sağlar. Mantık ve vicdan dışı olan kararlara imza atanları tepkilerden korumaya hizmet eder. Hele siyasi kanaatler için infaz birimine dönüşmüş bir yargı için tamamen böyledir. Cellatların yüzlerinin görünmemesi için kafalarına külah takmaları gibi. Çünkü teorik ve soyut bir bağımsızlık iddiasına rağmen, en geniş anlamda iktidar(lar)la yargının organik bir bağı vardır ama bu karşılıklı bir korumayla sürdürülür.
Bütün bunları biliyor olsak da, yine de anlamakta zorlanılan bir durum var ortada. Orada üzerlerine giydikleri cüppeler ile –marangoz marifetiyle de olsa- salondaki herkesten daha yüksekte oturanlar, daha önce verdikleri kararlara ilişkin yoruma açık olmayacak kadar bariz hataların yüzlerine vurulmasına, sadece savunmanın değil kendilerinin de “yüksek” sıfatı verdiği üst mahkemelerce “yanlış yaptınız” denmesine kulak asmıyor. “Evet ama şu tarafında da haksızsınız, burası da şöyle, tamam yaptım ama bir sorun neden yaptım?” deme gereği bile duymadan, direnme gerekçesine hukuki bir mesnet yaratmaya çalışmadan –aslında başkasının- bildiğini okuyorlar. Buna ihtiyacı yokmuş gibi davranırken pek de özgüvenli olmadığını açık eden bir seri usul hatasını da göze alarak yapıyorlar bunu. Üstelik yaparken bir de ayağa kalkılmasını istiyorlar.
Hangi işi yapıyor olursanız olun. Gazeteci olun, akademisyen olun, öğrenci olun, patron olun, işçi olun değişmez. Kamuya açık bir oturumda birileri çıkıp yaptığınız işi, verdiğiniz kararı, ileri sürdüğünüz görüşü yerden yere vuruyor. Beğenmedikleri için değil, sizin de bağlı olduğunuzu iddia etiğiniz bir takım kurallar çerçevesinde yaptığınıza “olmamış” diyor. Refleks olarak kendinizi anlatma, yaptığınızı bir biçimde izah etme ihtiyacı duyarsınız. Bir yargı mensubu açısından “hukuka aykırı iş yapmışsın” ithamı, basit bir eleştiri değil neticede. Hayat kurtarması gereken doktora, “hastayı sen öldürmüşsün” demek gibi bir şey. İşte bu yüzden, kendi hazırlamadığı düzmece iddianameyi tekrar eden savcıyı, kendi almadığı kararda ısrar eden mahkeme heyetini görünce, iktidarın zulmettikleri kadar bunu uygulattıklarına da pek acıması olmadığını anlıyoruz.
Cumhuriyet Davası’nda, Aydın Engin son sözleri sorulduğunda mahkeme heyetine, “Vereceğiniz karar benim için çok fark etmez, bu sizin sınavınız, kolay gelsin” dedi. Son yıllarda, herkesin gözü önünde yapılan bu sınavların farklı karnelere farklı biçimde işlendiğini biliyoruz. Yargı mensuplarının hangi karneye ve kimin kanaat notuna önem verdiğini de izliyoruz. İktidar sözcülerinin, siyasi kanaatlerle çelişen yargı kararlarına ilişkin talimatlarına harfiyen uyan yargı mensupları, bunu yerine getirmek için özel olarak oradan oraya atanan hakimler var. Fakat neticesi “pozitif” gibi duran yüksek yargı kararlarının çoğunda da, gerekçelerinin arasına sıkıştırılan bazı kaygılar, bize bu eğilimin yaygınlığını işaret ediyor. Kendisi için infaz yapan mahkemeleri biraz gözetme gereği duymayan iktidar, yargı tarafından cansiperane savunuluyor.
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın, bazı hukuki mecburiyetleri hatırlatıp düzeltme talep eden kararlarının gerekçeleri yazılırken, söz konusu yargılamalara konu olan eylemlerle ilgili siyasi mülahazalara geniş yer veriliyor. “Barış akademisyenlerini beraat ettirin” derken bile, “yaptıkları kabul edilir değil” türünden uzun girizgahlar yapılıyor. Yargı kararlarının doğru olmadığı söylenirken, bu kararları talep eden siyasi iradenin yaklaşımının haklılığı bir yolunu bulup vurgulanmaya çalışılıyor. Kemal Göktaş’ın “Beraat eden akademisyenlere ağır suçlamalarla gizli takipsizlik” başlıklı haberinde yer verilen gerekçe, bu konudaki en çarpıcı örneklerden birini oluşturan bir ibret vesikası. Savcı, neredeyse “Çok isteriz ve gerekli ama hukuk olduğu için hukuksuzluk yapma imkanımız kalmadı” demeye getiriyor.
Gökçer Tahincioğlu, Cumhuriyet Davası ile ilgili olarak T24’te yaptığı “Cumhuriyet davasında mahkemenin kararı yargı reformunu ve Yargıtay yorumlarını da boşa düşürdü” başlıklı analizi, siyasi iradenin niyetlerinde bir değişim olmadığını, bu yüzden yargıya yansıyan bir yenilik beklenmemesi gerektiğini anlatıyor. Yine aynı yazıda belirtildiği üzere, Cumhuriyet Davası’nda da, “yargı reformu, bu reform adı altında yapılan ‘haber ve düşünce açıklamaları suç oluşturmaz’ değişikliği mahkemeyi etkilemedi. Yargıtay’ın yaptığı yorumların etkilemediği gibi…” Çünkü mesele herhangi bir şeye ilişkin reform, düzenleme veya iyileştirme ile çözülebilir sınırı çoktan geçmiş durumda. Ekonomide, dış politikada veya hemen her alanda geçerli olan bir durum bu. Kendi bilgi alanına ilişkin bütün birikimi heba etme pahasına suç ortaklığına boğazına kadar batmış uygulamacılar, kendilerini buna zorlayanları haklı görmekten, göstermekten başka çıkış bulamıyorlar. Pek çok alanda, başkalarını infaza memur edenler, kendi mesleklerinin “külahsız” celladı oluyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025