Ahmet AY
Suriye devrimini sırf “İslamcı gruplar güçlendi ve dolayısıyla Suriye’de yönetimi ele geçirecekler” diye sabote eden Amerika Birleşik Devletleri, sonraki süreçte alanı tamamen Ruslara ve İran’a bıraktı.
2012 sonlarına geldiğimizde Hizbullah Suriye topraklarında Şebbiha ve HizbulEsed olmuş, İran da Rusya’nın finosu haline gelmişti.
Rusya’nın SSCB döneminden gelen Suriye’deki varlığı, nüfuzu ve askeri gücünü biliyoruz. Ayrıca, Rusya için Ortadoğu enerji yollarının sınır kapısıdır Suriye. Rusların Ak Deniz’e açılan tek kapısı burası. Bu sebeple Rusya için Suriye hayati önem taşıyor. Bu sebeple Suriye Rusya için vazgeçilme üstür.
Durum gittikçe netleşiyor; kimsenin DAEŞ ve DAEŞ ile mücadele gibi bir sorunu yok, DAEŞ Suriye topraklarında konuşlanma bahanesidir. DAEŞ, ABD-Rusya-İran tarafından Suriye’de yem olarak kullanılıyor. Yeni haritalar tek hedef. Ortadoğu’da harita değişiklikleri ile Şii kuşatmasını hedefleyen İran-Rusya hatta ABD, son 2 yılda Suriye konusunda birlikte hareket ettiler.
Suudi Arabistan, sürecin bu minvalde işlemesi halinde artık bölünme sırasının kendisine geleceğini gördü. Başını İran, gövdesini ABD’nin, kuyruğunu da Rusya’nın çektiği plana göre, Suudi Arabistan’da Şiilerin yoğunlukta yaşadığı bölgede bir Şii devleti kurulacak, böylelikle Şia’ya en büyük muhalif devlet kendi içinden ağır darbeyle bölünecekti. Yani, bir sonraki yüzyılın çatışma planları hazırlanacaktı. Alan tamamen İran ve Rusya’nın kontrolüne girsin istedi ABD.
Hatırlarsınız, ABD, “Kitle imha silahlarının kullanılması bizim için savaş sebebidir” demişti. Esed’in Suriye’de kitle imha silahlarıyla çoğu sivil, çocuk ve kadınlardan oluşan elli bin insanı katlettiği kesinleşmesi üzerine Obama “Konuyu kongreye sunacağız” diyerektopu tribünlere attı. O günden sonra ABD yönetiminin Suriye ile ilgili en ufak bir hamlede bulunmayacağı ve alandaki inisiyatifi Rus-İran ittifakına bırakacağı anlaşılmıştı.
Asker, ajan, malzeme sevkiyatına sessiz kalan ABD’nin bu tutumu, İran’a kontrollü yayılması için lojistik destek anlamına geliyordu, bu da, Türkiye’nin Rusya’ya mahkûm ve mecbur olması demekti. Türkiye bu planı doğru okuyarak yeni bir Skyes-Picot’a izin vermeyeceğini açıkça ilan etti.
Efendiler, Hanry Kissenger’in “Kontrollü Kaos” olarak nitelediği bir süreçten geçiyoruz. Burada hedefledikleri gibi Türk-Kürt kavgası çıkarmak, söz konusu kaos sürecini uzun vadeye yaymak anlamı taşıdığını biliyoruz.
Türkiye’nin monşerleri ve PDY medyası “Erdoğan Suriye’yi savaşın eşiğine getirdi” tezviratının arkasında yatan saik basit, primitif düşmanlık güdüsüdür. Türkiye Suriye sorununa karışmamış olsaydı, süper güçler Türkiye’yi de kapsayan yeni bir harita değişikliği ile kökten çözüm! yoluna daha erken, daha vahim ve daha kolay girmiş olurlardı.
Burada Türkiye’nin birkaç bin silahlı elemana sahip YPG/PYD’ye yaklaşımı büyük planı görmesini engellememeli. Zira olay çoktan terör olayı olmaktan çıkmış, gelişmeler dünya savaşı hazırlıklarının sonuna gelindiğini gösteriyor. Bütün bölgede harita değişikliğinin öngörüldüğü plan çerçevesinde örgütler, gruplar öncü kuvvet olarak sahaya sürülüyor. Yoksa DHKP-C’nin Dünya Savaşı çıkmak üzere olduğu günlerde canlı bombalarla kentlere girmesi neyin nesi?
Bu sebeple kartlar sağlama alınmalı, uluslararası ilişkilerde stratejilerinizin arasına, hatta (kimi durumlarda) önüne askeri gücünüzü koymanız kaçınılmazdır. Suriye konusunda geldiğimiz nokta Türkiye diplomasisi hard power nitelik taşıyor. Suudi Arabistan Kara Harekâtı için diğer müttefiklerle son aşamaya geldiğini duyurdu, uçakları Türkiye’ye geldi gelecek. ABD sıkışmışlığını hangi aktrasyonlarla gidereceğini bilmez halde.
Anlaşılan bütün hazırlıklar tamamlanmış, karşı tarafın hamlelerini gözleniyor. Her an konvansiyonel bir savaş halinin dışına da çıkılabilir. Türkiye ilk kartını masaya koydu ve Suudi Arabistan, Katar başta olmak üzere diğer müttefik güçlerle savaşı göze aldığını gösterdi.
Türkiye stratejisini, “biz savaş taraftarı değiliz, lakin savaş ise savaş” konumuna taşıyarak devletlerarası caydırıcı pozisyonunu ilan etti.
Dönüşü yok…
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
13.04.2019
8.02.2019
27.03.2019
25.03.2019
6.02.2019
21.02.2019
6.02.2019
4.02.2019
26.01.2019