Atilla YAYLA
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Ergenekon davası kararını usulden ve esastan bozmasını bazı siyasetçiler ve yorumcular TSK tarihinin darbeci kısmını aklamak ve saklamak için fırsata çevirdi. Yavaş olun bakalım. Bir çırpıda hafızamızı silemez, tarihî kayıtları yok edemezsiniz.
Türkiye odağında askerlerin bulunduğu bürokratik vesayetin pençesinde on yıllar geçirdi. Askerler bir dizi yolla demokratik siyasete müdahale etti. Daha 2008 yılında büyük çoğunluk sahibi iktidar partisine uydurma gerekçelerle kapatma davası açıldı. TSK sivil uzantılarını ve müttefiklerini kullanarak AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmaya kalktı. Ergenekon davasında yapılan yanlışlar bu kötü sicili düzeltmez, ortadan kaldırmaz. Şimdi işler iyiye gidiyorsa da TSK’nın demokraside olması gereken sınırlar içinde kalmaya razı ve hazır olduğundan emin olmak için daha çok zamana ihtiyacımız var.
Ergenekon ve Balyoz davalarına benim gibi askerî vesayetten yılmış ve kurtulmak isteyen birçok demokrat yazar ve fikir insanı ilgi gösterdi, sahip çıktı. Ben onları demokrasi davaları diye adlandırdım. Ancak, yargılama sürecinde yapılan hatalar ve iddianamelerde gariplikler de vardı. Şahsen bu konularda ikaz yazıları da yazdım ama davaların esasına itiraz etmedim. Keşke süreçte daha dikkatli olsaydım ve bugün farkına vardığımız dolapları o gün de görebilseydim diye hayıflanmıyor değilim. Ama bunu yapabilmek çok zordu.
Ergenekon’la daha az, Balyoz ile daha fazla ilgilendim. Ergenekon’da nispeten uzak kalmamın sebebi, davanın çok çapraşık bir ilişkiler ağı iddiasına dayanıyor olmasıydı. TSK bürokratik vesayetin kalesi olarak dimdik ayakta dururken sivil ayakların böylesine önemli rol oynadığı bir yapılanma pek ikna edici görünmüyordu. Balyoz davasında durum değişikti. Aktörler askerdi. Ortada somut bulgular vardı. Avukat Selim Yavuz’a Liberal Düşünce Topluluğu’nda verdirdiğimiz bir seminerden sonra dijital deliller denen şeylere güvenimi iyice kaybettim ve bunu yazıya da döktüm. Ama bana göre Balyoz haklı ve gerekli bir davaydı. İzin verilmemesine rağmen yapılan plan semineri bir darbe hazırlığı havasındaydı.
Ne oldu da sadece Ergenekon değil Balyoz gibi daha sağlam bir dava da yozlaştı? Cevap belli: Gülen Cemaati’ne bağlı PDY’nin yargı ve emniyet içindeki uzantılarıyla özünde darbeciliğe ve darbe teşebbüslerine karşı mücadele olması gereken davaları PDY’nin güç arayışının aracına çevirmesi. Meselâ Balyoz’da sadece üst rütbeli birkaç kişinin yargılanması gerekirken seminere katılmayan, o sırada hastanede, yurt dışında bulunan subaylar dahi davaya dâhil edildi. Bu, elbette, büyük bir haksızlıktı. Bu tür dolaplar davaların tamamen yozlaşmasına ve çökmesine sebep oldu.
Davaların arkasında siyasî iradenin desteği vardı. Bunu kimse inkâr edemez. Öyle olmasa davalar yürüyemezdi. Ancak, alandaki işler yargı ve emniyet bürokratlarına aitti ve oralarda hâkim olan güç PDY idi. PDY ikili bir rol oynadı. İlki askerlere dava açılıp yürütülebilmesiydi. GC’ne “ölü gibi itaat et” düsturuyla bağlı yargı memurları olmasaydı bu yapılamazdı. Bu yüzden davalar için asıl emir veya izin GC idaresinden çıkmış olmalı. İkinci olarak PDY davaları istemediği kimseleri tasfiye etmenin, kadrolaşmanın ve kendi vesayeti için güç toplamanın aracına çevirdi. Bunu birkaç yıl önce görmek özel durumlar dışında neredeyse imkânsızdı. Bugün ise, tüm olgulara göz kapamadıkça, görmemek imkânsız
Masum insanların usulsüz yargılamalarla ve haksız cezalarla mağdur edilmesi çok kötü. Hepimiz bu tür yanlışlara itiraz etmeli ve engel olmaya çalışmalıyız. Ancak, bürokratik vesayet geleneği de bir realite. TSK mensupları bu acı olaylardan gerekli dersleri çıkarmalı ve demokratik siyasete gayri meşru müdahalelerden kaçınmalı. TSK’nın sırtından siyasî rakiplerini tasfiye etme hayalleri kuranlar da artık bu saçmalıktan vazgeçmeli.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Emekli Amirallerin Bildirisi Neden Yanlış?
16.04.2021 - 23 Nisan 100’üncü Yılında Niçin ve Nasıl Kutlu Olsun?
24.04.2020 - Hükümetin Ekonomi Politikasındaki Temel Hata
12.02.2020 - Unutulan ve Unutturulan Mümtaz’er Türköne
13.11.2019 - Su Fiyatları Niye Artırılmalı?
28.07.2019 - Neler Haktır Neler Hak Değildir?
28.05.2019 - Demokratik totaliterizmin kısmî bir örneği: Amerikan totaliterizmi
22.05.2019 - Seçimi sınırları içinde tutmak
14.05.2019 - Seçim sistemimizi ıslah etmeliyiz!
12.05.2019 - AK Parti’nin Yersiz Telaşı
18.04.2019
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
mehemmed zaza
bu yaziya cani cönülden katiliyorum.tamamen hakperestce yazilmis bir yazi.burada ben sadece sunu hatirlatmak istiyorum.biz zazalarda kendi dilimize,kimligimize yöneldigimiz icin ayni tutumu kürtlerde bizim icin takiniyorlar.zazaci,bölücü,ajan vs.desenize kemalizmin onlara uyguladiklarini onlarda bize uygulayarak tatmin oluyorlar.